28 Temmuz 2006 Sayı: 2006/29 (29)
  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırıları devrimci sınıf cephesini örerek, halkların devrimci dayanışmasını yükselterek karşılayalım!
  "Yeni Ortadoğu" halkların anti-emperyalist anti-siyonist direnişiyle yaratılacaktır!
  Türk ordusu emperyalist ordulara piyonluğa hazırlanıyor
  Düzen kalemleri emperyalist savaşın gönüllü neferliğine soyunuyor
  Direnen Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden...
Çelebiler'in siyaseti ve sendikacılığı üzerine
Eylem ve etkinliklerden
Kapitalist hayata karşı koyuştan teslimiyete, teslimiyetten nereye? - V / Yüksel Akkaya
  Dünün devrimcileri ile dünün reformistlerinin bugün aynı safta buluşması / Orta sayfa
  Pamukova hızlı tren katliamının 2. yıldönümü
  Gizli anayasa ve devletin gizli "hukuk"u
  Emperyalistlerden medet umanların hüsranı
  Hahamlar ve hocalar aynı safta; Din adamları siyonist barbarlığa destek veriyor
  Emperyalist-siyonist barbarlık dünyanın dört bir yanında lanetleniyor
  Hatırlanan tek şey kızıl olacak!
  Burjuvazinin ÖSS sıfırları
  Bir metal işçisi ile İstanbul İşçi Kurultayı üzerine röportaj
  OSİM-DER'in kreş kampanyası sona erdi
  Direnişteki Akmercan işçisi ile röportaj
  Yılmaz Erdoğan'a açık mektup; "Genç ölümlerden" sen de sorumlusun!
  Hürriyet "Aile içi şiddeti" önleyecekmiş!
  İsrail'in gerçek amacı / Uri Avnery
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kapitalist hayata karşı koyuştan teslimiyete, teslimiyetten nereye?- V

Yüksel Akkaya

VI. Ne yapmalı veya ne yapmamalı?

“Tefrika” yazımızın bu son bölümünde Lenin'in o önemli sorusuna yanıt aramaya çalışacağız. Son çeyrek yüzyılı, yaşanan “değişimi” anlama ve değerlendirme çabası içinde geçirenler artık bu “öğrenimini” en kısa sürede tamamlayıp, bu kez “ne yapmalı ve nasıl yapmalı” soruları üzerinde düşünmelidir. Bu da “marksize” olmuş solun, “leninist” olması demektir.

Sürekli savunma ve direniş içinde olan işçi sınıfı ve önderliğine soyunmuş olanlar bu “yenilgi” tutumundan hızla uzaklaşarak, iktidarı hedefleyen, taarruzu benimsemiş bir politikayı mücadelenin merkezine yerleştirmek zorundadır. Bu politikada “Direne direne kazanacağız!” gibi ucube bir düşünceye yer olmamalıdır. Bunun için de, kendisinden emin, istediğini alabileceğine güveni olan, hırslı, öfkesini sınıf bilinci ile donatmış bir işçi sınıfı yaratmak gerekiyor. Bu da Türkiye sosyalist hareketinin, ayrılıklarını önplana çıkarmadan, işyerlerine, kentlere, bölgelere göre öncelikleri iyi belirlenmiş ortak hedefler üzerinde birlikte hareket etmesini gerektirir.

Hiçbir örgütlenme ve mücadele biçimi fetişleştirilmeden, tersine yerine göre herbirinden ayrı ayrı yararlanarak bir “ağ” oluşturulmalıdır. Bu nedenle, “tek iş kolu, tek sendika” gibi bağlayıcı yaklaşımlar yerine, koşulların gerektirdiği türden olan örgütlenmelere yönelinmelidir. Bazen dernek, bazen kooperatif, bazen yardımlaşma sandığı, bazen işyeri sendikası, bazen kent sendikası, bazen işkolu sendikası. Ne neyi gerektiriyorsa, o iyi tespit edilmeli ve bu temelde bir örgütlenme ağı oluşturulmalıdır.

Farklı örgütlenmeler şeklinde oluşturulacak ağın en önemli ilkesi kapitalist çalışma ve yaşam biçimine karşı koyuş olmalıdır. Bu bir tür “yeni ludist” hareket olarak da kabul edilebilir. Sadece işyeri ile değil yaşamın her alanı ile ilgili bir mücadele ve muhalefet hattı örülmelidir. Sadece çalışanların değil, kır ve kent yoksullarının, “yeni tehlikeli sınıfların” da kapsandığı bir muhalefet ve mücadele hattı. Örneğin çalışma sürelerinin kısaltılması üzerinden başlatılacak bir mücadelede, çalışanlara insanca yaşayacak, kendisini geliştirecek bir boş zaman talebinde bulunurken, işsizlere de yaşamlarını sürdürecek bir gelir sağlayacak olan istihdam olanağı talep edilmiş olunacak. Böylece, her iki kesimi de kapsayan, politikleşmiş, kapitalist çalışma koşullarına baş kaldıran bir muhalefet ve mücadele başlatılabilir. Kapitalist çalışma ve yaşam koşullarına karşı başkaldıranlar bunun uzun vadede kapitalist sistemin kendisine de karşı olacağı bilgisi ile mücadele içinde donatılmalıdır.

Bugünkü işçi “kültürü” ve “bilinci” ile yukarıda belirtilen türden bir başkaldırı mümkün müdür? Kapitalist sistemin bir nesnesine dönüştürülmüş ve önemli ölçüde kimliksizleştirilmiş olan işçiler, her zaman, büyük bir potansiyeli içlerinde taşımıştır. Bunu çok iyi bilen kapitalistler sürekli olarak bu büyük potansiyele dikkat etmiş ve onun tehlikesine çareler aramıştır. Hapishane duvarlarının kalınlaştırılmasından hücrelerin küçültülmesine kadar varan bu önlem, nihayetinde işçileri işlerinin esiri yapacak kadar ileri taşınmıştır. Ne var ki, işçi sınıfı da en görkemli başkaldırılarına bazen bu koşullarda başvurmuştur. Sorun, kimliksizleştirilmiş işçiye yeniden güven, umut ve kişilik vermektedir. Her küçük zafer, bir büyük muharebenin yangınını harlayan rüzgar olacaktır. Bu nedenle işçi sınıfı kendi rüzgarını yaratmak zorundadır. İşçi sınıfının önderleri/öncüleri bunun olanaklarını yaratmalıdır. Bu nedenle enerjileri ayrı ayrı değil, ortak kullanmak gerekmektedir. Şimdi tüm deneyimleri birleştirme ve birlikte hareket etme zamanı değilse ne zamandır? Önce bu soruyla başlayıp, sonra diğer sorularla devam edilmeli.

---------------------------------------------------------------------------------------

Dayanışma kermesine çağrı!

“Hep bir ağızdan türkü söyleyip

hep beraber sulardan çekmek ağı,

demiri oya gibi işleyip hep beraber,

hep beraber sürebilmek toprağı,

ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,

yârin yanağından gayrı her şeyde

her yerde

hep beraber!

diyebilmek…”

Dayanışma alınteriyle geçinen, bunun için didinen yoksulların, işçilerin, emekçilerin birlikte olabilmesi-güç olabilmesidir.

Dayanışma işsizliğe, yoksulluğa hayır diyebilmek için bir araya gelmektir

Dayanışma acının çığlıklarıyla kan gölüne çevrilen Ortadoğu'da “yaşasın halkların kardeşliği”ni haykırabilmek, vahşetin işbirlikçilerinden hesap sorabilmektir.

Dayanışma Mamak bölgesinde faaliyet gösteren devrimci kurumlara destek olmak; bin bir güçlüğe rağmen işçi kültür evlerinin yürüttüğü faaliyete gücümüzün yettiğince omuz vermektir.

Dayanışma yüzlerimizin birbirine dönük olması, ellerimizin kenetlenmesidir.

Dayanışma zulmün hükümdarlığının sürdüğü koşullarda varolmaktır.

Dayanışma Güldünyalar'ı yaşatabilmektir.

Dayanışma görünmeyen kadın emeğini görünür kılmaktır.

Ve Dayanışma emek vermektir.

Mamak İşçi Kültür Evleri Kadın Komisyonu olarak, dayanışmayı güçlendirmek ve yaygınlaştırmak için bu yıl ikinci Dayanışma Kermesini düzenliyoruz. Kermeste, ortak acıları ve sevinçleri paylaştığımız kadınlarla yeniden bir arada olmayı, türkülerimizi birlikte söylemeyi umuyoruz.

Mamak İşçi Kültür Evleri Kadın Komisyonu

Kermesimize destek olmak isteyenler 28 Temmuz 2006 Cuma günü saat 21:00'e kadar yaptıkları el ürünlerini Mamak İşçi Kültür Evlerine bırakabilirler.

 

İletişim Adresleri:

Mamak İşçi Kültür Evi

Tıp Fakültesi Caddesi No:243 Tel: 389 59 57

Mamak İşçi Gençlik Kültür Evi

Şahintepe Mahallesi 1.Cadde No:210 Tel: 391 40 31