15 Ocak 2005
Sayı: 2005/03(03)


  Kızıl Bayrak'tan
  CHP operasyonu ve yansımaları
  Sağlıkta özelleştirmenin ilk adımı atıldı
  İlaç üretiminde "veri imtiyazı" geliyor
  Afet bölgesine yardım sahtekarlığı
  Düzenin her kurumundan pis kokular yükseliyor
  İÜ'de iki kutup, iki farklı seçim
  Beytepe'de faşizme geçit yok!
  Sermayenin yeniden yapılanması ve "emeğin Avrupası"
  Fethullah Hoca'ya kulak verin!
  "İnsanlık için Küresel Kadın Şartı..."
  Sağlıkta tasarruf ölüm demektir
  Güvencesiz Çalışmaya Geleceksiz Yaşamaya Hayır Kampanyası
  Bilinç katliamının derinleştirilmesi
  Filistin; bölge barışı ve Mahmut Abbas
  Kirli savaş taktikleri işgalcileri kurtaramaz
  Kanlı pastadan beslenen leş kargaları
  Felaketin sorumluları bölgeye askeri yığınak yapıyor
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anıldı
  I. Ekim Gençliği kampı
  İLGP kampanyası
  Bültenlerden
  Düzenin yoz kültürü ve "Kurtlar Vadisi"
  Bir damlacık hayatlar...
  2005'te imparatorluk .
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Binlerce kişi Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht şahsında devrim ve sosyalizme bağlılığını yineledi...

Onları unutmadık, unutmayacağız!

86 yıl önce (15 Ocak 1919) savaş suçlusu Alman burjuvazisi tarafından alçakça katledilen, Alman proletaryasının ve sosyalizmin iki seçkin önderi Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, her yıl olduğu gibi bu yıl da 9 Ocak'ta Berlin'de gerçekleştirilen bir yürüyüş ve ardından gerçekleştirilen mezar ziyareti ile anıldılar. Öncesinde, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i anlatan toplantılar ve konferanslar gerçekleştirildi.
Yürüyüşe, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht şahsında sosyalizme bağlılıklarını dile getiren 10 bin kişi katıldı. Yerli güçlerden PDS, DKP, MLPD ve otonom grupların katıldığı yürüyüşte ağırlığı gençler oluşturuyordu. Yürüyüşe ayrıca başta Türkiyeliler olmak üzere, Venezuella, İran vb. ülkelerden parti ve örgütler de katıldı.
Anıt mezar ziyaretine ise 80 bin kişi katıldı. Ziyarete katılanların ezici çoğunluğunu sosyalizmi bir dava ve kültür olarak içselleştiren yaşlı kuşak oluşturuyordu. Çoğu Doğu Almanya'dan gelen bu yaşlı kuşağın, devrim ve sosyalizmin sembollerine dönük tepkileri oldukça anlamlıydı.
Yürüyüşte Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht için taşınan pankartların yanısıra, sosyal saldırılara ve savaşa ilişkin çok sayıda pankart ve döviz taşındı. Özellikle güncelliğiyle önplana çıkan Hartz IV saldırısına karşı sloganlar atıldı.
Alman polisi her zamanki gibi, otonom gruplar üzerinden, yürüyüşe dönük provokatif saldırılarda bulundu. Yürüyüşün yapıldığı güzergah boyunca pencerelerden ve özellikle de mezar ziyaretinden dönenler tarafından sempatiyle karşılandık, dayanışma ifadesi tepkiler aldık. Özellikle bir pencereye asılan ‘Daha fazla Stalingrad!' pankartı dikkat çekiciydi. Uluslararası gericiliğin, emperyalist saldırganlık ve savaşın pervasızca sürdüğü, faşizmin iğrenç yüzünü göstermek için pusuda beklediği günümüz koşullarında yüreklere umut aşıladı.
Berlin'in Frankfurter Tor Meydanı'nda başlayan yürüyüş, kırmızı karanfillerle süslenen anıt mezarlarda yapılan saygı duruşlarıyla sona erdi.
***
Bu yılki anıt mezar ziyaretine katılımın geçmiş yıllara göre azalması dikkat çekiciydi. Kuşkusuz bunun nedenleri var. Her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen bu yürüyüş ve anıt mezar ziyareti, bugüne dek PDS tarafından organize ediliyordu. Az-çok ciddi bir çaba ortaya konuyor, katılıma dönük yaygın sayılabilecek çağrılar yapılıyordu. Ancak bu gitgide yapılmaz oldu. Son birkaç yıldır yasak savma kabilinden çabalarla çağrı yapılmaktadır ve günümüzde ise neredeyse hissedilmez düzeydedir. Zira PDS gelinen yerde kelimenin gerçek anlamıyla sosyal-demokrat bir parti haline gelmiştir. Böylesine köklü bir kimlik ve konum değişikliğine uğrayan bir partinin Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'e geçmişteki gibi sahip çıkması ve etkilediği kitleyi onlar için yapılan etkinliklere katılmaya çağırması beklenemez.
Bu yılki yürüyüşe TKP/ML, DHKP-C, MKP, MLKP, TİKB, TİKB-B, TKEP-L, TKP ve DİDF gibi Türkiyeli parti ve örgütler katıldı. Ancak bu yılki katılım geçen yıla göre oldukça düşüktü.
Komünistler olarak yürüyüşte, üzerinde ‘Gelecek her yerde sosyalizme aittir!' yazılı TKİP imzalı pankartımızı taşıdık. Yürüyüş sırasında ‘Ya barbarlık içinde çöküş, ya da sosyalizm!' başlıklı TKİP-YDÖ imzalı bir bildiri dağıttık. Bildiri ayrıca birkaç kez ses cihazlarından kitleye okundu. Yürüyüşte biri sosyal saldırılar gündemli diğeri savaşa karşı iki ayrı pankartla Bir-Kar da yerini aldı.

TKİP-Yurtdışı Örgütü

---------------------------------------------------------------------------

La Chaux-de-Fonds'ta anti-faşist gösteri...

Faşizme karşı omuz omuza!

Bölgemiz sol ve sosyalist eğilimin yoğun olduğu bir bölge. Haziran ayında yapılan yerel seçimlerde faşist UDC partisi ilk defa bölgemizde seçimlere katıldı ve 7 sandalye kazanarak belediye meclisine girdi. Bu partiden bir kişi de belediye yönetimine girdi. Bu seçim sonucundan cesaret alan faşist parti UDC, ulusal kongresini bölgemizde yapma kararı aldı. Bu kararın alındığını ve delegeler toplantısını bölgemizde yapacaklarını toplantıdan 3 gün önce öğrendik. Tüm devrimci ve demokrat güçler olarak bu toplantıyı protesto kararı aldık. Ancak faşist parti toplantı saatini 10.30 yerine 14.30 olarak ilan ederek bizi aldatmıştı. Bizler yürüyüşe 14.00'te başladığımızda faşistler dağılıyorlardı. Orada sloganlarla başlayan protesto, faşistlerin çıktığı zamanda yerini kartopu ve taşlamaya bıraktı. Atılan kartopu ve taşlardan faşistler salonu terkedemediler.
Polisin bize karşı biber gazı kullanması üzerine karmaşadan yararlanan faşistler kaçarak salonu terkettiler. Bu olaylardan sonra yaklaşık 300 kişi kortej oluşturarak, kent merkezine yürüdük. Polis lokaline geldiğimizde Belediye Başkanı lokalin önünde kitleyi bekliyordu. Sloganlar atarak Belediye Başkanı'yla görüşmek istediğimizi haykırdık. Kitleyi gördüğünde şok olan belediye başkanı dışarıya çıkarak bizlerle görüşmek zorunda kaldı. Talebimiz gözaltına altına alınan 4 kişinin serbest bırakılmasıydı. Diretmemiz karşısında istemimize boyun eğildi. Ardından UDC'yi lanetleyen sloganlarla dağıldık.
Yıllardır solun egemen olduğu bir şehirde işçi partili ve sosyalist partiden olan belediye yöneticilerinin belediyeye ait salonu faşistlere toplantı için vermeleri ilerici kitlenin öfke ve tepkisine neden oldu.

BİR-KAR/La Chaux-de-Fonds

-----------------------------------------------------------------------------

Opel işçine kurulan tuzakları bozacağız!

Aralık sonundan bu yana OPEL Rüsselsheim'de işçiler üzerindeki baskılar çekilmez hale geldi. Generl Motors (OPEL) patronları ile IG Metal bürokratları elele vererek işçileri sistemli biçimde tedirgin ve terörize ederek yalnızlaştrmak istemektedir. Başlangıçta ‘gönüllü paralı çıkış' olarak açıkladıkları saldırı gelinen yerde bugün asıl anlamını bulmuş durumda. OPEL işçisine zoraki paralı çıkış dayatılıyor.
Gönüllü olduğu söylenen çıkış için 31 Ocak 2005'e kadar zaman tanındı. Bu arada kısım şefleri hasta olanları, hastanede uzun süre yatıp da devamsız olanları saptamakta ve daha çok da gençleri hedef alan listeler hazırlayarak personel bürosuna vermektedirler. Bu işçiler tek tek büroya çağrılarak çıkış imzalamaya zorlanmaktadırlar. Kendilerine bu paranın fırsat olduğu, zaten OPEL'in durumunun günde güne kötüye gittiği, imzalamazlarsa bu paradan da olacakları söylenmektedir.
Paralı çıkışları 31 Ocak'tan önce bitirmek için canla başla çalışmaktalar. Çünkü binlerce işçinin ortak karar vermesini engellemek istiyorlar. İşçiler ortak ve örgütlü biçimde hareket ederlerse işlerinin zorlaşacağını iyi biliyorlar. Bu nedenle kısım şefleri, yani ustabaşıları hain sendika bürokratlarıyla elele vermiş durumdalar. Hedefleri 5.600 işçiyi işten çıkarmak, böylece onları Hartz IV'ün acımasız ve aşağılayıcı uygulamaları ile karşı karşıya bırakmaktır. Bunun için aldatmacadan inceltilmiş tehdide kadar her yolu denemektedirler.
Bütün bunları teşhir etmek için BİR-KAR olarak çıkardığımız ‘Ortak tartışıp ortak karar verelim!' başlıklı çağrıyla ve MLPD'nin de katılımıyla, 8 Ocak günü 40'a yakın işçiyle toplantı yaptık. Toplantıda paralı çıkışın sınıfa yakışır bir tutum olmadığını, işçilerin işlerini korumak için Bochum gibi bir fırsatı kaçırdıklarını, ama hiçbir şeyin de geç olmadığını anlattık. Sonra sözü OPEL işçilerine bıraktık. OPEL işçileri uzun tartışmalardan sonra 15 Ocak'ta daha geniş katılımlı bir toplantı kararı aldılar. Bu karar işçiler arasında önemli bir etki yaptı.12 Ocak günü 2 bin bildiriyle işçileri 15 Ocak'ta yapılacak toplantıya çağırdık. Sabah OPEL'in Tor 60 çıkış kapısında sabah ve gece vardiyasına çağrı bildirisini dağıtarak işçileri toplantıya davet ettik. Bildiri büyük bir ilgi gördü.
BİR-KAR olarak çıkardığımız ‘Çıkış almak çözüm değil!' çağrısını Rüsselsheim'in her tarafına asmış bulunuyoruz. Pazartesi eylemlerini de güçlendiren OPEL'e müdahale sürecimiz 21 Ocak'ta OPEL'in kapısında bir gösteriyle devam edecek.

BİR-KAR/Rüsselsheim