20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve
sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu
A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermayenin ücret politikası...

“Üst düzey” uşaklara cennet, işçilere sefalet!

Patronların en sevdiği şeylerden biri de her fırsatta işçi ücretlerinin yüksekliğinden şikayet etmektir. Onlara göre her derdin devası, işçi ücretlerinin düşürülmesi, kıdem tazminatı ve sosyal güvenlik türünden hakların ortadan kaldırılmasıdır.

Ücretlerin aşağı çekilmesi, özellikle 2001 ekonomik krizinden bu yana sermayenin temel saldırı politikalarından biri olmuştur. Bugüne kadar daha ziyade ücret artış dönemlerinde sıfır zam dayatılması ya da enflasyonun altında zamlar biçiminde gündeme gelen saldırı bugün artık daha pervasızca bir aşamaya ulaşmıştır. Patronlar artık doğrudan doğruya ücretlerin azaltılmasını talep etmekte, bu isteklerini kabul ettirmek için de işsizlik sopasını kullanmaktan çekinmemektedirler.

Bunun son örneği Kocaeli’deki Beksa Fabrikası’nda yaşanmıştır. Ücretlerin yüksekliğini bahane eden Beksa patronu 200’den fazla işçinin çıkışını vermiştir. Daha sonra da işten attığı işçilere utanmazca bir teklifte bulunarak şayet ücretlerin yarı yarıya düşürülmesini kabul ediyorlarsa yeniden işe alınabileceklerini bildirmiştir.

Fakat aynı günlerde yayınlanan bir araştırma, patronların ücretleri düşürmek için öne sürdükleri gerekçelerin birer yalandan ibaret olduğunu ortaya koymaktadır. Amerika’daki bir araştırma şirketinin yaptığı uluslararası araştırma, Türkiye’deki büyük holding ve şirketlerin üst düzey yöneticilerinin aylık ortalama ücretlerinin 200 bin YTL dolayında olduğunu ortaya koymaktadır.

Yani ücret giderlerinin yüksekliğinden şikayet eden, bu bahaneyle işçilerin ücretlerini azalttıkça azaltan, onları açlık ve sefalete mahkum eden, olmadı sokağa atan Koçlar ve Sabancılar, sıra üst düzey yönetici olarak görev yapan uşaklarına gelince kesenin ağzını sonuna kadar açmaktan çekinmemektedirler. Sermaye adına holdingleri, şirketleri ve fabrikaları yöneten, işçilere kan kusturmak pahasına efendilerine büyük paralar kazandıran bu “üst düzey” uşaklar, bir asgari ücretli işçinin aldığının 500 katı kadar parayı da ceplerine indirmektedirler.

“Üst düzey” uşakların gelirleri ile işçi ücretleri arasındaki bu muazzam fark göstermektedir ki, işçi ücretleri holdinglerin, büyük şirketlerin giderlerinde gösterilmek istenenden çok daha küçük bir yer tutmaktadır. Çok açık ki, işçi ücretlerini yatırım yapamamanın ve diğer ekonomik sorunların gerekçesi gibi göstermek isteyen patronlar yalan söylemektedir. İşçilerin ücretlerini tırpanlamak için uğraşan patronların tek derdi daha fazla sömürmek, kârına kâr katmaktır.

İşçiler, patronların bu yalanlarına kanmamalı, sızlanmalarına inanmamalıdır. Patronlara ve uşaklarına değil kendi gücüne inanmalı, düşük ücret saldırısına ve hak gasplarına karşı mücadele daha da yükseltilmelidir.



Üst yöneticilerin maaş sıralamasında Türkiye 5’inci

Amerikan Hay Group adlı araştırma şirketi tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye’deki şirketlerin üst düzey yöneticilerinin aylık maaşları ortalama 200 bin YTL (150 bin dolar). Bu ücretle Türkiye, 46 ülke arasında 5. sırada yer alıyor. Araştırmaya göre, ücret sıralamasında vergi uygulanmayan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde çalışan şirket yöneticileri ilk sırayı aldı. Bu ülkelerdeki yöneticilerin aldıkları yıllık ortalama ücret 220 bin doların üzerinde ve 300 bin YTL’ye yakın düzeyde. Hong Kong’daki yöneticilerin ücretleri ise 200 bin doları geçiyor. Rusya’dakilerinki de 160 bin dolara yaklaştı. Dünyada yükselen ekonomilerdeki yöneticilerin yüksek ücret almaları buralardaki firmaların, yaşanan yoğun rekabet karşısında iyi ve yetenekli kişilerle çalışmak istemelerinden kaynaklı. Ayrıca yüksek orandaki vergi indirimleri de etkili oldu. Gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerde ise yönetici gelirleri önemli tutarlarda düşük. Fransa, İtalya, Almanya, ABD, İngiltere, Japonya gibi ülkelerdeki firma yöneticilerinin aylık ücretleri 70 ile 100 bin dolar arasında değişiyor. (22 Temmuz 2007, Zaman)


Çeşme’de cephanelik!

Ülkenin her yanından çeteler fışkırırken, bunların sahip olduğu bağlantılar ve donanım dikkat çekiyor. Çeşme’de ortaya çıkan arabada tam böyle bir döneme denk gelince manidar oldu.

Çeşme’de “cephane evleri” akıllara getiren bir otomobil yakalandı. Ele geçirilen cephanenin sadece profesyonellerin kullanabileceği silahlarla dolu olduğu bildirilirken Gümrük Müsteşarı Ertem, “Bu, kesinlikle basit bir kaçakçılık değil” dedi.

İtalya’nın Ancona Limanı’ndan Çeşme’ye gelen bir arabada Ro-Ro gemisinde silahlarla ele geçirildi. Arabada 16 tabanca, 10 bin 700 adet mermi, 9 bin 750 adet çeşitli silah aksamı, 35 kasatura ve 2 dürbün bulundu. Almanya’dan Çeşme’ye kadar yakalanmadan gelen “FDS-FM-35” plakalı otomobilin içindeki piyasa değeri 131 bin 100 YTL olan bu silahların nereye gideceği bilinmiyor. Genellikle TIR’ların yüklendiği gemiye özel arabasıyla binen Y.Ö. isimli fırıncının verdiği adreslere de baskın düzenlendi. Ev ve işyerlerinde 46 uzun namlulu tüfek, 1 piyade tüfeği, 38 tabanca, yaklaşık 29 bin mermi, 22 bıçak, 19 kasatura, 16 bin 867 silah aksamı yakalandı. Bu aksamın birleştirilmesi halinde yaklaşık 6 bin silah oluşturulacağı belirtiliyor. Yurtdışında yaşayan Y.Ö.’nün ifadesinin alınmasının ardından Bornova’daki babası Mustafa Ö.’ye ait eve de baskın düzenlendi. Evde, 22 tabanca, 41 av tüfeği, 17 bin 667 mermi, 19 kasatura, 3 sustalı bıçak, 22 bıçak ve 7 bin 297 silah aksamı ele geçirildi. Evin Atatürk Mahallesi 100. Yıl Polis Karakolu’na yaklaşık 150 metre uzaklıkta olması herkesi şaşırttı. Bu arada Y.Ö.’nün, ifadesinde, kaçak silahları satan İzmir’deki bazı silah satış mağazalarına da İzmir Gümrük Muhafaza Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü ile İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi tarafından baskın düzenledi. Operasyonda, yurda kaçak olarak getirilerek satılmak istenen yaklaşık 30 tabanca ve tüfeğe el konuldu.

Y.Ö.’nün “Türk ve gazilik beratı sahibi olmasına rağmen Alman vatandaşlığına geçtiği” belirlendi. Ele geçirilen silahlarla ilgili bazı soru işaretleri bulunduğuna işaret eden gümrük yetkilileri, silahların ‘yivli olmasını’ önemsiyor. Bu tür silahların ancak savaşta ve adam öldürmek için kullanıldığını vurgulayan yetkililer şu bilgileri veriyor: “Yivli silahları ordu kullanır. Y.Ö. bunları satıyorsa, kendisinin de bir yerden satın almış olması gerekir. Bu silahları ve mermileri ona kim sattı? Y.Ö. bu silahları Türkiye’de kime satacaktı? 30 Nisan 2004 tarihli uluslararası sözleşmeye göre, bu tür konvansiyonel silahların numaralandırılması, nakli ve satışı için ilgili ülkelerden izin alınması gerekiyor. Bu izinler alınmadan nasıl satılabiliyor? Ro-Ro gemilerine genellikle TIR alınır. Bu şekilde bir otomobilin gemiye binmiş olması da ilgi çekici.”

Y.Ö.’nün, sorgusunda, “Silah merakım var. Bu işi zevk için yapıyorum. Hem satıyorum hem de saklıyorum” diyerek arkasında herhangi bir şebeke bulunmadığını vurguladığı belirtiliyor. Y.Ö.’nün, Çeşme Adliyesi’ndeki ifadesinde de çoğunluğu eski olan silahları hobi için topladığını, değişik silah fuarlarına giderek hep silah satın aldığını, silahlardan hiçbirini kullanmayı bilmediğini söylediği öğrenildi. Y.Ö., çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Öte yandan Habur Sınır Kapısı’nda da suikast silahı olarak bilinen ve Trabzon’daki Rahip Santoro cinayetinde de kullanılan 3 adet Glock marka tabanca yakalandı.