13 Mayıs 2006 Sayı: 2006/18 (18)
  Kızıl Bayrak'tan
   Çözümsüzlük, istikrarsızlık, bunalım içinde kısırdöngü!
  Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır konuşması üzerine...
  Şemdinli davası: İçeriye çekidüzen verme operasyonu!
  Sosyal yıkım yasasına Çankaya rötarı
  ATO Raporu üzerine; Yoksulluk ve açlık kader değildir, değiştirmek elimizdedir.
  ABD işbirlikçilerinin utanç verici taşeronluk misyonu
Beytepe'de jandarma terörüne karşı kitlesel öğrenci eylemi
"Toplumla Mücadele Yasası"na karşıyız!
Has Alüminyum Direnişi sürüyor!
OSB-İMES İşçileri Derneği Başkanı ile röportaj; Kadınlar mücadele ile özgürleşecek
  Gençlik Kurultayı'ndan Gençlik Kampı'na: Özgürlük ve gelecek için yürüyoruz / (Orta sayfa)
  2006 1 Mayıs'ı ve gençliğe düşen görevler
  1 Mayıs'tan aldığımız güçle birleşik bir gençlik kurultayı için yürüyoruz!
  6 Mayıs anmalarından : Denizler mücadelemizde yaşıyor!
  "Silahların zoru"na boyun eğmeyen Filistin halkı "açlık zoru"nun da üstesinden gelecektir.
  Bolivya'da petrol ve doğalgaz kaynakları kamulaştırıldı
  Savaş suçlusu Tony Blair'in koltuğu sallanıyor
  Enerjide özelleştirme; Yağma programına tüm hızıyla devam!
  20. İTÜ Şenliği çizgi halini almış zorbaca tehditlerin gölgesinde geçti
  HÖC'den saldırılara ilişkin açıklama
  Birlik çabaları / M. Can Yüce
  1 Mayıs ve "Uzun Dalga" / Ergin Yıldızoğlu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İngiliz İşçi Partisi yerel seçimlerde hezimete uğradı...

Savaş suçlusu Tony Blair'in koltuğu sallanıyor!

İngiltere'de 4 bin 360 belediye meclisi üyesini belirlemek üzere 170'e yakın belediyede yapılan yerel seçimde, Bush'un “fino köpeği” Tony Blair'in İşçi Partisi ağır bir hezimete uğradı. Irak halklarına karşı işlenen ağır suçların -Bush'la birlikte- bir numaralı sanığı olan Blair liderliğindeki partinin hezimeti sürpriz olmadı. Nitekim seçimler öncesinde Londra'da yapılan anketler, seçmenlerin dokuz yıldır iktidarda olan İşçi Partisi'ne bir ders vermeyi düşündüğüne işaret ediyordu. Seçim sonuçları bu öngörüyü doğruladı.

Londra'nın 32 ilçesinin tümü dahil olmak üzere toplam 170 civarında belediyenin meclis üyeleri için yapılan seçimlerde İşçi Partisi, 300'den fazla belediye meclisi sandalyesi kaybetti. En göze çarpan kayıplar ise Londra'da oldu. 20 yıldır İşçi Partisi'nin kontrolünde olan bazı ilçeler bile bu seçimlerde el değiştirdi. Kesinleşen seçim sonuçlarına göre Muhafazakar Parti 64, İşçi Partisi 23, Liberal Demokrat Parti 12, diğer partiler ise 53 belediye meclisinde çoğunluğu ele geçirdi. Böylece bütün belediye meclislerinde Muhafazakar Parti sandalyelerin yüzde 40.3'üne sahip olurken, İşçi Partisi'nin payı 31.2, Liberal Demokrat Parti'nin yüzde 22.6, diğer partilerin yüzde 5.9 oldu.

Son 10 yılın en ağır yenilgisine uğrayan İşçi Partisi, seçimler öncesinde de karışıktı. Savaş suçlusu Başbakan Blair'in mesai arkadaşı olan bakanların skandalları, emperyalist saldırganlık ve savaş politikasının tarafı olan İşçi Partisi'ni epey hırpalamıştı. Skandallar üzerine gelen hezimet, Blair'i kabine değişikliğine zorladı. Bakanların bir kısmı istifaya zorlanırken, bir kısmının da alanları değiştirildi. Yapılan düzenlemeye göre İçişleri Bakanı Charles Clarke kabine dışında kalırken, kabinedeki pek çok bakanının da görev yerleri değişti. Savunma Bakanı John Reid, İçişleri Bakanlığı'na kaydırılırken, Dışişleri Bakanı Jack Straw Avam Kamarası Başkanlığı'na atandı. Margaret Beckett, Dışişleri Bakanı olurken, Des Brown da Savunma Bakanı oldu…

Kabine değişikliği ile yalanın, çirkefin içinde çırpınan hükümetini “paklamaya” çalışan Blair'in beyhude bir çaba içinde olduğu görülüyor. Irak işgaline gerekçe gösterdiği yalanların tek tek açığa çıkması ile parti içinde bile saygınlığı kalmayan “fino köpeği” yolun sonuna yaklaşmış bulunuyor. Zira lideri olduğu İşçi Partisi saflarında başlayan hareketlilik, Blair'i koltuğundan edebilecek niteliktedir. Bir grup İşçi Partili milletvekilinin, Blair'in liderliği ve başbakanlığı devredeceği günle ilgili açıklama yapmasını isteyen bir bildiriyi imzaya açması, bu yönde atılan önemli bir adım sayılıyor. Bildiriye imza atan milletvekili sayısı birkaç günde 50'ye yaklaştı.

Maliye Bakanı Gordon Brown ile ikinci iktidar döneminde parti liderliğiyle başbakanlığı ona devredeceğine dair anlaşması bulunduğu ve bu anlaşmayı çiğnediği görülen Blair, Brown ile partinin ve büyük ölçüde kendisinin geleceğini tartışmaya başladı. Brown ile Blair arasındaki görüşmelerde, pek çok ihtimal üzerinde durulduğuna dikkati çeken İngiliz basını, Başbakan'ın koltuğu bırakmasının zamanının geldiğini yazmaya başladı.

Yüzsüzlükte de izinden gittiği Bush'u örnek alan Blair, görevini Brown'a devretmeye yanaşmadı. Bu ise, İşçi Partisi içindeki muhalefetin harekete geçmesine neden oldu. Muhalif milletvekilleri, Blair'in kendiliğinden gitmesi için üç ay süre tanıdı. 50 milletvekiliyle eski bakan tarafından imzalanan bildiriyi yayımlamaya hazırlanan muhalifler, Blair'in Temmuz ayı sonuna kadar “çekip gitme” tarihi vermemesi durumunda, parti yönetimini harekete geçmeye çağırdı.

Ezilen halklara karşı devam eden emperyalist kıyım savaşına, İngiliz burjuvazisi adına çalışan bir başbakan sıfatıyla tam destek veren Blair'in, siyasi kariyerinin son bulma olasılığı yüksektir. Eli kanlı Blair, mahkeme önüne çıkarılmasa da halkların hafızasında lanetli bir savaş suçlusu olarak anılacaktır.

İşçi Partisi'nin yerel seçimlerde yaşadığı hezimet, büyük ihtimalle genel seçimlerde de tekrarlanacak. Bu ise gericinin de gericisi Muhafazakar Parti'nin başa geçmesine vesile olacaktır. Demek oluyor ki, İngiliz emperyalizminin içte neo-liberal gerici saldırısı, dışta emperyalist savaş politikası aynı pervasızlıkla, hatta daha da ağırlaşarak devam edecektir. Bu da İngiltere işçi sınıfı ile emekçilerinin sermayeye ve her türden siyasi temsilcilerine karşı mücadele etmek dışında bir çıkış yolunun bulunmadığını gösteriyor.

---------------------------------------------------------------------------------------

Savaş kundakçıları arasında anlaşmazlık…

CIA şefi sürpriz bir kararla istifa etti

Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'nın Başkanı Porter Goss istifa etti. Görevde yalnızca iki yıl kalan CIA şefinin istifa sebebi hakkında kayda değer bir bilgi verilmedi. Bundan iki yıl önce haydutbaşı Bush tarafından göreve getirilen Goss'un örgüte kendi danışmanlarını getirdiği, CIA kadrolarıyla anlaşmazlığa düştüğü, bu anlaşmazlığın ise savaş kundakçısı ekibi rahatsız ettiği daha önce basına yansımıştı.

CIA şefinin istifasını ilk duyuran Bush, Goss'un “zor bir görevi maharetle ifa ettiğini” öne sürdü. Ancak Beyaz Saray'daki gelişmeleri izleyen gazeteciler, kirli savaş şefi John Negroponte'nin Amerikan istihbarat örgütleri genel başkanlığına atanmasının ardından Goss'un Beyaz Saray'a istediği gibi ulaşamadığı ve bu sebeple ayrılmak istediği yorumlarının yapıldığını bildiriyor. ABD basını ise, CIA'nın eski Başkanı Goss'un Negroponte ile eski Hava Kuvvetleri Generali Michael Hayden'ın Beyaz Saray'da lobi çalışmaları nedeniyle istifa etmek zorunda kaldığını duyurmuştu.

Goss ayrılış konuşmasında, “CIA'nin artık çok dengeli bir şekilde yoluna devam ettiğine, örgütü ciddi şekilde geliştirdiğimize gerçekten inanıyorum” dese de, sözleri inandırıcı bulunmadı.

Gross'un istifasının ardından Bush, eski Hava Kuvvetleri Generali Michael Hayden'ı CIA Başkanlığı'na resmen aday gösterdi. Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi milletvekilleri, sivil bir kurumun başında asker kökenli bir kişinin olmasından kaygı duyduklarını dile getirerek, generalin CIA başkanlığına karşı çıktılar. Bush'un kendi partisinden, Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu Başkanı Pete Hoekstra, generali “yanlış yerde, yanlış zamanda bulunan, yanlış adam” sözleriyle tanımlamıştı.

Ulusal güvenlik danışmanı Stephen Hadley ise, Bush'un Hayden'ı bu göreve en uygun kişi olarak gördüğünü söyledi ve Hayden'ın “doğru yerde, doğru zamanda bulunan, doğru adam” olduğunu iddia etti. Milletvekillerinin tepkisini dikkate almayan Bush generali CIA başkanlığına atadı. Hayden, aralarında CIA'nın bulunduğu 16 istihbarat kuruluşunun bağlı olduğu Ulusal İstihbarat Direktörü John Negroponte'nin yardımcısı olarak çalışıyordu.

Atamadan rahatsız olan Amerikan Kongresi'nin hem Demokrat, hem de Cumhuriyetçi üyeleri, elektronik istihbarattan sorumlu Ulusal Güvenlik Ajansı'nı yöneten General Hayden'ın, Amerikan vatandaşlarının telefonlarının dinlenmesi ve elektronik yazışmalarının izlenmesi programında oynadığı rolü hatırlatıyor. Kongre üyeleri ayrıca bir generalin CIA başkanı olmasının, istihbaratta orduya fazlaca söz hakkı tanınması anlamına geleceğini savunuyor.

ABD emperyalizminin en kirli simgesi CIA'nın tepesinde su yüzüne çıkan bu çatışma, Bush liderliğindeki savaş çetesinin başlangıçtaki birlik gösterisi sergileme döneminin geride kaldığını gösteriyor. Giderek derinleşen Irak bataklığı ve içteki muhalefetin yüzbinlerce kişiyle alanlara çıkması gözönüne alındığında, Bush yönetiminin parçalanma yönünde yol alması şaşırtıcı değildir.