13 Aralık 2007 Sayı: SİKB 2007/46 (48)

  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırıyı püskürtmek için tabana dayalı
meşru–militan mücadele!
  İşçi ve emekçiler bir mücadele programı
etrafında harekete geçirilmelidir!
IMF–TÜSİAD patentli saldırı bütçesine karşı
mücadeleyi yükseltelim!
AKP’nin iktidar stratejisi mi, islamın planlı kuşatması mı?
Yüksel Akaya
İnsanca yaşamaya yeten ücret için mücadeleye!
Yeni bir kontra saldırının startı verildi...
  AKP’nin “Alevi açılımı”...
  Sansürle, baskıyla ve tehditle kirli cinayetlerini örtmeye çalışıyorlar...
  Güven Elektrik işçilerinin ücretli kölelik düzenine öfkesi büyüyor...
  Ekim Gençliği’nin “Yalanlarınızı da alın gidin!” kampanyası etkinliklerinden...
  2. Tersane İşçileri Kurultayı coşkulu bir atmosferde gerçekleşti!
  Tersane cehenneminde grev ateşi!
  Kitlesel ve devrimci bir gençlik mücadelesi için...
  Genç-Sen üzerine....
  Filistin İntifadası 20. yılında…
  “Yeni bir paket”...
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MİKE: “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!”

“Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarıyla Mamak İşçi Kültür Evleri olarak aylık bir etkinlik programı hazırladık. Sermaye düzeninin tırmandırdığı faşist-şovenist saldırganlığına, düzenin gerici ideolojisine karşı devrimci alternatifi güçlendirmek amacıyla Aralık ayında birçok etkinlik gerçekleştirmeyi planladık.

Etkinliklerden ilkini 9 Aralık günü gerçekleştirdik. Uğur Kaymaz’a atfettiğimiz ilk etkinliğimizde Kazım Öz’ün Fotoğraf isimli filmi ve “Uğur Kaymazlar hakkında” isimli kısa metrajlı filmi gösterildi. “Fotoğraf”, devletin Kürt halkının çektirdiği acıları, Kürt halkının direnişini yansıtıyor, düzen ordusunun katliamcı yüzünü güçlü bir şekilde teşhir ediyordu. Gösterimin ardından sınır ötesi operasyonla arttırılan şovenist saldırganlığı ele alan, Kürt halkıyla dayanışmanın önemini vurgulayan bir sohbet gerçekleştirildi.

Aylık programımızda film gösterimlerinin dışında BDSP tarafından düzenlenecek olan ve Aralık ayında yaşanan direniş ve katliamları içeren bir anma etkinliği ve “Savaşsız, sömürüsüz bir dünyayı tiyatroyla karşılıyoruz!” şiarıyla iki ayrı tiyatro gösterimi yer alıyor.

Mamak İşçi Kültür Evleri


Gülcan Ceyran’a 301’den ceza!

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle Cemil Çiçek’ten Köksal Toptan’a kadar sermaye düzeninin bir dizi sözcüsü açıklamalarda bulundular, insan haklarının ne kadar da kutsal olduğundan, ihlal edilmemesi gerektiğinden dem vurdular. Ancak sermaye sözcülerinin her zamanki ikiyüzlü açıklamalarını yaptıkları sıralarda dahi coğrafyamızda devlet eliyle insan hakkı ihlallerine ara verilmedi.

Ankara’da bir devrimcinin katledildiği ile ilgili haberler sabah saatlerinde haber ajanslarına yansıdı. Önce birkaç satırla başlayan haberler saat ilerledikçe haberin de kesinleşmesinin etkisi ile adeta birer kutlama mesajına dönüştü. Ancak İnsan Hakları Günü’nde kutlanan devlet, kutsanansa devlet terörüydü. Katledilen ise bir kez daha devlet eliyle insan oldu.

Kızıl Bayrak Yazı İşleri Müdürü’ne ceza!

Yine 10 Aralık günü Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün özüne uygun bir dava görüldü. Gazetemiz Kızıl Bayrak’ın Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Gülcan Ceyran hakkında TCK’nın 301. maddesine dayandırılarak açılan davanın son duruşması 10 Aralık günüydü. Gazetemizin 11 Şubat 2006 tarih ve 2006/05 sayılı nüshasının 8. sayfasında yer alan “Generallerden polis şeflerine, yükset bürokratlardan yargıçlara kadar tümü hırsız tümü soyguncu! Bu yağma düzeninde haksız kazanç elde edenler sadece politikacılar mı?” başlıklı yazısı nedeniyle açılan davanın son soruşturmasında gazetemizin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Gülcan Ceyran hakkında TCK 301. madde dayanak gösterilerek ceza hükmüne varıldı.

10 Aralık gününden yansıyan bu manzaralar Türkiye’de insan hakları ihlallerinin devlet eliyle işlendiğinin göstergesidir. Sermaye düzeni kendisi ile uzlaşmayan bütün düşünceleri suç olarak nitelendirmekte ve düşüncelerin sahiplerinin haklarını ihlal etmekte bir sakınca görmemektedir.

Bir kez daha gerek Ankara’daki yargısız infazı, gerekse gazetemiz Sorumlu Yazı İşleri Müdürü’ne verilen cezayı protesto ediyoruz. Bütün bunlar sermaye düzeninin terörist yüzünün göstergesidir.


“Kızıl Bayrak susmadı, susmayacak, susturulamaz!”

Her şeyin hızla çürüyüp soysuzlaştığı bir ortamda Kızıl Bayrak başta olmak üzere tüm sol-sosyalist basınla dayanışma içerisinde olmanın onurunu yaşayacağız. Çürümeyle beraber, iyi ve güzel şeylerin tükenmediğinin de bir göstergesidir. Çürümeyle beraber, özgürlük ve sosyalizmin gelişip güçlenmesine uygun olanaklar da oluşuyor. Böyle çelişik bir süreç, toplumu özgürlüğe ve sosyalizme doğru dönüştürecek unsurları ve dinamikleri de bağrında taşıyor.

İnsanlık üçbininci yıla girmeye hazırlanırken, hala düşüncenin suç sayıldığı bir toplumda yaşıyor olmanın utancını hepimiz yaşıyoruz. Toplumların yeni dönemeçlere geldiği tarihi zamanlarda özgür basının sorumluluğu da doğal olarak artar. Bu çeşit kritik süreçler aynı zamanda gazeteciler için bir imtihan sürecidir. Ve bu imtihandan alnının akıyla çıkıp çıkmamak da onların basiretine bağlıdır. Devlet gibi, devletin istediği gibi düşünmekten kendilerini kurtaramayanlar, tabularla yatıp tabularla kalkanlar gazeteci sıfatını haketmezler.

Benzer bir durum sol-sosyalist gazete ve gazeteciler için de geçerlidir. Gazeteciler, gazetecilik onurunun gereğini yaptıklarında o sıfata hak kazanırlar. Gazeteci; ‘resmi ideolojiye’ itibar ederse kendini yasal çerçeveyle sınırlarsa yalnızca halka ihanet etmekle kalmaz, gazetecilik onuru ve sosyalizmle beraber insanlık onurunu da ayaklar altına almış olur.

İşte Kızıl Bayrak başta olduğu gibi tüm sol-sosyalist basında ‘resmi ideolojiye’ itibar etmediği için ‘baskı-yıldırma-sindirme’ politikalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu utançta da herkesin sorumluluk payı vardır. Dostoyevski’nin dediği gibi, “herkes her şeyden sorumludur.”

Düşünce özgür değilse, toplum da özgür değil... Ülkemizde düşünce hiçbir zaman özgür olmadı ve hiçbir zaman düşünce ve ifade özgürlüğünün özgürleşmesi için yeterli çaba sarfedilmedi. Gereken bedel ödenmedi. Bunun vebali kendilerine ‘gazeteci, sendikacı, aydın’ sıfatını yakıştıranlara aittir.

İnsanlık yeni bin yılın eşiğine girerken, devekuşu körlüğünün artık bir işe yaraması olanaklı değildir. Kendilerini ‘ülkenin sahibi’ olarak gören ‘aklıevvellerin’ ipliğinin pazara çıkarılması, teşhir edilmesi ve mahkum edilmesinin zamanı çoktan gelmiştir. Bunu yapacak olanlar da gazetecilerden, sendikacılardan, aydınlardan başkası değildir.

Elbette bugünler geçicidir. Bu ülkede “özgürlüğün, sosyalizmin” elini kolunu sallayarak dolaşacağı günler uzak değildir. Kızıl Bayrak başta olmak üzere tüm sol-sosyalist basına yönelik “baskı, sindirme, yıldırma” politikalarını protesto ediyor, Kızıl Bayrak Gazetesi’yle dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyoruz.Tekrarlıyoruz: Kızıl Bayrak susmadı, susmayacak, susturmayacağız!

Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kilis İl Temsilciliği Başkanı

Kıyassetin Aslan


Kayseri’de Erdal Eren anması

Ekim Gençliği olarak, 8 Aralık günü Kayseri’de Erdal Eren anması gerçekleştirdik.

Sosyalizm ve devrim şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından 12 Eylül’ün tarihçesine değinildi.

Ardından Erdal Eren’in hayatı, mücadelesi, tutuklanma süreci ve idamı ayrıntılı bir biçimde anlatıldı ve ailesine yazdığı mektup okundu. Şiir ve müzik dinletisinin ardından tartışma bölümüne geçildi. Sistemin katliamlar üzerinden ayakta durduğu üzerinde duruldu. Kurtuluşun işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesi ile gerçekleşeceği vurgulandı.

Kayseri Ekim Gençliği


DEKÖP-A: “Devlet terörüne son!”

Demokratik Kitle Örgütleri Platformu-Avrupa (DEKÖP-A) bileşenleri, yazılı açıklama ile, 5 Aralık günü Almanya’nın Köln, Leverkusen, Duisburg, Frankfurt, Offenbach, Giessen, Wetzlar, Lübeck gibi kentlerde, aralarında ATİK ve ATİF gibi kurumların üye ve çalışanlarının da olduğu ev ve kurumlara yönelik polis baskınlarını ve gözaltıları protesto etti.

Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “Bu saldırı demokratik hak ve özgürlüklere yönelik bir saldırıdır. Bu saldırı, ATİK, ATİF başta olmak üzere, tüm devrimci, demokratik kurumlara yönelik bir saldırıdır. İşçi sınıfının, emekçi yığınların, göçmenlerin söz, eylem ve örgütlenme haklarına yönelik bir saldırıdır... Ttüm ilerici, devrimci, demokratik kurum ve kuruluşları birleşik mücadele için duyarlılığa, saldırıları protesto etmeye çağırıyoruz.”

Demokratik Kitle Örgütleri Platformu-Avrupa (DEKÖP-A)

Yaşanacak Dünya Gazetesi yasanacakdunya@yahoo.com, Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) info@adhk.de, Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AvEG-Kon) aveg-kon@hotmail.com, Avrupa Türkiyeli 0_çiler Konfederasyonu (AT0K) konsey@atik-online.net, İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR) birkar(at)msn.com, Ve Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM) yekkom@gmx.net