15 Ocak 2005
Sayı: 2005/03(03)


  Kızıl Bayrak'tan
  CHP operasyonu ve yansımaları
  Sağlıkta özelleştirmenin ilk adımı atıldı
  İlaç üretiminde "veri imtiyazı" geliyor
  Afet bölgesine yardım sahtekarlığı
  Düzenin her kurumundan pis kokular yükseliyor
  İÜ'de iki kutup, iki farklı seçim
  Beytepe'de faşizme geçit yok!
  Sermayenin yeniden yapılanması ve "emeğin Avrupası"
  Fethullah Hoca'ya kulak verin!
  "İnsanlık için Küresel Kadın Şartı..."
  Sağlıkta tasarruf ölüm demektir
  Güvencesiz Çalışmaya Geleceksiz Yaşamaya Hayır Kampanyası
  Bilinç katliamının derinleştirilmesi
  Filistin; bölge barışı ve Mahmut Abbas
  Kirli savaş taktikleri işgalcileri kurtaramaz
  Kanlı pastadan beslenen leş kargaları
  Felaketin sorumluları bölgeye askeri yığınak yapıyor
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anıldı
  I. Ekim Gençliği kampı
  İLGP kampanyası
  Bültenlerden
  Düzenin yoz kültürü ve "Kurtlar Vadisi"
  Bir damlacık hayatlar...
  2005'te imparatorluk .
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

CHP operasyonu ve yansımaları

Patlayan 'cerahat' sonrasında olağanüstü kurultay sürecine giren CHP, bir kez daha siyasal gündemin merkezine oturtuldu. Sağından-soluna kadar burjuva medyanın tüm kalemşörleri, CHP?nin bundan sonraki geleceğine ve tutacağı yola ilişkin kehanetlerde bulunup kendilerince arzuladıkları CHP?yi anlatıyorlar. Düzen cephesinden bir kez daha başgösteren CHP ve CHP üzerinden bu ?sol? severliğin anlamı açıktır: Burjuvazi ?sol?suz yapamamaktadır. CHP üzerinden burjuvazinin ihtiyacı olan ?sol? hazırlanmakta ve bu amaç doğrultusunda yürürlüğe konulmuş operasyon kendi mantığı içerisinde ilerletilmektedir.

Bu operasyondan enkaz çıkar

Yerel seçimler sonrasında startı verilen operasyonun ilk perdesi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra açılmış olan bu ikinci perdeden sonuç alınabilir mi, bilinmez ama çürümüş bir düzen partisi olan CHP?den işçi ve emekçi kitleleri arkasında toplayacak sol etiketli bir parti çıkarmanın zorluğu tüm bu süreç boyunca ayan-beyan ortaya çıkmıştır. Bu düzenin kurucusu olmakla övünen ve onu korumayı temel görev sayan CHP?nin böyle bir dönüşüme uğratılmasının zorlukları bir yana, bir de burjuva siyasetinin olağan yöntemleriyle karşılıklı olarak dışavurulan pislikler durumu iyice içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. Bundan dolayı CHP?ye yapılan operasyon, onun enkaza dönüşmesinin yolunu da açmış bulunmaktadır.
Şimdiden bir ulusal dava haline getirilmiş olan CHP?nin kurtarılmasına kendilerini hasretmiş görünen adaylar çevresinde şekillenen eğilimlere bakıldığında, operasyonun hedefleri ve tarafları da giderek belirginleşmektedir. Mevcut tablo, ortaya çıkan adaylar çevresinde belirginleşen eğilimler üzerinden de bariz biçimde göründüğü gibi, CHP içerisindeki çatlak ve çatışmalar CHP?yi aşan bir alanda cereyan etmektedir. Yakından bakıldığında bu tablodan operasyonun tüm unsurları ve hedefleri de görülmektedir.

Operasyonun hedefi olan CHP

Operasyonun hedefi durumunda bulunan Baykal yönetimindeki CHP, kendisini devletle özdeşleştirmiş ve 3 Kasım seçimlerinden sonra da AKP karşısında derin devletin, yani ordunun temsilcisi olarak düzeltici-kollayıcı bir misyon üstlenmiştir. Ancak bu çizgisi onu her geçen gün yıpratmakta ve kurulu düzenin bekçisi olarak görünmesine neden olmaktadır. Bundan dolayı muhalefette olmasına karşın kitle desteğini arttırmak bir yana sürekli olarak kan kaybetmektedir.
CHP?nin bu durumu aslında onun tek partili dönemde üstlendiği ?devlet partisi? geleneğine bir dönüştür. Elbette o dönemin koşulları ve CHP?nin tuttuğu yer ve dayanakları oldukça farklıdır. Ancak bugün emekçi halk karşısında sahip olduğu görüntü ve oynamaya çalıştığı rol aynıdır. ?Çok partili döneme? geçişle birlikte DP karşısında alınan yenilgi, emekçi halkın devlet politikalarına ve devletle özdeş CHP?ye verdiği bir yanıttı. ?60?lı yıllar, CHP?nin ?devlet partisi? etiketini atıp, yükselen sosyal hareketlenmeye bağlı olarak ?ortanın solu? argümanıyla sosyal demagojiye meylettiği bir dönemdi. Böylelikle CHP, bu dönemde ?sol? bir etikete kavuşurken, toplumsal mücadeleyi düzen içi sınırlarda tutmanın temel aracı olarak düzene büyük bir hizmette bulunacaktı. Nitekim Ecevit liderliği döneminde bunda fazlasıyla başarılı da oldu. '70'li yılların devrimci halk hareketi önemli ölçüde CHP sayesinde bloke edildi.

Operasyon hangi ihtiyacın ürünüdür?

Geçmişe dönük bu hatırlatmalar, bugünü anlamamıza yardımcı olacaktır. Zira devletle özdeşleşmiş, açık bir ?devlet partisi? haline gelmiş olan CHP?nin yeniden sosyal demagojiyi etkili biçimde kullanan bir parti haline gelmesi ihtiyacı vardır. Zira AKP her yeni gün daha fazla yıpranırken ve yıpranması kaçınılmazken, karşısında siyasal bir alternatifinin ortaya çıkarılması şimdiden bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Böyle bir alternatifin en yakın adayı, sol etiketli bir parti olarak CHP?dir. Ancak derin devleti temsil misyonunu üstlenen ve bu misyona uygun olarak Kıbrıs gibi konularda milliyetçi bir çizgide duran CHP?nin bu rolü oynayabilmesi mümkün değildir. Bu çizginin emekçi halk üzerinde etkili olma şansı bulunmazken, uluslararası sermaye ile entegrasyonu temel varoluş sorunu haline getirmiş olan tekelci burjuvazinin çıkarları içinde sorun oluşturmaktadır.
İşte mevcut CHP yönetimi ve çizgisine yönelik düzenlenen operasyonun ana hedeflerinden biri, onu tekelci burjuvazinin dış politik çizgisinin gereklerini yerine getirebilecek bir çizgiye oturtmaktır. İkincisi ise, bu alanda rahat hareket etmenin koşulu olarak emekçi halkı kendisine bağlayacak sosyal demagojiye dayalı politik açılımlar yapabilir donanıma ve görüntüye kavuşturulmasıdır. Baykal karşısında CHP başkanlığına talip olanlar da şu ya da bu şekilde bu ihtiyacı karşılama iddiasındadırlar. CHP?nin seçimi esasında tekelci burjuvazi adına onu yönetecek kadro ve çizginin seçimi olacağından, mevcut adaylar mönüsünden tekelci burjuvazinin yapacağı tercihler sonuçta belirleyici olmaktadır.

Sarıgülcüler'in CHP'si

CHP'de 'cerahat'ın patlamasına vesile oluşturan Sarıgül'ün, CHP'ye yönelik operasyonda etkili bir piyon olduğundan kuşku yoktur. Ancak göründüğü kadarıyla o, tekelci burjuvazinin bir tercihi olmaktan çok mevcut durumdan görev çıkararak siyasal ve parasal rant uğruna öne çıkan bir addır. Sicili oldukça bozuktur ve aslında bu kimliğiyle de burjuva siyasetinin geleneksel ?siyaset adamı? profiline en tam biçimiyle uymaktadır. Eğer bir belediye başkanı olarak kalıp CHP yönetimiyle uyum içerisinde olmaya devam etseydi, bu pislikleri çok iyi bilinmesine rağmen açığa vurulmayacak dahası CHP yönetimi tarafından el üstünde tutulacaktı. Ama burjuva siyasetinde adet olduğu üzere kirli ilişkiler ve yolsuzluklarla elde edilen rant, daha ileri bir siyasi konum ve dolayısıyla rant kaynağının başını tutma arzusunu kamçılamaktan başka bir rol oynamıyor. Bugün Sarıgül?ün siyasi ihtirasının kökeninde de bu yatıyor.
Yine de Sarıgül?ün hedefleri ve üstlendiği misyon konusunda henüz net şeyler söylemek mümkün değildir. Birçok işaret diğer taraftan onun kişisel ihtirasları dışında derin eller tarafından yönlendirildiğini ortaya koymaktadır: Fetullah Gülen bağlantıları, ABD ziyareti ve ABD?den vize aldığına dair açık ifadeleri vb. Ama anlaşılan tekelci burjuvazi bugün kirli sicilinin bu denli deşifre olmasından dolayı Sarıgül?ü tercih etmemektedir. Bunun böyle olduğu, burjuva medyanın Sarıgül?e karşı belirgin biçimde mesafeli davranmasından da anlaşılmaktadır.

Tekelci burjuvazinin tercihi olan CHP

Tekelci burjuvazinin tercihi bariz biçimde Kemal Derviş ve ekibidir. Daha önce de DSP?ye yönelik operasyonda etkili bir rol oynayan Kemal Derviş, CHP operasyonunun da merkezindeki adıdır. Derviş?in Türkiye?de emperyalist merkezlere bağlı olarak konumlandığından şüphe yoktur. Uzun süredir alttan alta yapılacak operasyon için hazırlanan Derviş ve ekibi, Baykal?ın atağı karşısında henüz tam bir hazırlığa sahip olmamalarına karşın harekete geçmiş bulunmaktadırlar. Zülfü Livaneli adı bu grup tarafından öne çıkarılmıştır. Bu ekibin temel yaklaşımı, CHP?nin milliyetçi temaları ve AB karşıtı çıkışları terkederek tümüyle AB?ye üyelik sürecine endeksli bir çizgiye oturmasını sağlamaktır.
Gerek Derviş, gerekse de Livaneli, mevcut CHP çizgisi karşısında kendi platformlarını bu temelde formüle etmektedirler. AB karşıtı değil AB ile her alanda bütünleşmeyi savunan, AB müzakerelerinin partisi bir CHP onların temel argümanlarını oluşturmaktadır. Bunların referansı da Blair?in İşçi Partisi ve Scröder?in SDP?sidir. Özellikle Blair?le özdeşleşen ?üçüncü yol?cu bir CHP yaratmak hedefinde olduklarını ifade etmektedirler. Bununla birlikte AB?ye bağlı olarak sosyal sorunlara dayalı demagojik silahların kullanılması da bu grubun bir diğer temel argümanıdır.
Dolayısıyla, Derviş ve ekibi bu çizgileriyle tekelci burjuvazinin CHP operasyonunun amaçlarına uygun bir yaklaşımı temsil etmektedirler. Bundan dolayı da burjuva medyanın tam desteğini almaktadırlar.

'Yeniden ortanın solu' bir CHP mi?

Son olarak ?yeniden ortanın solu? sloganıyla aday olan Hurşit Güneş ve grubuna değinmek gereklidir. Bu grubun ne denli başarılı olup olamayacağı ya da ne tür bir yönlendirmeyle öne çıktıkları çok önemli değildir. Ola ki kişisel düşünce ve duyguların ürünü olarak böyle bir girişim içerisindedirler. Ama ileri sürdükleri düşünceler ve yaklaşımları itibariyle CHP?nin burjuva düzenin ihtiyaçlarına uygun biçimde yapılandırılması amacında ortaklaşmaktadırlar. Bilindiği üzere ?Ortanın solu? sözü ?60?lı yıllarda Ecevit tarafından formüle edildi ve esasında yükselen toplumsal mücadeleye karşı CHP?nin etkili bir dalgakıran olarak yapılandırılması amacını taşıyordu. Ecevit bu kavramı devrim tehlikesine ve komünizme karşı kurulu düzeni koruyabilmenin en etkili silahı olarak gerekçelendiriyordu. Kapitalizmin aşırılıklarını törpülenmeye dayalı bir orta sınıf platformuydu aynı zamanda bu.
Hurşit Güneş?in çıkış yolu olarak aynı açılımı görmesi, onun uygulanabilirliğinden öte CHP?yi saf bir burjuva reform partisi olarak yeniden yapılandırma amacına dayalıdır. Bugünkü şartlarda bu yaklaşımın tekelci burjuvazi tarafından kabul edilmesi bir yana, belirtelim ki bu platformun başarı şansı, dün olduğu gibi bugün de devrimci kitle hareketliliğin yükselişine bağlı olacaktır. Bu durumda da açık ve etkili bir karşı-devrim silahı olarak işlev görecektir. Bugün böyle bir durum olmadığına göre tekelci burjuvazinin böyle bir tercihte bulunmasını gerektirecek bir neden de yok demektir. Ayrıca belirtelim ki, bugün aynı rolü oynamaya aday, dünün devrimci-demokratı bugünün liberal solcusu çok sayıda parti sırada beklemektedir.