29 Eylül 2006 Sayı: 2006/38 (38)
  Kızıl Bayrak'tan
   İnsanlığın geleceğini
emperyalist barbarlık değil, sosyalizm
temsil etmektedir!
  Ekonomik kriz beklentisi ve kan pazarlığı
  Sendika bürokratları da çelişkilerin üstünü din ile örtmeye çalışıyor
  Devlet kamu emekçileriyle alay ediyor
  Yardım rezaletlerine son! Herkese iş, tüm
çalışanlara iş güvencesi!
Eylem ve etkinliklerden
Eğitimin ve eğitim emekçilerinin durumu
giderek kötüleşiyor!
BJ Tekstil işçileri mücadelelerine devam ediyor!
Eylem ve etkinliklerden
AB'nin yolları taştan, sosyal şart sen
çıkaramadın beni baştan!/ Yüksel Akkaya
"Günümüz üretim ilişkilerinin eleştirel
marksist perspektiften değerlendirilmesi"
sempozyumu
 Metal TİS'lerinde 3. tur görüşmeler tamamlandı.. Kazanmak için “müzakere” değil militan mücadele! / Orta sayfa
  Gençlik emperyalist işgale ve ticari eğitime geçit vermeyecek!
  Geleceğimizi mücadeleyle kazanacağız!
  Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden mektup
  Devlet terörü ülke çapında sürüyor!.
Saldırılara karşı birleşik direniş ve devrimci dayanışma!
  Beyrut mitingi: Emperyalizme, siyonizme
ve işbirlikçilerine meydan okundu
  İsviçre'de ırkçılık yasallaştı!
  Taylandída generaller 20. kez darbeyle
yönetime el koydu
  “Koordinatörlük” ve boş hayaller
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Gençlik emperyalist işgale ve ticari eğitime geçit vermeyecek!

Gençlik emperyalist işgale ve ticari eğitime geçit vermeyecek!

Gençlik hareketinin soruşturma terörü ile kıskaç altına alınmaya çalışıldığı bir dönemde, üniversiteler ve liseler cephesinden yaygın ve çok yönlü bir kampanyanın hazırlıklarına şimdiden başlamış bulunuyoruz. Sermaye devletinin çok yönlü saldırıları ile karşı karşıya bulunan geniş gençlik yığınları bugün bu saldırılar karşısında hemen hemen örgütsüz bulunmaktadır. Bu örgütsüzlük tablosunun dolaysız yansıması olarak ise hareketsizlik ve politikaya belirgin bir uzaklık kendini göstermektedir.

Bugün gençliğin karşılaştığı saldırılar karşısındaki belirgin güçsüzlüğünün gerisinde bu iki temel zaaf bulunmaktadır. Buna karşılık ise geniş gençlik yığınlarını politikleştirmenin ve kitlesel temelde bir gençlik hareketi oluşturmanın nesnel olanakları geçmiş dönemlerle kıyaslanamaz ölçüde artmıştır. Gençlik sorunu bu çerçevede günden güne derinleşmekte, geniş gençlik kesimlerinin hoşnutsuzlukları artmaktadır. Nesnel durum ve olanaklar ile öznel yetersizlikler arasındaki bu çelişki, bugünün gençlik hareketinin temel sorunu olarak tanımlanabilir.

Kitlesel bir devrimci gençlik mücadelesinin adımlarını bugünden atma çabası açık ki bu sorunun üzerine sabır, inat ve ısrar ile gitmekle mümkün olacaktır. Büyük enerjiler ancak büyük işler için bir araya gelir. Bugünkü durumumuzun en somut ifadesi ve ihtiyacı budur. Gençliğe yönelik çok kapsamlı saldırıların yaşandığı, bunu karşılayabilecek bir hareketin yaratılması zorunluluğunun en yakıcı biçimde hissedildiği ve devrimci bir önderliğin şart olduğu bir dönemdeyiz. Doğaldır ki böylesi bir dönemde gençlik hareketine devrimci önderlik sorunu bir takım tespitlerin, değerlendirmelerin ötesinde, bu tespit ve değerlendirmelerin ışığında güçlü pratik adımlar atmayı gerektirmektedir. Kampanyamız en yalın ifadesi ile bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmeyi hedefleyecektir.

Gençlik geleceğini sermayeye teslim etmeyecektir!

Yapısal bir kriz içinde debelenen sermaye düzeni, içine düştüğü bu zor durumdan çıkmak ve krizinin faturasını emekçilere ödetmek için kesintisiz ve acımasız bir saldırı ve yıkım programı uyguluyor. İşçi ve emekçilerin yaşam koşullarını alabildiğine kötüleştiren bu saldırıların sivri ucu ise biz gençliği hedef alıyor. Bir yandan eğitimin her aşamasında süren özelleştirme-ticarileştirme girişimleri ve diğer yandan da gençliğin “ihraç ürünü” olarak emperyalist savaş cephelerine sürülmesi sözkonusudur. Yapılmaya çalışılan açıktır: Parası olanları okullara, parası olmayanları ise ABD jandarması olarak dünya halklarının üzerine göndermek istiyorlar.

Gençlik bu oyunu bozmak zorundadır.

Ortadoğu'da devam eden işgal ve savaş süreci, öte yandan ise çıkarılan tezkere, sermaye devletinin emperyalist siyonist saldırganlığın paralı askeri haline geldiğinin en özlü ifadesidir. Tezkere öncesinde kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılmış ve ülkemiz gençliğinin kanı bir kez daha bu pazarlıkların ana malzemesi olarak kullanılmıştır. Her şeyin piyasalaştığı bir sistemde elbette en değerli “ihraç malzemeleri”nden birisidir gençliğin kanı.

İçeride ise eğitim bir meta haline getirilmekte ve eğitim hizmetleri sermayenin tahakkümü altında pazarlanmaktadır. Bu sürecin ilk yansımaları ise paralı eğitim uygulamaları, yanısıra gençliği bekleyen işsizlik ve geleceksizlik sorunudur. Her şeyi metalaştıran ve piyasa ilişkileri içerisinde tanımlayan sermaye sınıfı için iki durumda da hedef değişmemektedir. Satılan nesnenin yaşam mı, yoksa gelecek mi olduğunun asalak sermaye sınıfı için esasa ilişkin bir önemi yoktur.

Sermaye devleti ve onun uygulayıcıları bir yandan Ortadoğu'da emperyalist-siyonist cephenin paralı askerliğine soyunmuşken, öte yandan da üniversitelerde derin bir iktisadi ve siyasal saldırı dalgası ardarda devam etmektedir. Bugün “Ortadoğu'da işgalci, okulda müşteri olmayacağız!” şiarı işte bu somut ve dolaysız ilişkiyi göstermektedir.

Onbinlerce gencin mücadele soluğu olacağız!

İstanbul'da soruşturma saldırısının bugün geldiği düzey, gençlik hareketine soluk borusu olabilecek bir takım adımların güçlü bir biçimde atılmasını herzaman olduğundan daha çok gerekli ve zorunlu bir hale getirmiştir. Zira saldırıların arka planını açık bir biçimde gençlik hareketinin bugün yaşadığı, dağınık ve parçalı tablo oluşturmaktadır. Genel gençlik kitlesinin apolitizasyonunun hararetle tartışıldığı bir dönemde, gelinen nokta bu apolitizasyonu kıracak güçlerin esasta sorunun bir parçasına dönüşmeleri olmuştur. Bu açıdan öncelikle müdahale edilmesi gereken burasıdır, temel önemdeki ve vahim boyutlardaki bu zaaf ve zayıflıktır.

Şu günlerde İstanbul'da bir kampanya örme hazırlığı içerisindeyiz. Harekete dönük sorumluluğumuzun doğal sonucu olarak gördüğümüz bu kampanyayı, önümüzdeki dönem gençlik hareketinin temel gündemleri olarak belirlediğimiz ve aralarındaki ayrılmaz ilişkiyi tanımladığımız emperyalist işgal ve ticarileşen eğitim gündemleri üzerinden örmek ve geniş gençlik kesimlerini bugün saldırılarla cisimleşen bu çok yönlü kuşatmadan çıkartıp harekete geçirmek somut hedefleriyle hareket ediyoruz.

Kampanya dönemleri politik bir yoğunlaşma ve kitleleri kuşatma dönemleridir. Bugünkü gibi gençlik mücadelesinin politik açıdan ciddi bir darlık yaşadığı koşullarda bu politik kuşatmanın önemi bir kat daha artmaktadır. Bu ise güçlü bir kitle çalışması ve propaganda sürecini zorunlu kılmaktadır. Geniş gençlik kesimlerinin karşısına her alanda çıkmalı ve onları emperyalist işgale ve ticari eğitime karşı mücadeleye çağırmalıyız. Bu açıdan kampanya çalışmamızın öncelikli yanını yoğun bir politik kitle çalışması ve propaganda faaliyeti oluşturacaktır. Üniversitelerde, şehir merkezlerinde ve emekçi semtlerinde gençliğin mücadele soluğu olarak yoğun bir kitle çalışması öreceğiz. Bu alanlarda onbinlerce genci çeşitli kitle çalışması ve propaganda araçları ile emperyalist işgale ve ticari eğitime karşı, kısacası kendi gelecekleri için mücadeleye çağıracağız.

Kampanya süreci boyunca liseler ve üniversitelerde, öte yandan ise kent merkezleri ve emekçi semtlerinde kitle çalışması araçlarında olabildiğine yaratıcı ve inisiyatifli olabilmek, çalışmamızı etkili ve görsel kitle çalışması araçları ile bütünleştirebilmek durumundayız. Bunu başarılabildiğimiz ölçüde dağıtacağımız onbinlerce bildirinin ve toplayacağımız onbinlerce imzanın etkili sonuçlar yaratmasını bekleyebiliriz.

Kampanya çalışmamız şehir merkezlerinde açacağımız imza standları ile başlayacaktır. Yine bu başlangıç süreci bildirilerle, afişlerle, kampanya gazeteleri ile, anketler ve duvar gazeteleri ile geniş kesimleri “Ortadoğu'da işgalci, okulda müşteri olmamaya” çağıracağımız bir dönem olacaktır. Liselerin açılmış olması, üniversitelerin de yakın zamanda açılacak olmasının doğal sonucu olarak kampanyamızın başlangıç süreci beraberinde çok yönlü kuşatmanın ilk somut adımlarının da atıldığı bir dönem olacaktır. Çalışmamız şehir merkezinde imza stantları açarken, diğer araçlar merkezi olarak yaygın bir biçimde kullanılırken, yerellerde de kampanya ile bütünlüklü olarak kampanya gündemleri özgün biçim ve araçlarla işlenmeye başlanacaktır.

Yerel kampanyalar ve mesleki mücadele gündemleri

Kampanya süreci çerçevesinde önümüzde elbette emperyalist işgal ve ticari eğitim gündemlerinin güçlü bir propagandasını yapmak, ama bundan daha önemli bir hedef olarak, gençlik kesimlerini bu mücadele gündemleri ekseninde harekete geçirmek görevi duruyor. Bugün sözkonusu gündemlerin gerek üniversiteler, gerek bölümler arası işbölümünden kaynaklı olarak, üniversiteden üniversiteye, fakülteden fakülteye farklı ve yakıcı görünümleri ortaya çıkıyor. İşte eğitimi ticarileştirme saldırısının bu yerellerde somutlaşan görünümlerinin karşısında söz söylemeyen, bu gündemleri güçlü bir kitle çalışmasına konu etmeyen bir kampanya, bizim adımıza propaganda sınırını aşamamış ve bugünün gençlik hareketinin ihtiyaçları ile birlikte düşünüldüğünde, başarısız olmuş bir kampanya sayılacaktır.

Buradan hareketle bir kez daha vurgulama gereği duyuyoruz; kampanya çalışmasının bir diğer önemli yanını, yerel kampanya çalışmaları ve mücadele gündemleri oluşturmaktadır. Bugün bu üç temel başlık ve çerçeve üzerinden yürütülecek olan ticari eğitim karşıtı çalışma açık ki yerellerde ve hatta fakültelerde kendi özgün başlıkları ile işlenmek zorundadır. Ticari eğitim sürecinin bu özgün sonuçlarını hesaba katmak, ticari eğitime karşı geniş gençlik yığınlarını mücadeleye çekmenin de başlıca halkasını oluşturmaktadır. Ancak bu başarılabildiği koşullarda ticari eğitim karşıtı mücadelede istenilen sonuçlar elde edilebilecektir.

Yerellerde ticari eğitim saldırısının ortaya çıkardığı tüm güncel sorunlar, kampanya çalışmamızın doğal gündemleri olarak değerlendirilmelidir. Kampanyanın başarısının sınırlarını belirleyen asli yan burası olacaktır. Güncel olarak İÜ'de yemekhane ve kantin özelleştirmeleri, YTÜ'de soruşturma saldırısı, mesleki yetkinlik saldırısı, işsizlik ve geleceksizlik sorunu gibi başlıklar kampanya sürecinin doğal birer parçası haline gelmelidir. Bu açıdan yerellerde olabildiğine inisiyatifli ve yaratıcı olabilmeliyiz. Yine liselerde ÖSS sistemi, katkı payları, baskıcı ve gerici eğitim sistemi yeni dönem kampanyası içerisinde sürekli bir biçimde işlenebilmelidir.

Kampanyanın örgütlenme hedefleri

Gençliğin örgütlenme sorununun çözümünde, gençlik kitlelerinin kendilerini ifade edebilecekleri, bünyesinde yer alarak özneleşebilecekleri, hak ve talepleri uğruna mücadelede edilgen sınırları aşacakları örgütsel alternatifler ortaya çıkarabilmek büyük önem taşımaktadır. Bunun yolu ise gençliğin öne çıkan gündemlerini güçlü bir biçimde işlemek ve bu gündemlerin işlenmesi sürecine katılabilecekleri örgütsel alanları yaratmaktan geçmektedir.

Kampanya çalışması çerçevesinde, bu ihtiyacın karşılanmasının somut yolu, ticari eğitim ve emperyalist işgal karşısında duyarlı olan gençlik kesimlerini ticari eğitim ve işgal karşıtı komitelerde birleştirmek, çalışmaların pratik ayağını bu komiteler merkezli örgütlemek ve tartışmaktır. Bu komiteler, ticari eğitime ve işgale karşı verilecek olan mücadelenin başından sonuna örgütlü bir biçimde yürütülmesinin temel araçları olacaktır, olabilmelidir. Araç olduklarını belirttiğimiz yerde ise, bu komitelerin sözkonusu gündemlerin işlenmesinin mutlak biçimi ya da değişmez adresi olmadığı da açıktır. Ancak bugünkü örgütsüzlük tablosu içerisinde, emperyalist işgale ve ticarileşen eğitime karşı elini taşının altına koyma niyetinde olan herkese açık bir biçimde ele alınması gereken örgütsel biçimlerdir bunlar. Önüne temel hedef olarak, tanımlanan gündemler çerçevesinde mücadele örgütlemeyi, bunu günden güne daha geniş kesimlere yayarak güçlendirmeyi koyabilen örgtüsel biçimler...

Bu isim altında bir komiteleşmeye gitmek, bugünkü gençlik hareketinin diğer bir temel önemde ihtiyacı olan birleşik mücadele zemininden kopmak değil, tersine bu zeminin kendisini güçlendirmek anlamı taşımaktadır bizim için.

Çalışma alanlarından, ticari eğitim ve işgal karşıtı komiteler dışında, çeşitli gündemler etrafında oluşturulabilecek bir takım başka örgütlenmeler sözkonus olabilir. Öte yandan geçen sene ilk adımları atılmış olan mesleki örgütlenmeler de var. Yapılması gereken bunların da sahiplenilmesi ve güçlendirilmesidir. Bu örgütlenmeleri ortaya çıkaran sorunların ticari eğitimle bağını güçlü bir tarzda kurulabilmek, kampanya çalışmasının hedefleri açısından önemli bir yerde durmaktadır. Örneğin İ.Ü'de yemekhanenin özelleştirilmesi gündemine karşı “Özelleştirme Karşıtı Platform” gibi bir örgütsel şekillenişe gidildiği taktirde, yapılması gereken, bu örgütlenmenin güçlenebilmesi ve kitle inisiyatifini öne çıkartacak bir biçimde işleyebilmesi ihtiyaçlarına yanıt veren bir yaklaşım içerisinde olabilmesidir.

Mesleki örgütlenmeler cephesinden de yaklaşım farksız olmalıdır. Mesleki örgütlenmeler, halihazırda uzun erimli ve soluklu bir çalışma alanını ve gündemlerini ifade eder. Kampanya süresince bu çalışmaların kendi kurumsallaşmalarını güçlendirebilmesi yönlü adımlar atılmalı. Ve bu çerçevede, kimi zaman sınırlı bir gençlik kesimini ilgilendiriyormuş gibi görünen gündemlerin, esasta nasıl bir bütünün parçası olduğunun ortaya konulmasına önem verilmelidir.

Bugün gençlik hareketinin örgütsüzlük sorununun onu bir kısır döngü içerisine soktuğunu ifade ediyorsak, öncelikle bu sorunun üzerine giden bir takım pratik yaklaşımlar içerisine girmekten daha doğal bir yönelim olamaz. Gençlik hareketi örgütsüz ve bu yüzden saldırıya açık bir halde. Gençlik hareketi örgütsüz ve bu yüzden saldırılar karşısında güçlü bir karşı koyuş örgütleyememekte. O zaman bu iki önermenin ortak keseninin üzerine gitmek, gençlik hareketinin öznelerinin en temel sorunu olmak zorunda. Sonuç olarak bizler kampanyanın her adımında kalıcı veya geçici, genel gündemlerle yahut yerel gündemlerle bağlantılı, ama her koşulda işlevli ve amaca uygun örgütlenmeler oluşturmak zorundayız. Kampanya kendi başarısını tartışacağı zaman, bu alanda elde edilen/edilmeyen somut sonuçların belirleyici bir önem taşıyacağını bilmek gerekir.

Eylem ve etkinliklerle bütünlenen bir kampanya süreci

Geçtiğimiz senelerde kampanya süreçlerine ilişkin yaptığımız değerlendirmelerde bu süreçlerin nasıl bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurgulamıştık. Geçtiğimiz senenin bir takım deneyimleri bu noktada ısrarla benzer hataların, doğal bir takım zorlanmaların da ürünü olarak yaşandığını göstermekteydi.

Öncelikle bir kampanya sürecinin kendisinin belirli gündemler etrafında yoğunlaşmış bir kitle çalışması süreci olduğunu belirtmek gerekir. Elbette bugünün ihtiyaçları yaygın bir propaganda ve ajitasyonu ihtiyaç olmaktan çıkartmıyor, ancak bunu yeterli görme lüksünü de gençlik hareketindeki hiçbir özneye bahşetmiyor. Bugün yapılması gereken, öncelikle iddialı, sabırlı, yaygın bir kitle çalışması yürütmektir. Fakat kendi başına bu yetmez. Bunu, bu çalışmaların somut sonuçlarının görülebileceği ve bunların güvencelenebileceği örgütsel formlara kavuşturmakla da birleştirebilmek gerekir. Ve en önemlisi de, kampanya sürecinde oluşacak etki ve politizasyonu somut eylemsel süreçlerle birleştirmeyi başarabilmek, bunu hissedilir bir hareketlilik halinde örgütleyebilmektir. Burada üç ayak tanımlıyor, ancak bunlar arasında bir aşama tanımlamasından özenle kaçınıyoruz. Bir kampanya süreci bu üç ayağın üçünü birden, aynı anda örgütleyebilme inisiyatif ve yeteneğini taşımak sorumluluğunu bizlere, kampanya örgütleyicilerinin omuzlarına yüklemekte.

Bu çerçevede kampanya süreci boyunca çeşitli gündemler merkezli açık kitle eylemlerini zorlamak, bu eylemlerin örgütlenmesini önemle sağlamaya çalışmak gerekiyor. Bugün gençlik hareketinin daralmışlığına bakıldığında bu konuda karamsarlığa kapılmak mümkün. Fakat bu iddialı ve güvenli bir devrimci yaklaşımın ifadesi değildir, olamaz. Mevcut tablo umut kırmak yerine, devrimci misyon duygumuzu ve başarma inanç ve azmimizi kamçılamalıdır.

Geçtiğimiz senelerde İ.Ü'de yaz okulunun paralılaştırılmasına yahut yemekhanelerin özelleştirilmesine karşı örülen eylemsel süreçler, YTÜ'de ulaşım ve yemekhane sorunu karşısında ortaya çıkan dinamik eylemsel süreç, gençlik hareketinin hiç de tanımladığımız imkanlardan yoksun olmadığını somut olarak gösteriyor. Gençlik hareketinin nesnel imkanları ile öznel yetersizlikleri arasındaki derin mesafenin yarattığı ruhhali ve bunun uzantısı yaklaşımlar bizden tümüyle uzak olmak durumundadır. Biz komünistler bu imkanları bütün kapsamıyla görmeli ve bundan, öznel yetersizliklerin üzerine daha etkin ve kararlı bir biçimde gitmek devrimci sonucunu çıkarmalıyız.

Açık kitle eylemleri hareketin tabanını genişletebilmek için önemlidir, bu çerçevede temel önemde bir ihtiyaçtır. Bunun yanısıra, kampanya süreci içerisinde öne çıkan gündemlerin etkili eylemsel süreçlere konu edilebilmesi de önemlidir. Burada açık kitle eylemleri elbette özellikle zorlanması gereken bir biçimdir. Ancak süreçler farklı eylem biçimleriyle de desteklenmeli ve bütünleştirilebilmelidir. Örneğin güncel bir konu olarak soruşturma gündemi karşısında açık kitle eylemlerini zorlamak, örgütlemeye çalışmak elbette önceliklidir. Ancak bu eylemlere zemin yaratabilmesini de gözeterek, soruşturma saldırısının teşhirini yapabilmek, bu saldırıları gündemleştirebilmek için farklı bir takım biçimler de zorlanmalıdır.

Elbette tanımladığımız eylemsel süreç örme ihtiyacının bir parçası olarak, bu süreçte açık kitle eylemlerinin, bir takım farklı eylemsel biçimlerin her birinin yanına propagandist eylemleri eklemenin de kendini bir ihtiyaç olarak dayattığını görebilmek gerekiyor. Yaygın ve güçlü bir propaganda çalışması yapmaktan söz ediyoruz. Bu propaganda çalışmasının dönem dönem öne çıkan merkezi bir takım başlıkları olacağını ve hatta eşzamanlı olarak farklı yerellerde farklı gündemlerin öne çıkartılacağından söz ediyoruz. Bu noktada yaygın yürütülen propaganda faaliyetlerini, ihtiyaç oldukça bir takım propaganda eylemleriyle destekleyebilmek, önemli bir yerde durmaktadır.

Bu tartışmalar ışığında kampanyanın ilk somut adımları olarak tanımlayabileceğimiz soruşturma karşıtı süreç üzerinde önemle durabilmek gerekiyor. YTÜ ve İÜ'de geçtiğimiz dönem boyunca yaygın olarak açılan soruşturmalar karşısında ortaya çıkan atılma, uzaklaştırma saldırıları karşısında örülecek mücadele, eğitimin ticarileştirilmesi genel başlığı altında önemli bir alt başlığı ifade etmektedir. Şimdi yapılması gereken bu gündemin henüz sıcaklığını bu ölçüde koruduğu günlerde soruşturma karşıtlığını güçlü bir propagandaya konu edebilmektir. Bu süreç eylemli bir hatla ve güçlü bir kitle çalışmasıyla birleştirilebilmek zorundadır.

Gençlik bu ablukayı dağıtacak!

Gençlik kesimleri bugün emperyalist-kapitalist sistemin ağır bir kuşatması ile karşı karşıya. Dışta emperyalistler, içte onların sadık uşakları saldırıları pervasızlaştırırken, sırtlarını gençlik kesimlerinin bugün içinde bulunduğu atalet tablosuna dayamakta, bundan güç almaktadırlar. Ancak gençlik bu ablukayı dağıtacak güce ve dinamizme sahiptir. Ve eninde sonunda emperyalistlerin ve uşaklarının planlarını bozacak olan da budur!

Yeni dönemin bu ilk günlerinde deklare ettiğimiz kampanya çalışmamız, bizler açısından yoğun ve uzun soluklu bir çalışma temposuna dayanıklı olma sorumluluğunu yüklemektedir. Önümüzdeki dönemde bizler tam da büyük işler yapacak olmanın heyecanının yarattığı enerjiyle her yerde olacağız!

Emperyalist-siyonist haydutlar cephesinin attığı her bombanın karşısında biz olacağız! Türkiye'deki uşak takımı açısından pürüzsüz ilerliyormuş gibi görünen bu işbirliği sürecine kendi cephemizden verilmesi gereken yanıtı biz vereceğiz! ABD-İsrail askeri olmayacağımızı her alanda biz haykıracağız!

Üniversitelerde ortaya konulan özelleştirme çabalarının her birinin karşısında biz olacağız! Yemekhanesinden mediko sosyaline, kantininden kütüphanesine kadar üniversitelerin bir bütün olarak bizim olduğunu, onun her bir parçasını sahiplenerek anlatacağız! Sağlık, barınma, ulaşım, eğitim haklarımızın paralılaştırılarak elimizden alınmasının karşısında var gücümüzle mücadele edeceğiz!

Üniversitenin asli bir bileşeni olmanın verdiği bilinçle söz, yetki ve karar hakkımıza sahip çıkacağız. Gıyabımızda yapılan planlar, bizi geleceksizleştirmeyi hedef alan saldırıların karşısında, hem üniversitemize hem de geleceğimize sahip çıkacağız!

Karşı koyuşumuzu engellemek ya da zayıflatmak amaç ve hedefiyle karşımıza çıkartılan bütün engellemeleri aşacağız. İster soruşturmalar, ister satırlı saldırılar… Özerk-demokratik üniversite mücadelemizin önüne çıkartılan bütün engelleri bir bir yıkacağız.

Bizler geleceğimize sahip çıkacağız ve bu ablukayı dağıtana kadar her yerde olacağız!

İstanbul Ekim Gençliği

---------------------------------------------------------------------------------------

Kampanya çalışmasının politik gündemleri üzerine notlar

A) Ticari eğitime karşı mücadele ve kampanya çalışması

Kampanya çalışması ticari eğitime ve işgal ortaklığına karşı bir mücadele çağrısıdır. Bu çağrının güçlü bir karşılık oluşturması ancak bu iki gündemin doğru bir politik çerçevede ele alınması ile mümkün olacaktır. Bu bölüm esasta kampanyamızın genel propaganda ve ajitasyon faaliyetleri içerisinde öne çıkartacağı başlıkları da tanımlamaktadır.

Eğitim hizmetlerinin ticari bir faaliyet haline dönüştürülmesi üç güncel sonuç oluşturmaktadır:

Paralı eğitim saldırısına geçit vermeyeceğiz!

Eğitim giderlerinin finansman sorunu öğrencilere havale edilmekte, eğitim kurumları özel bir işletme haline dönüştürülmekte, öte yandan ise olanaklı olduğu ölçüde eğitim bir bütün olarak özelleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu açıdan üniversitelerdeki ve liselerdeki paralı eğitim uygulamaları ve özelleştirme süreci, kampanyamızın temel gündemlerinden birisini oluşturmaktadır.

Geleceksizliğe ve işsizliğe hayır!

Ticari eğitim saldırısının bir diğer önemli sonucu ise işsizlik ve geleceksizlik sorunudur. Kampanya çalışması içerisinde eğitim sürecinin piyasanın ihtiyaçlarına göre tanımlanmasının gençliği nasıl yaygın bir geleceksizlik sorunu ile karşı karşıya bıraktığını anlatacağız!

Okullardaki sermaye terörüne ve baskılara son!

Okullarımız bugün kışla mantığı ile işleyen kurumlar haline getirilmektedir. Öğrencilere hiçbir söz hakkının tanınmadığı, konuşan her öğrencinin ise sermayenin zor ve baskı uygulamaları ile karşı karşıya bulunduğu bir eğitim sistemidir bugün sözkonusu olan. Faşist ve gerici eğitim sistemine, soruşturma terörüne karşı gençliğin mücadele taleplerini haykıracağız.

Öte yandan ise ticari eğitim saldırısının öne çıkan başlıkları olarak YÖK ve TÜSİAD raporu, mediko sosyal hizmetlerinin paralılaştırılması saldırıları, kampanyanın temel birer gündem maddesi ve başlığı olacaktır.

“Tüm üniversite öğrencilerine ücretsiz sağlık hizmeti!”, “Eğitim ve sağlıkta özelleştirmeler durdurulsun!”, “Mediko sosyallerin paralılaştırılmasına hayır!” şiarları, kampanya çalışmamızın temel gündemlerinden ve şiarlarından olacaktır.

Öte yandan ise YÖK ve TÜSİAD raporları ile stratejiler oluşturarak eğitim hizmetlerini bir bütün olarak piyasalaştırmaya çalışırken, özerk ve demokratik üniversite ve parasız eğitim talebi baskı, terör ve soruşturma saldırıları ile karşılanmaktadır. “Özerk demokratik üniversite!”, “Söz, yetki ve karar hakkı istiyoruz!” şiarları, yine kampanya döneminin temel birer mücadele başlığı olacaktır.

 

B) Emperyalist işgale karşı mücadele ve kampanya çalışmamız

Ticari eğitim gündeminin öne çıkartılması gereken noktalarını tanımlamış olduk. Sorun emperyalist işgal olduğunda da benzer biçimde öne çıkartılması gereken noktaları tanımlamak gerekiyor. Geçmiş yıllarda yaşanan emperyalist işgal süreçlerinden farklı olarak bu süreçte Türkiye cephesinden öne çıkan gündem, dışarıya asker gönderme kararının alınmış olmasıdır. Bu açıdan emperyalist işgal karşısında örülecek mücadele, Türkiye gençliğinin sermaye iktidarının çıkarları için ABD-İsrail askeri konumuna sokulmasına karşı bir mücadele olabilmelidir. Türkiye gençliği adeta ABD-İsrail ikilisine kiralanmıştır. Emperyalist saldırganlık ve işgalin kirli yüzünün Türkiye'de en yalın göründüğü noktayı da burası oluşturmaktadır.

Bununla beraber savaşın ortaya çıkardığı faturaya ve faturanın kimin omuzlarına, hangi biçimlerde, görünümlerde yüklendiğine özel olarak vurgu yapmak gerekmektedir. Eğitim hizmetlerinin kaynak yoksunluğu gerekçelerinin arkasına gizlenerek paralılaştırıldığı gerçeği karşısında savaşa ayrılan bütçenin hesabını sormak, çok açık ki paralı eğitim saldırısıyla okuma hakları gaspedilen geniş gençlik kesimlerinin en doğal hakkıdır.

Bütün bunların yanı sıra belirli üniversitelerdeki uygulamalarla gençlik kesimlerinin bir bölüğü emperyalist işgale somutta savaşan bir asker olarak değil belki ama, edilgen bir biçimde de olsa katkı sunmak zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılıyor. ODTÜ'de teknokent ile silah sanayi arasındaki işbirliği bunun yalın bir örneğini oluşturuyor. Bu ve benzer örneklerde emperyalist işgal karşısındaki mücadele içerisinde güçlü bir biçimde ele alınması gereken başlıklardan birini oluşturuyor.

Kampanya çalışmamız ekseninde, emperyalizmle Türkiye arasında kurulu bulunan uşaklık paktını güçlü bir biçimde teşhir etmeli ve asker gönderme gündemi karşısında mücadeleyi büyütmeliyiz.

İstanbul Ekim Gençliği

----------------------------------------------------------------------------------------

Ekim Gençliği Behiç Aşçı'yı ziyaret etti

23 Eylül Cumartesi günü Ölüm Orucu eyleminin 172. gününde olan Behiç Aşçı'yı Şişli'deki Direniş Evi'nde ziyaret ettik. TAYAD'lı Aileler ve tutsak anaları da Direniş Evi'ndeydi. Ziyaret sırasında analardan biri, “F tiplerinde yaşam çok zor. Direnişi bırakmaları için Ölüm Orucu'ndakilere baskı yapıyorlar. Doktora götürmeleri bile yıldırmak için” diyerek devrimci tutsakların yaşadığı zorlukları anlattı.

Biz de son süreçte dışarda artarak devam eden baskılara değindik. Mücadele ettiğimiz üniversite ve liselerde disiplin yönetmelikleriyle, polis desteğiyle öğrenci gençliği yıldırmaya çalıştıklarını ifade ettik.

Bir yoldaşımız şunları söyledi: “Biz bir devrimcinin Ölüm Orucu'na başlaması olarak görüyoruz, ama kamuoyunda bir avukatın Ölüm Orucu'na başlamış olması farklı bir etki yarattı. Bunun nedeni afişlerde de ifade ediliyordu. ‘Bir avukat neden ölüm orucuna başlar…' diye soruyordu. Kamuoyunda F tiplerindeki tutsaklara karşı farklı bakışaçıları olabiliyor, meslek sahibi değiller, bir gelecekleri yok, ‘teröristler'… Bundan kaynaklı bir tutsağın ölüm orucuna başlamasını doğal karşılayabiliyorlar, ama bir avukatınkine şaşırıyorlar. Behiç Aşcı bir avukat, bir aydın, ama herşeyden önce bir devrimci ve devrimci olmanın misyonuyla hareket ediyor.”

Konuşmada ayrıca devrimci öğrencilerin son süreçte giderek artan soruşturma terörüyle sindirilmek istendiği dile getirildi. Soruşturmalarla bizleri de okuldan atarak tecrit etmek istedikleri vurgulandı. İçerde ve dışarda süren kapsamlı ve bütünlüklü saldırıya karşı yaşamın her alanında mücadelenin yükseltilmesi gerektiği dile getirildi.

Ekim Gençliği/İstanbul

-------------------------------------------------------------------------------------

Ankara Üniversitesi açılışında kayıt parası protestosu!

Ankara Üniversitesi'nin 2006-2007 akademik yılı açılışı nedeniyle Hukuk Fakültesi Konferans Salonu'nda bir tören düzenlendi.

Törende söz alan Rektör Prof. Dr. Nusret Aras'ın eğitimde özelleştirme ve ticareleştirmeyi öven konuşması sırasında Öğrenci Kolektifleri'nden bir grup öğrenci ayağa kalkarak, “öğrencilerden topladığınız kayıt paralarını geri ödeyecek misiniz” şeklinde sorular yöneltti. Zor durumda kalan rektör, burası tepki dile getirme yeri değil diyerek özel güvenliklere öğrencileri salondan çıkarmalarını söyledi. Bu sırada slogan atan öğrenciler özel güvenliklerin müdahalesi sonucu zorla dışarı çıkarıldılar.

Rektör konuşmasına “Sizlerin önemle dikkatinizi çekmek istediğim güncel tehlike irtica ve bölücülüktür. Bazı şahıslar aranıza girerek, bu ve benzeri konularda birbirini besleyen iki tehdidin açıkça propagandasını yapabilmektedirler. Bunlarla mücadele etmek hepimizin görevidir” sözleri ile devam etti.

Ankara Üniversitesi'nde bu yıl yeni kayıt için 60, kayıt yenileme için 25 YTL kayıt parası talep ediliyor. Hiçbir yasal dayanağı olmayan bu paraların geri ödenmesi için dava açan bir öğrencinin davayı kazanmış olmasına rağmen, henüz rektörlükten karara yönelik bir adım atılmadı.