26 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/20

Zorbalara karşı direniş ateşini harlayalım!
Düzen siyasetinin sürdürülemez OHAL’i
Yüksel’de polis terör estirdi, direniş ateşini söndüremedi
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek eylemleri
Mevsimlik tarım işçilerinin bitmeyen çilesi
Grev ve direnişler sürüyor
Geleceği kazanmak için Metal Fırtına’yı ve bugünü anlamak!
ABD, Suriye’ye karşı savaşı kızıştırıyor
Trump’ın Ortadoğu gezisi
ABD’nin YPG ile ilişkileri ve Kürt halkını bekleyen tehlikeler
İran’da seçim tiyatrosu ve İran halkının mesajı
“Türkiye, YPG’ye karşı 10 bin kişilik ÖSO ordusu kuruyor”
İşyerinde taciz/tecavüz, sömürü politikasının parçasıdır!
“Ben çabalayacağım, siz de çabalayın!”
Meslek Liseliler Birliği İstanbul Meclisi toplandı
“Bir insanın nefesi kesilirse o insan yaşayabilir mi?”
Güzel günler göreceğiz çocuklar…
Sadece devrimci kimliğin değil, yaşamın da temel taşıdır özgüven
“Böyle kalır sanma devran”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bir insanın nefesi kesilirse o insan yaşayabilir mi?”

 

Kuşlar bile yerdeydi. Ölmüştüler. Kızım ‘Anne bak, kuşlara bile kurşun değmiş,’ dedi. Beraber ekmek almaya gidiyorduk. Kobradan üç el ateş açıldı. Kızım kanlar içinde yerdeydi.”

Bu sözler Sur’lu bir annenin sözleri. Sur’daki vahşeti anlatıyor bizlere. Tanklarla, toplarla taş üstünde taş bırakmayanların canlarımızdan kuşlara kadar yaşamı hedef alışını anlatıyor. Kuşları ve çocuklarımızı hedef almaları boşuna değil elbet. Kuşlar özgürlüğü, çocuklarımız geleceği temsil etmiyor mu? Özgürlüğümüzü ve geleceğimizi hedef almıyorlar mı? Bir halkın iradesini teslim almaya çalışanların giriştikleri vahşet tam da bunu anlatmıyor mu?

Bir halkın iradesini teslim alma, direnişçi bir halkı dağıtma hedefi büyük bir rant elde etme hedefiyle beraber yürütülüyor.

Sene 2009… Adına kentsel dönüşüm dedikleri, rantsal dönüşüm projeleriyle Sur kapılarına dayandılar. Tehditle, baskıyla, yalanla, dolanla kandırmaya çalıştılar halkı. “Hepimiz kazanacağız!” dediler. Yıkımlara başlamak istediler. Her kepçe darbesi Sur halkını daha da öfkelendirdi. Etten-kemikten bir Sur örüldü kepçelerin karşısına. 2013’te geri püskürtüldü kara yüzlüler…

Kentsel dönüşüm yalanlarıyla kepçelerle başaramadıklarını 2015’te kirli savaşı tırmandırarak, tanklarla, toplarla Sur’u abluka altına alarak başarmak istediler.

Sur çatışmalarında bir hafta çıktık ama sonra geri döndük, bombalar altında biz burada komşularla sofra kurup beraber kahvaltı yapıyorduk. O zaman da evlerimiz zarar gördü ama yine de çıkmadık. Şimdi bize gidin diyorlar. Buradan gidince nefesimizi kesecekler. Bir insanın nefesi kesilirse o insan yaşayabilir mi?”

Nefeslerini kesmek istediler. Ama onlar, bombalar altında kahvaltı yapıp yaşamlarına sahip çıktılar son nefeslerine kadar. Çünkü onlar için Sur sadece bir ilçe değil, evlerinin, yaşamlarının ta kendisiydi. Sur’un sokakları evlerinin koridoruydu adeta; çocuklarının koşturduğu, oyunlar oynadığı. Sur’un duvarları evlerinin duvarlarıydı. Ve evleri, baskı altındaki, tehdit altındaki yaşamlarıydı artık. Sur’un, yani evlerinin duvarları toplarla dövülüyordu, bir halkı teslim alma hedefiyle. Sokak sokak direniş örülüyordu. Yasak yasak üstüne konuluyordu.

Bir yasak koydular ve yasağı bir daha kaldırmadılar. Sur’da o kadar büyük bir vahşet yaşandı ki, yıkmaktan, dümdüz etmekten başka çareleri yoktu. Unutulmuyor, unutulmuyor yani…”

Evet unutulmuyor. Bir halkın direnişi unutmadıkları üzerinden yükseliyor. Acılarla yoğruluyor, harmanlanıyor. Unutturmaya çalışanlara inat türkülerle, ağıtlarla nesilden nesile aktarılıyor. Çıkarttıkları yasalar boşuna artık. Bir halkın türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlü her zaman. Belki bir an kaybedilebilir savaş ama en sonuncu savaş daima direnenlerin olacak elbet…

Artık taş üstünde taş bırakmamıştır kara yüzlüler. Ama Kürt halkının iradesini teslim alamamışlardır da.

Diyarbakır ve surlarının Temmuz 2015’te UNESCO Dünya Miras Alanı ilan edilmesi ve daha bir yıl bile geçmeden yaşanan yıkımla, UNESCO Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne girmesi bile kara yüzlüleri durdurmamıştır. Çünkü onlar kendi tarihlerini kendileri yazma derdindedir. Bunu da kepçelerle, tanklarla, toplarla yapmak istemektedirler. Ancak silmek istedikleri tarih kanla yazılmıştır ve silinmezdir artık.

Tarih şimdi 2017’dir. Camilerin hoparlörlerinden ve zırhlı araçlardan bir anons duyuldu: “21 Mayıs’a kadar evlerinizi boşaltın. Sular ve elektrikler kesilecektir”. Hedeflerinde öncelikle iki mahalle yer alıyor: Alipaşa ve Lalabey. “Bu iki mahalleyi yıkarsak Sur’u teslim alırız” diyorlar adeta. 19 Mayıs’ta suları kesmeye kalkıp kepçeleri soktular. Sur halkı yine kenetlendi. Ve yine geri püskürttüler kara yüzlüleri. 23 Mayıs’ta yine geldi kara yüzlüler. Ve yine gelecekler... Onlar yakmakta, yıkmakta kararlı. Sur halkı ise evlerini savunmakta. Sur ablukadayken bir kadın koşturuyor Sur’un sokaklarında ve diyor ki: “Geldiğim sokakta da üç kadın yıkıma karşı direneceklermiş, Sur fakirin yuvası, gitmeyeceğiz, kanımızın son damlasına kadar direneceğiz diyorlar.”

İşte Sur’lu kadınlar… İşte bir halkın anaları... Ve onların çocukları… Kenetlenmiş ve etten-kemikten örülmüş bir Sur, Kürt halkı… Hangi metal yığını durabilir ki bunun karşısında? Varsın taş üstünde taş bırakmasınlar. Bir halkın iradesini teslim alabilirler mi?

R. U. Kurşun

Alıntılar: BBC Türkçe

 

 

 

 

Ankara’da ‘18 Mayıs şehitleri’ anması

 

Sermaye devletinin katlettiği İbrahim Kaypakkaya, Dörtler ve Haki Karer’i anmak için Ankara’da ilerici devrimci kurumlar 19 Maşıs’ta eylem ve anma etkinliği düzenledi.

Mamak

BDSP’nin destekçi olarak katıldığı eylem için Tekmezar H.B.V. Parkı’nda buluşuldu. Ara sokaklardan sloganlarla yürüyen kitle Tuzluçayır Meydanı’na geldi. Burada devrim şehitleri anısına saygı duruşu yapıldı. Ardından basın metni okundu.

Zulmün olduğu yerde direniş ve mücadelenin doğduğu belirtilerek başlayan açıklamada Türkiye’deki devrimci önderlere ve 18 Mayıs günü katledilen devrim şehitleri İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’e değinildi. Açıklama, İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci tutumu üzerinde durularak devam ederken İbrahim Kaypakkaya’nın düzenden kopuşu temsil ettiğine dikkat çekildi. Bugünkü baskı ve zulüm koşullarında İbrahimler’in, Haki Karerler’in ve Dörtler’in devrimci çizgisinden örnek alınması gerektiği vurgulandı.

Açıklamanın ardından Feyzullah Çınar Parkı’na geçilerek burada anma etkinliği gerçekleştirildi. Devrim şehitleri anısına saygı duruşuyla başlayan etkinlikte, devamında PSAKD Mamak Şube Başkanı Mustafa Demirtaş devrim şehitlerine adanmış bir şiir okudu. Grup Tersname’nin müzik dinletisi ile devam eden etkinlik sinevizyon gösterimiyle sonlandırıldı.

Sakarya Caddesi

Sakarya Caddesi’ndeki anmaya da BDSP destekçi olarak katıldı. Devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşu ile başlayan anmada, örgütleyici kurumlar adına basın metni okundu. Türkiye topraklarında zulüm, katliamlar, inkâr ve asimilasyon kadar, bunlara karşı isyanın ve devrimci mücadelenin de var olduğu belirtilerek başlayan açıklama şu ifadelerle devam etti: “18 Mayıs bizler için bir matem değildir. İbrahim yoldaşın, Haki Karer hevalin ve Dörtlerin alevidir yüreklerimizde. Emperyalizmin kan kusturduğu Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, halkların katledildiği ve onun yerli işbirlikçileri iktidar mensuplarının başta Kürt halkı olmak üzere tüm ötekilere saldırdığı şu günlerde 18 Mayıs’ta sokakta olmak önemlidir.”

Ardından Kaypakkaya’nın devlet karşısında aldığı devrimci tutuma vurgular yapıldı.

PSAKD adına kısa bir konuşma ile devrim şehitleri anılırken etkinlik müzik dinletisiyle sonlandırıldı.


 
§