10 Ağustos 2007 Sayı: 2007/31(31)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sandıktan çıkan başarının ve istikrar beklentisinin sınırları
  Cumhurbaşkanı seçememe krizi sürüyor
Anayasa değişikliği tartışmaları neyi gizliyor?
Meclise kapağı atan liberal solun burjuva siyasetinde konum arayışı
Sendika bürokratları sermaye hükümetinden umutlu!
Tekstil’de grev kapıda...
  THY çalışanları kazanacak!
  Telekom işçilerinden mücadele kararlılığı!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Seçimler ve yeni dönem - 1
  Bir yeni korku: Küresel ısınma ve susuzluk -
Yüksel Akkaya
  “Bilim üssü”mü, sermayenin arka bahçesi mi?
  İşgalci ordular Sudan’a gitme hazırlığına başladı!
  Ortadoğu halklarına saldırı hazırlığı
  Kasap Şaron’un hayali revaçta - Abu Şehmuz Demir
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 2 - Volkan Yaraşır
  Rejim, seçimler ve AKP… - M. Can Yüce
  24-25-26 Ağustos’ta Mamak 4. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  Nagazaki ve Hiroşima’da ölen kimdi?
  Günlük Kızıl Bayrak sitesinin Temmuz ayı rakamları...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Telekom işçilerinden mücadele kararlılığı!

“Direne direne kazanacağız!”

Türk Telekom ile Türkiye Haber-İş Sendikası arasında 27 bin işçiyi kapsayan 7. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri 29 Mayıs 2007 tarihinde başladı. 7 görüşmenin ardından yasal sürecin sonuna gelindi. Görüşmelerde arabulucu süreci başladı. Yapılan görüşmelerde 86 madde üzerinde anlaşma sağlandı. 23 asıl 5 geçici olmak üzere toplam 28 madde üzerinde anlaşma sağlanamadı.

Haber-İş Sendikası’nda örgütlü Telekom çalışanları ise TİS görüşmelerinde kendilerine dayatılan sefalet zammına ve esnek çalışma uygulamalarına karşı eylemlere başladılar. İşçiler ve sendika yöneticileri taleplerinden geri adım atmayacaklarını belirtiyorlar.

8 Ağustos günü saat 12.30’da Gayrettepe’deki Telekom Başmüdürlüğü önünde toplanan yüzlerce Haber-İş üyesi eylem boyunca sık sık “Genel grev genel direniş!” sloganını attı. “İşveren zammını al başına çal!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Esnek çalışmaya hayır!”, “Gemileri yaktık geri dönüş yok!” sloganlarını coşkuyla atan işçiler Hava-İş Sendikası’nın yaşadığı grev oylaması sürecine de destek verdiler. Haber-İş üyeleri sınıf kardeşlerini “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganıyla karşıladılar.

Eyleme hareketli günler yaşayan Hava-İş Sendikası’nın Genel Başkan Atilay Ayçin, Yol-İş, Petrol-İş ve Harb-İş yöneticileri de destek verdiler.

Dokuyucu: “Taleplerimizden bir adım geri atmak yok!”

Eylemde konuşan Haber-İş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Levent Dokuyucu, uyuşmazlık konusu olan maddelerin genel olarak ücret ve sosyal yardımlar ile esnek çalışma dayattığını söyledi. Hiçbir zaman ücret sendikacılığı peşinde olmadıklarını vurgulayan Dokuyucu, işverenin 1. ve 2. Tip Sözleşme dayatarak personel arasında eşitsizlik yarattığını belirtti ve bu teklifleri kabul etmeyeceklerini söyledi.

İşverenin %4 oranında akla mantığa uymayan düşük bir zam oranı dayattığını ifade eden Şube Başkanı, işverenin teklifiyle, düşük ücret, esnek çalışma, sosyal hakların daraltılması, taşeronlaştırma ve örgütsüzlük (kapsam dışılık) dayatıldığına işaret etti.

“Sokak gösterilirse bu yola da başvurmaktan çekinmeyiz!”

“Şunu bir kez daha samimiyetle ifade etmek istiyoruz. Greve gidilmesi halinde telafisi olanaksız sonuçlara katlanılması gerekmektedir. Bizler barışçı çözüm yollarının ciddiyet ve vakar içinde kullanılmasını öneriyoruz. Ancak, bütün iyi niyetli yaklaşımlarımıza rağmen bize sokak gösterilirse bu yola başvurmakta da kararlı olduğumuzu belirtmek istiyoruz” diyen Dokuyucu, greve çıkmaktan çekinmeyeceklerini söyledi.

Açıklamasının son bölümünde THY ve Harb-İş’de yaşanan grev süreçlerine değinen Dokuyucu, özellikle THY’de hükümetle işverenin tam bir işbirliği içinde olduklarını belirtti. Türk-İş, DİSK, Hak-İş, KESK ve Kamu-Sen’in konfederasyon ayrımı yapmadan mücadeleye sahip çıkması gerektiğini söyledi.

İşçiler eylem sırasında toplu sözleşme sürecinde kendilerini yalnız bırakan Türk-İş’e de seslenerek “Türk-İş uyuma, işçine sahip çık!” sloganını attılar.

Ayçin: “Sandık, baskı, sürgün, lokavt tutmaz!”

Dokuyucu’nun yaptığı konuşmanın ardından THY’de grev sürecine giren Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin konuştu. Hava-İş üyelerinin yıllardır unutturulan işçi mücadelesini, işçi sendikalarının varlığını hatırlattıklarını belirterek, toplusözleşme hakkını önlerindeki tüm yasal engellemelere rağmen kullanmakta kararlı olduklarını söyledi. Sandık, baskı, lokavt ve sürgünlerin tutmadığını, yıllardır THY’yi dünya markası yapan havayolu çalışanlarının ürettikleri artı değerden paylarını almak istediklerinde “kötü” ve “hain” ilan edildiklerini vurguladı. Grev hakkımızı söke söke alırız!” diyerek mücadelede kararlı olacaklarının altını çizdi. Konuşmasının son bölümünde, grev oylaması kararını devletin farklı kurumlarıyla beraber patronların istediğini belirtti ve gereken cevabın verileceğini ifade etti.

“Yalnız olmamamız gerekir. Türkiye işçi sınıfının yalnız olmaması gerekir. Eğer buna izin vermezsek zafer zaten bizimdir!” sözleriyle sonlanan konuşmanın ardından eylemlerin ileriki süreçte devam edeceği vurgulandı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Haber-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube Sekreteri Ali Küçükkoçkaya:

“Kararlılıyız, eylemlerimiz sürecek!”

Süreç şu anda arabulucuda. 14 Ağustos’ta arabulucuyla tekrar biraraya gelinecek. Görüşmeler sürerken Türkiye genelinde basın açıklamalarımız devam edecek. Eğer anlaşma sağlayamazsak eylemlerimiz devam edecek, greve kadar gideceğiz.

İşveren bize esnek çalışma dayatıyor. Yanısıra %4 zam öneriyor ve ikramiyelerin kaldırılmasını istiyor. Kapsam dışını genişleterek sendikayı bitirmek istiyorlar. Biz bu konuda Haber-İş Yönetim Kurulu olarak kararlıyız. Vermiş olduğumuz tekliften bir adım geri atmayacağız. Toplusözleşme görüşmeleri 27 bin işçiyi kapsıyor.

Şu anda Türkiye genelinde tüm işyerlerinde toplantılar yapıyoruz. Sınıf mücadelesi, sınıf derdi olan, sınıfla birlikte yürüyen bütün dostları aramızda görüyoruz, bundan sonra da görmek istiyoruz. Hava-İş’in ve Harb-İş’in durumu ortada, onlara da esnek çalışma dayatılıyor. Bu yüzden bu eylemleri birlikte devam ettirmek istiyoruz. Hava-İş’in sorununu da bizim sorunumuz olarak görüyoruz. Hava-İş’e her türlü desteği vereceğiz. Harb-İş’e de gereken desteği vereceğiz. Sınıf dostlarını yanımızda görmek istiyoruz.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Tekel’in özelleştirilmesinde son günler!

Yeni AKP hükümeti, çok vakit kaybetmeden sermayenin saldırı programlarını hayata geçirmeyi hedefliyor. Bunların başında da özelleştirmeler geliyor. En kârlı kamu kuruluşlarının özelleştirilmesinin ardından geriye az sayıda işletme kaldı. Ancak sermaye bunların da özelleştirilmesini, bir an önce yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekilmesini istiyor. Tekel de bunlardan biri.

Tekel’e ait sigara fabrikalarının blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin hazırlıklar tamamlanarak, ihalenin 15 gün içinde çıkması hedefleniyor.

Hatırlanacağı üzere geçen yıl Adana ve Malatya Tekel fabrikalarının kapatılması kararı sonrasında işçiler direnişe geçmişler, kapatılma kararının geriye çekilmesini sağlamışlardı. Direnişin basıncıyla karar geri çekilse de, hükümet, özelleştirmeleri devam ettirmek konusunda kararlı olduğunu, ancak zamanlamasında bir değişiklik yapıldığını belirtmiş ve tekelde üretim yeniden başlamıştı.

Tekel’in ardından sırada köprü ve otoyollar var. İki köprü ve altı otoyolun tek tek mi yoksa bütün olarak mı özelleştirileceğine ilişkin belirlemelerin ardından 2008’in ilk yarısında köprü ve otoyolların özelleştirilmesinin tamamlanması hedefleniyor.


Yapı Yol- Sen İstanbul Şubesi Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Halil Tümtürk ile konuştuk....

“İş bırakma eylemlerine devam edeceğiz!”

-Yapı Yol Sen’in 1998 yılında otoyol ve köprülerde iş bıraktığı için hakkında verilen ceza AİHM’den döndü ve Yapı Yol Sen haklı bulundu. AİHM tarafından sendikanın haklı bulunması sizin için ne ifade ediyor?

- KESK en baştan beri anayasanın 90. maddesine dayanarak memurların iş bırakma hakkının olduğunu uluslararası sözleşmelere (ILO) dayanarak söylüyordu. Bu kararın bizim lehimize sonuçlanması sürpriz olmadı açıkçası. ILO yaklaşık bir senedir iki tarafın anlaşmasını istiyordu. Biz anlaşmadan çok haklılığımızın kanıtlanmasını istediğimiz için anlaşmaya yanaşmadık. Sonuç olarak AİHM’e taşınan dava bizim lehimize sonuçlandı.

- AİHM Yapı Yol Sen’i haklı buldu ve böylelikle ‘98’den bu yana askıya alınmış olan iş bırakma eylemlerinin önü açılmış oldu...

- ‘98’deki iş bırakma eyleminden sonraki süreçte, 2007 Şubat ayına kadar, çalışanlarımıza kesilen 72.000 YTL (72 milyar) civarındaki cezayı devlete ödedik. Bu ceza sendikanın gücünün bir yerde boşaltılması anlamına geliyordu. Bu nedenle bu süreçte iş yavaşlatıldı ve iş yavaşlatma tartışıldı. Biz iş bırakmamız gerektiğini biliyorduk, her zaman da buna inandık. Sonuç olarak süreç bize bunu dayattı. Ama bundan sonraki eylemimiz, Genel Başkanımız Bedri Tekin’in de sürekli deklare ettiği üzere, iş bırakma eylemi olacak. Bu eylemin boyutu, çerçevesi ne olur, bunu sendikamızın yetkili organları belirleyecek. Şu anda yapacağımız eylemin Fatih Köprüsü’nde olacağı kesin. Bu otoyollara yansır mı, diğer otoyollarında da olur mu, bunu ilerleyen günlerde konuşacağız.

- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na bağlı Tapu Kadastro Müdürlükleri’nde geçtiğimiz dönem gerçekleştirilen eylemlerde bir enerjinin açığa çıktığını gördük. İleriki süreçte bu daha da gelişecek mi?

- 12 Nisan 2007’de yaptığımız eylemde mücadele süreci içinde ortaklaşmanın daha kolay olduğunu gördük. İlk yaptığımız 2006 Aralık eyleminde “köprülerle birlikte Bayındırlık ve Tapu Kadastrolar’da iş bıraktırabilir miyiz?” tereddütünü yaşadık. Bu yüzden Aralık’ta sadece iş yavaşlatma eylemi yaparken, birçok ilde gerçekleşen Nisan eyleminde Tapu Kadastrolar % 0 gelirle günü kapatmıştır. Yani eylem başarılı olmuştur. Sadece sendikal örgütlenme anlamında güçsüz olduğumuz yerlerde iş bırakma olmadı ama genel anlamda iş bırakma eylemine beklediğimizin de üzerinde bir katılım vardı. Bundan sonraki süreçte köprülerde iş bırakma olursa bu oranın daha çok artacağını düşünüyorum.

- İş yavaşlatma ve bırakma eylemlerinde yakalanan moral ve motivasyonu nasıl buluyorsunuz? Yakalanan bu ivmeyi AİHM kararı nasıl etkiledi ya da etkiledi mi?

- Aslında AİHM kararı bir etki bırakmadı. Çünkü otoyol ve köprüler özelleştirme sürecine girdi. Özelleştirme sürecinin nasıl işlediğini biliyoruz. İnsanları bıktırırsın, “Özelleşsin kurtulalım!” diye bakarlar. Bu otoyollarda da böyle yaşandı. Sorun artık kangren haline getirilmişti. İnsanlar doğal olarak bir an önce kurtulmak istiyorlardı. Bundan sonraki süreçte işimiz hem çok kolay, hem de çok zor. Kolay yanı AİHM kararıyla beraber haklılığımız uluslararası zeminde meşruiyet kazandı. Biz zaten verdiğimiz mücadelenin meşruluğuna inanıyorduk. Özelleştirme süreci üyelerimizde “Artık her şey bitti!” düşüncesini uyandırabilir. Ama burada bizim rolümüz çok önemli bir yerde duruyor. Genel Merkezimiz bunun çalışmalarına başlamış bulunuyor.

- O zaman bundan sonraki süreçte özelleştirme karşıtı mücadeleyle çalışanların özlük hakları için verecekleri mücadelenin birleştirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz...

- Aslında özelleştirmeyle bizleri nelerin beklediğini, yakında gidebileceğimiz bir kurumun da artık kalmayacağını görmemiz gerekiyor. Bundan sonra doğrudan soframızdaki ekmeğimizle oynamaya başlayacaklar. Niyetleri bir önceki dönemden belliydi. Kamu Personeli Reformu’yla memur sayısını 2 milyondan 500 bine düşürmeyi hedefliyorlar. Hükümet çalışan sayısını sadece asker ve polisle sınırlandırmak istiyorlar.

- 15 Ağustos’ta kamu emekçileriyle hükümet arasında toplu görüşme süreci başlayacak. Bu süreçte genelde KESK, özelde Yapı Yol Sen nasıl bir hat izleyecek?

- Biz köprü ve otoyollarda iş yavaşlatma eylemlerine başladığımızda şunu deklare ettik; “4688 sayılı yasa KESK’i boğmuş ve daraltmıştır. KESK’i geriletmiştir. Biz bunu kıracağız!” dedik. Şu anda KESK içerisinde üye sayısı anlamında en küçük sendika olmasına rağmen en güçlü sendika Yapı Yol Sen’dir. 2006 15 Ağustos’unda KESK olarak görüşmelerden çekildik. Bu sene ise toplu görüşme masasına oturmamayı deklare ettik. Bunun ilk adımlarını da KESK’e bağlı Tüm Bel Sen attı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde belediye başkanlarını toplu görüşme masasına davet etti. Bunun için toplu sözleşme çadırları kuruldu. Son duyumlara göre de bu sene içerisinde 300 belediyede toplu sözleşme yapıldı. Bu gelişmeler KESK’in haklılığını gösteriyor aynı zamanda.

-Geçtiğimiz haftalarda Yapı Yol Sen üyelerine, temsilcilerine sürgün kararları gündeme geldi. Buna ilişkin gelişmeleri aktarır mısınız?

- Aydın Otoyolu’nda çalışan 21 arkadaşımız sürgün edildi. 2001 Haziran ayından itibaren 21 arkadaşımız açıkta. 2001 de Aydın’da yolsuzluk haberleri gündeme geldi. Basında da geniş yer alan bu haberlerin ardından Aydın Otoyolu’nda çalışan 21 arkadaşımız sürgün edildi. Açığa alınan arkadaşlarımız 5 yıl boyunca işkence çektiler. Verilen sürgün kararının ardından dönemin İzmir Milletvekili’nin Aydın Otoyolu’nu özelleştirme çabası vardı. Arkadaşlarımız suçlu gösterilerek gerekçe hazırlandı. Komplo kuruldu. Bunu da süreç kanıtladı. Suçsuz insanlara 5 yıl işkence edilerek bu zamana kadar oyalandı. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bununla ilgili hala bazı dayatmaları var. Mesela iş başı yapmaları gerekirken bu arkadaşlara bilinçli olarak yollukları hazırlanmadı, Karayolları arkadaşlarımızı zor durumda bırakmak istedi. Arkadaşlarımızın yollukları Yapı Yol Sen tarafından karşılandı.

- Özelleştirme saldırısının ve çalışanlara dönük hak gasplarının arttığı bir dönemde mücadele hedefleriniz neler olacak?

- “İnsanca yaşayacak ücret!”, “Döner sermayeden çalışanlara pay verilsin!”, “Çalışma koşullarımız düzeltilsin!” taleplerimiz bundan sonra da mücadelemizin konusu olacak. Devletin oyalama taktiğiyle bugüne kadar geldik. Ama bundan sonraki süreçte hem özelleştirmeyi anlatarak hem de bu taleplerimizi daha gür haykırarak daha çok insana ulaşma hedefindeyiz. Hedefimiz iş bırakma eylemidir. AİHM kararı sonuçlandığında basına yaptığımız açıklamada bunu söyledik. Karar seçim sürecinde açıklandığı için “Bir seçim vaadi de Yapı Yol Sen’den; otoyol ve köprüler ücretsiz olacak!” dedik ve kararın ardından izleyeceğimiz yolu bir anlamda açıkladık. Karayolları hizmet sektörüdür ve bu sektörün özelleştirilmesi demek kamuya artı bir darbe vurmak demektir. Bundan sonraki hedefimiz ise otoyol ve köprülerin halklaşması için mücadeledir.

Sermayenin ve AKP hükümetinin çalışanların haklarına ne kadar azgınca saldıracağı seçime günler kala ballandıra ballandıra özelleştirmelere devam edeceğini duyurmasıyla ortadaydı. Son olarak bu ülkenin satıcıları varsa bu ülkenin Yapı Yol Sen’li vatanseverleri de var demek istiyorum.

Kızıl Bayrak/İstanbul