20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve
sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu
A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadın vekil sayısındaki artışla göz boyamaya çalışıyorlar...

Kadınların kurtuluşu mücadelede!

Kurtsan Şirketler Grubu Başkanı Meltem Kurtsan seçim sonuçları ile ilgili olarak yaptığı açıklamada meclisteki kadın sayısının artışına dikkat çekti. “Öncekine göre daha fazla kadın olmasını istedik. Sanırım %4.4’ten daha fazla kadın milletvekili olacak. Bundan sonraki hedef 3-4 bakanlığın kadınlara verilmesi” dedi. Meltem Kurtsan’ın yaptığı bu açıklamanın benzerlerini ise 22 Temmuz günü akşamı seçim sonuçlarının değerlendirildiği tartışma programlarına katılan Ka-Der çalışanı kadınlar da ifade ettiler. Yaklaşık olarak “Kadını en iyi kadın anlar. Bu yüzden mecliste daha fazla kadın olmalı” anlamına gelen bir kampanya sürdüren ve özellikle sermaye çevrelerindeki kadınlardan çokça destek gören Ka-Der’in ve onunla kolkola giren bir takım feminist örgütlenmelerin yoğun uğraşı sonucunda gerçekten de mecliste geçmiş yıllara oranla daha fazla kadın milletvekili oturacak. Yanısıra tüm düzen medyası da aynı koroya katıldı. Meclise daha çok kadın vekil girecek, meclis çiçek açacak! İyi de kadınıyla erkeğiyle onlar sermaye sınıfının vekili olduktan sonra meclise kadınlar mı, erkek mi daha çok girmiş işçi ve emekçiler açısından hiçbir önemi yok.

Meclise giren 3 partinin ve bağımsızların oranına göre kadın milletvekili sayıları şöyle: AKP 25, MHP 2, CHP 10 ve bağımsızlar 9... Özetle 2007 seçimlerinin sonucunda 46 kadın, milletvekili oldu.

Ve şimdi sırf meclise giren kadın sayısı ikiye katlandı diye bayram sevinci yaşayanlar bekaret kontrolünü savunan ve uygulanmasını dayatan bakan Işılay Saygın’ı, işçi ve emekçilere kan kusturan Tansu Çiller’i ve daha nice sözde “kadın duyarlılığına” sahip olan vekili unutmuş görünüyorlar. Yakın tarih gösteriyor ki birileri ne kadar dövünürse dövünsün, bugüne kadar meclise kurulan kadın vekiller hiç de cinsel kimliklerini ön plana çıkarmadılar. Aksine onlar hep sınıfsal kimliklerinin gereğini hakkıyla yerine getirmeye çalıştılar. Zira seçilip vekil koltuğuna oturmalarını sağlayan da ait oldukları egemen sınıfa hizmetlerinin bir sonucuydu!

Yine de Meltem Kurtsan ve onunla aynı sınıftan gelen kadınlar mecliste daha fazla kadın olmasına sevinmekte haklılar. Eksik olan bir takım erkeklerin de seri bir biçimde açıklama yapmayışı. Çünkü açık ki sermaye düzeni için bu 46 kadın, Avrupa’ya sahnelecek yeni demokrasi oyununda kullanılmak için olmazsa olmaz bir önem taşıyor. Yani meclisteki kadınlar Türkiye’nin sahte demokrasisinin vitrin süsü olacaklar! Bu durumun işçi-emekçi kadınlara, köylü kadınlara yönelik hiçbir faydası yok. Bu nedenle bu duruma sevinse sevinse Meltem Kurtsan, Gülay Sabancı ve onlar gibi kadın/erkek burjuvalar sevinir.

İşte meclisin ceylan derili koltuklarına oturacağı bugünden kesinleşmiş bazı kadınlar:

AKP’nin vitrin süsleri!

AKP’den meclise bu seçimlerde çok sayıda kadın milletvekili girmiş durumda ve bu kadınların mecliste ne yapacakları merak konusu. AKP hükümette olduğu 4,5 yıllık süre zarfında eşini döven milletvekilini savunmakta, fuhuş yapan vekillerine destek olmakta hiçbir sakınca görmedi. Kadın vizyonunu öne çıkaran AKP, bizzat kendi vekilleri tarafından ezilen vekil eşlerine sahip çıkmadı. RTE’nin kadın sözcüğünü her türlü anlamda kullandığı külhanbeyi sözlerini aklamaya uğraşan AKP’li kadınlar muhtemelen bu dönemde de kilit bir rol oynamaktan öte vitrin süsü olarak sandalyelerde “boy” göstereceklerdir. Nimet Çubukçu, Güldal Akşit, Halide İncekara ve Fatma Şahin’i geçen dönemde bütün sosyal yıkım saldırıları karşısında verdikleri onayla tanıdık.

Kadın duyarlılığı diye şişirilmeye çalışılan balon çoktan patladı. Bu kadın vekillerin diğer vekillerle ortak olarak paylaştıkları duyarlılığın adı ezen sınıf duyarsızlığıdır ve zaten onları meclis binasına taşıyan da suç ortaklığındaki tereddütsüzlükleridir!

Meral Akşener: Tescilli faşist, eli kanlı katil!

Meral Akşener’in ünü Tansu Çiller hükümetine dayanır. Tansu Çiller’in sağ kolu olarak Mehmet Ağar’dan İçişleri Bakanlığı koltuğunu devralmış bu “kadın” Bakan, aynı zamanda Abdullah Çatlı ile kurduğu iyi ilişkilerle tanınır. Oldukça kritik dönemeçlerde milletvekili sıfatı taşıyan Akşener’in İçişleri Bakanlığı yaptığı yıllarda yaşanan Susurluk kazası halen daha aydınlatılamamış bir devlet-çete-mafya üçgeni olarak hatırlardadır.

Daha sonraları Çiller’in gözden düşmesi ile beraber Akşener de MHP’ye katılmış ve halen daha MHP’de MYK üyeliği yapmaktadır. MHP mitinglerinde boy gösteren Akşener kirli ilişkileri, çete bağlantıları ile, dahası “Ermeni dölü” ifadesi ile hafızalarımıza hiç de kadın olması ile değil ama tam da tescilli faşist kimliği ile kazınmış bir isimdir!

Meral Akşener MHP’den milletvekili seçildi ve o 46 isimden biri!

Fatma Nur Serter: Darbe çığırtkanı, ordu şakşakçısı!

Devrimci, ilerici çevreler tarafından İstanbul Üniversitesi’nde terör estirdiği yıllardan tanınan F. Nur Serter’in yıldızı Genelkurmay’ın verdiği muhtıraların ardından düzenlenen Cumhuriyet mitingleri ile parladı. 22 Temmuz seçimlerinde CHP’den milletvekili koltuğuna oturan Serter, MHP ile kolkola girmiş bir CHP’ye adapte olmakta hiç zorluk çekmedi. Zira Türkiye’deki akademik düzeyin de bir ispatı olarak kendisine verilen akademisyen sıfatını taşımaya başladığı ilk yıllarda (‘70’lerde) söz konusu şahsiyet ülkücü akademisyenlerin içerisinde yer almaktaydı. Ardından darbe yılları ile beraber genel apolitizasyondan o da etkilenmiş olacak ki, bir tarikatın yayın organında düzenli olarak yazmaya başladı. Ve ardından İstanbul Üniversitesi’nde Alemdaroğlu yönetiminde “polis şefi” gibi bir konumlanış içerisine girerek adını bütün Türkiye’de duyurmuş oldu.

Serter, üniversitede kurduğu ikna odalarıyla türban takan öğrencilere akla gelebilecek her türlü baskı yöntemini uyguladı. Aynı dönem İstanbul Üniversitesi’nde soruşturma furyasının başladığı ve polisin üniversitenin demirbaşına dönüştürüldüğü bir dönemdi.

Cumhuriyet mitinglerinde ise ordu önünde secdeye varan Serter’e milletvekilliği sıfat ve statüsünü de zaten bu mitinglerdeki konuşmaları kazandırdı. Serter, “Genelkurmay Başkanı’na memur diyen bir zihniyete karşı, Türk ordusunun önünde saygıyla eğildiklerini” ifade ederek ordu şakşakçılığı ve postal yalayıcılığı ile öne çıktı.

Necla Arat: Bilim hırsızı bir akademisyen!

Necla Arat da CHP’den milletvekili seçilen kadınlardan biri ve Nur Serter’in Cumhuriyet mitinglerindeki ekürisi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde akademisyen olan bu zat-ı muhteremin akademik kimliği cumhuriyet mitingleri ve seçimler vesilesiyle şişiriledursun kendisi tezini sunduğu komisyondan “220 sayfalık tezin 200 sayfasının intihal (aşırma) olduğu kanıtlanmıştır!” raporu alabilecek kadar akademik bir kimlik ve birikime sahiptir!

KA-DER çalışanları bilmiyorlarsa bile bu vesileyle hatırlatalım Necla Arat kadın hakları üzerine de çalışmış ve konu üzerinde bir panelde kendisine yöneltilen bir soruya yanıt olarak kadın bir akademisyen olarak hiçbir sorun yaşamadığını, zaten kocasının bütün maddi ihtiyaçlarını karşıladığını söylemiştir. Kadın sorunu konusunda bu kadar birikimlidir!

Yine aynı Necla Arat yurtdışında gerçekleşen kadın hakları konulu bir panelde Eren Keskin’le aynı kürsüyü paylaşmış ve daha sonra Eren Keskin’in konuşmasını adeta ihbar ederek, Keskin’in yargılanmasına zemin yaratmıştır. İşte CHP’nin çağdaş Türk kadını güzellemesinin çarpıcı örneği, yüce Türk ordusunun gönüllü askeri geçmişiyle-bugünüyle boş bir tınıdan ibarettir!

Kadının kurtuluşu düzene karşı mücadelede!

Kadın vekil sayısının artışı üzerinden kopartılan fırtınalar görüldüğü gibi boştur. Zira bu şartlar altında, Çubukçu’nun Arınç’tan, Akşener’in Ağar’dan, Nur Serter’in Baykal’dan herhangi bir farkı yoktur. Meziyet kadın olmakta değil, açık ki insan olmakta, emekten yana olmaktadır.

DTP’den meclise giren kadın vekiller de “mecliste kadın sayısı arttı” nidalarına malzeme oldular. Ancak işin kötü yanı emekçi kadınlar gerçekten de onların kendilerinin temsilcisi olmalarını bekliyorlar. Ancak açık ki kadın sorununun çözümü düzenle bütünleşmekten değil, düzene karşı mücadeleden geçmektedir. Bu çerçevede Kürt kadınlarının kurtuluşu Kürt orta sınıfının temsilcilerinin vekillerinde değil, cinsel, sınıfsal ve ulusal baskıya karşı omuz omuza mücadele vermeleri gereken sınıf kardeşlerinin çağrısını yaptıkları sınıfa karşı sınıf mücadelesinden geçmektedir!