15 Ocak 2005
Sayı: 2005/03(03)


  Kızıl Bayrak'tan
  CHP operasyonu ve yansımaları
  Sağlıkta özelleştirmenin ilk adımı atıldı
  İlaç üretiminde "veri imtiyazı" geliyor
  Afet bölgesine yardım sahtekarlığı
  Düzenin her kurumundan pis kokular yükseliyor
  İÜ'de iki kutup, iki farklı seçim
  Beytepe'de faşizme geçit yok!
  Sermayenin yeniden yapılanması ve "emeğin Avrupası"
  Fethullah Hoca'ya kulak verin!
  "İnsanlık için Küresel Kadın Şartı..."
  Sağlıkta tasarruf ölüm demektir
  Güvencesiz Çalışmaya Geleceksiz Yaşamaya Hayır Kampanyası
  Bilinç katliamının derinleştirilmesi
  Filistin; bölge barışı ve Mahmut Abbas
  Kirli savaş taktikleri işgalcileri kurtaramaz
  Kanlı pastadan beslenen leş kargaları
  Felaketin sorumluları bölgeye askeri yığınak yapıyor
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anıldı
  I. Ekim Gençliği kampı
  İLGP kampanyası
  Bültenlerden
  Düzenin yoz kültürü ve "Kurtlar Vadisi"
  Bir damlacık hayatlar...
  2005'te imparatorluk .
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Bir ABD ajanı konuşuyor...

Fettullah hocaya kulak verin!

Fettullah Gülen kişiliği ve kimliği ile dönem dönem gündeme geliyor, büyük tartışmaların ardından tekrar sessiz sedasız köşesine çekiliyor. Hakkında açılan davalar nedeniyle Türkiye'ye girişi şimdilik mümkün olmayan Gülen Amerika'da yaşıyor. Sözde sağlık nedenleri ile ikamet etmek zorunda olduğu Amerika'da başka ne işler çevirdiği bilinemeyen Gülen, kısa süre önce ‘Yakında Türkiye'de siyasi çalkantılar, cinayetler olacak' kehanetinde bulunmuştu. Gülen'e göre bazı şer odakları Türkiye üzerindeki sinsi planlarını bir kez daha hayata geçirmek için düğmeye basmışlar ve ilk olarak üniversite olayları yaşanmıştı.
Bu tartışmanın ardından Gülen bu kez de Milliyet'te yapılan bir röportajla gündeme geldi. Milliyet'in birkaç gün manşetten verdiği röportajda Gülen bilinen teranelerinin ötesinde yeni bir şey söylemiyor. Ancak röportaj ile, Gülen'in ABD'de ne aradığı, sermaye iktidarı ile nasıl köklü ilişkiler içerisinde olduğu kolayca anlaşılabiliyor.

‘ABD şimdiye kadar demokrasisi ile tanınıyordu'

Gülen röportajda, ABD'nin Irak'a müdahalesi ve bu bağlamda Büyük Ortadoğu Projesi üzerine konuşuyor. Herşeyden öce Irak'a yapılan müdahaleyi ABD liderlerine verilen yanlış bilgilere bağlıyor. Sanki ABD'nin derdi gerçekten de kimyasal silahlar ya da Bin Ladin'miş gibi... ABD'nin emperyalist çıkarları için Irak'a girdiğini bizzat ABD kaynakları bile reddetmezken... Gülen BOP ile ilgili olumlu düşüncelere sahip olabileceğini söyledikten sonra, ‘Fakat Türkiye'nin Ortadoğu'da çıkarları ve geleceği var. BOP olacaksa, stratejik ortak olarak Türkiye'nin mütalaalarının da alınması lazımdı' diyor. Ama Türkiye, planın dışında bırakılmış olmasına rağmen, üzerine düşeni yapması gerekiyormuş. Kısaca, ne olursa olsun Türkiye'nin Ortadoğu'da ABD planlarının uysal bir parçası olması gerektiğini buyuruyor.
Başlığa çıkardığımız cümle ise, artık hiçbir kanıta ihtiyaç duymayan bir somut gerçeğe, ABD'nin kanlı tarihine dair Gülen'in bulabildiği sıfatı göstermesi açısından önemlidir. Ardından, ‘Ama Irak'ta yaptıkları ile itibar kaybettiler' dese de, Irak meselesini tartışırken işaret ettiği tek şey Irak'ın bölünmesinin Türkiye açısından yaratacağı sorunlar. Aktaracağımız sözler, onun soruna bakışını ve ABD ile nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu bir bakıma deşifre ediyor: ‘Teşebbüs edecekleri zaman (savaşa başlayacakları zaman demek istiyor), bize yakın birkaç Türk akademisyene dedik; ‘Keşke yapmasanız desek, Irak'ın toprak bütünlüğü hususunda mülahazalarımızı yazsak ulaştırabilir miyiz'' Dediler ki; ‘Şu anda meseleleri bu şekilde anlayacak hassasiyete sahip değiller. Kararlılar. Kendilerine verilen bilgiye çok inanmış bir halleri var.'' İşte Gülen'in ABD liderlerine ‘yazsak' dedirten hassasiyet bu! Ne mazlum Irak halkının güvenliği, ne de kanlı bir savaşa karşıt tutum...

‘Satırlı, baltalı üniversite talebelerinin durumları
iyi şeylerin habercisi değil'


Gülen istihbarat örgütleri ile ilişkisi sorulduğunda, böyle ilişkileri olmadığını söylüyor. Fakat kendisine bazı bilgiler geldiğini, bir Türk vatandaşı olarak, ‘milletinin kaderiyle yakından alakadar' olduğunu ifade ediyor. Bu bilgilerin örneğin internet yolu ile kendisine ulaştırıldığını, ayrıca ulaşabildiği herkesi dinlediğini ve bunları kendisine göre yorumladığını söylüyor. Yukarıdaki ifade kendisine faili meçhul cinayetlerle ilgili bir soru sorulduğunda verdiği yanıttır. Gülen'in cetveli budur. Üniversiteler hareketlendiyse mutlaka eski karanlık günlere döneceğiz demektir! Bu klasik devlet demagojisini kullanmak Gülen gibileri için yeni bir şey değil.

‘Güneydoğu'da fitneye sebebiyet verenler...'

Yukarıdaki ifadeler Gülen'in Kürt sorununda Genelkurmay'a rahmet okutacak bir anlayışa sahip olduğunu gösteriyor. Yakın dönemde yaşananlar üzerinden Gülen şunları söylüyor: ‘Kanaatimce ilanda dile getirilen istekler saygısızca olmuştur (Zanalar'dan söz ediyor). Daha evvel mecliste de, yapmamaları gereken bir saygısızlık olmuştu. Bildiğim, tanıdığım ve görüştüğüm kadarıyla Güneydoğu'daki insanların yüzde 90'ı 95'i bu tür taleplere katılmamaktadırlar... Halbuki devlet onları bırakmakla bir cemilede (güzel davranış) bulundu. Onların da bu cemileye cemileyle karşılık verip devletimiz, milletimiz hakkında bir dönemde cahilliğe, gençliğe kapıldı, hata ettik demeleri, birlik ve bütünlüğe giden bir yol tutmaları beklenirdi. Olmadı. Bence, maşeri vicdana karşı bir özür borçları var.' Bu cümleler, Gülen'in kimlere hizmet ettiğini, kimlere dolaylı ya da dolaysız ilişkiler içinde olduğunu ortaya koyuyor.

Gülen bir ABD ajanıdır!

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, böyle bir ilişkisi dolaysız olarak vardır ya da yoktur, fakat Fettullah Gülen bir ABD ajanı gibi düşünmekte ve davranmaktadır. Bu da onu bir ajan olarak nitelemeye yeter de artar bile. ABD'nin ‘yeşil kuşak' politikasının bir parçası olduğundan şüphe duyulmaması gereken bu işbirlikçi ajanın icraatları yakından izlenmeli ve teşhir edilmelidir.

N. Nehir