18 Şubat 2006 Sayı: 2006/06 (06)
  Kızıl Bayrak'tan
   Bahar döneminin yakıcı gündemleri ve
sınıf mücadelesinin öncelikli görevleri
  Emekçi halklara “medeniyetler
çatışması” tuzağı
  Kulp’ta bulunan toplu mezardaki kemiklerin köylülere ait olduğu
kanıtlandı
  TEKEL’de direniş sermayeye geri adım
attırdı
Kapatma kararına karşı direnişte olan TEKEL işçilerinin eylemi sona erdi
  BDSP’nin TEKEL direnişine destek
çalışmaları
Tersane İşçileri Kurultayı yapıldı
Tersane İşçileri Kurultayı’ndan
gözlemler
  Tersane İşçileri Kurultayı Sonuç
Bildirgesi
  Danıştay Telekom yağmasına onay verdi
“Bölgesel Kalkınma” kimin için?
Sağlıklı bir yaşam için kapitalizme ölüm!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
ve KESK’in tutumu
  Günümüzün burjuva toplumunda genel
boyutlarıyla kadın sorunu
(Orta sayfa)
  Filistin halkı teslimiyetçi çizginin
sonuçlarına mahkum değildir
   ABD Kongresi 2007 askeri bütçesini
onayladı
   İşgalciler Irak'ta yeni kukla hükümet kurma
hazırlığında
   Avrupalı kapitalistlerin blok saldırısına karşı kitlesel protestolar
  Strasbourg’ta coşkulu, öfkeli ve kitlesel protesto
  Fransa’da yüzbinlerce işçi, emekçi ve
genç alanlara çıktı
  İsviçre’de Swisse Metal grevi ve kitlesel dayanışma eylemleri
  15 Şubat ve çöküş
  Direnişteki BPO işçileriyle konuştuk
  Kapitalizm sevgiyi de metalaştırıyor
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Savaş kundakçıları bölge halklarına karşı yeni bir cephe açma hazırlığını sürdürüyor!

Emperyalist güç odaklarıyla paralel hareket eden Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) İran'ın nükleer programını BM Güvenlik Konseyi gündemine havale etmesi, Tahran yönetiminin tavrında bir değişikliğe yol açmadı. Saldırıya cepheden yanıt veren İran yönetimi, UAEA'ya gönderdiği mektupta, “nükleer tesislerinde uranyum zenginleştirme faaliyetlerini başlatacağını” bildirdi.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. E. Khalilipour imzasını taşıyan 5 Şubat tarihli mektupta, “İran'ın, UAEA ile bundan böyle sadece taraf olduğu Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) çerçevesinde işbirliği yapmaya hazır olduğu, ani denetimleri öngören ek protokolü uygulamayacağı” bildirildi.

İran'ın bu tavrı, savaş kundakçılarının giderek saldırganlaşan tutumlarına gerekçe sayıldı.

İlkin ABD'nin Ortadoğu komutanlığının kilit isimlerinden Tümgeneral Mark Kimmitt piyasaya çıktı. Güçlerinin çoğunu Irak'a yığmalarının İran'a saldırı düzenleyemeyecekleri anlamına gelmediğini söyleyerek, “İran'a saldıracak yeterli kapasiteye sahibiz. Aksini düşünenler ciddi hata yapar” dedi. BM'nin Viyana'daki UAEA yönetim kurulunun İran'ın nükleer enerji sorununu BM Güvenlik Konseyi'ne havale etme kararının “gayet yerinde” olduğunu öne süren Dick Cheney ise, Washington hükümetinin Tahran hükümetiyle “bu sorunu çözmek için diplomatik yolları deneme gayretini sürdüreceğini, ancak askeri müdahale seçeneğinin de ihtimal dışı olmadığını, bunların masada tutulduğunu” söyleyerek, doğrudan İran'a tehdit savurdu. İran'ı hedef alan benzer içerikte açıklamalar devam ediyor.

Emperyalist orduların İran'ı hedef alan bir saldırıyı göze alıp almayacağı, göründüğü kadarıyla henüz kesinlik kazanmamış. Ancak olası bir emperyalist saldırı için hazırlıkların devam ettiği de açıktır. Saldırı hazırlığı ile ilgili en çarpıcı haberi İngiliz Sunday Telegraph gazetesi verdi. Gazete, Amerikalı strateji uzmanlarının, İran'a saldırı planları hazırlamakta olduğunu yazdı.

ABD'den alındığı belirtilen bir istihbarata dayandırılan haberde, Amerikan Merkez Komutanlığı ile strateji planlayıcılarının, “bir (askeri) operasyon için lojistik meseleler üzerinde çalıştığı ve hedefleri belirlediği” ifade edildi. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in yardımcılarıyla irtibat içinde olan strateji uzmanlarının, diplomatik yolların tükenmesi halinde askeri bir seçeneği etüt ettikleri bildirildi.

Bu arada savaş kundakçıları, Ankara'daki işbirlikçilerinin İran'a karşı daha aktif bir rol almalarını buyuruyorlar. ABD Dışişleri'nin nükleer konulardan sorumlu en üst düzeydeki yetkilisi Robert Joseph, İran'ın BM Güvenlik Konseyi'ne sevkinin ardından ABD'nin Türkiye'den ne istediği sorusu üzerine, “Türkiye, uluslararası topluluğun diğer üyeleri gibi, İran'ın nükleer silah sahibi olmasını kabul etmeyeceğini, bunun bütün bölge için tehlikeli ve istikrar bozucu olduğunu Tahran'a açıkça iletebilir” dedi. Sermaye adına ülkeyi yönetenlerin son günlerde sergilediği tutumlar, bu direktife uygun davrandıklarını gösteriyor.

Bu arada Rumsfeld'in saldırgan açıklamalarını Endonezya'da bulunan İran Cumhurbaşkanı yardımcısı Rahim Maşai yanıtladı. Maşai, “İran, Irak veya Afganistan değil. Hala bu iki ülkeden çekilemiyorlar. O yüzden İran'ı işgal etmeleri mümkün değil” dedi ve İran'a karşı askeri seçeneğin gündemde olduğunu söyleyen ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'i, “dişlerini gösteren bir vampir”e benzetti.

Neo-faşist çete İran'a tehditler savururken, Amerikalı senatörler saldırganlık ve savaş politikasına ayrılan bütçeyi %7 civarında arttırdı. Cephe gerisini de kontrol edebilmek için “Yurtseverlik Yasası” adı altında polis devleti icraatlarına hız veren Bush yönetiminin, tüm bu hazırlıkları İran'a olası bir askeri saldırının yolunu düzlemek amacıyla yaptığı açıktır. ABD emperyalizminin hem iç hem dış politika alanında attığı bu adımlar, emperyalist orduların bölge halklarına karşı yeni bir cephe açma riskinin günden güne arttığını göstermektedir.

-----------------------------------------------------------------------------------------

ABD kongresi 2007 askeri bütçesini onayladı…

Emperyalist saldırganlık ve savaş için yıllık yarım trilyon dolar!

Silahlanma ve militarist güçlerin giderleri için dünyada yapılan yıllık harcamalar bir trilyon (bin milyar) doları aştı. Devasa boyutlara ulaşan bu harcamaların yaklaşık yarısı ABD emperyalizmi tarafından yapılıyor. Bush yönetimi, insanlığın yıkımı için yaptığı harcamayı bu yıl da yüzde 6.9 oranında arttırarak, yeni saldırı hazırlığı içinde olduğunu gösterdi.

Amerikan rejimi, “teröre karşı savaş ve yeni stratejik tehditlerin varlığı”nı bahane ederek hazırladığı 2007 askeri bütçesini Kongre'nin onayına sundu. Ekim'de başlayacak 2007 bütçe dönemi için teklif edilen askeri bütçenin (yan ödenekler ve gayr-ı meşru yolla sağlanan kaynaklar hariç) 439.3 milyar dolara yükseltildiği bildirildi. Diğer ödenekler hariç 500 milyar dolara yaklaşan askeri bütçeyi yeterli bulmayan haydutbaşı Bush, 2006 için istemiş olduğu 70 milyar dolara ek olarak Irak ve Afganistan'da kullanılmak üzere 50 milyar dolar daha talep etti.

Pentagon 2007 bütçesinde özellikle özel kuvvetlerin mevcudunu artırmayı ve “pilotsuz uçak” alımları için daha fazla pay ayırmayı öngörüyor. Bütçeden 5.1 milyar dolar ayrılan özel kuvvetlerdeki eleman sayısının, 2011 yılına kadar 14 binden 64 bine yükseltilmesi hedefleniyor. Pentagon silahlanma programları için ise 84.2 milyar dolar istiyor. Bu rakam geçen yıla oranla yüzde 82'lik artışa tekabül ediyor. Bu arada Savunma Bakanlığı'nın “iç güvenlik” için ayırdığı pay ise 2007'de yüzde 3.3 artarak 33.1 milyar dolara ulaştı.

Neo-faşist çetenin önde gelen isimlerinden ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, “Amerikalılar'ın refahı güvenlikten geçiyor. Bu da yeni yatırımlar gerektiriyor” diyerek, akıl almaz boyutlara varan militarist harcamaları gerekçelendirdi. Buna karşın Pentagon'un geçen hafta yayımlanan 4 yıllık strateji belgesinde, askeri yatırımların “yetersiz olduğu” iddia edildi.

Beyaz Saray'da oturan cani sürüsü çevre, sağlık, eğitim gibi alanlarda yapılan harcamalarda kısıtlamaya giderken, askeri bütçede 2001'den bu yana yaptığı artış toplam yüzde 48'e ulaşmıştır. Eğitim ve sağlık harcamalarından milyarlarca dolar kesinti yapan Bush yönetimi, halen yürürlükte olan 144 eğitim, sağlık ve toplum programını iptal etmeyi planlıyor.

Halkları köleleştirme seferberliği için devasa kaynaklar ayıran Bush yönetimi, “Yurtseverlik Yasası” diye bilinen faşizan yasanın süresini uzatarak, yalnızca ezilen halklara değil, ABD'de yaşayan yabancılara ve Amerikalı ilerici güçlere karşı da saldırgan politika izleyeceğini ortaya koydu. Daha önce haydut Bush'un partisinden olan senatörler bile “Yurtseverlik Yasası”nın temel hak ve özgürlükleri ihlal ettiğini savunuyordu, ancak kaygılarına “yanıt verilmesi” üzerine yasanın uzatılmasına onay verdiler.

Halen komşu İran ve Suriye'yi “en yakın hedef” olarak seçen ABD emperyalizmi, günden güne saldırganlaşarak halkların geleceğini tehdit ediyor. Buna karşın halklar, güçlü olduğu kadar saldırgan olan emperyalist zorbaların dayatmalarına boyun eğmiyor. Bundan dolayı halklara karşı açılan her yeni cephe aynı zaman emperyalizme karşı açılan yeni bir direniş cephesi de olacaktır.