20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve
sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu
A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!

Güler Sabancı diğer patronlar gibi seçimlerden sonra duyduğu memnuniyeti dile getirmekte gecikmedi. Sabancı’nın yüzünün gülmesi ve tebrik mesajları iletmesi nedensiz değil. Zira bir dönem daha kendileri adına işçi ve emekçilere kölelik koşulları dayatacak, sömürü sistemlerinin devamı için canla başla çalışacak bir hükümet geldi.

Ancak Sabancı’nın mutluluğu başına vurmuş olacak ki hükümete güzelleme dizeceğim diye dozajı kaçırdı. Öyle bir toz pembe tablo çizdi ki gören de seçimlerin güllük gülistanlık bir atmosferde yapıldığını sanır. Sabancı diyor ki “Öncelikle halkımız bu yaz mevsiminde yüksek oranda seçime katılmış, barış ve huzur içinde bir seçim yapılmıştır.”

Güler hanımın sırça köşkünden ülkenin atmosferi nasıl görünüyordu bilmiyoruz ancak erken seçimlerin ilanı dahi bir krizin ürünüdür. Genelkurmay’ın e-muhtırasını görüp, borsalar düştüğünde endişelenmemiş olamaz. 22 Temmuz seçimlerinin ilan edildiği günlerde toplumsal linçlere, şovenizmin kışkırtılmasına, Genelkurmay’ın gün aşırı muhtıralar yayınlamasına, cumhuriyet mitingleri adı altında darbe çığırtkanlarına tanıklık ediyorduk. Hatta aynı dönemde Güler hanımın mensubu olduğu TÜSİAD açıklama yaparak endişelerini dile getirmiş, iki tarafa da kızmıştı. Herhalde Güler hanım o sıralarda tatildeydi!

Seçim sürecinde barış ve huzur ortamı var mıydı?

Güler hanım, siz barış ve huzur ortamından ne anlıyorsunuz bilmiyoruz. Zira biz hem ülkenin genel gidişatından, hem işçi ve emekçilerin içinde debelendiği sosyal yıkımdan, hem de seçimlerin ön sürecinde çok huzursuzduk. Şovenizmin dizginlerinden boşaldığı, Kuzey Irak’a operasyon çığırtkanlığının yapıldığı bir atmosferde seçimlere giriliyordu çünkü. Seçim meydanlarında sizin dönemsel ihtiyaçlarınıza göre desteklediğiniz ya da desteğinizi çektiğiniz düzen partilerinin kukla liderleri birbirlerine ip atıyorlar, idam üzerinden politika üretiyorlardı.

Tabii bu arada sermaye düzeninizin ihtiyaçları ile çelişen her türlü farklı politik duruş karşısına keyfi engellemeler çıkartılıyordu. Devrimci sosyalist adayların çalışmalarının önü her fırsatta kesilmeye, seçim propagandaları dahi gözaltı terörü ile baskı altında tutulmaya çalışılıyordu. Hatta ve hatta soldan olmayan bağımsız adaylardan dahi zabıtalarınızın, polislerinizin dayağını tadanlar oldu. Seçim öncesi devrimci faaliyete yönelik saldırıların haddi hesabı yok. Seçimleri teşhir etmek amacıyla yürüyüş yapmak isteyen 200’e yakın devrimci sokak ortasında işkenceden geçirildi. Birçoğu tutuklandı. Sisteminize karşı gördüğünüz her sesi susturmak için azgın bir terör uyguladınız.

Yine aynı şekilde sermaye düzeni ile uzlaşmak, bütünleşmek için onca çaba harcamasına rağmen Kürt hareketine de soluk aldırmaz bir tutum içerisine girdiniz. Meclise girecekleri anlaşıldığı andan itibaren başta Kürt illeri olmak üzere DTP’nin bağımsız adaylarına yönelik baskı ve terör arttı. Köylere asker konuşlandırarak bağımsızlara oy verilmemesi için halkı tehdit ettiniz.

Güler hanım, seçimlerden önce tasvir ettiğiniz gül bahçesi bu tabloyla uyumlu mu? Ama doğru, bizleri hedef alan her türlü baskı ve zor, sizin kendinizi güvende hissetmeniz yanılsamasını yaratıyor.

Seçim günü barış ve huzur ortamı var mıydı?

Siz oyunuzu kullanmak için ilerlerken pek güvenli sokaklarınızda, Kürt illerinde seçim bürolarına asker ve polisler çoktan konuşlanmıştı. Birçok yerde oy kullanılan sınıflara giren sivil polisler kamera çekimi yapılmıştı. Oy kullanan kimi insanlar gözaltına alındı. Korucular tarafından “buradan bağımsızlara oy çıkmayacak” denilerek seçim büroları basıldı. MHP’liler köylülere saldırdı ve mesela Malatya’da CHP’li bir müşahit listedeki bütün seçmenler adına tek başına oy kullandı. Kurtalan’da asker köylülere açık oy kullanmaları doğrultusunda tehditler savurdu! Bingöl’de ise halk yine tehdit edildi, “köyünüzü boşaltırız” denildi. Üst aramaları, baskılar, silah kabzalarının gölgesinde bir seçim gününü geride bıraktık Güler hanım!

Siz bu tablodan mı etkilenip huzur doldunuz, yoksa barıştan anladığınız da bu mu?

Güler hanım, sizin patroniçe, milyonların ise köle olduğu bu düzende barıştan sizin anladığınız huzur içinde sömürünüze sorunsuzca devam etmeniz, bizim gerçek özgürlük ve barıştan anladığımız ise ancak sizin gibilerin huzurunu yerle bir ettiğimizde ulaşabileceğimiz bir şey olduğudur. Bizim huzurumuz sizin huzursuzluğunuz olacak Güler hanım, bundan hiçbir kuşkunuz olmasın!


“Vesikamızın suçunu çocuklarımız çekmesin”

Polis gölgesi altında süren seçimler ülkenin her yanında devletin keyfi tutumuna tabi olarak ilerliyor. Kürdistan’da seçim çalışmalarının üzerine kurulan baskının çeşitli örneklerini ülkenin başka köşelerinde de görmek mümkün.

Eski genelev çalışanları İstanbul 1. Bölge bağımsız milletvekili adayı Saliha Ermez ile İstanbul 2. Bölge bağımsız milletvekili adayı Ayşe Tükrükçü’nün Zürafa Sokak’taki genelevde seçmenleriyle buluşmak isteğine polis izin vermedi.

Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan ile Karaköy Zürafa Sokak’taki genelevin önünde bir basın açıklaması yapan Ayşe Tükrükçü, “en diptekiler” olarak tanımladığı kader ortaklarını ziyaret etmek istediklerini söyledi. Tükrükçü, genelevde çalışanların hiçbir sosyal güvencesinin bulunmadığını belirterek, Meclis’e girmesi durumunda genelevleri kapatacağını ve çalışanları emekli edip tazminat ödeyeceklerini kaydetti. Saliha Ermez de, 11 yıl genelevde çalıştığını hatırlatarak, vesikası yüzünden kızının arkadaşlık yaptığı kişiyle evlenemediğini dile getirdi. Ermez, “vesikasının suçunu çocuklarının çekmemesi gerektiğini” söylerken gözyaşlarına hâkim olamadı. Hayrettin Bulan da, 2 eski genelev kadının milletvekili adayı olmasının Türkiye’de, hatta dünyada bir ilk olduğunu ifade etti.

Konuşmaların ardından genelevi ziyaret edip çalışanlara broşür dağıtmak isteyen Tükrükçü ve Ermez’e polis izin vermedi. Genelev çalışanları dışında Emniyet Müdürlüğü’nden yazılı izni olmayanların içeriye giremeyeceğini söyleyen polis memuru ile adaylar arasında kısa süreli bir tartışma yaşandı. Ermez ile Tükrükçü, bunun üzerine içerideki çalışanlara iletilmek üzere broşürleri genelev kapısındaki görevlilere verdi.

Bu arada, Ayşe Tükrükçü’nün kapı aralığından uzattığı broşürleri alan bir genelev çalışanı, kendisini desteklediklerini söyledi. Duygulanan Tükrükçü, göz yaşlarına hakim olamadı. Bağımsız adaylara, feministler de destek verdi.


Bağımsız adaya zabıta dayağı!

İstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Cavit Kayıkçı 18 Temmuz günü seçim kampanyası kapsamında Samandıra alt geçidinde afiş çalışmasını sürdürürken Samandıra Belediyesi’nin zabıta ekipleri tarafından engellenmek istendi. Bunun üzerine yaşanan tartışma 8 kişilik zabıta ekiplerinin Kayıkçı’ya saldırması ile son buldu.

Zabıta ekiplerinin keyfi saldırısının ardından açıklama yapan Kayıkçı gururunun rencide olduğunu ifade ederek seçim kampanyasını sonlandırdığını, kampanyayı sürdürmek çerçevesinde hiçbir hevesi kalmadığını ifade etti. Kayıkçı yaptığı açıklamada “Sizin belediye başkanınız seçim döneminde buralara ve daha fazla yeni afişlerle doldurdu. Onların yaptığına da aynı tepkiyi gösterdiniz mi diye sordum. Döndüm o sırada ben belediye başkanıyla görüşürüm dedim. Döner dönmez bir yumruk, arkasından bir tane daha yumruk. Amerika’daki zencilerin dövüldüğünden daha fazla hemen hemen şuraya kadar hem sürüklendim, hem de güzel bir dövüldüm” dedi.

Olayın ardından jandarma komutanlığına başvuran Kayıkçı seçim kampanyasını bitirdiğini bildirerek, olayın yasal takipçisi olacağını ifade etti. Kayıkçı’ya saldıran zabıtalardan ikisi hakkında kasten adam yaralamak suçundan soruşturma başlatıldı.

Cavit Kayıkçı bu seçimlerde egemen olan “bağımsızlara her türlü keyfi baskı, engelleme ve şiddet mübahtır” anlayışının mı kurbanı oldu yoksa söz konusu bölge zabıtalarının kendi yetkilerinden aldıkları gücün yarattığı keyfiliğin ürünü mü bilinmez ama Kayıkçı’nın da 22 Temmuz seçimlerinin anti-demokratik uygulamalara maruz kalan bağımsızlarının arasına katıldığı kesin. Seçim süreci boyunca bağımsız adaylara yönelik şiddet ve terör sadece sosyalist adayları yahut “Bin Umut”çuları bulmadı. Sol olmayan iki ayrı bağımsız aday da bu süre içinde kurşunlandı.