20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve
sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu
A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıf hareketinden...

Tüm Bel-Sen sendikalıları attı

Tüm Bel-Sen Genel Merkezi 4’ü Tez Koop-İş’e üye 8 çalışanını ekonomik sıkıntıları gerekçe göstererek işten çıkardı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Tez Koop-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı sendika olarak yıllardır Tüm Bel-Sen Genel Merkezi ile TİS imzaladıklarını ifade etti. Açıklamada savundukları fikirler ve idealleri ile uygulamaları arasında açı bulunduğu belirtildi. Sendikalarda iş çalışanların haklarını korumaya ve geliştirmeye gelince bilinen klasik tavır ile karşılaşıldığı vurgulandı.

Açıklamada şunlar söylendi: “Tüm Bel-Sen Genel Merkezi ile yapmış olduğumuz toplu sözleşmemizde işten çıkarma koşullarını karşılıklı belirlememize rağmen, Tüm Bel-Sen Genel Merkezi yönetimi çalışanlarıyla ve Sendikamız Tez Koop-İş yöneticileriyle öncesinde hiçbir görüşme yapmamıştır. Diğer işyerlerinde karşılaştığımız tutumun aynısını Tüm Bel-Sen yöneticileri de yapmaktan çekinmemiştir. İşçilerini arayarak sizi şu tarihten itibaren işten çıkarıyoruz demekten başka hiç bir şey yapmamışlardır.

Toplu sözleşme imzalamaya başladığımız yıllardan bugüne, sendikamız üyesi olan olmayan tüm çalışanlar öncelikle Tüm Bel Sen’i düşünmüş, ‘Tüm Bel Sen bir mücadele örgütüdür, ellerimizle kurduk ve tabii ki öncelikli olarak çalıştığımız sendikamızı yaşatacağız’ demişlerdir. İki yıldır çalışanlarımızın, toplu sözleşmeden kaynaklı alacakları ödenmemiş, yeri gelmiş çalışanlarımızın dilekçelerine cevap verilmemiş zaman zaman sendikalı-sendikasız işçi ayrımı yapılmıştır. Buna rağmen çalışanlarımız bu tutumu kamuoyuna yansıtmamıştır. Bunu yaparken amaç korku, çekince vb kişisel duygu ve düşünceler değildir. Diğer sendikalarda olduğu gibi Tüm Bel- Sen’de de çalışan işçiler haklarını bilen, mücadele içinde olan işçilerdir. Burada niyet çalıştıkları sendikayı kamuoyunda yıpratmamaktır. Sendikalara ve mücadele örgütlerine baskıların bu kadar yoğun yaşandığı bu topraklarda kendilerine yapılan haksız uygulamalara sessiz kalan işçiler takdir edilmesi gerekirken cezalandırılmıştır. Tüm Bel-Sen yönetimi bu iyi niyetli tutumu görmek istememiştir. Ve çalışanlarını bir çırpıda işten çıkarmaktan çekinmemiştir.

Genel Başkanımız Sayın Gürsel Doğru 17.07.2007 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasında işten çıkarmaların haksız olduğunu belirterek, sorunu merkezi düzeyde görüşerek çözmeyi teklif etmiştir. Kurumların kamuoyunda yıpranmaması için karşılıklı görüşme talebinde bulunulmuş, işçilerin çıkarılmasında ısrar edilirse yasal ve demokratik hakların kullanılmasında tereddüt etmeyeceğimizi de açıklamıştır. Fakat Tüm Bel-Sen yönetimi bu çağrıya cevap vermemiş ve hiçbir adım atmamıştır.

Biz de Şube olarak Genel Merkezimizin bu kararını destekliyor, işten atılan üyelerimizin yanında olacağımızı bildiriyoruz. 26 Temmuz itibariyle üyelerimizle birlikte kararlaştıracağımız eylemlerimizi, Ankara’da, Tüm Bel-Sen Genel Merkezi önünde başlatacağız. Tüm Bel-Sen Genel Merkezi’ni 8 işçinin işten çıkarılması kararını yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz. Tüm Bel-Sen’in haksız ve toplu sözleşme hükümlerine aykırı olan işten çıkarma uygulamasına karşı demokratik kamuoyunu duyarlı olmaya ve işçilerin haklı mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz.”

 

KESK: Promosyonlar ödensin!

KESK, banka promosyonlarının tamamının kamu çalışanlarına ödenmesi gerektiğini belirterek, Başbakanlık Genelgesi’nden önce yapılmış promosyon anlaşmalarının da bu çerçevede yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade etti.

KESK’ten yapılan yazılı açıklamada, 2004 yılı toplu iş sözleşmelerinden beri banka promosyonlarını gündeme getirdikleri belirtildi. Açıklamada, şimdiye kadar promosyonları Tahakkuk Daireleri’nin aldığını ve istedikleri gibi kullandığı vurgulanarak, promosyonlar ile ilgili Başbakanlık Genelgesi ile hukuki boşluğun doldurulduğu belirtildi. Genelgenin eksik ve sorunları çözmede yetersiz kalacağına da dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi:

“Promosyonların tamamı emekçilere verilmelidir. Genelgedeki; yapılan protokoller uyarınca banka tarafından verilecek promosyon miktarının tamamının personele dağıtılması genel ilke olarak benimsenmekle birlikte, toplam miktarın üçte birini geçmemek üzere komisyonca belirlenecek tutar, birim personelinin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmak üzere ayrılabilecektir ifadesi yeni istismarlara yol açacaktır. Tümünün emekçilere verileceği kesin ve açık olarak ifade edilmelidir.”

Genelgeden önce yapılmış promosyon anlaşmalarının da bu çerçevede ele alınması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, bütün kurumların iki üç yıllık anlaşma imzaladığı ifade edildi. Bu anlaşmaların genelge kapsamına alınmamasının genelgenin göstermelik olmaktan öteye geçemeceği kaydedilerek yapılan anlaşmaların tekrar ele alınması gerektiği vurgulandı. Açıklamada, “İlgili işyerinde üyesi bulunan tüm sendika temsilcileri oluşturulacak komisyon içinde yer almalıdır” denildi.


Sosyal-İş’te grev hazırlığı

DİSK’e bağlı Sosyal-İş ile Devlet Malzeme Ofisi (DMO) arasında Nisan ayından bu yana süregelen toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sonucunda anlaşmaya varılamadı.

Sosyal-İş’in yaptığı yazılı açıklamaya göre, 11 Nisan’da başlayan görüşmelerde 60 gün içinde anlaşmaya varılamaması üzerine, görüşmelere resmi arabulucu başkanlığında yapılan toplantı ile devam edildi. Sendikanın toplu iş sözleşmesi önerilerinin hemen hemen tümü üzerinde prensipte anlaşılmaya varılmasına rağmen, “fazla çalışma ve mesai” konusunda anlaşmanın sağlanamadığı ifade edilen açıklamada; “Resmi arabulucu raporunun sendikamıza tebliğ edilmesinden sonra sendikamız, DMO Genel Müdürlüğüne bağlı 20 bölge müdürlüğü iş yerinde grev kararı almak ve uygulamak zorunda kalacaktır. Grev kararı alınması, iş yerinde ilan edilmesi ve uygulanmasından doğacak tüm sorumluluk işveren DMO ve Kamu-İş’e ait olacaktır” denildi. Kıdem tazminatı için mutabakat

Tez Koop-İş ile British Council arasında süren toplu iş sözleşmeleri anlaşma ile sona erdi. 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren 3 yıl süreyle geçerli olmak üzere toplu iş sözleşmesi imzalanmış oldu. Sözleşme ile varılan anlaşmaya göre işçilere, sözleşmelerinin sona ermesi durumda her yıl için ortalama 5 bin YTL ücret üzerinden hizmet sonu ödeneği verilecek. Sözleşmeyle işçi ücretlerine 3’er aylık dönemler halinde gerçekleşen enflasyon oranında zam yapılacak. Toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre, ilk kez sendika üyesi işçilere üyelikleri devam ettiği sürece her ay 260 YTL ek ödeme yapılacak. Bu miktar ücret zamları oranında artırılacak.



Yabancıya mülk satışında artış

İktisatçı Mustafa Sönmez, yabancılara mülk satışından elde edilen gelirlerin 2007’nin ilk 5 ayında 1.5 milyar doları aştığını belirtti. Bu yıl yapılan mülk satışının Ocak ayında zirve yaparak 362 milyon doları bulduğunu ifade eden Sönmez, 2007’nin ilk 5 ayının toplamında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17 artış sağlandığını belirtti. Sönmez, ödemeler dengesi verilerinde “yabancılara gayrimenkul satışları”nda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17’lik artış yaşandığını ifade etti. En yüksek satışın 362 milyon dolarla Ocak ayında gerçekleştiğini kaydeden Sönmez, seçim sonrası siyasi durulma ile birlikte satışların hızlanabileceğini dile getirdi.

Yabancılara yapılan satışların 2005 ortalarındaki yasal düzenlemelerden sonra hız kazandığına dikkat çeken Sönmez, “2005’in satışlarının yüzde 70’i Temmuz’dan sonra gerçekleşti ve yılın tamamında 1 milyar 841 milyon doları bulmuştu. Geçen yılda da aylık satış ortalaması 243 milyon dolara çıkmış ve yılın tamamında 2 milyar 922 milyon dolarlık satış gerçekleşmişti” diye konuştu.

Sönmez, bu yıl da yabancılara mülk satışının hız kesmediğini ve mülk satışının Ocak ayında zirve yaparak 362 milyon doları bulduğunu dile getirdi. Bu yılın ilk 5 ayın toplamında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17 artış sağlandığını belirten Sönmez, söz konusu artışın 1 milyar 546 milyon dolara ulaştığını ifade etti. Bu yılın ilk 5 ayında, aylık ortalama satışın 309 milyon doları bulduğunu kaydeden Sönmez, geçen yıl bu sayının 243 milyon dolar olduğunu belirtti. Sönmez, “2007’nin ilk 5 ay satış performansı böyle devam ederse yılın sonunda satışların 3500–3700 milyon doları bulması olası görünüyor. Özellikle, seçim sonrası siyasi durulma ile birlikte satışların hızlanabileceği emlak çevrelerinde sıkça konuşuluyor” dedi.


Hava-İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri Engin Barutçu ile TİS süreci üzerine konuştuk...

“Dönem, işçiyle işverenin hesaplaşma dönemidir!”

- Havayolları çalışanları toplu sözleşme sürecinde sosyal ve ekonomik haklarının iyileştirilmesi talebiyle THY işvereniyle masaya oturdular. Sizin bu sürece ilişkin düşünceleriniz nelerdir?

Ben 21 yıldır hem bu sektörde hem de sendikal mücadele içerisindeyim. Hiç bu kadar haklı olduğumuz bir dönemi yaşamadık. İşverenin en makul taleplere bile hayır demesi anlaşılabilir değil. Bu sadece havayolu işçisine yapılan bir oyun değil aynı zamanda kamu kesiminde çalışan, örgütlü, örgütsüz işçilerin tamamına yönelik bir uygulama bu. Bu uygulama sadece ekonomik ayağı olan bir saldırı değil aynı zamanda siyasi bir uygulamadır. Bu süreç AKP’yle beraber ciddi bir hız kazandı. Bu süreçte kararlı olan havayolu işçisi dönemi kazanamazsa kaybedeceği çok şey olacaktır.

“Dönem, işçiyle işverenin hesaplaşma dönemidir!”

Bu dönem işçiyle işverenin hesaplaşma dönemidir ve bunu işveren istiyor. Havayolu işçileri de bunu gördü. İşveren işyerlerinde “asarız, keseriz!” diyerek ülkedeki işsizliği çözmek için iktidar olanlar, ülkedeki işsizliği işçilere haklarından vazgeçmeleri için gerekçe olarak gösteremezler. Bu, demokratik de, doğru da değildir. Bunu silah olarak kullanıyorlar. Aynı zamanda çalışanlara eşit olmayan çalışma koşulları ve ücret dayatıyorlar. Bunu da sözde adalet adına yapıyorlar. Burayı yönetenler de zaten belli yerlerden gelen siyasi kadrolardır. Biz diyoruz ki; İşçiyi işe %50 ve %100’le ayrı ayrı alarak uzman-işçi ayrımı yapıyor ve bu eşitsizliği daha da derinleştirmeye çalışıyor. Örneğin Hacettepe Üniversitesi’nden mezun iki dil bilen bir çalışan bugün havayollarında işe de girse bulunduğu alanın %50 ücretini alıyor. Ancak kadrolaşma dediğimiz şeyle de daha az düzeyde eğitim almış birini de %100’le alıyor. İdari maddelerdeki bir takım sorunları beraber çözme önerimiz ise yönetime müdahale olarak adlandırılıyor.

“Bu saldırı ideolojik ve siyasidir!”

Bu saldırı ideolojik ve siyasi bir saldırıdır. Türkiye bugün saldırıdan kurtulmak veya yok olmak durumundadır. Çok daha genel olan bir saldırının bugün sadece bir parçasını yaşıyoruz. Biz Hava-İş olarak iyi niyetimizi koruyoruz, masada bitmesini istiyoruz. Çalışanlar mağdur olsun istemiyoruz. Bugünkü uygulama çalışanı sendikadan koparıp, örgütsüz bırakıp bir cemaat toplumu yaratarak çalışanları iki dudak arasında bırakmak demektir. Çalışanlara da çağrımızı yapıyoruz onlar da çok büyük bir destek veriyorlar. Ancak saldırı da devam ediyor. Biraz da siyasi olarak bunun etkisi burada görülüyor.

- “Milli güvenlik” gerekçesiyle grev yasakları getiriliyor. Buna ilişkin sendika olarak ne düşünüyorsunuz, bu tehdit nasıl aşılacak?

Bizim üyelerimizle buluşma noktasında bir sorunumuz yok. Yolculara, sendikamızın izinli bildirisini dağıtarak yaptığımız eylemlerden kaynaklı doğacak mağduriyetler, aksamalar konusunda bilgilendirme yapıyoruz. Havalimanı mülki amirleri siyasileri dinleyecek, talimat verip gözaltına aldıracak kadar zayıf davranabiliyor. Biz biliyoruz ki insnların bilgilendirilmesi kadar doğal bir davranış biçimi yok. Böyle bir davranış yönetime olan güveni de zedeler. 7 ay boyuna masada hiçbir gerginlik olmuyor ama yönetenler 7 ay sonra “greve hayır deyin evet derseniz sizi atarız” diyorlar. Grevin ertelenmesinin tanımı bellidir. Olağanüstü hal, savaş, salgın hastalık, doğal felaketler... Türkiye’de THY için %30 büyüme trendiyle yarışıyor deniliyor hem de siyasi gerekçeyle ertelerlerse işçilerden verim alamazlar. Kamuoyu da zaten bu yönetim anlayışını mahkum eder.

“Grev amaç değil araçtır!”

Çalışanlar grevi amaç değil araç olarak kullanmak istiyorlar bu da çok doğal. Bundan başka yapılabilecek bir şey yok zaten işverenler de kendi işlerine baksınlar biz de kendi işimize bakalım. Gerçekten bizimle tarıtışılması gerek noktaya gelirlerse burada sorun çözülür ama işçilere karşı siyasi bir tavır var.

İşçiler bu kadar bağırıp çağırıyor Aydın Doğan’ın gazetesinde yayınlanmıyor. İşçiler buna şaşırıyorlar. Biz de diyoruz ki; “Buna şaşırmayın bu doğal bir süreç” O nedenle çalışanların okumalarını sağlayabilirsek çok güzel olacak. Teşekkür ederim!

Kızıl Bayrak/İstanbul


Hava-İş grev kararı astı

22 Temmuz genel seçimleri sürecinde birkaç eylemlilik dışında sınıf cephesinde ciddi bir hareketlilik yaşanmadı. Seçim sürecinde yaşanan bu suskunluğu Türk-İş’e bağlı Hava-İş Sendikası bozdu. Havayolu çalışanları bugün yaptıkları eylemlerle grev tebliğ kararlarını işyerlerine astılar. Coşkulu geçen eylemlere yüzlerce Hava-İş üyesi katıldı.

Türk-İş’e bağlı Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (Hava-İş) ile THY Yönetimi arasında süren toplu sözleşme pazarlıkları 4 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen sonuçlandırılamadı ve yapılan görüşmelerden uyuşmazlık çıktı. Toplam 11.300 Hava-İş üyesini kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde çalışanların sosyal hakları ve ücret artışı konusunda işverenin teklifleri kabul edilmedi.

Hava-İş üyeleri 20 Temmuz günü saat 12.30’da THY A.O Genel Müdürlüğü önünde toplanarak grev tebliğ kararını işyerlerine astılar. Coşkulu geçen eyleme havalanının farklı bölümlerinde çalışan üyeler “Bu işyerinde grev var!” önlükleriyle katılarak THY işverenine grevden çekinmedikleri mesajını vermek istediler. Saat 12.30’a gelirken havayolu çalışanları “Sözleşme hakkımız söke söke alırız!”, “Ekmek yoksa barış da yok!”, “THY bizimdir, bizim kalacak!” sloganlarını atmaya başladı.

Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin THY Genel Müdürlüğü önüne geldiğinde Hava-İş üyeleri tarafından alkış ve sloganlarla karşılandı. Sloganların ardından Hava-İş Genel Başkanı çalışanlara seslenerek grev sürecine ilişkin bir konuşma yaptı. Ayçin’in konuşması sık sık sloganlarla kesildi. Genel Merkez adına herkesi selamlayan Ayçin, yaygın bir çalışma yapılmamasına rağmen eyleme katılımın beklenenin üzerinde olduğunu söyledi. 4 aydır işverenle yaptıkları görüşmelerde işi masada bitirmeye çalıştıklarını ifade eden Ayçin, “Elinizde ne teklifiniz varsa getirin! Üyelerimiz ikna olursa, ‘evet başkanım imzayı at!’ derlerse imzaya geleceğim! Ama demezlerse greve gideriz. Kimse, sendikadır bu bağırır bağırır yine imzayı basar diye düşünmesin” diyerek işvereni sözleşme masasına çağırdı.

Üyeler ve yönetim içinde işverenin bakışını savunan kişilerin olduğunu söyleyen Ayçin, karşı propagandasını yürütenlerin greve yaklaşırken peşinden ayrılmamalarını, sözleşme sürecinde yanında olmayanların şimdi ilgili duruma gelmelerini eleştirdi. Kendisinin Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki hava limanlarına üyelerin önerilerini, görüşlerini almak için gittiğini ancak “birilerinin” işyerlerine kendi çıkarları için gittiğini ifade etti.

Atilay Ayçin’in konuşması devam ederken THY yöneticileri binadan çıktılar. Arabalarına binen yöneticiler üyeler tarafından slogan ve yuhalamalarla karşılandılar. Ardından grev tebliğ kararı THY Genel Müdürlüğü binasına alkışlarla asıldı.

THY A.O’ya grev tebliği kararının asılmasının ardından grev tebliğ kararı THY Teknik A.Ş binasına da asıldı. Basın mensuplarının içeriye alınmadığı eylem B Kapısı Eski Hangar önünde gerçekleştirildi. Atilay Ayçin burada da bir konuşma yaparak üyelere seslendi. Eylem sırasında, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Direne direne kazanacağız!”, “İşveren şaşırma sabrımızı taşırma!” sloganları atıldı.

Grev tebliğ kararlarının işyerlerine asılmasının ardından işverenin sendikayla görüşme talep etmesi beklenecek. Görüşlerini aldığımız sendika üyeleri ise işverenin 22 Temmuz’da yapılacak genel seçimleri beklediğini ve seçimlerin ardından sendikayla masaya oturacağının sinyallerini verdiklerini söylüyorlar. İşverenin son olarak teklif ettiği %16 zam ise sendika yönetimi tarafından geri çevrildi. İdari maddelerde de büyük oranda anlaşmazlık yaşadıklarını söyleyen sendika üyeleri işverenle on gün içerisinde anlaşma sağlayamadıkları taktirde greve gideceklerini söylediler.

Kızıl Bayrak/İstanbul