18 Şubat 2006 Sayı: 2006/06 (06)
  Kızıl Bayrak'tan
   Bahar döneminin yakıcı gündemleri ve
sınıf mücadelesinin öncelikli görevleri
  Emekçi halklara “medeniyetler
çatışması” tuzağı
  Kulp’ta bulunan toplu mezardaki kemiklerin köylülere ait olduğu
kanıtlandı
  TEKEL’de direniş sermayeye geri adım
attırdı
Kapatma kararına karşı direnişte olan TEKEL işçilerinin eylemi sona erdi
  BDSP’nin TEKEL direnişine destek
çalışmaları
Tersane İşçileri Kurultayı yapıldı
Tersane İşçileri Kurultayı’ndan
gözlemler
  Tersane İşçileri Kurultayı Sonuç
Bildirgesi
  Danıştay Telekom yağmasına onay verdi
“Bölgesel Kalkınma” kimin için?
Sağlıklı bir yaşam için kapitalizme ölüm!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
ve KESK’in tutumu
  Günümüzün burjuva toplumunda genel
boyutlarıyla kadın sorunu
(Orta sayfa)
  Filistin halkı teslimiyetçi çizginin
sonuçlarına mahkum değildir
   ABD Kongresi 2007 askeri bütçesini
onayladı
   İşgalciler Irak'ta yeni kukla hükümet kurma
hazırlığında
   Avrupalı kapitalistlerin blok saldırısına karşı kitlesel protestolar
  Strasbourg’ta coşkulu, öfkeli ve kitlesel protesto
  Fransa’da yüzbinlerce işçi, emekçi ve
genç alanlara çıktı
  İsviçre’de Swisse Metal grevi ve kitlesel dayanışma eylemleri
  15 Şubat ve çöküş
  Direnişteki BPO işçileriyle konuştuk
  Kapitalizm sevgiyi de metalaştırıyor
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden 100 bin işçi ve emekçi “Bolkestein Yasası'na hayır!'' dedi...

Strasbourg'ta coşkulu, öfkeli ve kitlesel protesto

Sermayenin Avrupa çapında bugüne kadar her ülkede farklı isim ve biçimlerde sürdürdüğü saldırılarının önündeki tüm engelleri kaldırmak ve saldırılarını merkezileştirmek amacı ile hazırladığı, adını eski AB komiseri Bolkestein'dan alan saldırı paketi, 14 Şubat 2006 tarihinde Fransa'nın Strasbourg kentinde kitlesel bir gösteriyle protesto edildi.

Söz konusu gösteri ve yürüyüş Avrupa Sendikalar Birliği'nin çağrısı üzerine gerçekleştirildi.

Tüm Avrupa'da çalışma ve yaşam koşullarını bütün çalışanlar için daha da çekilmez hale getirecek olan bu saldırının Avrupa Parlamentosu'nda (AP) görüşüldüğü saatlerde gerçekleştirilen bu yürüyüşe, Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda, Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi batılı ve Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya gibi Doğu Avrupa'dan yüzbin işçi ve emekçi katıldı. Eylemin hafta arasına rastlamasına ve sendikalar cephesinden çok da ciddi çaba sarfedilmemesine rağmen sağlanan bu katılım işçi ve emekçilerdeki hoşnutsuzluğun ve mücadele isteğinin somut bir ifadesidir.

Katılımda ağırlığı Almanya ve Fransa'dan işçi ve emekçiler oluşturuyordu. Almanya'dan daha çok şu an grevde olan kamu emekçileri ve Nürnberg'de 20 Ocak'tan beri direnişte olan AEG işçileri yürüyüşe katılmıştı. Almanya'daki sendikalardan Ver.di ve İG-Bau'nun kitleselliği ile göze çarparken, Fransa'dan ülkenin en büyük sendikası CGT'ye üye işçilerin kitlesel katılımı dikkat çekiyordu.

Avrupa Sendikalar Birliği Genel Sekreteri, DGB Başkanı M. Sommer, Ver.di Başkanı Frank Bsirske ve İG-Bau Başkanı Klaus Wiesehugel de yürüyüşe katıldı.

Katılımdaki kitlesellik ve enternasyonal karakter, protesto yürüyüşünün başından sonuna dek canlı ve coşkulu geçmesini koşulladı. Sermayenin saldırılarına ve somutta da “Bolkestein Yasası”na dönük öfkeli sloganlarla birlikte‚ “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” en çok atılan sloganlardı. İşçi tabanı hoşnutsuzdu, öfkeliydi ve mücadele isteği ile doluydular. Yol boyunca otobüslerde ve yürüyüş esnasında, bunun ifadesi canlı tartışmalar yaptılar. “Bolkestein Yasası”nın sermayenin işçi sınıfına dönük bir saldırısı olduğunu dile getirdiler. Yöneltilen saldırıya karşı mücadelede sendikaların ve partilerin çabalarını son derece yetersiz ve uzlaşmacı olarak niteliyor, “Bolkestein Yasası”nın yumuşatılmasını değil tümüyle geri çekilmesini istiyorlardı.

Son derece anlamlı bir başka nokta ise, işçilerin burjuvazinin ve ırkçı-faşist parti ve akımların propagandalarına rağmen ayrımcı ve yabancı düşmanı politikalara tepki duymalarıydı. Bu yönlü propaganda ve girişimlerin kendi birlik ve mücadelelerini zayıflatıp baltalayan bir nitelik taşıdığının bilinciyle hareket ediyor, göçmen işçilere karşı kardeşlik duygularını dile getiriyorlardı.

Strasbourg geçtiğimiz ay liman işçilerinin öfkeli protestolarına sahne olmuştu. Geçtiğimiz hafta ise onbinlerce Kürt kitlesi Strasbourg sokaklarında yürüdü. Fransız polisi sınır girişlerinde ve Strasbourg'da yoğun güvenlik önlemleri almıştı. Protestocu kitleyi Avrupa Parlamentosu binasına fazla yaklaştırmamak için özel bir çaba gösterdi.

100 bin işçi ve emekçinin yeraldığı yürüyüşe TKİP ve BİR-KAR da katıldı. Yürüyüş boyunca, İngilizce, Almanca, Fransızca ve Hollandaca hazırlanmış‚ “Sosyal yıkıma hayır, sermayenin saldırılarına karşı mücadeleye!” başlıklı, BİR-KAR imzalı 10 bin civarında bildiri dağıtıldı.

***

Önümüzdeki günlerde tek tek ülkelerde ve Avrupa çapında pek çok işçi ve emekçi eyleminin gerçekleşeceği kesindir. Gitgide büyüyecek, yayılacak ve en önemlisi de enternasyonal bir karakter kazanacak bu gelişmeye göre hazırlık yapmak, daha örgütlü ve hedefli bir biçimde bu eylemlere ilgi göstermek ve katılmak en büyük görev ve sorumluluğumuzdur. Yalnızca propaganda amacı ile değil bir bütün olarak haklarımız için bu eylemlere katılmalıyız.

Avrupalı tekellerin işçi ve emekçilere dönük saldırılarının günümüzdeki adı olan “Bolkestein Yasası” adlı saldırısı geçtiğimiz hafta, İG-Bau Sendikası'nın çağrısıyla, Berlin'de 40 bini aşkın işçi ve emekçinin katıldığı bir yürüyüşle protesto edilmişti. Almanya'nın Baden Würtenberg, Kuzey-Ren Westfalya, Rheinland Falz, Hessen eyaletleri başta olmak üzere toplam dokuz eyaleti, günlerdir kamu emekçilerin grev ve direnişlerine sahne oluyor. Kamu emekçilerinin grevi önümüzdeki günlerde bütün Almanya'ya yayılacak. Öte yandan, özellikle Fransa ve Yunanista da sık sık grev ve direnişlere sahne oluyor. Dikkate değer olan, bu grev ve direnişlerin tek tek işyerlerinden işkollarına doğru sıçraması, ülke sınırlarını aşıp, Avrupa çapında gitgide birleşik bir karekter kazanma eğilimi taşımasıdır. Sermayenin saldırılarının topyekûn bir karekter kazandığı günümüz koşullarında bunun önemi yeterince açıktır.

Ne var ki, Avrupalı tekeller oldukça bilinçli hareket etmektedir. İşçi sınıfına ve emekçi yığınların mücadelelerini bölmek ve zayıflatmak konusunda deneyimlidirler. Avrupalı işçi ve emekçilerin halihazırdaki örgütsüzlük ve dağınıklığından da yararlanarak, mevcut sendikalarla işbirliği halinde her defasında onlara çeşitli tuzaklar kurmakta, yatıştırıcı bazı kırıntılarla işçi ve emekçilerin mücadelesini dizginlemektedirler. Avrupalı işçi ve emekçiler bugün de aldatıcı bir kuşatma ile karşı karşıyadırlar.

“Bolkestein Yasası”nın AP'de onaylanması demek, “sosyal devlet”e tümüyle elveda demek olacaktır. Öyle ki, bu saldırı paketi karara bağlanırsa eğer, halihazırda varolan demokratik ve sosyal hak kırıntıları da ortadan kaldırılacaktır. Örneğin işçi ücretleri daha da düşürelecek, geri ülkelerdeki işçi ücretleri ile aynı düzeye çekilecektir. Çalışma saatleri tıpkı geri ülkelerdeki gibi uzatılacak, başta eğitim ve sağlık olmak üzere hizmet sektöründe özelleştirme ve yağma hızlandırılacaktır. Böylece fırsat eşitliği derinleştirilecek, işşizlik ve yoksulluk daha da yaygınlaşacaktır. Bu yasayı karakterize eden en önemli nokta ise şudur; bu yasa karara bağlanırsa eğer, bundan böyle geri ülkelerden Avrupa'ya gelen işçiler burdaki toplusözleşme haklarından yararlandırılmayacaklardır. Yani “Eşit işe eşit ücret!” talebi kesin olarak tanınmayacaktır. Ve tüm bunları demokratik hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması, sınıf mücadelesini zayıflatmak amacı ile ırkçılık ve yabancı düşmanlığının derinleştirilmesi ve polis devleti uygulamalarının tırmandırılması tamamlayacaktır.

Söz konusu yasa bu haliyle oldukça kapsamlı ve acımasızdır. Bu nedenle de toplumun çalışan kesimlerinde yoğun ve yaygın tepkilere hedef olmaktadır. Berlin'de ve ardından Strasbourg'da ortaya konan tepkiler bunun ilk ifadeleridir.

Sermaye sınıfı bu tepkilerin birleşik bir hal almasını ve kendisi için tehlikeli hale gelmesini engellemek amacıyla şimdiden harekete geçmiş bulunmaktadır. Örneğin ilgili yasayı kimi noktalarda yumuşatıcı düzeltmeler yapmaktadır. Saldırıları zamana yaymak Avrupalı kapitalistlerin karekteristik bir başka manevrasıdır.

Sendika bürokrasisine gelince, öteden beri uzlaşmacı ve işçileri yatıştırıcı öneriler yapmaktadır. Yasadaki yumuşatma girişimleri onların yeni bir ihanet belgesinin altına imza atmaları için bulunmaz bir imkan olacaktır.

Söz konusu yasa 15 Şubat 2006 tarihinde AP'de çeşitli yönleri ile ele alınıp gözden geçirilecektir. Kesin karar ise önümüzdeki Mart ayında verilecektir.

Saldırının püskürtülmesi, tekellerin topyekûn saldırısına karşı doğulu-batılı, yerli-yabancı demeden tüm uluslardan işçi ve emekçilerin ortak mücadelesinin örülmesiyle mümkündür. Strabourg gösterisi bu açıdan anlamlı bir çıkış olmuştur.

TKİP Yurtdışı Örgütü