18 Şubat 2006 Sayı: 2006/06 (06)
  Kızıl Bayrak'tan
   Bahar döneminin yakıcı gündemleri ve
sınıf mücadelesinin öncelikli görevleri
  Emekçi halklara “medeniyetler
çatışması” tuzağı
  Kulp’ta bulunan toplu mezardaki kemiklerin köylülere ait olduğu
kanıtlandı
  TEKEL’de direniş sermayeye geri adım
attırdı
Kapatma kararına karşı direnişte olan TEKEL işçilerinin eylemi sona erdi
  BDSP’nin TEKEL direnişine destek
çalışmaları
Tersane İşçileri Kurultayı yapıldı
Tersane İşçileri Kurultayı’ndan
gözlemler
  Tersane İşçileri Kurultayı Sonuç
Bildirgesi
  Danıştay Telekom yağmasına onay verdi
“Bölgesel Kalkınma” kimin için?
Sağlıklı bir yaşam için kapitalizme ölüm!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
ve KESK’in tutumu
  Günümüzün burjuva toplumunda genel
boyutlarıyla kadın sorunu
(Orta sayfa)
  Filistin halkı teslimiyetçi çizginin
sonuçlarına mahkum değildir
   ABD Kongresi 2007 askeri bütçesini
onayladı
   İşgalciler Irak'ta yeni kukla hükümet kurma
hazırlığında
   Avrupalı kapitalistlerin blok saldırısına karşı kitlesel protestolar
  Strasbourg’ta coşkulu, öfkeli ve kitlesel protesto
  Fransa’da yüzbinlerce işçi, emekçi ve
genç alanlara çıktı
  İsviçre’de Swisse Metal grevi ve kitlesel dayanışma eylemleri
  15 Şubat ve çöküş
  Direnişteki BPO işçileriyle konuştuk
  Kapitalizm sevgiyi de metalaştırıyor
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşgalciler yeni kukla hükümet kurma hazırlığında

İşgal altındaki Irak'ta 15 Aralık'ta gerçekleşen seçim sonuçları nihayet açıklandı. Açıklanan resmi sonuçlar ile daha önce açıklanan gayri resmi sonuçlar arasında pek bir fark yok. Sonuçların geç açıklanması, 2 bini aşkın usulsüzlüğün giderilmesi gerekçesine dayandırıldı. Ancak sonuçlarda bir değişikliğin olmaması, usulsüzlüklerin düzeltildiği savlarının göstermelik olduğunu gösteriyor.

Emperyalist orduların namluları gölgesinde yapılan seçimlere katılan partiler, siyasal temelden çok etnik, dinsel, mezhepsel temeller üzerine şekillenmiştir. Elbette her partinin siyasi bir çizgisi var, ancak hiçbiri seçmenlerin karşısına siyasi kimlikleriyle çıkmadı. İşgalcilerin istediği gibi Şii, Sünni, Kürt, Türkmen vb. sıfatlar kullanarak oy talep ettiler. Seçim sonuçlarıyla ilgili yapılan değerlendirmelerde de ifade edildiği üzere, çıkan sonuçlar ABD emperyalizminin istediği gibi oldu.

Irak Seçim Komisyonu'nun açıkladığına göre; Birleşik Irak İttifakı (Şii Arap) 128, Kürt bloku 53, Uzlaşma Cephesi (Sünni Arap) 44, Ulusal Diyalog Cephesi (Sünni Arap) 11, Ulusal Irak Listesi (laik Şii Arap) 25, Kürt İslam Partisi 5, Uzlaşma ve Kurtuluş Bloku (Sünni Arap) 3, Risaliyun (Şii Arap) 2, Irak Türkmen Cephesi 1, Misal El Alusi (Sünni Arap) 1, Yurtsever Rafideyn Partisi (Hıristiyan Arap) 1, Yezidi hareketi 1'er sandalye aldı. 275 sandalyeli parlamentoda hükümet kurulması için 184 sandalye gerekiyor. Buna göre ancak etkili olan üç tarafın da (Şii Arap, Sünni Arap, Kürt) katılımıyla bir kukla hükümet kurulabilecek. Nitekim ABD emperyalizmi de bu bileşenleri kapsayan bir hükümet kurulmasını istiyor.

Buna göre işgalciler, İran'ın etkisi altında olduğu düşünülen Şii Araplar'ı Sünni Araplar aracılığıyla dengelemiş oluyorlar. Ancak bu formülün de işgalci zorbalar için bazı sakıncaları var. Sünni Araplar doğrudan olmasa da direnişi destekliyor, en azında sempatiyle bakıyorlar. Bu durumda kukla hükümetin içinde bile direnişçilerin dolaylı müttefikleri olacaktır. Nitekim Sünni Arap partiler, Şii Araplar'ın çoğunlukta olduğu hükümete 10 maddeden oluşan bir ültimatom sunmuş bulunuyorlar.

Ültimatomda, ilk olarak kendilerini hedef alan saldırılardan sorumlu tuttukları Şii Arap İçişleri Bakanı ve bütün ekibinin istifa etmesi talep edildi. Irak İslam Partisi'nin lideri Tarık El Haşimi'nın açıkladığı ültimatoma göre Sünni Araplar, polisin, kentlerin güvenliğini askerlere devretmesini de istiyorlar. Öne sürülen talepler arasında, bütün milislerin silahsızlandırılması ve keyfi tutuklamalara son verilmesi de bulunuyor.

Sünni Arap partiler, Irak hükümeti bu talepleri yerine getirirse, direnişçilerin asker ve polise yönelik düzenlenen saldırıların sona erdirilmesi çağrısında bulunacaklarınıı açıkladılar. Bu talepler yerine getirilmezse, ülke genelinde protesto gösterilerine başlayacaklarını ifade ettiler.

Irak “Devlet Başkanı” Celal Talabani ise, Iraklı Kürtler'in, eski Başbakan İyad Allavi'nin grubunun dahil olmaması halinde yeni hükümeti desteklemeyeceğini ilan ederek pazarlığın bir başka boyutunu gözler önüne serdi. Talabani, ABD'nin Bağdat Büyükelçisi (sömürge valisi) Zalmay Halilzad ile görüşmesinden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, görüşmede, özellikle Allavi'nin Irak listesi olmak üzere, kimsenin hariç tutulmayacağı bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasının gerekliliğini vurguladığını kaydetti.

Talabani'nin bu çıkışının ABD'den bağımsız olduğunu düşünmek olanaksız. Yani sömürge valisi Halilzad dayatmalarını Talabani'nin ağzıyla dile getirmiş oldu. Büyük ihtimalle, işgalcilerin onay vereceği pazarlıklar sonuçlandıktan sonra, etkin üç tarafın biraraya gelmesiyle yeni kukla hükümet kurulacaktır.

Emperyalist orduların işgali altındaki bir ülkede demokratik seçimler yapılamayacağı gibi, kurulacak tüm hükümetler de, “iradesiz kuklalar” olmaktan kurtulamazlar.

---------------------------------------------------------------------------------------

Karikatür provokasyonu savaş kundakçılarının işi

Müslümanlara hakaret içerikli karikatürleri ilk yayınlayan gerici gazetenin Danimarkalı kültür editörü Flemming Rose'un, ABD'li “düşünce kuruluşu” “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” (PNAC) ile bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Irak işgali dahil emperyalist saldırganlık ve savaş politikasının planlayıcılarından olan PNAC'ın önde gelen isimlerinden Daniel Pipes ile Rose'un işbirliği yaptığı anlaşıldı. PNAC, “İslam dünyasına karşı küresel bir savaş başlatılması” için “Pearl Harbor tarzı bir olayın gerekli olduğunu”, 11 Eylül saldırılarından çok önce ilan etmiş bir kuruluştur.

Ocak 2004'te Pipes'i ziyaret etmek için Philadelphia'ya giden Rose, “medeniyetler çatışması” safsatasının savunucularından. Rose, sözkonusu ziyaretin ardından Pipes'i öven makaleler yazmış. “İslam düşmanı” olarak tanınan Pipes, Ortadoğu'ya barışın ancak İsrail'in askeri zaferi ile geleceğini savunan Amerikalı ırkçı-siyonistlerin önde gelen isimlerinden.

Haydutbaşı Bush yönetiminin finanse ettiği “Barış Enstitüsü”nün başkanlığına atanan ırkçı Pipes, Kampus Gözlem (Campus Watch) adlı internet sitesi ile savaş karşıtı, ilerici öğretim üyelerini hedef göstermiştir. Bush yönetiminin akıl hocalarından Pipes, “Amerika'da yaşayan Müslümanlar'ın bir kampta toplanmasının iyi bir fikir olacağını” savunacak kadar küstah olan ırkçı-siyonistlerdendir. 12 karikatürün yayınlanmasını “basın özgürlüğü” gerekçesi ile savunan Pipes'in dostu Rose ise, çok sayıda Filistinli'nin katledilmesinden doğrudan sorumlu olan siyonist liderlerin eleştirilmesi sözkonusu olduğunda “basın özgürlüğünü” bir kenara atmaktan çekinmeyen riyakar gericilerdendir.

Pipes-Rose işbirliği, karikatürlerin neden gündeme getirildiğini ortaya koymakla kalmıyor, tepkilerin kimleri hedef alması gerektiğini de açıkça gösteriyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

NATO namlularını Ortadoğu halklarına çevirmeye hazırlanıyor

Ortadoğu, emperyalist güç odaklarının müdahaleleri ve kışkırtmaları nedeniyle sürekli kanayan bir bölge olmuş, ancak halkların celladı NATO bölgeye yönelik müdahalelerde pek öne çıkmamıştı. Afganistan işgaliyle alanı dışına çıkan katiller ordusu NATO, bugünlerde Ortadoğu'nun içine konumlanmanın yollarını arıyor.

İsrail'i kurarak, özelde Filistin halkının, genelde tüm bölge halklarının başına büyük bir bela saran emperyalist zorbalar, şimdi de bu haydut devleti korumak bahanesiyle NATO'yu bölgenin içine yerleştirmek istiyorlar. Bu amaçla ABD-AB emperyalistleri, “olası bir İran saldırısını” gerekçe göstererek İsrail'i NATO üyesi yapmaya çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde İtalya Savunma Bakanı Antonio Martino'nun “İsrail, NATO şemsiyesi altında korunmalı” açıklamasının ardından, İspanya'nın Dışişleri eski Bakanı Ana Palacio da, NATO'nun sınırlarını genişletmesi gerektiğini iddia ederek, “İsrail'in üyeliği konusunu” gündeme getirdi.

Palacio, “küresel terörizme karşı savaş çağında” NATO'nun Ortadoğu ve Asya'da daha etkin olmasını istedi. NATO güçlerinin Japonya, Avustralya ve İsrail gibi ülkeleri de içine alması gerektiğini öne süren faşist Berlusconi'nin bakanı, “Bu işi sadece bir ülke yapamaz. Küresel terörizme karşı savaş, 26 Avrupa ülkesi ve Kuzey Amerika'nın ortaklığıyla genişletilmeli. Uluslar, İslami terörizmi ancak böyle durdurabilirler” diye konuştu.

Bu açıklamalara karşın NATO şefleri, İsrail'in NATO'ya üyeliği konusunun gündemlerinde olmadığını, bunun bir söylenti olduğunu iddia ediyorlar. Ancak bu “söylenti”nin ABD ile İsrail'in İran'a saldırı hazırlığı içinde olduğu, dahası NATO'nun yeni “görev” alanlarına açılmasının şart olduğunu iddia eden pekçok açıklamanın ardından gündeme gelmesinin bir tesadüf olmadığı da ortadadır.