10 Ağustos 2007 Sayı: 2007/31(31)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sandıktan çıkan başarının ve istikrar beklentisinin sınırları
  Cumhurbaşkanı seçememe krizi sürüyor
Anayasa değişikliği tartışmaları neyi gizliyor?
Meclise kapağı atan liberal solun burjuva siyasetinde konum arayışı
Sendika bürokratları sermaye hükümetinden umutlu!
Tekstil’de grev kapıda...
  THY çalışanları kazanacak!
  Telekom işçilerinden mücadele kararlılığı!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Seçimler ve yeni dönem - 1
  Bir yeni korku: Küresel ısınma ve susuzluk -
Yüksel Akkaya
  “Bilim üssü”mü, sermayenin arka bahçesi mi?
  İşgalci ordular Sudan’a gitme hazırlığına başladı!
  Ortadoğu halklarına saldırı hazırlığı
  Kasap Şaron’un hayali revaçta - Abu Şehmuz Demir
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 2 - Volkan Yaraşır
  Rejim, seçimler ve AKP… - M. Can Yüce
  24-25-26 Ağustos’ta Mamak 4. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  Nagazaki ve Hiroşima’da ölen kimdi?
  Günlük Kızıl Bayrak sitesinin Temmuz ayı rakamları...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tekstil’de grev kapıda...

Öncü işçiler görev başına!

Tekstil işkolunda 20 bin işçinin kaderini belirleyecek olan TİS görüşmelerinde uyuşmazlık yaşanması üzerine grev kararı alındı. Zira tekstil patronları “kriz”, ”Çin tehdidi” vb. bahanelerle son yıllarda hız verdikleri saldırılarına ara vermeden devam etmek istiyorlardı.

Tekstil TİS’lerinde adeta bir klasik haline gelen sözleşmenin son günde imzalanması oyunu bir kez daha tekrarlanmazsa, aralarında Altınyıldız, Vakko, Bahariye, Saray Halı’nın da bulunduğu Teksif’e bağlı 11 fabrikada 10 Eylül’den itibaren greve çıkılacak. Bu süreçte yaşanan gelişmelere bağlı olarak geriye kalan 25 işyerinde de greve başlanıp başlanmayacağı belli olacak.

Teksif Sendikası yaptığı açıklamada, TİS’lerin, tekstil patronlarının birinci altı ay için sıfır zam dayatması ve yeni işe girenlerin ikramiyelerini gaspetmek istemesi üzerine tıkandığını ifade etti. Sendika, patronların bu dayatmalarının kabul edilemez olduğunu, zira bu durumda son sözleşmelerle birlikte zaten gerileyen ücretlerin iyice düşeceğini belirtiyor. Öte yandan yeni işe girenlerin ikramiye hakkının ortadan kaldırılmasıyla birlikte işçiler arasında eşitsizlik olacağını, bu durumun işten çıkartmalara ve kağıt üzerinde giriş-çıkışların yaşanmasına yol açacağını ifade ediyor.

Sendikanın açıklamaları önemli. Ancak sendikacıların, saldırılarını pervasızca uygulaması için patronlara cesaret vermekte önemli bir paya sahip olduklarını unutmamak gerekiyor. Eeğer bugün tekstil patronları yeni işe girenler için ikramiyelerin kaldırmasını dayatıyorlarsa, bunun en büyük nedeni bir önceki sözleşmede 4 ikramiyenin 2,5’a indirilmesine onay verilmiş olmasıdır. Üstelik bu ihanet, işçilerin mücadelede isteğine ve bu isteğin boşa düşürülmesine karşı öfkelerini göstermelerine rağmen gerçekleşmiştir. Yani sendikacıların ihanetlerini mazur göstermek için yıllardır sarıldıkları “işçiler mücadele etmiyor” yalanına rağmen gerçekleşmiştir.

Nitekim bu ihanetin sonuçları birçok fabrikada işten çıkartmaların yaşanmasıyla kendisini göstermiştir. Tekstil patronları işten atılanların yerine asgari ücretten ve ikramiye gibi sosyal haklardan önemli oranda yoksun çalışan yeni işçiler alarak kârlarına kâr katmışlardır. Böylelikle kademeli bir şekilde ikramiye hakkının tümden ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. Diğer yandan yeni bir ihanet sözleşmesi öncesinde öncü işçilerin kıyımı gerçekleştirilmiş, sendikal bürokrasinin eli kuvvetlendirilmiştir. Teksif bürokratlarının bu kıyımları tamamen sessizlik içerisinde geçiştirmesi de bunun en büyük kanıtıdır.

Tekstil patronları yeni saldırılarına dayanak olması bakımından 2008 yılından itibaren tekstil kotalarının kaldırılmasını ve dünya çapında rekabetin kızışacağını öne sürmektedirler. Rekabet edebilmek için işçilerin fedakarlık göstermesi gerektiğini savunmaktadırlar. Yeni sözleşme için bu fedakarlığın adı sıfır zam, yeni işe girenler için ikramiyelerin kaldırılması ve esnek üretim uygulamaları oluyor. Oysaki tekstil işçileri, bu fedakarlığa kaç dönemdir katlanıyorlar zaten. Ve her sözleşmenin ardından tekstil patronları “şu kadar kâr ettik”, “bu kadar ihracat gerçekleştirdik” şeklinde açıklamalar yapıyorlar. AKP hükümetin kendilerine sağladığı her türlü kolaylık ve destekle “ekonominin tıkırında” olduğunu söylüyorlar.

Bu nedenle tekstil işçileri TİS’lerde sıfır zammı kabul etmek bir yana ücretlerinde önceki kayıplarını da telafi edecek bir artış oranını talep etmelidirler. İkramiyelerin tamamen ortadan kaldırılana kadar kademeli bir şekilde gaspedilmek istendiğini görerek çeşitli iyileştirme talepleriyle birlikte bu hakka sıkı sıkıya sahip çıkmalıdırlar. Esnek üretime imkan tanıyacak hiçbir koşulun sözleşmede yer almaması için mücadele etmelidirler. Aksi halde tekstil işçileri açısından bir sözleşmenin daha çok kayıp ve kıyımlarla sonuçlanacağı kesindir. Zira bir önceki sözleşmenin bağıtlanma süreci ortadadır. Teksif Sendikası onca kayıpların ve ihanetinin gerekçesini, sözleşmede esnekliği içeren maddelere yer verilmemesi adına razı oldukları bahanesiyle açıklamıştı. Alınan grev kararına rağmen, tekstil işçileri TİS sürecine aktif bir şekilde dahil olmazlarsa yeni bir ihanetin yaşanması kaçınılmazdır.

Tekstil işçilerinin, patronların saldırıları karşısında haklarını koruyabilmesinin ve yeni kazanım elde edebilmesinin tek yolu, bir an önce fabrikalarında TİS komiteleri kurarak sendikanın kendi istemleri ve bilgileri doğrultusuna hareket etmesini sağlamasından geçmektedir. Tekstil patronlarıyla imzalanacak sözleşmenin her anında işçilerin bilgisi ve onayı aranmalıdır. Grev kararı hayata geçirilmeden önce işçilerin bu sürece hazırlanması için yapılacak her türlü planlamaya işyeri komiteleri dahil edilmelidir. Grev silahının en etkili bir tarzda kullanılması için kademeli olarak greve çıkılması yerine tüm işyerlerinde aynı anda başlayacak bir grev kararı alınmalıdır. Yanısıra işkolunda örgütlü olan diğer sendikalarla gerçekleşecek ortak bir grev sadece tekstil patronlarının değil ülkenin gündemine girecektir. Bu da tekstil işçilerinin taleplerinin karşılanmasını daha da kolaylaştıracaktır.

Elbette böylesi bir mücadelenin örgütlenmesi mevcut sendikalara çöreklenmiş, sınıf işbirlikçisi hain sendika bürokratlarından beklenemeyeceğine göre, bu noktada görev sendikalarına da sahip çıkacak olan ileri, öncü işçilere düşmektedir. Önceki deneyimlerin de sunduğu dersler yaşanan ihanetlere karşı durabilmenin ya da daha başından boşa düşürmenin yolunun önden oluşturulmuş iç örgütlülükten geçtiğini göstermektedir. Zira iç örgütlülüğünü sağlamlaştıramamış, neyi nasıl yapacağına dair önden bilinçli bir donanıma sahip olmayan emekçi kitlelerin tepki ve öfkesi gerek patronlar, gerekse de sendikacılar tarafında kısa sürede boşa düşürülmektedir. Çünkü onlar sürecin başından sonuna kadar bu bilinç ve örgütlükle hareket etmektedirler.

TİS’lerin grev aşamasına gelmesi sınıf hareket cephesinden uzun bir süredir yaşanan durgunluğu kırmanın bir vesilesi olabilmesi bakımından da önemlidir. Zira aynı dönemde tüm engellemelere ve baskılara rağmen Hava-İş’in sürdürdüğü TİS süreci de grev aşamasına gelmiş durumdadır. Telekom’da süren TİS görüşmelerinde uyuşmazlık sürerken Ağustos ortasında kamu emekçilerinin toplu görüşme süreçleri başlıyor. Kısacası işçi ve emekçilerin çeşitli hakları için mücadele edecekleri bir döneme giriyoruz. Burada yaşanacak her gelişmenin birbirini etkileyecek olması çok açıktır. Aynı şekilde sınıfın örgütsüz kesimlerinde de Temmuz zamları vb. konular üzerinden mücadele eğilimi yaratacaktır.

Mücadeleyi ortaklaştırmak için iyi bir fırsat yakalanmış bulunuyor. Sıra bu fırsatı eylemli sürece dönüştürmek için gösterilecek çabada.