13 Mayıs 2006 Sayı: 2006/18 (18)
  Kızıl Bayrak'tan
   Çözümsüzlük, istikrarsızlık, bunalım içinde kısırdöngü!
  Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır konuşması üzerine...
  Şemdinli davası: İçeriye çekidüzen verme operasyonu!
  Sosyal yıkım yasasına Çankaya rötarı
  ATO Raporu üzerine; Yoksulluk ve açlık kader değildir, değiştirmek elimizdedir.
  ABD işbirlikçilerinin utanç verici taşeronluk misyonu
Beytepe'de jandarma terörüne karşı kitlesel öğrenci eylemi
"Toplumla Mücadele Yasası"na karşıyız!
Has Alüminyum Direnişi sürüyor!
OSB-İMES İşçileri Derneği Başkanı ile röportaj; Kadınlar mücadele ile özgürleşecek
  Gençlik Kurultayı'ndan Gençlik Kampı'na: Özgürlük ve gelecek için yürüyoruz / (Orta sayfa)
  2006 1 Mayıs'ı ve gençliğe düşen görevler
  1 Mayıs'tan aldığımız güçle birleşik bir gençlik kurultayı için yürüyoruz!
  6 Mayıs anmalarından : Denizler mücadelemizde yaşıyor!
  "Silahların zoru"na boyun eğmeyen Filistin halkı "açlık zoru"nun da üstesinden gelecektir.
  Bolivya'da petrol ve doğalgaz kaynakları kamulaştırıldı
  Savaş suçlusu Tony Blair'in koltuğu sallanıyor
  Enerjide özelleştirme; Yağma programına tüm hızıyla devam!
  20. İTÜ Şenliği çizgi halini almış zorbaca tehditlerin gölgesinde geçti
  HÖC'den saldırılara ilişkin açıklama
  Birlik çabaları / M. Can Yüce
  1 Mayıs ve "Uzun Dalga" / Ergin Yıldızoğlu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Evo Morales'in 1 Mayıs “hediyesi”…

Bolivya petrol ve doğalgaz kaynakları kamulaştırıldı

Küba, Venezuella, Brezilya, Meksika, Bolivya gibi Latin Amerika ülkelerinde 1 Mayıs'ın coşkuyla kutlandığı gün, Bolivya devlet başkanı Evo Morales, ülkenin doğalgaz sahalarının, boru hatlarının ve rafinerilerinin kamulaştırıldığını açıladı. Petrol ve doğalgazın kamulaştırıldığını 1 Mayıs kutlamalarında duyurduktan kısa bir süre sonra başkent La Paz'daki Murillo Meydanı'nda yaptığı konuşmada, “Petrol ve doğalgazı kamulaştırmaya başladık, sırada maden, orman ve atalarımızın uğrunda savaştığı tüm doğal kaynaklar var” diye konuşan Morales, “Bolivya'nın, doğal kaynaklarının tüm kontrolünü yeniden eline aldığı o beklenen gün, o tarihsel an sonunda geldi” dedi. Açıklaması alkışlarla karşılanan Morales, bu kararı halkın beklentileri doğrultusunda aldıklarını söyledi.

Morales, orduya doğalgaz yataklarının denetimini üstlenme emrini vererek, kamulaştırma kararına karşı koymaya kalkacak yabancı şirketlerin Bolivya'dan kovulacağını bildirdi. Hükümetin eline geçecek kaynakları ülkede çoğunluğu oluşturan yerli halka yardımcı olmak için kullanacağını bildiren Morales, pazar olarak da Amerika Birleşik Devletleri'nden ziyade Güney Amerika'daki diğer ülkelere bakacaklarını söyledi. Morales, ülkesinin kaynaklarının yağmalanmasına bundan sonra izin vermeyeceğini söyledi. Bilindiği gibi Güney Amerika'nın en yoksul ülkesi olan Bolivya, aynı zamanda kıtanın en büyük ikinci doğalgaz kaynaklarına sahip.

Yeni plana göre, yabancı enerji şirketleri Bolivya'da kalabilir ancak devlete ait bir kurum tarafından denetlenmeleri ve yüzde olarak daha az kâra razı olmaları gerekiyor. Morales, yabancı enerji şirketlerinin, ya tüm satışlarını devlet üzerinden yapmaya razı olmaları ya da ülkeyi terketmeleri için altı ay süre tanıdı.

Morales'in kamulaştırma kararı, Küba lideri Fidel Castro ile Venezuella lideri Hugo Chavez'le Havana'da yaptığı görüşmenin ardından geldi. Havana toplantısında Morales, Amerikalar'ın Bolivarcı Alternatifi'ne (ALBA) katılma kararının altına imza atmıştı. Morales attığı bu adımla Küba-Venezuella-Bolivya arasındaki işbirliğinin pekiştirilmesi için çalışacağı yönündeki sözlerinin arkasında durma çabası içinde olduğunu gösterdi.

Morales'in kamulaştırma kararı, Bolivya'da faaliyet gösteren enerji tekellerini rahatsız etti. En sert tepki “solcu” Lula de Silva başkanlığındaki Brezilya'dan geldi. Brezilya'nın devlet kontrolündeki petrol şirketi Petrobras, yeni yasanın Bolivya'daki milyarlarca dolarlık yatırımlarını imkansız kıldığını öne sürdü. AB ülkeleri de Bolivya'daki bu gelişmeden kaygı duyduklarını açıkladılar.

Kararın ardından Morales'in, Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva'yı telefonla arayarak doğalgaz sıkıntısı olmayacağı konusunda güvence verdiği bildiriliyor. (Brezilya halen tükettiği doğalgazın yüzde 50'sini Bolivya'dan alıyor) Fakat Morales, doğalgaz fiyatları ile sözleşme koşullarının gözden geçirilmesi gerektiğini de vurguluyor

Bu arada Petrobras şirketinin açıklamasına tepki gösteren Evo Morales, gelecekteki yatırımlarını dondurma kararı alan Brezilya devlet enerji kuruluşunu ülkesine şantaj yapmakla suçladı. Bu gelişmeler Bolivya-Brezilya ilişkilerinde belli bir gerilim yarattı. Arjantin'de yapılan dörtlü zirvede anlaşmaya varılması, şimdilik gerilimi gidermiş görünüyor.

Dörtlü zirvede biraraya gelen Arjantin, Venezuella, Brezilya, Bolivya liderleri, üç saat süren olağanüstü zirvede anlaşmaya vardı. Bolivya'nın enerji sektörünü devletin kontrolüne alma kararını görüşmek üzere toplanan liderler, Bolivya gazının fiyatının yeniden belirlenmesi konusunda uzlaştı. Toplantının ardından yapılan yazılı açıklamada, Bolivya'nın doğal kaynakları konusunda karar almasının egemenlik hakkı olduğu vurgulanırken, ülkenin yabancı müşterilerine doğalgaz arzını güvenceye almasının gerekliliğinden de sözedildi. Morales'in zirvede Arjantin lideri Nestor Kirchner ile Brezilya lideri Lula da Silva'nın tepkisine hedef olduğu, ama Venezuella lideri Hugo Chavez'in desteğini aldığı bildiriliyor

Kısa süre önce grevci işçilerin üzerine kolluk kuvvetlerini salarak emekçilerin tepkisini çeken Morales'in, enerji kaynaklarının kamulaştırılması yönünde aldığı karar işçi sınıfı ile emekçiler tarafından desteklenmektedir. Ancak Morales yönetiminin Bolivya burjuvazisinin yanısıra İspanya'dan Repsol, Fransa'dan Total, ABD'den Exxon, İngiltere'den British Gaz gibi büyük tekellerin de dahil olduğu 26 yağmacı şirkete karşı kararlı bir duruş sergilemesi gerekiyor. Zira sömürüyü kaba bir yağma boyutuna vardıran tekellerin bu ülkedeki ayrıcalıklarından kolay vazgeçmesi beklenmiyor. Morales yönetiminin aldığı kararı uygulayabilmesi için, Bolivya işçi sınıfıyla kent ve kır yoksullarının militan kitle eylemlerini de seferber edebilmesi gerecek.

----------------------------------------------------------------------------------------

Hyundai patronu yolsuzluk ve rüşvetten dolayı tutuklandı

Otomobil şirketi Hyundai'nin yöneticisi, aynı zamanda Güney Kore'nin en zengin kapitalistlerinden biri ola Çung Mong-ku, siyasetçilerle “karanlık ilişkiler” kurduğu, şirketin hesaplarının yeterince şeffaf olmadığı, hükümet yetkililerine rüşvet için 100 milyon dolar fon ayırdığı açığa çıkınca tutuklandı.

Dünyanın bilinen tekellerinden Hyundai Yönetim Kurulu Başkanı Çung Mong-ku ile oğlu, rüşvet skandalı açığa çıktığında özür dilemiş ve hayır kurumlarına bir milyar doları aşkın yardımda bulunmayı teklif ederek adlarını temize çıkarmak istemişti. Güney Kore'nin Ticaret Ahlakı Komisyonu'nun Başkanı ise, şirketin geçmişte kalmış taktiklere başvurarak kamuoyundaki kaygı ve eleştirileri bertaraf etmeye çalıştığını söyleyerek, Mong-ku ile oğlunun para karşılığında adlarını temize çıkarma girişimine engel oldu.

Hyundai şirketinin üst düzey yöneticileri, siyasi liderlere el altından para aktardıkları iddiaları nedeniyle 15 saat süreyle sorguya çekildi. Bu arada savcılığın, Hyundai'nin yan kuruluşu Kia Motors'un başkanı, -Çung Mong-ku'nun oğlu- Çung Eui-son hakkında da iddianame hazırladığı belirtiliyor. Görüldüğü kadarıyla Hyundai patronu, Samsung patronu kadar şanslı değil. Bu yılın başlarında Samsung'un yöneticisi, siyasetçilere yapılan “bağış”lar ve şirketin sahibi olarak yerine oğlunu geçirmesiyle açığa çıkan yolsuzluk skandalı nedeniyle hayır kurumlarına 800 milyon dolar yardım yaparak yakasını sıyırmıştı.

Aslında tutuklanan Hyundai patronunun yaptığı, her kapitalistin rutin işlerinden biriydi. Hemen tüm kapitalistler, yağmaladıkları değerlerden bir bölümünü siyasetçi asalaklara ayırırlar. Çünkü burjuva parlamentolarda koltuk kapan düşkün siyasetçi takımı, patronların sınıf çıkarlarını korumakla mükellef olduğunu bilir ve her zaman buna uygun hareket eder. Ancak istisnalar dışında siyasetçiler, bu kirli hizmetleri salt dolgun bir maaş karşılığında yapmazlar. Düşkün siyasetçi takımı, herbiri işçi-emekçi düşmanlığının dolaysız kanıtı olan icraatları karşılığında kapitalist sömürü ve yağmadan pay alırlar. Bu ise, dünyanın dört bir yanında kapitalistlerle düzenin bekası için siyaset yapan kastlar arasında kirli ilişkileri kaçınılmaz kılar. Bütün kapitalist ülkelerin sık sık rüşvet skandallarıyla sarsılması bundandır. Hyundai patronu örneğinde olduğu gibi rüşvetçilerin tutuklanması istisnadır. İstisnalar ise, kaide olanı gösterir.

--------------------------------------------------------------------------------------

Meksika'da çelik işçilerinin grevi devam ediyor

Meksika'nın güneyindeki Michoacan bölgesinde bulunan ülkenin en büyük çelik fabrikası Villacero işçileri, “ücret ile prim artışı, daha iyi yaşam koşulları, hükümet tarafından zorla görevinden alınan sendika başkanı Napoleon Gomez'in göreve tekrar gelmesi” gibi taleplerle 24 Mart'ta greve başlamıştı. Grevle yetinmeyen işçiler, fabrikayı da işgal etmişti. İşgal edilen fabrikayı boşaltmak için azgınca saldıran kolluk kuvvetleri, işçilerin kararlı direnişiyle karşılaşmıştı. Çıkan çatışmada direnen işçilerden 3'ü kolluk kuvvetleri tarafından katledilmişti.

Katliama rağmen hem grevi hem de fabrika işgalini kararlılıkla sürdüren işçiler, talepleri kabul edilene kadar direneceklerini ifade ediyorlar. Geçen ay Gomez'in görevden alınması nedeniyle 2 günlük genel grev ilan eden sendikalar ise, Gomez'in görevine iade edilmemesi durumunda, bu yola tekrar başvurabileceklerini açıkladılar.

Geçen yıl 640 bin ton bakır ve 100 bin ton çinko üreten Villacero'nun, nisan ayında üretimi tamamen durduğu ve bu durumun Mayıs ayında da devam edebileceği belirtiliyor. Şimdiden fabrikadaki üretimin durmasının ciddi ekonomik kayıplara yol açtığı, dahası yabancı sermaye yatırımlarını da olumsuz yönde etkilemeye başladığı söyleniyor.

Grevci işçiler kararlı bir şekilde direnişe devam ederken, gerici rejim ise, Meksika işçi sınıfına olumlu örnek olabilecek başarılı bir grev/direniş örneğine izin vermek istemiyor. Hükümet, sendika başkanlığına atadığı kendi kuklası Ellias Morales'i kolayından geri çekecek gibi görünmüyor.

Bu arada hükümetin dayatmacı tutumuna tepki gösteren sendikalar, konuyu yargıya taşıdı. Gomez'in, “haksız yere ve asılsız iddialarla” görevinden alındığını belirten sendikalar, “Meksika işçi tarihi, ne böyle bir ikiyüzlülüğe ne de Villacero'da devam eden grev gibi bir olaya tanık olmamıştır” ifadelerini kullandılar.