Yıkımda sınır tanımayan siyonistler onlarca Filistinliyi katletti, binlercesini de evsiz bıraktı...
Uygar dünya siyonist vahşeti izliyor
ABD, AB, BM ve Rusyadan oluşan Ortadoğu dörtlüsünün kasap Şarona tam destek vermesiyle azan siyonist saldırılar, son günlerde tamamen çığırından çıktı. Filistinli direnişçilerin iki günde 13 işgalci İsrail askerini öldürmeleri üzerine çılgına dönen siyonist cellatlar, Gazze Şeridinde bulunan Refah mülteci kampını adeta harabeye çevirdiler. Onlarca Filistinliyi katleden İsrail ordusu, yüzlerce kişiyi de yaraladı. Siyonistlerin sürekli yıkım yaptığı bölgede, Filistinlilere ait yüzlerce ev ve işyeri yıkıldı. Binlerce insan evsiz kalırken, yıkım üzerine Filistinlilerin bir kısım farklı bölgelerde bulunan akrabalarının yanına göç etmek zorunda kaldı.
Siyonistlerin vahşeti bununla da kalmadı; 19 Mayıs günü Refah mülteci kampında gösteri yapan Filistinlilerin üzerine füze yağdırarak, 20 sivili katlettiler.
Teröre karşı mücadele söyleminin sahteliği
Kapitalist-emperyalist sistemin egemenleri yıllardır teröre karşı mücadele söylemini dillerinden düşürmüyorlar. Afganistan, Guantanamo işkence kampı ve Iraktaki vahşet bu söylemin sahteliğini ortaya koymaya yetiyor. Ancak siyonist İsraile verdikleri destek, bu iğrenç yalanları tiksinti verici kılıyor. Zira siyonist rejim, çocukları katletmekten zeytin ağaçlarını, narenciye bahçelerini sökmeye, su kuyularını betonla doldurmaya, ev ve işyerlerini yıkmaktan kentlerin altyapı sistemlerini tahrip etmeye kadar akla gelen/gelmeyen her tür insan hakkını çiğniyor. Tarihin tanık olduğu en sistemli, en sınır tanımayan, en uzun süreli devlet terörünü uygulayan bu devlete, elli yıldır herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Teröristliğinin yanısıra bir kitle imha silahları deposu olan İsrail, Birleşmiş Milletlerin kendisine dair aldığı kararlrı da hiçbir zaman dikkate almamıştır.
Genelde emperyalizmin, özelde Amerikan emperyalizminin sınırsız desteği olmasaydı, bu arsız devlet, saldırganlık ve küstahlık bir yana, kolunu bile kıpırdatamazdı. Zira militarist aygıtın son teknoloji ürünü silahlarla tahkim etmesini sağlayan, bunu finanse eden, her yıl milyarlarca doları bu 6-7 milyon nüfuslu uydu devlete aktaran ABDnin kendisidir.
Yüzlerce ev daha yıkılacak!
İsrail ordusunun saldırıları son dönemde Gazze Şeridine odaklanırken, geçen hafta Gazze-Mısır sınırındaki Refah kentinde yüzü aşkın evi yerle bir eden siyonistler bölgede taş üzerinde taş bırakmayacaklarını duyurdular. Genelkurmay Başkanı Moşe Yalom, Refahta işaretledikleri yüzlerce evi daha yıkacaklarını söyledi. Bu sözler, İsrail Yüksek Mahkemesinin Refahta 13 evin daha yıkılmasının önlenmesi için yapılan başvuruyu reddederek, yeni yıkımlara izin vermesinin ardından geldi. Yıkımlara devam eden İsrail ordusu su boruları ve elektrik hatlarını da tahrip etti. Siyonist mahkeme bu vahşi yıkımın toplu bir cezalandırma değil kendini savunma olduğunu öne sürdü. Görülüğü gibi siyonistin üniformalısı ile cüppelisi arasından herhangi bir fark yok.
BMnin Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA ise, Eylül 2000den beri son yıkımlar hariç- sadece Refahta 11 binden fazla Filistinlinin evsiz bırakıldığını belirtiyor. Yıkım saldırısı, BM ve AB tarafından kınanırken, Ürdündeki Dünya Ekonomik Forumuna katılan ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Yıkıma karşıyız, bunun yapıcı olduğunu düşünmüyoruz dedi ve Arafatı da barış sürecini engelleyecek adımlar atmakla suçlamayı ihmal etmedi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ise, İsrailin Refahtaki evleri yıkmasını, uluslararası hukukun ihlali olduğunu belirterek kınadı.
Bu tür açıklamalar, siyonistlere, işinize devam edin! mesajı vermekten öte bir işleve sahip değil. Zira yasak savma kabilinden yapılan bu açıklamalar, İsraile gösterilecek tepkinin sınırını belirliyor. Bu gerici güçler, siyonistlere dönük bir eylem olduğunda günlerce gündemlerinde tutarlar, ama İsrailin akıl almaz boyutlara varan katliamlarını göstermelik bir kınama ile geçiştirirler.
Siyonist çetenin icraatları da bu mesajın alındığını gösteriyor. Refahın dış dünya ile bağlantısını kesmek amacıyla Gazze Şeridinin güneyine takviye birliği yığan İsrail ordusu, Refahın çevresinde Mısır sınırı boyunca 20 metre derinlikte, en az 60 metre genişlikte çukur açacağını açıkladı. İsrail ordusu, güvenlik çukuru adını verdiği bu ırkçı uygulamanın meşru savunma önlemi olduğunu, Filistinli direnişçilerin Mısırdan Gazze Şeridine silah sokmasını engellemeyi amaçladığını söylüyor.
Siyonistlerin güvenlikten bahsetmeleri çirkin bir yalan. Elbette bu yalanlar onların işgalci, saldırgan ve vahşi katiller olduğunu gizlemeye yetmiyor. Çünkü İsrail ordusunun Refah mülteci kampına düzenlediği saldırıda tank ve buldozerlere, Apachi helikopterlerle hava desteği sağlandı. Saldırıya katılan İsrail donanmasına ait hücum botları, Gazze kenti sahilini ateş altına aldı. Saldırıyı yaygınlaştıran İsrail ordusu vahşi bir Filistinli kıyımı gerçekleştiriyor. En son 20 sivilin katledildiği bu barbarca saldırıların amacı, Refah mülteci kampını insandan arındırmaktır.
Saldırıya karşı direnen Filistinlilerin elinde siyonist ordudaki silahların hiçbiri yok. Onlar, özgürlük uğruna direnmenin moral üstünlüğü ile devasa askeri güce sahip bu korkunç orduya karşı bedenleri, tüfekleri, yollara döşenen mayınları ve yüreklilikleriyle direniyorlar.
Filistin direnişi ile dayanışmaya!
Arafat İsrailin yıkım kararını zalimce bir saldırı olarak nitelerken, Filistinli bakan Saib Erekat da uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ise, yol haritası barış önerisini hayata geçirmek amacıyla, ilk adım olarak ateşkes yapmaya hazır olduklarını açıkladı. Şaat, bu öneriyi ABD Dışişleri Bakanı Colin Powella iletti. ABDden, çatışmalara son vermesi için İsraile baskı yapmasını istediklerini belirten Şaat, Hamas ile İslami Cihadın, ateşkes yapmaya hazır olduklarını, Mısırlı arabuluculara bildirdiklerini kaydetti. Tabii Powell haydudu bu öneriyi dikkate bile almadı. Eğer İsrailin saldırılarını durdurmak gibi bir niyeti olsaydı, zaten durdururdu. Uluslararası toplumun istediği devlet terörünün bitmesi değil, halkların direnişinin tasfiye edilmesidir. Bu yüzden Filistinli bakanların çaresizlik i&ccdil;inde yükselttikleri çağrılara kulak veren olmuyor.
Arafat, İsrailin 56. kuruluş yılı olan, Arapların El Nakba (Büyük felaket) olarak nitelendirdiği gün dolayısıyla Filistin televizyonlarından halka seslendi ve İsrail işgaline karşı verdikleri mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye çağırdı. Zaten militan direnişten başka, siyonist işgale karşı etkili olabilecek yöntem bulunmuyor.
Sürekli ateş altında olduğu halde, bölge ve dünya halklarının Filistin direnişine gereken desteği verdiği söylenemez. Ortadoğuda emperyalist saldırganlığın siyonistlerle işbirliği içinde olduğu unutulmamalı, NATO karşıtı anti-emperyalist mücadele anti-siyonist mücadele ile birleştirilmelidir.
Yüzbini aşkın İsrailli barış için yürüdü
İsrail ordusu vahşi yıkım ve katliamlarına devam ederken, Tel Avivin Yitzak Rabin Meydanı bugüne kadarki en büyük barış mitingine tanık oldu.150 bin İsrailli Barış şimdi! pankartları taşıyıp, Gazzeden çekilelim! sloganları attı. Yürüyüş İşçi Partisi ile Barış hareketi tarafından düzenlendi.
Şaron ve çetesinin saldırganlığı öyle bir notaya ulaştı ki, kendisi de sol kılıklı siyonist bir parti olan İşçi Partisi bile bu politikaya tepki göstermek zorunda kaldı. Gösteri, Şaron için işin eskisine göre çok daha zor olacağını gösteriyor. Dünya halkları nezdinde zaten teşhir olan siyonist rejim giderek İsrail toplumunun belli kesimleri nezdinde de teşhir oluyor. Son anketlere göre, İsraillilerin yüzde 70i, İsrail ordusunun Gazze Şeridinden çekilmesini istiyor.
Bilindiği gibi İsrail toplumunun çoğu siyonist saldırganlığa destek verir. Filistinlilerin öldürülmesiyle ilgilenen İsrailli sayısı çok azdır. Ama kendi askerlerinin ölümü büyük bir olay olur. Bu açıdan bakıldığında, 150 bin İsraillinin sokağa dökülmesinde iki günde 13 İsrail askerinin ölmesinin de önemi bir payı olduğu görülür. Fakat yine de İsrail halkının barış talebiyle yürümesi önemli. Zira siyonistleri durdurmak ancak Yahudilerin de bu cellatlara karşı çıkmasıyla mümkün. Fakat bunun için bile Filistinlilerin kararlı bir direnişine ihtiyaç var.
|