22 Mayıs'04
Sayı: 2004/20 (12)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist-siyonist katliamcılığa karşı Ortadoğu'da direniş ateşini büyütelim!
  Türkiye boydan boya bir Ebu Garipler ülkesidir!
  12 Eylül faşizminin hükmü sürüyor!
  DGM'ler tabela değiştiriyor...
  NATO'nun yeni misyonu: Ortadoğu'nun Balkanlaştırılması
  NATO ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Halkların kardeşliği ve barış için NATO Zirvesi'ne karşı hazırlanmalıyız!
  Türk-İş Başkanlar Kurulu yılın ilk toplantısını yaptı...
  Sümerbank işçileri ile konuştuk...
  Çiğli İşçi Kurultayı'na çağrı...
  1 Mayıs aynasında NATO Zirvesi'ne hazırlık
  NATO karşıtı kampanyada yeni bir çalışma düzeyine doğru...
  Kukla yönetimin başı da öldürüldü...
  30 Haziran'da yönetim Iraklılar'a mı devredilecek?
  ABD'nin yenilgiyi kabul etmesi uzun sürmeyecek"!
  "Uygar dünya" siyonist vahşeti izliyor
  Cenevre'de kamu çalışanları ayakta!
  Ekmek ve Adalet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni'nden mektup...
  Bültenlerden...
  Türkiye'nin "gururu": 2004 Eurovision şarkı yarışması!
  ODTÜ'de sol içi çatışma sorumsuzluğu...
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Ekmek ve Adalet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni’nden mektup...

“Bu oyunu, komployu boşa çıkaracağız!”

Merhaba,

Size Gebze M Tipi Hapishanesi’nden yazıyorum. 1 Nisan sabahı demokratik kurumlara yapılan baskınlarda gözaltına alınıp tutuklandım. O gün televizyonlar “hücre evleri basıldı”, “örgüt çökertildi” diye vermiş haberi. Ertesi gün gazetelere de aynı şekilde yansımış gözaltına alınmamız. Koca koca puntolarla, manşetten epey bir yaygara koparılmış. Tabii biz bunları hapishaneye geldikten sonra görebildik. Polisle paralel çalışan gazetelerin, televizyonların haberi bu şekilde vermeleri şaşırtmadı bizi. Polisin “büyük iş başardım” havası medyasıyla böyle yaratılabilirdi ancak.

1 Nisan’da televizyonları izleyenler “neler oluyor” diye düşünmüştür. Birebir yaşayan biri olarak yaşadıklarımızdan kısaca bahsetmek istiyorum.

Evet, 1 Nisan günü birçok yer basılarak 40 kişi gözaltına alındı. Fakat basılan yerler polisin dediği gibi “hücre evi” değil, herkesin bildiği yasal-demokratik kurumlardı. Mesela ben 6 arkadaşımla birlikte Ekmek ve Adalet Dergisi’nin teknik servisi olan Yılmaz Yayıncılık’tan gözaltına alındım. Sabahın 06:30’unda kapıcıyı kullanarak, eli silahlı-kalkanlı onlarca polis savaşa gider gibi doluştular içeri. Ve yataklardan kelepçelenerek aşağı indirildik. Yine bizimle aynı saatte Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği, Halkın Hukuk Bürosu, TAYAD, Gençlik Gelecektir Dergisi, İdil Kültür Merkezi de aynı şekilde basılmıştı.

İşte polisin “hücre evi” dediği yerler buralardı. Fakat basılan kurumları bu şekilde açıklamak komplo senaryolarına uygun değildi. “Örgüte büyük darbe” havasına uygun yerler basılmış olmalıydı. Bu nedenle iki yılı aşkın zamandır yayında olan, her hafta düzenli çıkan ve bayilerde satılan dergimiz Ekmek ve Adalet Dergisi de dahil olmak üzere tüm dernek ve dergiler “hücre evi”, bu kurumlarda çalışan bizler de “terörist” ilan edildik.

Toplam 40 kişi 4 gün gözaltında tutulduk. Fakat ne gözaltına alınırken ne de gözaltında olduğumuz süre içinde, neden gözaltında olduğumuza dair hiçbir şey öğrenemedik. Öylesine “çok gizli” nedenlerle gözaltına alınmıştık ki bize bile açıklamıyorlardı.

Nihayetinde savcılığa çıkarıldığımızda neden gözaltına alındığımızı öğrenebildik. Çıkarıldığımız savcı “Ekmek ve Adalet Dergisi’nde bulunan diskette adın çıktı” dedi sadece. Polis senaryosunu yazmış, örgüt kurmuş, delil olarak da bir “disket” bulmuştu. İlginç olan, “delil” denilen disketin Ekmek ve Adalet Dergisi’nde bulunduğu söyleniyordu, fakat basılan yerler içinde Ekmek ve Adalet Dergisi yoktu. Yani polis hiç gitmediği, arama yapmadığı yerden bulmuştu “delilleri” ve yine çok ilginçtir ki delil olan disket herkes gözaltına alındıktan sonra bulunmuştu.

Baştan sona hukuksuzlukla bir komplo kurulmuştu. Ve bu komplonun hedefi; hak ve özgürlükler mücadelesi veren kurumlar, bu kurumlardaki insanlardı.

İktidarın amacı açıktır; iktidarın karşısında hak ve özgürlükler mücadelesi veren hiçbir güç olmamalıdır. AKP iktidarı ve Avrupa; “terörist” diyerek hak ve özgürlükler mücadelesini, dahası hukuk ve demokrasi ile ilgili ne varsa yok etmek istiyorlar. Bunun için de kendi yasalarını, hukuklarını bile hiçe sayarak saldırıyorlar.

Dikkat edin, polis 1 Nisan operasyonu için “Bu bir milattır” diyor. Yani bir günde duyarlı, muhalif olan herkes, her kurum “falanca örgütle ilişki halindedir” deyip basılabilir. Örgütlerden örgüt beğenin, herkes “terörist” olabilir. Emperyalizme, faşizme, adaletsizliklere hayır dediğiniz için siz de “disketten adın çıktı” denilerek gözaltına alınabilir, tutuklanabilirsiniz. Milat olmasının mantığı budur. “Terörist örgüt operasyonu” yaygarası bunun içindir.

Beyinler uyuşukluktan kurtulmazsa, korku duvarı yıkılmazsa, polis bu provokasyonları herkese her zaman yapmaya devam edecektir.

Bu saldırılar hepimizedir. Aydın, demokrat, muhalif olan herkes susturulmaya, hak ve özgürlükler mücadelesi yokedilmeye çalışılmaktadır. Terör demagojisine karşı çıkmazsak herkes terörist denilerek tecrit edilmeye çalışılacaktır. Bütün ülke F tipi yapılacaktır.

Buna izin vermeyeceğiz. Düşüncelerimizi, hak ve özgürlükler mücadelesini sonuna dek savunmaya; polisin yalan ve komplolarına karşı çıkarak ısrarla gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz.

Bu oyunu, komployu boşa çıkaracağız. Sizlerin de bu komployu boşa çıkarmada yanımızda olacağınıza, ilk günlerdeki duyarlılık ve sahiplenmenizi sürdüreceğinize inanıyoruz.

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Gülizar Kesici
Ekmek ve Adalet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Gebze M Tipi Hapishanesi
B-10 Gebze/Kocaeli
14 Mayıs ‘04



Kayıplara, faili “meçhul”
cinayetlere karşı eylem!

Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 17 Mayıs’ta İHD’nin örgütlediği eylem İHD binasının önünden yürüyüşle başladı. Çankaya’dan Konak-Sümerbank önüne gelinerek oturma eylemi yapıldı. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemde, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Filistin halkı yalnız değildir!”, “Irak halkı yalnız değildir!”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek!”, “NATO’dan çıkılsın, üsler kapatılsın!”, “Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!”, “Yargılı-yargısız infazlara son!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Bugün insanlık onuruna geleceğine sahip çıkmak, bu mücadelenin bitmediğini bir kez daha hatırlatmak için buradayız. Buradayız; çünkü binlerce insanın kaybedildiği, yüzlerce insanın yargısız infazlarda, işkence sonucu yaşamını yitirdiği bir ülkede yaşıyoruz. ... Ülkemizde işkence, yargısız infaz ve kaybetmenin sorumluları yargı önüne çıkarılmamakta, yargı önüne çıkarılanlar ise gerçek sorumlular olmamaktadır. Bu tür olaylar ya ‘münferit’ olarak değerlendirilmekte ya da reddedilmektedir...

Artık yeter! Artık kaybedilenlerin değil, kaybettirenlerin listesini istiyoruz!

Yargılı yargısız infazlara son verilsin!

Faillerin açığa çıkarılmasını ve yargılanmasını istiyoruz!”

Kızıl Bayrak/İzmir



Wuppertal’de devrim şehitlerini anma gecesi

16 Mayıs günü Almanya’nın Wuppertal kentinde, taraftarlarımızın inisiyatifiyle, M. Suphi, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Erdal Eren, M. Fatih Öktülmüş, Mazlum Doğan, Habip Gül ve Ümit Altıntaş gibi Türkiye devrim tarihinde sembolleşen devrimcilerin anıldığı anlamlı bir etkinlik yapıldı. Etkinliğe 200 civarında bir kitle katıldı.

Etkinlik devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşu ile başladı. Ardından Grup Derman sahneye çıktı. Almanya’da doğup büyüyen gençlerin devrim şehitlerine saygılarını bildiren kısa konuşmaları ve içtenlikle onlar için türküler söylemeleri hayli etkili oldu. Onları Salkım Söğüt Tiyatro grubu izledi. Grubun M. Suphiler’den günümüze devrim tarihimizin önemli dönemeçlerini müzik, dans, dia ve şiirler eşliğinde anlatan oyunları her zaman olduğu gibi yine büyük bir beğeniyle izlendi ve sık sık alkışlandı. Denizler’in, Mahir ve İbrahimler’in son sözlerini söyledikleri sahne coşkulu sloganlarla karşılandı.

Kısa aradan sonra Paris Gençlik Korosu sahneye çıktı. Söyledikleri devrimci türkü ve marşlar etkinliğe katılanları coşturdu. Ardından bir yoldaşımız, günün anlam ve önemine ilişkin kısa ve etkili bir konuşma yaptı. Konuşmasında özetle; kuşaklara esin kaynağı olan mücadelelerinin ve onların şahsında oluşan toplam devrimci birikimin boşa gitmediğini, bugünlere gelmemizi sağlayan etkenlerden biri olduğunu, partimizin bu birikimin tek ve gerçek temsilcisi olduğunu, işçi sınıfının ‘60’lardan Saraçhane’den başlayan, Sungurlar ve Demirdöküm’de kor haline getirilip 15-16 Haziran’da İstanbul’u iki gün işgal eden direnişin, öte yandan Denizler’in Taşkışla’dan Dolmabahçe’ye uzanan yürüyüşünün bugün de sürdüğünü söyledi...

Etkinlik, dayanışma amacıyla türküleriyle sahne alan Halil Kamalak ve Wuppertal’daki gençlerin halk oyunları gösterisinden sonra yine yerel bir grup olan Grup Kirvem’in türküleriyle sona erdi.

Etkinlik tümüyle yerel güçlerimizin çabasıyla gerçekleşti. Hem yerel güçlerimiz hem de gençler, Partimiz adına asgari bir başarıyla bir etkinlik gerçekleştirmiş olmanın sevincini yaşadılar.

TKİP taraftarları/Wuppertal