22 Mayıs'04
Sayı: 2004/20 (12)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist-siyonist katliamcılığa karşı Ortadoğu'da direniş ateşini büyütelim!
  Türkiye boydan boya bir Ebu Garipler ülkesidir!
  12 Eylül faşizminin hükmü sürüyor!
  DGM'ler tabela değiştiriyor...
  NATO'nun yeni misyonu: Ortadoğu'nun Balkanlaştırılması
  NATO ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Halkların kardeşliği ve barış için NATO Zirvesi'ne karşı hazırlanmalıyız!
  Türk-İş Başkanlar Kurulu yılın ilk toplantısını yaptı...
  Sümerbank işçileri ile konuştuk...
  Çiğli İşçi Kurultayı'na çağrı...
  1 Mayıs aynasında NATO Zirvesi'ne hazırlık
  NATO karşıtı kampanyada yeni bir çalışma düzeyine doğru...
  Kukla yönetimin başı da öldürüldü...
  30 Haziran'da yönetim Iraklılar'a mı devredilecek?
  ABD'nin yenilgiyi kabul etmesi uzun sürmeyecek"!
  "Uygar dünya" siyonist vahşeti izliyor
  Cenevre'de kamu çalışanları ayakta!
  Ekmek ve Adalet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni'nden mektup...
  Bültenlerden...
  Türkiye'nin "gururu": 2004 Eurovision şarkı yarışması!
  ODTÜ'de sol içi çatışma sorumsuzluğu...
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Filistin ve Irak’ta katliamlar hızla boyutlanıyor...

Emperyalist-siyonist katliamcılığa karşı Ortadoğu’da direniş ateşini büyütelim!

İsrail’in, Refah mülteci kampında gösteri yapan Filistinliler’in üzerine füze yağdırmasıyla şiddetlenen ve kamptaki evleri yıkma girişimiyle daha da azgınlaşan katliam sürüyor. Siyonist İsrail devleti hiçbir uyarıyı dikkate almadan, hatta çoğu kez bu uyarılarla alay edercesine kan dökmeye devam ediyor. Uyarıları dikkate almıyor; çünkü uyaranların ikiyüzlülüğünü, Birleşmiş Milletler adı altında toplanmış kapitalist-emperyalist devletlerin, Filistin direnişinin bastırılması konusunda sonuna kadar kendileriyle hemfikir olduğunu, kınama tasarılarının dünya kamuoyunu yatıştırmaktan başka bir amaç taşımadığını, bu nedenle de yaptığını yapmaya devam etmekten vazgeçmesi gerekmediğini çok iyi biliyor.

Her ne kadar Filistin liderlerinden övgü alsa da, Birleşmiş Milletler’den çıkan kınama açıklamalarındaki ikiyüzlülük, Filistin halkının ve dünyanın tüm ezilen halklarının yüzüne kanlı dişleriyle sırıtmaktadır. Birleşmiş Milletler, katliam doruğa çıktıktan sonra “lütfen” kınıyor. İsrail devam edeceğini açıklamasına rağmen hiçbir tepki vermiyor, engellemeye yönelik hiçbir yaptırım tedbirini görüşmüyor. Üstelik son katliam günler öncesinden ilan edilmişti. İsrail daha Mayıs’ın ilk günlerinde Refah mülteci kampına düzenlediği füze saldırısında 2 Filistinli’yi öldürmüş, 8’ini yaralamış ve 9 kilometrelik Gazze sınır koridorunu genişletmeyi planladığını açıklamıştı. Yine bu plan çerçevesinde Gazze’de 50 evin yerle bir edildiği biliniyordu. Katliama gerçeen karşı olan, onu önlemek isteyen, bu ilana yanıt verirdi. İlan edilmiş bir katliam gerçekleştirildikten sonra yapılan her türlü kınama tam bir sahtekarlıktır.

Hepsinden önce de Türk devletinin tutumunu mahkum etmek gerekiyor. Medyada, “sert” olarak reklam edilmeye çalışılan Tayyib Erdoğan’ın sözlerinde herhangi bir sertlik bulunmadığı gibi, hiçbir politik değer de taşımıyor. Dışişleri imzasıyla yayımlanan resmi açıklamaya gelince, tam da “stratejik ortaklık” içinde bulunduğu katliamcı İsrail devleti ve efendisi ABD ile ilişkilerinin hassasiyetini gözeten bir ifadeyle kaleme alındığı görülüyor: “Terörle mücadelede Filistinli sivillerin can ve mallarına da ağır zararlar veren aşırı ve ayrımsız güç kullanımının...”

Filistin halkının siyonist işgal ve katliam saldırılarına karşı direnişine “terör”, İsrail’in uyguladığı devlet terörüne ise “aşırı güç kullanımı” sıfatını yakıştırmaları boşuna değildir. Bu ifadeler sözkonusu “kınama”yı kınama olmaktan çıkarmakla kalmıyor, adeta İsrail’e yaptığını yapmaya devam etmesi konusunda destek sunuyor. Ortadoğu’nun çıban başı olmaya devam eden Filistin direnişini ezmeni biz de arzuluyoruz, ancak biraz daha dikkatli olmalı, terörün dozunu dünyayı ayağa kaldırmayacak düzeyde tutmalısın, demeye getiriyor.

Gerek Birleşmiş Milletler’in gerekse Türk devletinin açıklamalarında, bariz ikiyüzlülüğün yanısıra, Amerikancılık sahtekarlığı da açıkça okunuyor. Birleşmiş Milletler, Arap ülkelerinin tasarısına karşı ABD’nin sunduğu tasarı doğrultusunda hazırlanmış bir metinle sözde bir kınama yayınlamış oldu. Amerikan uşağı Türk devletine ise hazır bir metin dayatmak bile gerekmiyor. O, uşaklığının hassasiyetiyle en uygun ifadeleri kendi başına da bulabiliyor. Kınamalardaki Amerikan etkisi, sadece ifadelerin son derece yumuşak tutulmasında değil, Filistin’deki sivil katliamı sözde kınanırken, Irak’taki sivil katliamından hiç söz edilmemesinde de kendini gösteriyor. Oysa, İsrail’in Refah mülteci kampında saldırılara yönelik protesto gösterisi yapan Filistinliler’i bombalayarak 20’yi aşkın sivili öldürdüğü 19 Mayıs g&uul;nü, Amerikan uçakları da Irak’ta bir düğün evine bomba yağdırarak 40’ı aşkın sivili katletmişti. Birleşmiş Milletler bildirisinde, sözde Amerikan vetosunu engelleme adına, Amerika’nın bu katliamından hiç söz edilmiyor, İsrail’inki ise yarım ağızla sözde kınanıyor. Elbette İsrail bu tür kınamaları kaale almaz, elbette alay edercesine yıkımları ve saldırıları sürdüreceğini ilan eder. Ve elbette, ABD Bileşmiş Milletler’i yok saymaya, dahası kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya devam eder.

Siyonist İsrail’in Filistin direnişine yönelik tek yaptırımı katliam saldırıları da değil. O artık ölümlerin Filistin direnişini sindirmek bir yana, tersine alevlendirdiğini çoktan öğrendi. Bu nedenle bir yandan direnişçileri ve direniş potansiyeli çocukları öldürmeye devam ederken, diğer yandan direnişi örgütleme potansiyeli taşıyan herkesi de yoketmeye çalışıyor. El Fetih’in Batı Şeria temsilcisi olan ve Yaser Arafat’ın yerine geçebilecek kişiler arasında görülen Mervan Barguti’yi iki yıl önce Ramallah’ta tutuklayan İsrail, yaptığı sözde yargılama sonucu suçlu buldu. Dava sonucuna ilişkin açıklamaya Arafat’ın da yargılanabileceği ibaresi de eklendi. Ancak karar üzerine Mervan Barguti’nin; “İsrail işgali sürdükçe Filistin ayaklanması sürecek. Filistinli anneler ağladıkça İsrailli neler de ağalayacak” açıklaması da göstermiştir ki, İsrail’i nasıl katliam saldırıları kurtaramıyorsa Filistin direniş liderlerine yönelik saldırıları da kurtaramayacaktır.

Amerikan emperyalizmi ve siyonist
İsrail ile tüm ilişkiler kesilmelidir

Bugün Filistin ve Irak halklarına yönelik bu katliam saldırılarından, onlara maddi ya da manevi destek veren, onlarla her türlü ilişki ve dayanışma içinde olan tüm devletler, en başta da Türk devleti, en az katliamcılar kadar suçludur. Türk devleti ve hükümetinin, Irak saldırısı konusundaki Amerikan yanlısı tutumu tümüyle teşhir olmuş durumda. Oysa siyonist İsrail devletiyle ilişkiler daha gizli-kapaklı, daha el altından yürütülüyor. Bugün toplu kırıma karşı sözde kınama açıklaması yapanlar, terörist İsrail devletiyle her türlü dayanışma, anlaşma ve ilişkisini sürdürerek, silah ihalelerini bu terör devletine vererek ve daha binbir yolla Filistin direnişinin bastırılması için destek olmaya devam ediyorlar. Türk sermaye devletini siyonist İsrail ile böylesine yakın bir ilişki ve dayanışmaya sevkeden, tek başına Amerikan uşaklığı da değildir. Bununa etkisi olmakla birlikte, asıl etken İsrail ile çıkar ortaklığı üzerine kurulu ilişkidir. Filistin direnişinin bastırılması, İsrail kadar Türk devletinin de hayati çıkarlarına denk düşmektedir. Filistin, tüm dünyadaki ezilen halklara örnek direnişiyle, kapitalist dünya düzeni için bir çıban başı olmaya devam ediyor. Filistin direnişi, arkasına dünyanın süper gücü ABD emperyalizmini almış, her türlü katima imza atacağını defalarca kanıtlamış bir terör devletine, dolayısıyla, emperyalist-kapitalist dünyanın tüm ablukasına rağmen direnmenin mümkün olduğunu kanıtlıyor. Ezilen halkların umudu, emperyalist haydutlarınsa karabasanı olmayı sürdürüyor.

Bu umudun yokedilmesini önlemek, beslenip-büyütülmesi ve zaferle sonuçlanması için mücadele etmek, tüm dünya halklarının, ama öncelikle de bölge halklarının görevidir. Amerikan emperyalizminin saldırısıyla Irak’ta yükselen direnişle birlikte, bugün Ortadoğu’da ikinci bir çıban başı oluşmuş durumda. Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri, bölgede gelişen bu direnişlerle dayanışma içinde devrimin imkanlarını büyütmeye çalışmalıdırlar. Bu dayanışma, Türkiye devriminin imkanlarını da genişletecektir.

Emperyalist-kapitalist dünyanın Ortadoğu’daki direniş odaklarını el birliğiyle bastırma planları yapacağı NATO Zirvesi yaklaşıyor. Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri, bu emperyalist hesapları da bozacak güçte bir anti-emperyalist mücadele kapsamında, aşağıdaki taleplerle birlikte, Filistin ve Irak direnişleriyle eylemli dayanışmayı yükseltmelidir.

* Emperyalizmle açık-gizli tüm anlaşmalar iptal edilsin!

* Siyonist İsrail ile her türlü ilişki kesilsin!

* NATO’dan çıkılsın, tüm üsler kapatılsın!

* Amerikan emperyalizmi ile kölelik anlaşmaları iptal edilsin!

* İMF, Dünya Bankası gibi emperyalist mali kuruluşlarla kölelik anlaşmalarına son verilsin!

Ortadoğu’da ve dünyada emperyalist saldırganlığı ve katliamları önlemenin tek yolu, emperyalizme karşı tutarlı bir mücadelede ortaklaşan halkların, işçi sınıfları önderliğinde mücadeleyi yükseltmeleridir.