20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve
sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu
A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşbirlikçi asalaklar
seçim sonuçlarından memnun!

AKP’nin sandıktan tek başına çıkması sermaye çevrelerini sevindirdi. Patronlar birbiri ardına kutlama mesajları yayınlamaya başladılar. Nasıl sevinmesinler ki, herbiri patron olan sermayenin vekilleri kendi sınıf çıkarları için İMF-TÜSİAD’ın saldırı yasalarını mecliste onaylayacaklar. İşçi ve emekçiler kan kusarken onlar bir dönem daha sefahat sürecekler. Patronların mesajlarından yansıyan ortak görüş ise ekonominin kalkınacağı, istikrar kazanacağı vb. İşsizlik artarken, ücretler düşerken, sosyal haklar tırpanlanırken sözünü ettikleri istikrar sermaye sınıfının azgınca sömürüsünün önünü tümden açan uygulamaların sorunsuzca uygulanması.

Sermaye çevrelerinin seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz AKP’ye verdiği güven oyunun gerisinde ise AKP’nin 4.5 yıllık hükümeti süresince gerek emperyalizme, gerekse de işbirlikçi sermayeye hizmette gösterdiği sınırsız hizmet var.

Sermayedar takımı geleceğe umutla bakıyor!

İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince (elbette kendisi daha birçok sermaye kuruluşunun yönetim kurulu üyesidir) seçim sonuçlarına ilişkin şunları söylüyor: “Seçim sonuçları hala uygulanmakta olan ekonomik programın daha da güçlenerek devam edeceğini gösteriyor. Ben Türkiye’nin iyi yolda devam edeceğine inanıyorum.”

Ersin Özince’nin tercüme gerektirmeyen bu sözleri esasında iş dünyası diye ifade edilen bir avuç asalağın seçimler sonrası içerisine girdiği halet-i ruhiyenin bir özetidir.

AKP’nin bir dönem daha tek başına hükümet olması demek Özince ve benzerleri için İMF-TÜSİAD sömürü programının sorunsuzca uygulanması demek.

Zira AKP listelerinden meclise girmesi kesinleşen isimler incelendiğinde ortaya çıkan tablo “iş dünyası” olarak tanımlanan patronlar birliğinin sevincine ve güvenine kaynaklık eden nedenler de açıklık kazanmaktadır. Bu isimlerden biri -ve muhtemelen de yeni hükümetin ekonomiden sorumlu devlet bakanı koltuğuna da kurulacak olan kişi- Mehmet Şahin’dir. Mehmet Şahin dünyanın en büyük yatırım bankalarından Merrill Lynch’in Londra merkezinde baş ekonomist olarak çalışırken AKP tarafından Türkiye ekonomisinin başına geçmek üzere davet edilmiş, reklamı daha az yapılsa da esasında yeni bir Kemal Derviş. Yine burjuva medyanın dillendirdiğine göre yeni hükümetin sanayi bakanı koltuğuna kurulacak olan isim ise TOBB Başkan Yardımcısı ve Ankara Sanayi Odası Başkanı iken seçimlere giren Zafer Çağlayan. Bu iki kilit ismin yanı sıra AKP listelerinden meclise girerek “iş adamı” sıfatlarının yanına politikacı kimliğini ekleyenler arasında Devlet Su İşleri Genel Müdürü Veysel Eroğlu, SPK üyesi İbrahim Mete Doğruer, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Yardımcısı Lütfi Elvan, Devlet Planlama Teşkilatı AB Genel Müdürü Cevdet Yılmaz, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu, İzmir Ticaret Borsası ve VOB Başkanı Tuğrul Yemişçi, Denizli Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yüksel, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Koop. Birlikleri Merkez Birliği Başkanı Abdülkadir Akgül, Konya Ticaret Odası Meclis Başkanı Mustafa Kabakcı, MÜSİAD eski Başkanı, Prenses Çay’ın sahibi Ali Bayramoğlu, Şarkgaz’ın sahibi Tahir Öztürk, İzol Petrol’ün sahibi Zülfükar İzol bulunuyor. İşte bu listenin kendisi Özince ve diğer sermaye gruplarının AKP’ye duyduğu güvenin öncelikli nedenlerinden birini oluşturuyor.

Özince’nin açıklamalarında da yeralan ve patronların yaptığı bütün açıklamaların ortak noktası “ekonomik program devam etmeli” vurgusu. Türkiye açısından öngörülen “daha iyi yol” söylemi ise yeni kurulacak hükümet ile beraber Türkiye işçi ve emekçilerinin karşı karşıya kalacakları saldırıların habercisidir. Zira AKP’nin İMF patentli ekonomik programı sömürü ve talan programıdır. Ve işçi-emekçiler için 4,5 yıllık süre zarfında açlık ve sefaletin derinleşmesinden başka bir sonuç doğurmamıştır, bundan sonra da doğurmayacaktır. Aksine bu 4,5 yıl boyunca sosyal yıkım saldırıları artmış, ardı ardına özelleştirmelere gidilmiş, sağlıktan eğitim hakkına kadar birçok temel hak sermaye iktidarı eliyle gaspedilmiştir. İşte Özince vb.’nin “iyi yol”u, “gelecekte gördükleri umut” bu saldırıların kesintisiz sürmesi ve bunlara yenilerinin eklenmesidir. Gelinen yerde onların çıkarları ile uyumlu bir hükümet demek, işçi ve emekçilere kan kusturulan bir hükümet demektir.

Sermaye düzeninin istikrardan anladığı...

Seçim sonuçlarının ardından seyahat sektörünün bir numaralı isimlerinden Başaran Ulusoy’un yaptığı açıklama AKP’nin kimin partisi olduğunu, hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiğini başka bütün sözleri gereksiz kılacak açıklıkta anlatıyor: “Beş yıl daha istikrarlı bir şekilde devam edecek. Halk 5 yıl daha devam mesajı verdi. Halk son 5 yılda gördüğü gelişimin devamını istiyor. Ülke meselelerinde tek parti her zaman çözümleri daha kolay gerçekleştirdi. İstediklerimizin hepsi birer birer oldu. Turizm üzerindeki ekonomik reformlar hızla devam etmeli.”

Bu açıklamada iki kritik nokta var. Birisi “istikrar”, diğeri ise “istediklerimizin hepsi birer birer oldu” cümlesindeki yalınlığın kendisi. Araya halk kelimesini serpiştiren Ulusoy, popülizm yapıyor. Yani “bizim azgınca sömürmemizi halk da istiyor” demeye getiriyor.

Ancak onların istikrardan anladığı açık ki sermaye sınıfının ihtiyaçlarının her koşulda karşılandığı ve sosyal yıkım saldırılarının sorunsuzca hayata geçirildiği bir ortamdır. İşte bugün AKP’nin aldığı övgüler de 4,5 yıl boyunca sermaye sınıfına yaptığı sınırsız hizmetedir. 4,5 yıldır sömürülerini artıran, kârlarına kâr katan bu asalak sınıf AKP’ye alkış tutmaktadır.

AKP gerçekten de, tıpkı kendinden önceki düzen partileri gibi ABD emperyalizminin ve işbirlikçi sermaye sınıfının bir dediğini iki etmemiş, kendinden ne istenirse, elinden geldiği ölçüde hayata geçirmiştir. Zira islamcı kimliğe sarılmış AKP, ABD’nin ve işbirlikçi sermayenin partisidir. Sermayenin istikrarı ve büyümesi için yapamayacağı şey yoktur.

Bugün AKP, yarın bir başkası!
Düzen partilerinin hepsi bir ve aynıdır!

Fortis Bank’ın Genel Müdürü Faik Açıkalın, seçim süreci boyunca komünistlerin her fırsatta vurguladığı bir gerçeğin altını pişkince çiziyor. Diyor ki Açıkalın; “Önemli olan seçimlerden hangi partinin galip çıkacağından ziyade, piyasa dostu bir tablonun oluşması. Böyle bir tablo ortaya çıktı. Ancak bu da daha önce satın alındığı için şimdi piyasalarda bir düzeltme olabilir. Ama orta vadeyi olumlu görüyorum.”

Gerçekten de Açıkalın’ın dediği gibi bugün AKP değil de bir başka düzen partisi hükümet olabilirdi. Bir başka düzen partisi oy çokluğunu sağlayabilirdi. Ancak egemenler için önemli olan istedikleri saldırıları hızla hayata geçirecek, nazlanmayacak bir düzen partisinin hükümet olması. Bunu 4,5 yıllık icraatına bakarak AKP’nin en iyi yapacağını düşünüyorlar. Ama benzer saldırıları CHP’den MHP’ye, DP’den GP’ye hepsinin aynı hevesle yapacağından en ufak bir şüphe duymuyorlar.

Patronların yüzü seçimlerin ardından gülüyor. Zira bir beş yıl daha işçi ve emekçiler ağlayacak. Çünkü AKP seçim çalışmasında verdiği “saldırılara devam!” sözünü tutacak. O yolda ilerleme ve gelişme adına atılan her adım, işçi ve emekçilerin ömrünü kısaltıyor. AKP’nin devam edeceğini ilan ettiği yol açık ki Türkiye sermayesinin kendi rotasına uygun bir yoldur. İşçi ve emekçilerin görevi ise o yolu geçilmez kılmayı sağlamaktır.