26 Mart 2005
Sayı: 2005/12 (12)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yaklaşan 1 Mayıs ve sınıf hareketine
devrimci müdahale
  Newroz eylemlerinin gösterdikleri
  Düzen cephesinde şovenist histeri
  Vatan haini arıyorsanız
aynaya bakın!
  İstanbul’da yerellerde Newroz kutlamaları
  Newroz kutlamalarından
  Kürt halkının Newroz çoşkusu
  İşgalin ikinci yılında protesto eylemleri

  Sermaye çevrelerinden hükümete balans ayarı!

  Mücadele bayrağı
TEKEL işçisinde!
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/7: Ortadoğu’da yeni “uygarlık sentezi”
  Irak tartışmaları ve gerçekler
 Halklar emperyalist saldırganlık ve
savaşı lanetledi
BM emperyalist saldırganların
“güvenliğini” sağlamaya hazırlanıyor
 Filistin; Barış değil toprak gaspı!
 Emperyalistlerin kanlı eli Kırgızistan’da!
 Dünyada yılda 1.2 milyon çocuk alınıp
satılıyor...
17 sendika şubesi Kadırga Kültür
Merkezi’nde toplandı
İÜ’de soruşturma saldırısı protesto edildi
İzmir; “Demokrasi”yi bayrak edinenler demokratik saygıyı
öğrenmek zorundadırlar!
Bültenlerden...
Irak'lı işçilerin açıklama ve çağrısı: Bütün uygar insanlığa!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Arap liderler Cezayir'de biraraya geldiler...

Ne tam teslimiyet, ne tutarlı bir karşı duruş!

Arap Birliği Zirvesi Cezayir'in Başkenti Cezayir'de toplandı. Arap liderlerinin üçte birinin katılmadığı zirvenin gündeminde Filistin sorunu, Suriye üzerindeki baskılar, Irak sorunu ve İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi bulunuyor. Birliğin etkili ülkelerinden Suudi Arabistan kralının katılmadığı zirveye AB yüksek temsilcisi Javier Solana, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, İspanya Başbakanı Jose Luis Zapatero ile Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier gözlemci olarak katıldı.

Savaş çetesinin lideri Bush ile kasap Şaron'un hizmetinde aktif olarak çalışan Ürdün kralı Abdullah, zirve öncesinde küstahça bir girişimde bulundu. Ortadoğu'daki Amerikan uşağı Arap politikacıların tipik örneklerinden biri olan Abdullah, zirve öncesinde Arap ülkelerinin İsrail'le ilişkileri normalleştirmesini önerdi. Filistin halkının hiçbir temel sorunu çözülmediği halde bu öneriyi getiren Abdullah, kısa süre önce Bush'un huzuruna çıkmıştı. Sözkonusu görüşmenin ardından gündeme getirdiği öneri, gerici kralın Washington ve Tel Aviv'le dolaysız bağlantı içinde çalıştığını gösteriyor.

Bu arada Mısır ile Suudi Arabistan yönetimlerinin, Lübnan'daki Suriye birliklerinin çekilmesiyle ilgili bir açıklamanın sonuç deklarasyonunda yeralmasını istedikleri bildirildi. Böylece kral Abdullah'ın Amerikan uşaklığı konusunda yalnız olmadığı anlaşıldı.

Amerikan uşağı kralın önerisinin reddedildiğini açıklayan Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, İsrail'in karşılığında bir şey vermeden Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmeyi bekleyemeyeceğini söyledi. İsrail'in ancak bütün taahhütlerini yerine getirmesi durumunda bütün Arap ülkelerinin ilişkileri normalleştirmeye hazır olacağını kaydeden Musa, İsrail'in ırkçı duvar inşaatını sürdürdüğüne de dikkat çekti.

Arap liderler, Suudi Arabistan'ın sunduğu ve 2002 yılında Beyrut zirvesinde kabul edilen Arap barış girişiminin yeniden canlandırılmasını istiyor. Bu girişime göre, İsrail'in işgal ettiği Arap topraklarından tamamen çekilmesi, Filistin devletinin kurulması ve Yahudi yerleşim birimleri ile Filistinli mültecilerin sorununun çözülmesi karşılığında, Arap ülkeleri İsrail ile tam diplomatik ilişki kurmaya hazır olacak.

Arap Birliği ülkeleri, Suriye ve Lübnan hükümetiyle dayanışma ilan ederek Şam'a yönelik ABD yaptırımlarını da reddettiler. Zirve hazırlığı çerçevesinde biraraya gelen bölge ülkeleri dışişleri bakanları, Suriye ile dayanışmayı içeren üç tasarıyı onayladı.

Cezayir Dışişleri Bakanı düzenlediği basın toplantısında, Arap Birliği dışişleri bakanlarının onayladığı karar tasarılarının, “Suriye ile dayanışma, Lübnan ile dayanışma ve ABD'nin Suriye'ye yönelik tek taraflı yaptırımlarını reddetmekle” ilgili olduğunu bildirdi.

Zirveden çıkan net sonuç henüz açıklanmasa da Arap Birliği'nin Amerikan-İsrail dayatmalarına karşı durmaya çalıştığı anlaşılıyor. Bunun yanında, emperyalist-siyonist saldırganlığın gemi azıya aldığı Ortadoğu'da, Arap liderlerin tutumu, bu saldırıya karşı açık bir duruş sergilemekten uzaktır. Böylece, Arap halklarının basıncı ile savaş çetesinin tehditleri arasında sıkışan Arap liderlerinin, koşullar elverdiği ölçüde ara çözümlerle oyalanmaya devam edeceği bu zirve ile bir kez daha görüldü.

--------------------------------------------------------------------------------------

Filistin topraklarını kemiren Yahudi yerleşimleri genişliyor...

Barış değil toprak gaspı!

Halkların katili Bush ile Beyrut kasabı Şaron tarafından Filistin halkına dayatılan “barış” sürecinin ne menem bir şey olduğu, siyonist İsrail'in devam eden icraatlarından anlaşılmaktadır. 15 yıldır ABD gözetiminde yapılan İsrail-Filistin görüşmeleri boyunca istikrarlı devam eden uygulama, Filistin topraklarının siyonistler tarafından aralıksız gaspıdır. Bu gasp hala sürmektedir.

İsrail ordusunun Eriha ve Tulkarim kentlerinden çekilmesi, Filistin topraklarındaki işgalin son bulması anlamına gelmiyor. Tam tersine, İsrail ordusunun Abbas-Şaron arasında varılan anlaşma sonucu Filistin kentlerinden çekilmesi, yeni toprak gasplarını gölgede bırakma işlevi görüyor. “Yol haritası”na uyuyoruz, işgal altındaki Filistin kentlerinden çekiliyoruz” propagandası yapan İsrail, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da Yahudi yerleşimleri inşa etmeye devam ediyor.

Doğu Kudüs'te gayrimenkulu bulunan Yunan Ortodoks Patrikliği, ‘90'ların sonlarında, Kudüs'ü ele geçirmek için uğraşan Yahudiler'e 70 kilometrekarelik bir araziyi satmıştı. İsrail bu bölgede Har Homa Yahudi yerleşim birimini kurmuştu. İsrail gazetesi Maariv'de yayınlanan bir haber, siyonistlerin Kudüs'teki toprak gaspına devam ettiğini gösterdi. Maariv gazetesi, yabancı Yahudi yatırımcıların, Kudüs'ün eski kent bölgesinde iki büyük gayrimenkul almak için milyonlarca dolar ödediğini yazdı. Habere göre satış, Yunan Ortodoks Kilisesi ile gizli bir anlaşma sonucu yapıldı. Pazarlıkların ardından, miktarı açıklanmayan milyonlarca dolar, Avrupa bankaları üzerinden el değiştirdi. Ortodoks Kilisesi bu haberi yalanladı, ancak bu konuda sicilinin temiz olmadığı biliniyor.

Toprak gaspı Doğu Kudüs'le sınırlı değil. İsrail Savunma Bakanlığı'nın Batı Şeria'da havadan çektiği fotoğraflar, Yahudi yerleşim birimlerinin yeni inşaatlarla giderek büyüdüğünü ortaya koydu. Oysa “yol haritası” İsrail'in Yahudi yerleşim inşaatlarını tamamen durdurmasını öngörüyor. Ancak ırkçı-siyonistler için önemli olan altına imza attıkları anlaşmalara uymak değil, Filistin topraklarını gaspetmeye devam etmektir.

Bush-Şaron “barışı”nın inşa edildiği bugünlerde, Kudüs'teki Maaleh Adumim Yahudi yerleşim birimine 3 bin 500'den fazla ek konut inşa edilmesine de onay verildi. Siyonist sözcü, 5 yıl önce kabul edilen Maaleh Adumim'i genişletme projesinin 2 ay önce resmen onaylandığını açıkladı.

Toprak gaspına ilişkin başka planlar da var. İsrail yönetiminin, Batı Şeria'da bu yıl içinde 6 binden fazla ev inşa etmeyi planladığı, ayrıca 120 ileri karakolu da resmi statüye kavuşturacağı bildirilmişti. Yediot Ahronot gazetesi de, Batı Şeria'da toplam 6 bin 391 yeni ev inşa edileceğini, 2 bin 100 evin de Maaleh Adumim yerleşim birimine ekleneceğini yazdı.

Bush-Şaron “barışı”nda Filistin halkının temel sorunlarının sözü bile edilmiyor. Buna karşın en ırkçılardan oluşan Yahudi yerleşimcileri eliyle Filistin toprakları kesintisiz bir şekilde gaspedilmeye devam ediyor. Oysa Filistin halkının temel taleplerinden biri, tüm Yahudi yerleşimlerinin boşaltılmasıdır. Zira Yahudi yerleşimleri, yüzde 78'i gaspedildikten sonra, Filistinliler elinde kalan yüzde 22'lik toprak parçasının da siyonistler tarafından kemirilmesi anlamına geliyor. Filistin halkı da bu gerçeğin farkında. Topraklarının ırkçı-siyonistlere peşkeş çekilmesine olanak sağlayan sürecin “barış” olmadığını bugüne kadarki deneyimleriyle öğrenmiş bulunuyor.