30 Haziranda yönetim Iraklılara mı devredilecek?
Yönetim devri adı altında kirli hesaplar
Irakta yenildiklerini dolaylı olarak da olsa kabul eden Bush ve savaş çetesi, içine düştükleri açmazdan çıkış arayışı içindeler. Kasım 04te yapılacak seçimleri kazanma telaşı da işin içine girince, Irakta yönetim devri olacağını, eğer Iraklılar istemezlerse çekilebileceklerini dile getirmeye başladılar. Irak Geçici Yönetiminde yer alan soysuz takımı da benzer açıklamalar yapmaktan geri durmuyor.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Iraktaki koalisyon yönetiminden idareyi devralacak Irak geçici hükümetinin nihai şekli ve yapısının bu ay sonuna kadar şekilleneceğini söyledi. Yeni hükümetin, yetenek ve dürüstlük temelinde, 26 bakandan oluşacağını belirten Zebari, yönetimdeki isimlerin, Irak halkının tamamını temsil edecek şekilde belirleneceğini iddia ediyor. Ancak bu uşak, sözü edilen yönetimi kimin belirlediğinden bahsetmiyor. Çünkü yeni yönetim diye lanse edilen ve 30 Haziranda iktidarı devralacağı söylenen kişiler, doğrudan işgal güçleri tarafından belirleniyor. Bu durumda yönetimin Iraklılara devrinden söz edilmeyeceği açık. Olsa olsa henüz yıpranmamış yeni bir uşak takımının vitrine konmasından söz edilebilir.
İstenmedikleri takdirde Iraktan çekilebileceklerini söyleyen savaş kundakçıları, işgale karşı ölümüne direnen Irak halkını hesaba katmıyorlar. Onlar için Iraklılar, kendileriyle işbirliği yapan soysuzlardan ibaret. Buna güvenerek konuşan Bremer, Kurulacak geçici hükümet gitmemizi isterse gideriz, ama ben bunun isteneceğini sanmıyorum. Size kucak açmamışlarsa zaten o ülkede kalmak mümkün de değildir diyebiliyor.
ABD emperyalizmi yönetim devri ile biçimsel bir değişikliğin ötesinde amaçlar güdüyor. Bremer, egemenliğin Iraklılara devri ile ABD artık işgalci gibi görünmeyecek diyor. Yani öncelikle işgal için meşru bir zemin yaratma amacı var. İstenmezsek çekiliriz söylemi, bundan sonra bizi istedikleri için Iraktayız kanısını en azından Amerikan toplumunda- yaratmaya dönük. Bu arada Güney Korede konuşlanan binlerce askerini Iraka kaydırma ve çoğu paramiliter katillerden devşirme olan paralı asker sayısını iki katına çıkarma hazırlığı yapıyor. Vahşi işkencenin baş kahramanları arasında yer alan bu katil sürülerinden halen Irakta 21 bin kişi bulunuyor. Amerikan komutanın emri altında hareket edecek bir Irak ordusu da devreye girerse, işgalciler, cephenin ön sıralarnda savaşmak zorunda kalmayacaklarını hesap ediyorlar.
Irak Geçici Hükümet Konseyi Üyesi Ahmed Çelebi, petrol ve ordunun, kurulacak yeni hükümetin denetiminde olmasını istiyor. Aksi durumunda, yönetimin Iraklılara devredilmesinin bir anlamı olmayacağını, ABDnin yitirdiği saygınlığını da ancak bu yetkiyi Iraklılara tanıyarak geri kazanabileceğini de söylüyor. Amerikan uşağı Çelebi, petrol ve ordunun kendi denetimlerinde olması durumunda direnişe karşı savaşabilecekleri mesajını da veriyor. Bu da ABDnin Iraklıları birbirine kırdırma politikasına uygun. Ancak işgal güçleri uşaklara hiçbir konuda tam yetki tanımadan bu işi kotarmaya çalışıyorlar. Irak Savunma Bakanlığının, Iraklı komutanların Irak askerlerine komuta etmelerini istediğini belirten Powell, Bunun yanısıra, bu askerlerin, Amerikalı bir komutanın idare edeceği çok uluslu güç komutası altında olacağna emin olmak istiyoruz diyor. Demek oluyor ki, Iraklılara yetki ancak göstermelik sınırlar dahilinde mümkün olacak.
Başını Bush ve çetesinin çektiği ve neo-conlar diye tabir edilen faşist ekip, artık Irakta savaşı kaybettiklerini kabul ediyor. Fakat bunlar Iraktan çekilmenin değil, çatışmayı Iraklılara devretmenin yollarını arıyorlar. Bu durumda Amerikaya her gün taşınan asker tabutlarının yarattığı rahatsızlık ortadan kalkacak. Bu plan sadece Bush çetesinin değil, bir bütün olarak Amerikan gericiliğinindir. Nitekim Bushun seçimdeki rakibi demokrat John Kerry, seçim propagandalarında Irakın işgalini değil, Bush yönetiminin beceriksizliğini eleştiriyor. Verdiği mesaj; Biz daha iyi işgalci olurduk!
Bu kirli planlar emperyalist barbarların güttüğü amaçları gösteriyor. Ancak başarıya ulaşıp ulaşmaması, Irak halkının anti-emperyalist direnişine bağlıdır. Direnişin gelişim seyrine bakıldığında, bu planların da çöpe gitmesi kaçınılmaz görünüyor. Zira onurlu halklar, hangi kılıf içinde olursa olsun, işgalin her biçimini reddederler.
İşkencecilerden hesabı direnen halklar soracak!..
Katil Blair emperyalist işgale destek arayışında
Irak işgalinin birinci dereceden sorumlularından olan Bushun fino köpeği Blair, 14 yıl aradan sonra Türkiyeyi ziyaret eden ilk İngiliz başbakan oldu. Erdoğan ile Blair, geçen yıl düzenli olarak zirve toplantıları yapılması mutabakatına varmıştı. Düzenli zirve toplantıları yapma kararının alındığı tarihe bakıldığında, bunun doğrudan Irak işgaliyle ilgili olduğu anlaşılıyor.
Blairin, Türkiyenin AB üyeliği konusundaki desteğini yineleyerek, Ankaradan Irak işgali konusunda destek isteyeceğini sermaye basını da yazıp-çiziyor. Görüşmelerde, başta Türkiye-AB ilişkileri, Kıbrıs, terörizmle mücadele, NATO Zirvesi, Irak olmak üzere iki ülkeyi ilgilendiren ikili, bölgesel ve uluslararası konuların ele alındığı söyleniyor. AB üyeliği ve Kıbrıs konusunun öne çıkartılması asıl meseleyi önemsiz gösterme ihtiyacından kaynaklanıyor. Oysa AB üyeliği, Kıbrıs gibi meseleler doğrudan emperyalist işgalle bağlantılı ele alınıyor. Her ne kadar Amerikan uşağı Erdoğan Iraka asker göndermeyeceğiz dese de, Blairin ziyaretinin doğrudan bu konuyla ilgili olduğu açıktır. Dahası, Iraktaki kaos yüzünden ülkesinde zor günler geçirenBlair ziyaret için Çok özel olacak yorumunu yapıyor.
Bu çok özellik nereden geliyor? Bush-Blair haydutlarının hem bölgeden kendi askerlerini çekmek, hem de bölgeyi denetim altında tutmak istedikleri bir sır değil. Bu da yabancı asker arayışı içinde olduklarını gösteriyor. Amerikan uşağı işgal destekçileri peşpeşe askerlerini Iraktan çekiyorlar. Öte yandan Iraka müslümanlardan oluşan askeri birliklere ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Doğal olarak hangi ülkeden gelecek bu müslüman askerler? sorusu ortaya çıkıyor.
NATO Zirvesini İstanbulda toplamaya hazırlanan emperyalist cellatlar, zirvede bu soruna çözüm arayacaklar. AB emperyalistlerinin bu koşullarda Iraka asker göndermeleri pek olası görünmüyor. Dolayısıyla işgalcilerin gözü Türk askerinde. Tabii NATO üyesi tek müslüman ülke de Türkiye. Bu durumda tüm veriler, Blair-Erdoğan görüşmesinin odağında Irak işgali olduğunu gösteriyor. Zaten Ankaradaki tüm Amerikan uşakları, kendilerinin Iraka asker göndermek istediklerini, ancak Iraklıların istememesi ve ABDnin Türk askeri Kuzey Iraka girmeyecek koşulundan dolayı bu isteklerinin gerçekleşmediğini dile getiriyorlar.
ABD-İngiliz emperyalistlerinin, Türk askerini Irakta konuşlandırmak için yeni bir paket hazırlığı içinde olduklarına dair haberler de basında yer alıyor. Geçen yıl gündeme gelen 8.5 milyar dolarlık ABD kredisinin yolu açılacak. Kredinin kullandırılması, daha önce Türk askerinin Kuzey Iraka girmemesi şartına bağlanmıştı. Bu sefer söz konusu şartın kaldırılması da gündemde.
ABDnin hazırladığı bir diğer rüşvet ise, İMF ile 2005 sonrası için yapılacak anlaşmada daha esnek koşullar sunarak hükümeti rahatlatacağı ve Fona 2005-2008 yılları arasında yapacağı 20 milyar dolarlık borç geri ödemesinde kolaylık sağlanacağıdır.
Bu haberlerin spekülasyondan ibaret olmadığı hükümet açıklamalarıyla da teyit edildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan, CNBC-e televizyonuna yaptığı açıklamada, İMFye olan borçların ödenmesine yönelik yeni bir takvimlendirme yapılabileceğini kaydetti. Pek çok ülkeyi batıran İMF gibi bir soygun çetesinin Türkiyeye böyle kolaylıklar sağlaması, AKP ve diğer Amerikancıların kara kaşı kara gözü için değil. Zira Arjantin burjuvazisi ve iktidarı da Amerikan uşaklarıydı. Ama bu onları iflastan kurtarmaya yetmedi. Dolayısıyla bu kolaylıkları açıklayabilecek asıl veri, işbirlikçi sermaye iktidarının emperyalist işgale vereceği destektir.
Katillerin, işkencecilerin, tecavüzcülerin koalisyonu tarafından işgal edilen Irak, gelinen noktada bu haydut takımını tam bir çıkmaza sokmuştur. İçinde debelendikleri çukurdan çıkabilmek için uşaklarından medet umar hale gelmeleri bundandır. Halkların cellatlarını ağırlayanlar, onlarla işbirliği yapanlar, hele işgallerine destek verenler en az onlar kadar suçludur. İnsanlığa karşı işledikleri bu ağır suçlardan dolayı hesap vereceklerdir.
|