18 Şubat 2006 Sayı: 2006/06 (06)
  Kızıl Bayrak'tan
   Bahar döneminin yakıcı gündemleri ve
sınıf mücadelesinin öncelikli görevleri
  Emekçi halklara “medeniyetler
çatışması” tuzağı
  Kulp’ta bulunan toplu mezardaki kemiklerin köylülere ait olduğu
kanıtlandı
  TEKEL’de direniş sermayeye geri adım
attırdı
Kapatma kararına karşı direnişte olan TEKEL işçilerinin eylemi sona erdi
  BDSP’nin TEKEL direnişine destek
çalışmaları
Tersane İşçileri Kurultayı yapıldı
Tersane İşçileri Kurultayı’ndan
gözlemler
  Tersane İşçileri Kurultayı Sonuç
Bildirgesi
  Danıştay Telekom yağmasına onay verdi
“Bölgesel Kalkınma” kimin için?
Sağlıklı bir yaşam için kapitalizme ölüm!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
ve KESK’in tutumu
  Günümüzün burjuva toplumunda genel
boyutlarıyla kadın sorunu
(Orta sayfa)
  Filistin halkı teslimiyetçi çizginin
sonuçlarına mahkum değildir
   ABD Kongresi 2007 askeri bütçesini
onayladı
   İşgalciler Irak'ta yeni kukla hükümet kurma
hazırlığında
   Avrupalı kapitalistlerin blok saldırısına karşı kitlesel protestolar
  Strasbourg’ta coşkulu, öfkeli ve kitlesel protesto
  Fransa’da yüzbinlerce işçi, emekçi ve
genç alanlara çıktı
  İsviçre’de Swisse Metal grevi ve kitlesel dayanışma eylemleri
  15 Şubat ve çöküş
  Direnişteki BPO işçileriyle konuştuk
  Kapitalizm sevgiyi de metalaştırıyor
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve KESK'in tutumu

Sınıf hareketinin tarihsel temelleri üzerinden ele alınması gereken 8 Mart, son yıllarda sınıf mücadelesinin geriye çekilmesiyle birlikte feminist oluşumlar tarafından cinsiyet temelinde ele alınan bir güne dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Kadın sorununun kaynağını erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümü olarak anlamlandıran bu anlayışın sonu erkeklere karşı mücadeleye varmaktadır. Söz konusu olan, erkeği ve kadını toplumsal ilişkiler içinde görmeyen, sınıflı toplumların ürettiği eşitsizliği cinsiyet temeline indirgeyen, kadın sorununun “tüm sınıfları kesen ve tüm toplumsal alanlarda” yaşanan bir sorun olduğunun kabulü üzerinde hareket eden; sınıfsal aidiyeti bir tarafa bırakarak kadınlık üzerinden ortaklık sağlamayı uman bir anlayıştır.

Kimi sol çevrelerde de hakim olan bu anlayış sol söylemler eşliğinde 8 Martlar'ı, tarihini unutturarak, devrimci içeriğinden arındırarak, şenlik havasında karşılamaktadır. Sınıfsal özünü karartarak, 8 Martlar'ı emekçi kadınların taleplerini haykırdığı, bu talepler için mücadeleyi yükselttiği bir gün olmaktan çıkarmakta, her sınıftan kadının yanyana geldiği uzlaşma platformuna dönüştürmektedir. Tüm bunların sonucu olarak bu anlayış işi, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarında yeralan “emekçi” tanımını şiardan çıkarmaya, sıradan bir kadınlar gününe dönüştürmeye, eylem alanlarından devrimcileri dışlamaya kadar vardırmıştır.

8 Martlar'ın içinin boşaltıldığı böylesi bir dönemde işçi sınıfının örgütlülükleri olan ve yapıları gereği sadece işçi-emekçi kadınları kapsayan sendikaların tutumu önem kazanmaktadır. Geçen yıl KESK ve DİSK feministlerle birlikte hareket etmiş, 8 Mart'ın sıradan bir kadın gününe dönüştürülmesine katkı sunmuştu. Yoğunlukla küçük burjuva kadınların temsil edildiği kadın örgütlerinin salt kadın üzerinden politika üretmesi, 8 Mart'ı buna uygun anlamlandırması bir yere kadar anlaşılırken; salt emekçilerin yeraldığı sendikaların emekçi kadınların taleplerinden, sınıfsal bağdan bu denli uzaklaşması anlaşılır değildir.

Özellikle KESK son yıllarda belirginleşen tarzda 8 Mart'ı sınıfsal özünden koparan bir zeminde hareket etmektedir. KESK kadın kurultayları feminizmin temel ideolojik maya olarak anlamlandırıldığı yerlere dönüşmüştür. Son yapılan kadın kurultayında sorunun ele alınış biçimi, verilen ve kabul edilen önergeler buna iyi birer örnektir.

KESK yayınladığı merkezi afiş, bildiri ve benzeri materyallerde de emekçi kadın vurgusu yapmaktan özellikle kaçınmakta “Yaşasın 8 Mart!” şiarıyla yetinmektedir. Elbette, KESK'in bu tutumunun gerisinde yönetiminde yeralan anlayışlar yeralmaktadır. KESK yönetiminde yeralan anlayışlar açıkça feminizmin propagandasını yapmaktadır. Söylemde “emek” vurgusunu öne çıkaran EMEP ise pratikte feministlerle ya da kendilerini sosyalist feminist diye nitelendirenlerle aynı platformlarda buluşarak rengini belli etmektedir.

8 Mart'ta takınılması gereken tutum

Kapitalizm koşullarında sadece emekçi olduğu için değil, kadın olduğundan dolayı da ezilen, ikincil kılınan kadının yürüttüğü özgürlük ve eşitlik mücadelesi en genel anlamda 8 Mart'ta sembolize edilmektedir. 8 Mart'ın tarihi, emekçi kadınların yürüttüğü mücadele, işçi hareketi ve sosyalizm mücadelesine kopmaz bir biçimde bağlıdır. Bugün genel olarak tüm kadınların sahip olduğu haklar, aslolarak, uluslararası işçi hareketinin mücadelesi, bu hareketin öznesi olan emekçi kadınların mücadelesi sonucu kazanılmıştır.

8 Mart yaklaşırken kadın sorunu, alınacak tutum üzerine tartışmalar yoğunlaşmakta, her kurum sınıfsal konumuna uygun bir tavır almaktadır. Bu nedenle KESK içinde yeralan, kadın sorununu sınıfsal temelleri üzerinden değerlendiren tüm işçi ve emekçiler, sendika ve şubelerine basınç uygulayarak bu seneki 8 Mart'ın sınıfsal özüne, devrimci içeriğine uygun bir çerçevede ele alınması için çaba harcamalıdır. 8 Mart yeniden emekçi kadınların talepleri için mücadelenin yükseltildiği bir gün olarak ele alınmalı ve bu biçimde kutlanmalıdır.

Sosyalist Kamu Emekçileri

(Sosyalist Kamu Emekçileri tarafından KESK Ankara Şubeleri'nde dağıtılan metin...)

------------------------------------------------------------------------------------------

Çiğli Organize'den bir kadın işçiyle konuştuk...

Kadın-erkek elele mücadeleye!

- Sizce kadın işçilerin fabrikalarda yaşadığı sorunlar nelerdir?

Bir sürü sorun var. Beni en çok üzen patronların kadınlara karşı ağır hakaretlerde bulunması ve küfürlü konuşmasıdır. Şiddet uygulamaya kadar yaşanan olumsuz örnekleri de verebiliriz. Örneğin, bir arkadaşımız işten çıkarılmış ve daha sonra parasını almaya gelmişti. Patron pervasızca kadın işçiyi dövmüştü.

- Yaşanan bu sorunlara nasıl engel olunabilir?

İlk önce bireysel davranmamak gerekir. Bireysel davrandığımız sürece ne çözüme kavuşabiliyoruz ne de herhangi bir hak talep edebiliyoruz. Bu sorun sadece tek bir arkadaşın sorunu değil, hepimizin ortak sorunudur. Bugün ona olanın yarın bize olmaması için örgütlü davranmak lazım.

- 8 Mart' ın resmi tatil olmasını ister miydiniz?

8 Mart'ın da, 1 Mayıs'ın da resmi tatil olmasını isterim. Onlar nasıl savaşarak, 8 Mart'ı, 1 Mayıs'ı kazandıysa bizler de mücadeleyle bugünleri ve daha fazlasını kazanmalıyız.

- 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor. Bu günü sadece “kadınlar günü” olarak görenler de var. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Kadınlar günü diye kutlayanlar kesinlikle sınıfsal bakmıyorlar. Örneğin, Irak'ta ABD'li kadın asker erkek bir Iraklı direnişçiye işkence yapıyor. Bu durumda hangi taraftayız? Elbette direnişçinin tarafındayız. Ya da polis kadınlar eylemlerde kadınlara saldırabiliyor. Ya da çalıştığımız yerlere bakalım. Başımızda kadın patronlar var. Onlar kâr hırsından dolayı erkek-kadın demeden bizi sömürüyor. Yani sorun kadın-erkek ayrımı yapmak değil, sınıfsal bakabilmektir.

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

8 Mart emekçi kadınların günü olabilir, ancak erkeklerin de bugüne önem vermesi ve alanlarda olması gerekir. Kadın-erkek hep birlikte 8 Mart'ta ortak taleplerimizi dillendirmeliyiz.

Kızıl Bayrak/İzmir