29 Eylül 2006 Sayı: 2006/38 (38)
  Kızıl Bayrak'tan
   İnsanlığın geleceğini
emperyalist barbarlık değil, sosyalizm
temsil etmektedir!
  Ekonomik kriz beklentisi ve kan pazarlığı
  Sendika bürokratları da çelişkilerin üstünü din ile örtmeye çalışıyor
  Devlet kamu emekçileriyle alay ediyor
  Yardım rezaletlerine son! Herkese iş, tüm
çalışanlara iş güvencesi!
Eylem ve etkinliklerden
Eğitimin ve eğitim emekçilerinin durumu
giderek kötüleşiyor!
BJ Tekstil işçileri mücadelelerine devam ediyor!
Eylem ve etkinliklerden
AB'nin yolları taştan, sosyal şart sen
çıkaramadın beni baştan!/ Yüksel Akkaya
"Günümüz üretim ilişkilerinin eleştirel
marksist perspektiften değerlendirilmesi"
sempozyumu
 Metal TİS'lerinde 3. tur görüşmeler tamamlandı.. Kazanmak için “müzakere” değil militan mücadele! / Orta sayfa
  Gençlik emperyalist işgale ve ticari eğitime geçit vermeyecek!
  Geleceğimizi mücadeleyle kazanacağız!
  Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden mektup
  Devlet terörü ülke çapında sürüyor!.
Saldırılara karşı birleşik direniş ve devrimci dayanışma!
  Beyrut mitingi: Emperyalizme, siyonizme
ve işbirlikçilerine meydan okundu
  İsviçre'de ırkçılık yasallaştı!
  Taylandída generaller 20. kez darbeyle
yönetime el koydu
  “Koordinatörlük” ve boş hayaller
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nden devrimci tutsakların açıklaması...

“F tipleri dünyaya kapatılıyor! Tecrit katmerleştiriliyor!”

Merhaba,

Tüm dünya Guantanamo'yu hukuk ve adaletin olmadığı, tutsaklara insanlık dışı her türlü zulmün yapıldığı hapishane olarak biliyor. ABD Guantanamo'da yaşananları tüm dünyadan gizliyor. Guantanamo bu nedenle hukuksuzluğun ve tecritin simgesi durumundadır. Ülkemizin aydınları, demokratları ve daha geniş bir kesim ‘insanlık kıyımına' çeşitli düzeylerde tepki gösterdi/gösteriyor.

F tiplerindeki uygulamalar açıldığı ilk günden itibaren Guantanamo'dakinden farklı olmamıştır. Bugün gelinen aşamada ise baskılar Guantanamo'yu aratır hale gelmiştir.

- 14 Temmuz 2006 tarihinde “gereksiz yere slogan atılıp, kapılara vurularak gürültü yapıldığı” gerekçesiyle tüm siyasi tutsaklara “1 ay süreyle mektup alıp yollamaktan ve 1 ay süreyle ziyaret yapmaktan men” cezaları verildi. Aynı eylem nedeniyle iki ayrı ceza verilmesi F tiplerindeki bir ilktir. Artık birer birer ceza verilmeye dahi tenezzül edilmemektedir. Eğer, sözlü savunma talebimizi sözlü olarak iletmemize rağmen, savunma yapma hakkımızı “sözlü savunma için dilekçe yazın” dayatmasıyla gasp etmemiş olsalardı; hapishane idaresine vereceğimiz savunmada bu eylemi yaptığımızı reddetmeyecektik. Fakat şunu da belirtecektik: “Hiçbir insan hakkı ihlalinin yaşanmadığını tüm toplumun bildiği pür-ü pak hapishanenizde(!) bugüne kadar yaptığımız yüzlerce suç duyurusundan sadece biri bile sonuna kadar araştırılıp suçlular bulunarak cezalandırılmamış, 14 Temmuz 2006'da kesinleştiği üzere işkencecileri protesto eden arkadaşlarımız cezalandırılmıştır. Biz bu durumu elbette protesto edeceğiz/ettik.”

- 15 Ağustos 2006 tarihinde yine slogan atıldığı gerekçesiyle tutsaklara “1 ay mektup alıp yollamaktan men” cezası verilmiştir.

- Bu keyfi cezaları protesto etmek için attığımız sloganlar bahane yapılarak yine hakkımızda disiplin soruşturmaları açılmış ve yine mektup ve ziyaret cezaları verilmiştir. En son açılan üç ayrı soruşturma sonucunda ayrı ayrı 3'er ay ziyaretten men cezası verilmiş, böylece 9 ay açık-kapalı görüş yapamama durumumuz ortaya çıkmıştır.

- “Kanuni” yoldan verilen cezaların yanısıra 7 ve 8 Eylül'de havalandırma kapılarımız zorla kapatılmış, çeşitli yerlerinden bu olay sonucu yaralanan arkadaşlarımız bunları revirde rapor ettirmiştir. Konuyla ilgili yaptığımız suç duyurusunun sonucunu merakla(!) bekliyoruz.

- Asıl olan ise Filistin ve Lübnan halklarına yönelik saldırıları protesto etmek için 22-23-24 Ağustos'ta yaptığımız açlık grevinin dahi ceza ile karşılık bulmasıdır. Böylece Filistin, Lübnan genelde de Ortadoğu halklarına yönelik saldırılar desteklenmiş, onaylanmış olmaktadır.

- Bugüne kadarki yüzlerce suç duyurusu ve itiraz dilekçemizin lehimize sonuçlananları yok denecek durumdadır. İnfaz Hâkimliği hapishane idaresinin aldığı her türlü kararı onama mercii işlevini görmektedir.

İdare ceza yağdırmakta o kadar cömerttir ki çoğumuzun dört-beş mektup ve ziyaret cezası üst üste birikmiştir. Yani biri bitmeden diğeri uygulandığı için verilen cezalar çekmekle bitmemekte, üst üste yığılmaktadır.

Mektup yasak! Ziyaret yasak!

Yakında “böyle birer ay üçer ay mektup ziyaret cezaları çok zahmetli oluyor, bizi uğraştırıyor. Tüm tutsaklara mahkûmiyetleri boyunca mektup, ziyaret cezaları verdik” denilirse hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Disiplin cezaları olan tutsakların “iyi halleri” ortadan kalkmaktadır. “İyi hali” iade edilene kadar tutsaklar tahliye edilmemektedir. Keyfi disiplin cezalarından kaynaklı “iyi halleri” kaldırıldığı için tahliyesi ertelenen (infazı yakılan) onlarca tutsak vardır. Bu şekilde hapishane idarelerine, keyfi disiplin cezaları sayesinde ve güya haklarımızı korumakla yükümlü kurumların arama merciine dönüşmüş olması dolayısıyla “yargılama” yetkisi ve “mahkûmiyet kararı” verebilmek hakkı tanınmaktadır.

Göndermek istediğimiz ve adımıza gelen binlerce mektup imha edilmiştir. Keyfi imha kararları dışarıyla ilişkimizi koparmak için sıkça başvurulan bir yöntem haline gelmiştir.

Aylardır onlarca yasal dergi, kitap, gazete hakkında hiçbir toplatma kararı vb. olmamasına rağmen, kendisini basın savcılarının yerine koyan, hapishane idaresinin kurduğu “‘Eğitim' kurulu” tarafından “sakıncalı” bulunarak tutsaklara verilmemektedir. “Bundan sonra böyle” olacağı açıkça söylenmektedir.

Mektup yasak! Ziyaret yasak! Kitap, dergi, gazete yasak!

F tipleri dünyaya kapatılıyor. Tecrit katmerleştiriliyor. Biz bu uygulamaların sonucunu biliyoruz. Daha önce bu politikaların sonucunu sadece görmedik bilfiil yaşadık. Daha önce Buca'da, Diyarbakır'da, Ulucanlar'da, 19 Aralık'ta bu politikaların sonucu onlarca insanın, devrimcinin hayatı oldu.

F tiplerinin Guantanamo'dan, Ebu Gıreyb'den bir farkı var mı? Belki biz şimdilik fiziksel şiddete oradaki tutsaklar kadar maruz kalmıyoruz fakat psikolojik işkence yöntemlerinin hiçbir farkı yoktur.

Amerika'nın Guantanamo'sunu eleştirmek doğrudur. Fakat Guantanamo'yu, Ebu Gureyb'i eleştirip kendi Guantanamolarınıza sessiz mi kalacaksınız?

Sessiz kalınmaması gerekir. Biz sessiz kalmayacağınıza inanıyoruz.

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nden devrimci tutsaklar

--------------------------------------------------------------------------------------

KTÜ'de yeni döneme başlarken...

Gençlik Kültür ve Sanat Evi çalışmaları

Kapitalizm hayatımızı sadece iktisadi olarak hakimiyeti altına almaz. Yoz kültürünü de zorla empoze etmeye çalışır. Gençliğin genel tablosuna baktığımızda, kapitalizmin kokuşmuş kültürünün yaşamımızda ne oranda yer ettiğini görmek mümkündür. Ancak her yerde karşılaştığımız yoz kültürü yaşamımızdan silip atmak mümkün. Bizler kendi öz değerlerimizle yaratacağımız bir yaşamın kapısını Gençlik Kültür ve Sanat Evi'yle açtık. İki yıldır faaliyetimizi sürdürüyoruz. Bu yıl da gitar ve ÖSS'ye hazırlık atölyeleri açacağız. Ayrıca çeşitli gündemler üzerinden seminerler vermeyi hedefliyoruz.

Geçen yıl düzenli bir periyoda oturttuğumuz film gösterimlerimize bu yıl da devam edeceğiz. Yine düzenli çalışan müzik ve şiir komisyonu ile yeni oluşturmaya başladığımız tiyatro komisyonu aktif bir şekilde döneme merhaba dedi. İlk elden Ekim ayında bir savaş etkinliği düzenlemeyi hedefliyoruz. Gençlik Kültür ve Sanat Evi çalışanları olarak insanca bir yaşam özlemiyle bir kapı açtık yaşamlarımıza. Sesimize ses katacak tüm arkadaşlarımızla geleceğe yürümeye devam edeceğiz.

Martı Bülteni Komisyonu çalışmaları

Karın tokluğu yeterli midir, kaybederken bütün güzel değerleri? Gökyüzünün sınırsızlığında özgürleşmek varken neden sadece yemek bulmak için sınırları geçmeden uçar martılar? Bu kentin insanları da, martılar gibi sınır çizmiştir çalınan yaşamlarına. Oysa Martı Jonathan özgürlük sevdasıyla kanat çırpmıştır gökyüzünün en sınırsız güzelliklerinde. Yetinmemiştir, yitirmemek için kanatlarını. Kabullenmemiştir hayatına çizilen, özgürlüğünü yok eden kuralları. Bu yüzden “Karadeniz'de martı olmak” Karadeniz'de insan olmaktır aslında. Bizler sunulanla yetinmemek ve yitirmemek için benliğimizi, Martı Jonathan gibi özgür bir dünyada kanat çırpmak için iki yıldır “Karadenizde Martı Olmak” bülteni çıkarıyoruz.

Geçen yıl Martı Bülteni Komisyonu oluşturmuş, düzenli bir tarzda komisyonun işlemesini sağlamıştık. Martı Bülteni Komisyonu sadece bir yayın organının yazı ekibi misyonuyla hareket etmiyor. Komisyon insanların düşüncelerini özgürce ifade edebilecekleri, tartışacakları bir kürsüdür aynı zamanda. Komisyonumuz belirlenmiş gündemler üzerinden seminerler vermeyi de hedeflemektedir.

Bültende üniversitemizdeki, yerelimizdeki, ülkedeki ve dünyadaki sorunları işliyor, tartışmalar yapıyoruz. Ekim ayında yerelin gündemleri ile ilgili dünya ve ülke gündemlerini gözardı etmeyen bir sayı çıkaracağız. Karadenizde Martı Olmak Bülteni çalışanları olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Emperyalist savaş karşıtı çalışmalar

ABD'nin çıkarı doğrultusunda Lübnan'a asker göndermeyi onaylayan tezkere meclisten geçti. İşbirlikçi sermayeye “nitelikli” eleman olarak yetiştirilen gençlik şimdi de emperyalizmin ve siyonizmin askeri taşeronluğunu yapmak için Lübnan'a gönderilecek. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele etmek için KTÜ'de savaş karşıtı çalışmalarımıza başladık.

İlk önce birçok bölümü kapsayacak şekilde anket yapacağız. KTÜ'de savaş konusundaki duyarlılığını ölçecek, istatiksel veri elde edeceği. Yanısıra birçok materyali birarada kullanarak savaş karşıtı tepkileri açığa çıkarmaya çalışacağız. Ekim ayında Gençlik Evi'nde savaş karşıtı bir etkinlik düzenleyeceğiz.

Nükleer karşıtı çalışmalar

Yıllardır gündemden düşmeyen bir konudur nükleer santral. Avrupa'da birçok ülke nükleer santralin faaliyeti durdurdu. Ancak Türkiye'de nükleer santral konusunda ısrar ediliyor.

Nükleer santraller kapitalizmin hizmetinde ise büyük bir tehlike arzeder. Kapitalizm çarklarını döndürebilmek için insan hayatını hiçe sayar. Çernobil'in etkisi Karadeniz insanı üzerinde hala devam ederken Sinop'ta yeni bir santral kurulmaya çalışılıyor. Ayrıca üretilecek nükleer silahlar emperyalizm hizmetinde kullanıldığında binlerce masum insan katledilecektir. Nükleer katliama engel olmak için Trabzon'da ve KTÜ'de ilk elden anket çalışması başlatacağız. Ardından faaliyetimizi imza kampanyasıyla sürdürmeyi amaçlıyoruz. Dönem içinde faaliyetlerimize devam edeceğiz.

Ekim Gençliği/Trabzon