20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu - A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yenibosna’da polis terörü

Yenibosna’da bir parkta otururken polis saldırısına uğrayarak gözaltına alınan Sercan Güneş, Ramazan Demir, Serkan Sevim, Hakan Sevim ve Ercan Gül adına avukatları Abdülhalim Kaplan 25 Temmuz günü İHD’de bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada ilk olarak İHD İstanbul Şubesi’nden Av. Abdülbaki Boğa söz aldı. Boğa, son dönemlerde polis karakollarındaki işkence ve kötü muameleden kaynaklı birçok başvuru aldıklarını ve geçtiğimiz aylarda yürürlüğe giren “Polis Selahiyetleri Hakkında Kanun”un AKP’nin “işkenceye sıfır tolerans” söyleminin ardındaki gerçeği gözler önüne serdiğini belirtti. Tekrar hükümete gelen AKP’nin bu kanunu geri çekmesini talep ederek kötü muamele ve işkenceye karşı bu olayların takipçisi olacaklarını belirtti.

Mağdurların avukatı Abdülkadir Kaplan ise olayı kısaca şöyle anlattı:

“17 Temmuz günü Sefa Hastanesi civarındaki bir parkta otururken kimlik kontrolü yapmak için yanlarına gelen Yunus ekipleri ve 30 kişi civarında resmi ve sivil polis kimlikleri yanlarında olmadığı gerekçesiyle şahıslara fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak küfür ve ağır hakaretlerde bulunmuşlardır. Şahısların direnmeleri üzerine zorla polis aracına bindirilerek göz yaşartıcı sprey sıkılmıştır. Ayrıca bu esnada polislerden biri polis otosunun camını kırarak “devlet malına zarar verme” suçunu gerçekleşmiş gibi göstermiştir. Aynı gerkçeyle götürüldükleri 75. Yıl Karakolu’nda da aynı uygulamalar devam etmiştir.

Aldığı darbeler sonucunda fenalık geçiren Sercan Güneş aynı gün akşam saatlerinde Bakırköy Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırılmıştır.”

Son olarak Kaplan, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na görevli polisler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirtti.

Açıklamanın ardından söz alan Ercan Gül, Sercan Güneş ve Hakan Sevim herhangi bir ikaz yapılmadan karşı karşıya kaldıkları tasarlanmış olduğu açık olan bu muamelenin Kürt kimliklerinden kaynaklı yaşandığını eklediler.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

Parmak izi uygulaması başladı

Devlet “güvenlik” adı altında çemberi daraltmaya devam ediyor. “Güvenlik” adına yaptığını iddia ettiği uygulamalar ile toplumsal baskıyı farklı biçimlerde kurumsallaştırmaya çalışıyor. Özellikle istihbarat faaliyetlerinde büyük yol kateden devlet bu konuda teknolojiden de fazlaca faydalanıyor. Sokaklara, alanlara vb. yerleştirdiği kameralarla gözaltına aldığı toplumu şimdi de parmak iziyle damgalamaya hazırlanıyor.

Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda yapılan değişiklikle bundan böyle pasaport, ehliyet ve silah ruhsatı alacaklar artık parmak izi vermek zorunda.

Emniyet Genel Müdürlüğü, yeni uygulamayı bir genelge ile ilgili birimlere resmen bildirdi. Pasaport dairelerinde de parmak izi alımına dönük hazırlıklar tamamlandı. Bugünden itibaren pasaport ve ehliyet alacakların parmak izleri polis kayıtlarına girecek. Parmak izi ile ilgili yeni düzenlemeyi Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, 81 il valiliğine yayınladığı genelge ile duyurdu. Buna göre parmak izi alınabilecekler şöyle: “Gönüllüler, her çeşit silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda bulunanlar. Başta polis olmak üzere, genel veya özel kolluk görevlisi ya da özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilenler, Türk vatandaşlığına başvuruda bulunanlar, sığınma talebinde bulunan veya gerekli görülmesi halinde, ülkeye giriş yapan sair yabancılar ve gözaltına alınanlar.”

Genelgeye göre kişilerin parmak izleri Emniyet’teki otomatik parmak izi teşhis sistemine kaydedilecek. Gönüllü parmak izi verenlerin haricinde parmak izi alınanların fotoğrafları da alınarak sisteme kaydedilecek. Veriler, kayıt tarihinden itibaren 80 yıl süreyle sistemde saklanacak. İlgilinin ölümü halinde ise on yıl geçtikten sonra sistemden silinecek.

Elbette bu uygulamayı “güvenlik” demagojisiyle gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Ek olarak doğal afetlerde ölenlerin kimlik tespiti sorununun da çözüleceğini iddia ediyorlar.

Ancak tüm bu söylenenlerin yalan olduğunu biliyoruz. Zira doğal afetleri önlemek için kılını kıpırdatmayan, beklenen büyük İstanbul depremi için ceset torbası alan sermaye devletini doğal afetlerde hayatını kaybedenler ilgilendirmiyor. Onların tek ilgilendikleri sömürü düzenlerine karşı gelişebilecek toplumsal hareketler. Bu nedenle onların tek derdi önceden fişledikleri insanları potansiyel suçlu ilan ederek istedikleri anda tepesine binmek.

Tüm toplumu gözaltına alan, sokak sokak izleyerek denetim altında tutmaya çalışan sermaye iktidarına karşı demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadele etmek devlet terörünün tek ilacıdır.


Boykot çağrısına polis saldırısı

20 Temmuz günü “Seçimleri boykot edelim, devrim için mücadeleyi yükseltelim!” çağrısıyla saat 12.00’de Taksim Tramvay durağında açıklama yapan Mücadele Birliği Platformu çalışanı 15 kişi basın açıklamasının ardından kolluk güçleri tarafından gözaltına alındı.

Mücadele Birliği yaptığı açıklamada; “Yönetenlerin artık eskisi gibi yönetemedikleri o kadar açık ki” diyerek, Genelkurmay’la hükümet arasındaki çelişkilerin ve çatışmaların ayyuka çıktığını söyledi. “Seçimlerin, normal süresinden dört ay önceye alınarak bu çelişki ve çatışmaların üzerine şal örtmeye çalışılmaktadırlar’’ dedi.

Mücadele Birliği Platformu gözaltı terörünün ardından yazılı bir açıklama yaparak saldıranların içinde bulundukları krizi aşamayacaklarını söyledi. Açıklamada “Devrim artık daha fazla ete kemiğe bürünmüş durumdadır” denildi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


‘96 SAG ve ÖO direnişçileri anıldı

BDSP, DHP, ESP, İCİ, Kaldıraç, M. Birliği, Partizan tarafından 96 süresiz açlık grevi ve ölüm orucunda şehit düşen 12 devrimciyi anmak amacıyla Buca Hapishanesi önünde bir basın açıklaması yapıldı. 24 Temmuz Salı günü saat 12:30’da yapılan eylemde “1996 SAG ve ÖO direnişçileri ölümsüzdür!” pankartı açıldı. Eylem saygı duruşuyla başladı. Yapılan açıklamada 12 Eylül’den bu yana gerçekleştirilen saldırılara, katliamlara değinilerek 1996 yılında yeniden açılmak istenen tabutluklara karşı devrimci tutsakların başlatmış olduğu SAG ve ÖO direnişiyle saldırının boşa çıkarıldığı vurgulandı. Devrimci tutsakların 12 şehit pahasına direnişten zaferle çıktığı ifade edildi. Açıklamada hem içeride hem dışarıda saldırıların artarak devam ettiği fakat direnişin de “yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” devam edeceği dile getirildi.

Eylemde ayrıca “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük!”, “Aanaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir


Meclise ne gerek!

Seçimler sonuçlandı şimdi tartışmalar meclise giren DTP’li bağımsız adaylar üzerine odaklanmış durumda. Yüzeysel ve kabaca baktığımızda ırkçı partiler ve DTP’li bağımsız adayların kuracağı grup arasında gürültü kopacağa benziyor.

Ama durum gerçekten böyle mi?

Şimdi biraz daha geriye, ırkçı-şovenist dalgayı yükseltmeyi hedefleyen cumhuriyet mitinglerine gidelim.

Mitingler bir yandan “irticaya” karşı diğer yandan “teröre” karşı çıkışın ifadesiydi, bir taşla iki kuş vurma hesabındaydı ırkçı kanat.

Dönüp seçim sonuçlarına bakıyoruz, AKP tek başına hükümet. 20 DTP’li bağımsız aday mecliste, CHP’nin koltukları ise MHP’ye geçti.

Bu tablo bekleniyordu ama mitinglerin AKP’nin işine yaradığı kesin. İşçi ve emekçilerin bilinçleri ise sermaye düzeninin kendini tahkim etmeye yaradığı seçimlerin “demokrasi ve istikrar” olarak sunulması zırvalıklarıyla zehirleniyor.

Gelelim asıl soruna, tartışma konusu olan meseleye. Irkçı kanat ve DTP’li bağımsızlar arasındaki çatışma bir kriz doğurur mu?

Doğurmaz, doğuramaz. Siyasal çözüm artık emperyalistlerin, Türk burjuvazisinin ve Kürt burjuvazisinin son çaresi haline gelmişken olamaz. Bunu elele başarmaları gerekir. Düzen için çözümü Kürt emekçileri alıştıra alıştıra yapmaları gerekir. Bunun Kürt burjuvazisi olduğu kadar Türk burjuvazisi de farkında.

Göstermelik krizler, çatışmalar olacaktır ama en nihayetinde bu düzen içi dalaşmalardan ibarettir. Kapitalizmin can çekiştiği bir titreşimin her an koca bir kriz dalgasına dönüşebileceği bir dönemde sarsıntısız yol almak düzen siyaseti için birincil önemdedir.

Mecliste Türk-Kürt çatışması mı yaşanıyor, dönün bakın yıkım yasaları zamlar yakındadır.

Meclis IMF programlarını tam uygulamak mı istiyor, dönün bakın Kürt sorununda düzen içi siyasal çözüm yakındadır.

K. Deniz


Nükleersiz Yaşam Şenliği’nde hayatını kaybedenler anılıyor!

Nükleer Karşıtı Platform, geçen yıl 22 Temmuz’da Sinop’ta düzenlenen Nükleersiz Yaşam Şenliği’nde Karadeniz’in dalgalarında hayatını kaybeden Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğrencisi Soner Balta, kardeşi Önder Balta ve Gazi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisi Güneş Korkmaz’ı anma programı nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısına Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Yazmanı Cengiz Göltaş, Jeoloji Mühendisleri Odası Saymanı Çetin Kurtoğlu, Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Kemal Bulut katıldı. NKP adına basın açıklamasını okuyan Göltaş, AKP Hükümeti döneminde nükleer lobilerin dayatması ile nükleer santrallerin gündeme getirildiğini, alelacele yasa çıkarılmaya çalışıldığını anımsatırken, seçim döneminde de “sistem partilerinin programlarında hala nükleer santrallerin yer aldığına” dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mevcut kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santrallar kurulmazsa enerji krizinin kaçınılmaz olduğu yönlendirmeleriyle, uluslararası nükleer lobilerin baskıları sonucu, milliyetçi-İslamcı kesimlerle, yolsuzluklarla beslenen neo-liberal partiler nükleer santralların kurulmasında birleşerek, ülkemizi sonu olmayan bir felaketin içine sürükleyeceklerdir. Ülkemizin hidrolik ve kömür potansiyelinin halen yüzde 30‘lar seviyesinde kullanıldığı, başta jeotermal, güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarının yeterince değerlendirilmediği ortadayken nükleer santral kurma çabaları, ülke gerçeklerinden uzak, tamamıyla siyasal bir tercih olarak bu seçim döneminde yeniden karşımıza çıkmaktadır.” Göltaş, “Nükleersiz Yaşam Şenliği” için gittikleri Sinop‘ta denizde yaşamlarını yitiren 3 genç için hazırlanan anma programını açıklarken, şöyle konuştu:

“Onlar, geleceklerine sahip çıkıp, doğayı ve insan yaşamını savunan, ülkenin nükleer çöplük haline getirilmesine izin vermeyen, ne Sinop‘ta ne de başka yerde hayatlar solmasın diye, ülkenin hiçbir yerinde nükleer santral kurulmasını istemeyenlerdi. Üzüntülerini yüreğimizde, duygu, düşünce ve ütopyalarını mücadelemizde yaşattığımız gençlerimizi, nükleersiz bir yaşam programıyla anıyoruz.”

3 genci anma etkinlikleri için, nükleer karşıtları, TMMOB’ne bağlı Odaları, demokratik kitle örgütleri, sendikaları, siyasi parti temsilcilerini, üniversitelerden öğrenci ve öğretim görevlilerine katılım çağrısının yapıldığı açıklamada ilan edilen etkinlik takvimi şöyle:


SONER- ONER- GÜNEŞ ANMA ETKİNLİKLERİ PROGRAMI

ANKARA’DA YAPILACAK ETKİNLİKLER

* 27 Temmuz saat: 17:30 Salona isim verme

Yer: JMO, Bayındır Sok. 7/7 Kızılay ANKARA

* 27 Temmuz saat: 19:00 PANEL “Mücadeleleri ile Işık Oldular”

Yer: İMO Rüştü Yüce Toplantı Salonu, Necatibey Cad. No:57 Kızılay ANKARA

* 27 Temmuz saat: 20:30 “Sinevizyon Gösterimi” “Anıları Yol Gösteriyor”

Yer: İMO Rüştü Yüce Toplantı Salonu, Necatibey Cad. No:57 Kızılay ANKARA

* 27 Temmuz saat: 20:45 “Tanıklar Anlatıyor”

Yer: İMO Rüştü Yüce Toplantı Salonu, Necatibey Cad. No:57 Kızılay ANKARA

* 28 Temmuz saat: 19:00 Soner-Öner için Anma Yemeği

Yer: Abidinpaşa Nato Yolu Cad. 20/15

* 4-6 Ağustos “Sergi”, “Nükleersiz Yaşam ve Bizimkiler”

Yer: Mimarlar Odası önü,

* Sinop etkinlik takvim daha sonra duyurulacaktır


 

Kenan Budak anıldı

Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak, 25 Temmuz 1981’de Yedikule’de sırtından vurularak öldürülüşünün 26. yıldönümünde saat 10.00’da Silivrikapı’daki mezarı başında törenle anıldı.

Anma’ya, eski DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak, DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, ailesi ve sevenleri katıldı

Anma’da ilk olarak konuşan Rıdvan Budak; “Bu ülkede dünyaya soldan bakanlar, solun geleceğini arayanlar Kemal Türkler, Kenan Budak ve Uğur Mumcu gibi daha birçok demokratik mücadele verenler öldürüldüler. 26 yıl önce devlet elbisesini giymiş katiller Kenan’ı sorguladıktan sonra öldürdü. Bunu biz, yargı ve devlet biliyor ama yargılamıyorlar. Katiller cezalandırılmıyor. Böyle bir ülkede insanlar hukuka olan inançlarını yitirdi artık. Bunun aşılması lazım. Çeteler devletin korumasında, acılı aileler mezar başlarında ağıt yakarken bizler böyle bir ülkede yaşamak istemiyoruz” dedi.

Daha sonra konuşma yapan DİSK Genel Sekreteri Musa Çam da, “Arkadaşları ve öğrencileri olarak katledilişini anmak için buradayız. Temmuz ayı DİSK için kötü bir ay. Birçok arkadaşımızı kaybettik. O devletin içindeki örgütlenmiş çeteciler tarafından katledilmiştir” diye konuştu.

Kızıl Bayrak/İstanbul


“Çocuklarımızın yanındayız”

18 Temmuz’da “Gaye” adı verilen operasyonun emrini veren ve dosya üzerindeki gizlilik kararının kaldırılmasına itiraz eden 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinden hakim Ali Kayaoğlu’nın uyuşturucu çetesi operasyonunda adının karışmasını protesto eden MLKP davası tutsağı Sami Özbil ile tutsaklara ve tutsak yakınlarına yönelik jandarma saldırısı 21 Temmuz günü İHD’de ESP’li Tutsak Aileleri tarafından yapılan açıklamayla protesto edildi.

Açıklamada bir tarafta uyuşturucu çetelerini koruyup kollayan, çetelerin düzenlediği partilerden çıkmayan mahkeme hakimleri, diğer tarafta bu durumu teşhir ve protesto etmek isteyen komünist tutsaklar ve ailelerine uygulanan şiddete değinildi. Faşizmin adaleti teşhir edildi. ESP’li Tutsak Aileleri olarak çocuklarının yanında oldukları belirtildi. Açıklamayı ESP’li Tutsak Aileleri adına Sakine Demir okurken Keleş Öztürk, Ağca Kaplan ve Semiray Yılmaz da birer konuşma yaptılar.

Kızıl Bayrak/İstanbul