Faela ve Afrikanın kadın kurbanları
Dünyada savaşların ağır ve yıkıcı etkilerini en fazla kadınlar hissetmişlerdir. Sevdiklerinin ölüm acısını yaşamalarının ötesinde, onurlarını inciten en ağır insanlık suçlarından biri olan cinsel tacize ve tecavüze maruz kalırlar. Militarizm ve savaş denildiğinde, belki de ilk akla gelenlerden biri, savaş esiri kadınların tecavüze uğramasıdır. Fakat bizim burada aktaracağımız küçük kadın ne bir savaş esiri, ne de ona tecavüz edenler düşman askerleri.
Faela 13 yaşında genç bir anne. Kongonun Bunia kentinde yaşıyor. Bunia, bir zamanlar bölgenin ticaret merkezlerinden biriymiş. Şimdi ise yarı yarıya boşalmış binalarıyla sessizliğe gömülmüş durumda. Hükümet askerleri ile milisler arasında süren çatışmalar sebebiyle sokaklarda sürekli devriyeler geziyor, en ufak bir seste herkes bir yerlere kaçışıyor. Faela bu kargaşa ortamında askerler tarafından tecavüze uğrayan binlerce küçük kızdan sadece biri. Hamile kalan Faela, çocuğunun babasının kim olduğunu dahi bilmiyor. Kendi babasının da dışladığı Faela, çareyi BM sığınması altında yaşamakta bulmuş. Şu an 6 aylık oğlu ile birlikte Buniada kurulu en büyük mülteci kampında kalıyorlar. Geceleri askerlerin yanına gidersem ve onlarla birlikte olursam, bazen bana yiyecek kek veya muz veriyorlar. Bunu yapmak zorundayım, çünkü benden başka Josephe bakabilecek kimse yok. Tek sahip olduğum şey oğlum ve ona bakmam gerek diyor. Sözü edilen askerler, herhangi bir savaşın herhangi bir tarafında çarpışan askerler değil. Barış gücü olarak bölgeye gönderilen, tarafsız diye lanse edilen BM askerleri.
Buniadaki BM mülteci kampında kurulu çadırlarda BM sığınması altına girmiş 15 bin kişi yaşıyor. Buniadaki BM ekibinin başında bulunan Dominique Mc Adams, böyle bir sorun olduğunu kabul ediyor ve Bu konuda söylentiler duydum. Bana kalırsa kampta cinsel şiddet olduğu açık diyor. Haziran ayında BM de kamptaki tacizlerle ilgili bir soruşturma başlatacağını açıklamıştı. Ama soruşturma hala başlatılmış değil. Konuyla ilgili en önemli sorun ise, tecavüze uğrayan kızların askerler aleyhine konuşmaktan çekinmeleri. Cinsel şiddet daha önce de Kongo Cumhuriyetinde askerler, yabancılar ve yerel yetkililer tarafından savaş boyunca uygulandı ve tacize uğrayan kız çocukları o kadar çok korkutuldu ki, konu soruşturma aşamasına geldiğinde hiçbir şey yapılamadı.
Tecavüz sadece bu kampla sınırlı değil, Afrikadaki savaş bölgelerinde kadınların cinsel istismarı sık rastlanılır bir durum. BM Mülteciler Komisyonu ve Çocukları Koruyun Kuruluşunun 2001de hazırladığı bir raporda, Batı Afrikada mülteci çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddetin çok yaygın olduğu belirtiliyor. 2002de iki kuruluş da kamplarda kadın ve çocuklar için özel koruma istediler.
Buniada kampın idaresini üstlenen sivil toplum kuruluşu Atlasın bir elemanı, Her gece kızların BM askerlerinin yanına gittiğini biliyorum, onları durdurmamız gerekiyor. Çünkü kızların yemeğe ihtiyacı var. En iyisi sessiz kalmak, çünkü konuşursam işimi kaybederim ve benim de karnını doyurmam gereken çocuklarım var diyor. Bir yandan soruşturma ile ilgili vaatler verilirken, bu yetkilinin tutumu ikiyüzlülüğün en açık ifadesi.
Kara Afrikanın kara kaderi
emperyalizme karşı mücadele ile değişir!
Kongo Demokratik Cumhuriyetinde şu an BMnin 10 bin askeri var. Ortalama yaşam süresinin 30lara kadar gerilediği, Afrikanın en şiddetli savaşlarının yaşandığı bu bölgesinde yılda 3 milyon kişi açlık ve önlenebilir hastalıklar yüzünden ölüyor. Kadınları fuhuşa zorlayan da yine bu açlık ve yoksulluk.
Emperyalistleri ise bu tablo değil çıkarları ilgilendiriyor. Barış gücü adı altında bölgeye gönderdikleri güçler yaşanan karanlık tabloyu daha da çekilmez hale getiriyorlar.
Emperyalist zorbaların ezilen halklar üzerinde oynadıkları kirli ve aşağılık oyunlar, ancak ezilen halkların emperyalist barbarlığa karşı mücadelesi ile bozulacaktır. Kadının kirli savaşların kurbanı olmaması, çocuğunun açlık ile yüzyüze gelmemesi de, emperyalist-kapitalist barbarlık düzeninin yıkılmasıyla mümkün olacaktır.
Kapitalizmin bataklığı fuhuş üretiyor
İnsanlığın toplumsal felaketi olan kapitalizm açlık ve sefalet üretmekle kalmıyor. Kitleler halinde yoksullaştırdığı emekçileri aşırı kârları uğruna her alanda tükenişe sürüklüyor. Toplumsal bir sistem olarak tepeden tırnağa çürüyen kapitalizmin insanlığa verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Bir avuç asalağın kârı ve çıkarı için tüm ahlaki değerleri çürütmekte, aile ilişkilerini parçalayarak yozlaştırmakta, yabancılaştırmaktadır.
Kapitalizmin çürüyen bataklığında üreyen fuhuş kapitalist ekonomide giderek büyüyen bir sektör haline geliyor. Herşeyin kâr üzerine kurulduğu kapitalizmde insan bedeni de alınıp satılabilen bir meta haline getirilmiş ve bunun üzerinden sermayeye pazar alanı yaratılmıştır. Uluslararası planda yaygınlaştırılan fuhuş sektöründen büyük kârlar elde eden kapitalistler her yıl yüzlerce yoksulu çocuk yaşta fuhuş batağının içine çekiyor.
Bu sektördeki devasa kârlar kapitalist ülkelerin iştahını kabartıyor. Halkların katili olan ülkeler fuhuşta da işbirliği içerisindeler. NATO bizzat fuhuş sektörünün örgütleyicisi durumunda. Özellikle Balkanlarda ve Ortadoğuda beyaz kadın ticaretinin örgütlenmesine aktif biçimde katılıyor. Kosovada kadınlar fahişeliğe zorlanıyor, alınıp satılıyor. Bununla da kalmayıp işkence görüyor, tecavüze uğruyor, kötü muamelenin her türlüsüne maruz kalıyor. Yaklaşık 2 bin kadın fuhuş ticaretinde yeralıyor. Kadınların %80i 18, üçte biri ise 14 yaşın altında.
Fuhuş sektörü ülkemizde de dev kârlar getiren bir sektör durumunda. Bu sektörde bir yılda dönen paranın 3-4 milyar dolar olduğu açıklanıyor. Sektördeki büyük kârlar fuhuş mafyasını yaratmıştır. Tıpkı diğer yoksul ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de binlerce yoksul kadın, çocuk bu mafyanın elinde alınıp satılarak pazarlanmaktadır. Ankara Ticaret Odası tarafından hazırlanan Hayatsız Kadınlar Dosyasına göre, ülkedeki hayat kadınlarının sayısı 100 bine yaklaşıyor. Kadın nüfusunun 35 milyon civarında olduğu düşünüldüğünde bu rakam her 350 kadından birinin fuhuş batağında olduğu anlamına geliyor. Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Azerbaycan ve Beyaz Rusyadan gelen yabancı uyruklu kadınlar da bu sektörde çalışıyor.
Bu bataklığı besleyen kapitalizmdir. Ürettiği yoksulluk ve işsizlikle binlerce kadını bizzat kendi eliyle fuhuş sektörünün içine itiyor. Kapitalist sömürü düzeninin baskısını, şiddetini, sömürüsünü iki kat yaşayan kadınların cinselliği üzerinden elde edilen kârlar o kadar büyük ki, bu işin patronları vergi rekortmeni oluyorlar.
Fuhuşa sürüklenen kadınlar işkence, hakaret, eziyet, aşağılanma vb. her türlü insanlık dışı muamele ile karşı karşıya kalıyor. Bu çürümüş sistemde her türlü değer metalaştırılmıştır. Krizlerin faturasını en ağır bedellerle ödeyen kadınlar geçinebilmek için bedenlerini pazarlamak zorunda kalıyorlarsa, bu kapitalizmin sonucudur. Her alanda yıkım üreten kapitalizmin bu iğrenç bataklığı kurutulmadan insanlığın kurtuluşu mümkün değildir.
|