Emperyalizmin jandarma örgütü olan NATO nihayet Yugoslavyaya dönük saldırıyı başlattı. Tarihin gördüğü en büyük haydut devlet olan ABDnin öncülük ettiği NATO kuvvetleri şimdi de Yugoslavyaya bomba yağdırmaktadır. Emperyalist savaş örgütü NATOnun bu saldırısı tüm Balkanlara yayılma potansiyeli taşımaktadır.
Emperyalist haydutluğun yeni bir örneğini oluşturan bu saldırının nedeni, Kosovalı Arnavutlara dönük Sırp saldırılarını dizginlemek ve Balkanlarda yeni bir etnik temizliğin önüne geçmek, Kosovadaki trajediye son vermek olarak açıklanmaktadır. Ve bu, uluslararası camianın doğal ve meşru bir refleksi olarak propaganda edilmektedir.
Bundan daha aşağılık bir yalan olamaz.
Bugün Kosovada bir trajedinin yaşandığı bir gerçektir. Fakat bu yalnızca burjuva gerici Sırp yönetiminin Arnavut halkına sistematik bir baskı uygulayarak onu temel ulusal haklarından yoksun bırakmasından ibaret değildir. Asıl trajik olan, 50 yıl önce emperyalist işgalcilere ve onların burjuva faşist uşaklarına karşı birlikte savaşmış, on yıllarca kardeşlik ilişkileri içerisinde birlikte yaşamış halkların bugün birbirini boğazlar hale getirilmiş olmasıdır. Onları bu duruma düşürenler emperyalistler ve yerli burjuva gerici güçlerdir.
NATO müdahalesinin amacının gerçekte Kosova dramına son vermekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kosovalı Arnavutların trajedisi, emperyalist haydutlar için yalnızca arkasında kendi kirli çıkarlarını gizledikleri bir maskedir.
Bu müdahalenin gerçek amacı Kosovalı Arnavutların özgürlüğünü teminat altına almak değildir. Bu müdahale yalnızca Balkan halklarını esaret altına almak, emperyalist egemenliği Balkanlara hakim kılmak için yapılmıştır... (Kızıl Bayrak, sayı: 49, 27 Mart 99)
NATO saldırısının gerçekleştiği günlerde yayınlanan bir bildiriden aldığımız bu kısa parça, emperyalistlerin Kosovaya müdahalesinin asıl amaçlarını tüm açıklığıyla sergilemektedir. Ancak, bu kirli amaçları perdelemek üzere kullandıkları insani müdahale, drama son vermek, soykırımı önlemek gibi süslü lafların, emperyalist haydutlara ne kadar uzak anlamlar taşıdığını görmek için, bugünkü Ortadoğuya, Iraka ve Filistin dramına da bakılabilir.
Filistin halkına karşı Amerikan destekli siyonist soykırım onyıllardır sürmektedir. Ancak son bir hafta içinde yaşananlar eğer uluslararası camiayı harekete geçirmeyecekse, eğer NATO güçleri bu soykırımı önlemek üzere İsraile müdahale etmeyecekse, Balkanlarda tekrarlanıp duran o insani müdahaleden ne anlamak gerektiği yeterince açıktır. Bu, emperyalistlerin, hele de NATO gibi bir saldırı paktının her iyi niyet beyanının bir kirli emeli gizlediğidir.
Emperyalizm, Sovyetler Birliğinin resmen dağılmasını takip eden süreçte ve hiç zaman yitirmeden Balkanları parçalamaya girişti. İki yıl içinde Yugoslavya paramparça bir hale getirilmekle kalmadı, bu topraklarda yaşayan halklar birbirine düşürüldü. Herbir etnik yapı bir başka emperyalist güç tarafından silahlandırıldı, cesaretlendirildi ve diğerine saldırtıldı. Ülke ve halklar arasında, yıllar süren iç savaş sonucu tamir edilemez düşmanlıklar beslenip büyütüldü. Ne zaman ki artık bu düşmanlıklar geri dönülemez bir boyuta ulaştı, ülke bir emperyalist müdahaleye karşı durabilecek tüm olanaklarını tüketti, ancak o zaman NATO müdahaleleri başladı. Önce Bosna-Herseke, ardından Kosovaya müdahale gündeme geldi. Kendilerinin yazıp kendilerinin sahneledikleri trajediyi tam 8 yıl boyunca zevkle, elrini oğuşturarak izledikten sonra, sona erdirmeye karar verdiler.
Onların, halkların yaşadığı acılara karşı en küçük bir duyarlılığı bulunmadığını artık tüm dünya biliyor. Bunu Filistinden, Afganistandan, Iraktan biliyoruz. Dün Balkanları parçaladılar, Balkan halklarına akıl almaz trajediler yaşattılar. Bugün Ortadoğuyu, Kafkasları, hatta tanımlanan sınırlarıyla yetinmeyerek büyük Ortadoğuyu Balkanlaştırmaya çalışıyorlar. Amerikan emperyalizmi Afganistan ve Irak saldırılarıyla süreci başlattı. Şimdi projesini diğer emperyalist güç odaklarına kabul ettirebilmek için NATOyu devreye sokmak istiyor. Haziranda İstanbulda yapılacak toplantıda, bölgemizin nasıl Balkanlaştırılacağını kararlaştıracaklar. Yani, aralarında nasıl paylaşacaklar, hangi emperyalist güce hangi pay düşecek vb... NATO toplantısının gündemini bunlar oluşturacak.
Dün Balkan halklarını birbirine düşürüp savaştırdıktan sonra taraflardan biri için kurtarıcı pozisyonuna bürünerek Balkanlara yerleşen ABD, bugün Ortadoğuda, bu ön hazırlığa bile ihtiyaç duymadan, ama kurtarıcılık misyonundan da vazgeçmeden aynı oyunu sahnelemeye başladı. Söylemde Irak halkı Saddam belasından kurtarılacaktı. Saddam rejimi bu emperyalist müdahaleye hiç direnmeden dağıldı. 93ün 1 Mayısında ABD zaferini ilan etti. Bu zaferin üstünden bir yıl geçti ve Irak halkının gerçekte nasıl bir kurtuluşla karşı karşıya bulunduğunu, tüm dünya, işgal ordularının işkencelerini belgeleyen fotoğraflarda gördü.
Buna rağmen, ilk fotoğrafların ortaya çıkmasının ardından işbirlikçi Kürt lideri Talabaninin yaptığı açıklamalar, onların Amerikan kurtarıcılığı bataklığına nasıl boydan boya uzanmış hainler olduklarını ortaya koydu. Kaldı ki, Amerika tarafından kurtarılmanın ne anlama geldiğini görmek için Irakın işgal edilmesi, işkence fotoğraflarının yayınlanması vb. de gerekmiyordu. Dün Yugoslavyada Amerikan/NATO müdahalesine davet çıkaran, soykırımdan kurtuluşu emperyalizmin müdahalesinde arayan Kosovalı kimi Arnavut liderlerin ve bu müdahale sonrası Kosova Arnavutlarının haline bakmak yeterliydi.
Emperyalizmin müdahalesi ile Kosovadaki etnik sorun çözümlenmedi. Çünkü ulusal sorunun emperyalist bir çözümü yoktur. Çünkü çağımızda emperyalizm ulusal sorunları çözmek değil, bunlardan yararlanarak o bölgelere yerleşmek, o bölge halklarını köleleştirmek arzusuyla hareket etmektedir. Emperyalist dünya düzeninin ihtiyacı olan budur. Büyük Ortadoğu adı verilen emperyalist proje, bizzat projenin sahibi ABDdeki pek çok aydın tarafından bile, tanımlanan bölgenin emperyalizmin tam denetimine alınması, enerji başta olmak üzere, doğal zenginlikleri üzerinde tam bir hakimiyet/tam bir sömürü çarkı kurulması olarak yorumlanıyor. Elbette sadece ABDli aydınlar değil, tüm dünyada, ABD ajanlığı gibi bir görev üstlenmediyse eğer, her aydın artık bunu dahaçık, daha yüksek sesle dillendirmektedir.
Bu gerçeği Irakın Kürt liderleri de çok iyi biliyorlar. Ama bölge halklarına ne olacağı, bölgelerinin/ülkelerinin nasıl sömürgeleştirileceği, insanlarının ne tür işkencelere maruz bırakılacağı, bu uşak ruhlu sözde liderlerin umurlarında bile değil.
Balkanların parçalanması ve paylaşılması, bu yağma sürecinin bir aşaması olarak Kosova müdahalesi, NATO tarihini okumada ve bugünkü misyonunu anlamada en önemli kaynaklardan biridir. Ve bu anlama, emperyalizme karşı mücadelede, onun ortak vurucu gücü misyonunu sürdüren NATOya karşı mücadelede halkların yol göstericisi olacaktır.