22 Mayıs'04
Sayı: 2004/20 (12)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist-siyonist katliamcılığa karşı Ortadoğu'da direniş ateşini büyütelim!
  Türkiye boydan boya bir Ebu Garipler ülkesidir!
  12 Eylül faşizminin hükmü sürüyor!
  DGM'ler tabela değiştiriyor...
  NATO'nun yeni misyonu: Ortadoğu'nun Balkanlaştırılması
  NATO ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Halkların kardeşliği ve barış için NATO Zirvesi'ne karşı hazırlanmalıyız!
  Türk-İş Başkanlar Kurulu yılın ilk toplantısını yaptı...
  Sümerbank işçileri ile konuştuk...
  Çiğli İşçi Kurultayı'na çağrı...
  1 Mayıs aynasında NATO Zirvesi'ne hazırlık
  NATO karşıtı kampanyada yeni bir çalışma düzeyine doğru...
  Kukla yönetimin başı da öldürüldü...
  30 Haziran'da yönetim Iraklılar'a mı devredilecek?
  ABD'nin yenilgiyi kabul etmesi uzun sürmeyecek"!
  "Uygar dünya" siyonist vahşeti izliyor
  Cenevre'de kamu çalışanları ayakta!
  Ekmek ve Adalet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni'nden mektup...
  Bültenlerden...
  Türkiye'nin "gururu": 2004 Eurovision şarkı yarışması!
  ODTÜ'de sol içi çatışma sorumsuzluğu...
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
NATO karşıtı kampanyada
yeni bir çalışma düzeyine doğru...

NATO zirvesine sayılı haftalar kaldı. NATO ve emperyalizm karşıtları hem bir dizi eylem gerçekleştiriyor, hem de son günlerde yapılacak olan eylemleri tartışıyorlar. Kesin olmamakla birlikte, son günler için kaba bir eylem takvimi oluşmuş durumda. 26 Haziran günü Bush’un mecliste konuştuğu saatlerde, Ankara’da Türkiye merkezli ve yüzü meclise dönük bir protesto eyleminin gerçekleştirilmesi planlanıyor. 27 Haziran günü İstanbul’da merkezi bir eylem yapılması düşünülüyor.

NATO karşıtı güçlerin ağırlıklı olarak toplandığı NATO ve Bush Karşıtı Birlik, kuruluşunu ilan ettiği 6 Mayıs tarihli Dolmabahçe eyleminden sonra, Taksim Gezi Parkı’nda NATO’ya karşı şiirler etkinliğini, Blair gelmesi vesilesiyle İngiliz Konsolosluğu eylemini, ertesi gün Amerikan Konsolosluğu eylemini, Erovizyon şarkı yarışması önündeki protestoyu örgütledi.

Birliğin gündeminde henüz somutlanmayan bir dizi öneriyi bir kenara koyarsak, 15-16 Haziran günü iş bırakma çağrısı, 31 Mayıs günü Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenleyeceği “NATO’ya karşı notalar” şenliği, tarihi belli olmamakla birlikte “Dünya NATO karşıtları günü” eylemi gibi bir dizi eylem ve etkinlik planlaması duruyor. Eylemlerin kesin bir takvime henüz bağlanmamasının gerisinde BAK’la yürütülen görüşmeler, DİSK ve KESK’in sürecin içine çekilmesi çabası rol oynuyor. NATO Zirvesi nedeniyle okullar erken tatil edilecek. Yurtları boşaltılacak olan üniversiteli gençlik ise 26 Mayıs günü İstanbul merkezli bir eyleme hazırlanıyorlar.

Yukarıda söylenenlerden anlaşılacağı gibi İstanbul yavaş yavaş NATO ve emperyalizim karşıtı eylemlerle ısınıyor. Buna rağmen NATO ve emperyalizim karşıtı faaliyetin geniş işçi ve emekçi kitlelere taşınmasında varolan ciddi atalet ve kendiliğindencilik sürüyor. Karşı karşıya kaldığı yoğun ekonomik ve sosyal saldırılarla bunalmış geniş kesimler için henüz NATO zirvesi temel bir gündem haline gelmiş/getirilmiş değil. Oluşturulan, eylem planlayan, eylem yapan oluşumların geniş kitlelere yüzünü dönmekte zorlandığı, dahası böyle bir misyonu kendinde görmediği her geçen gün daha çok ortaya çıkıyor. Üst birliğin yerelliklerde inşası gibi can alıcı, yapılacak eylemlerin niceliğinide belirleyecek olan bir görev tek tek yerel inisiyatiflere bırakılmış durumda. Bu noktada Esenyurt’ta oluşturulan NATO ve İşgal Karşıtı Birliği, yaptğı eylemleri ve birkaç girişimi saymazsak, henüz somut bir gelişme gözlenmiyor.

Devrimci iddiaya ve kitlelerin
gücüne güvenmek

Süreçte kavranması gereken kritik halka, işçi ve emekçilerin NATO Zirvesi vesilesiyle anti-emperyalist bilinç ve kararlılıkla ne kadar donatılabileceğidir. Oluşturulan merkezi birliklerin bunda belli bir rol oynayacağı yadsınamaz. Ancak en temel talepleri için dahi mücadele etme gücü ortaya koyamayan bu kesimlerin bu sürecin içine çekilmesi, işçi ve emekçilere dönük bir çalışmayı temel alan, araçlarını ve faaliyet alanını buna göre belirleyen bir iradenin ürünü olabilir. Bu iradeyi mevcut şartlar altında yalnız devrimci güçler gösterebilirler. Devrimci güçlerin ağırlıklı kesiminin kendi imkanlarını kullanmakta ve ortaya bir irade koymakta yaşadığı zorlanma düşünüldüğünde, bu görevin yerine getirilmesinin daha da zorlaştığı söylenebilir. Bu görevi kitlelerin gücüne güven duyan ısrarlı bir devrimci faaliyet yerine getirebilir. Böyle bir faaliyeti örgütleme yeteneğine sahip tek güç komünistler olmasa da, bu faaliyeti doğru bir ideolojik-politik hatla birleştirebilecek tek güç yine de komünistlerdir.

Kendi gücünü zorlamayan
kitlelerin gücünü açığa çıkaramaz!

NATO ve emperyalizm karşıtı faaliyetin zorlu görevlerini yerine getirmede örgütsel bir dizi yetersizliğimizin olduğu bilinen bir gerçekliğimizdir. Ancak siyasal süreçlere kendi dar imkanlarımız üzerinden değil sınıf hareketinin ihtiyaçları, sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı görevler ve imkanlar üzerinden baktığımız da bir başka bilinen olgudur. Bu açıdan, 16 Mayıs günkü basın açıklamasıyla ilerici, devrimci kamuoyunun bilgisine sunulan NATO karşıtı kampanyamızın yönelim, araç ve hedefleri belirlenirken, esas olarak gözetilen NATO karşıtı mücadelenin toplam ihtiyaçları olmuştur. Bu durumun toplam faaliyetimizde bir zorlanmaya yolaçacağı daha baştan belirlenmiştir. Ortada duran çok yönlü görevlerin omuzlanmasında kendi gücünün sınırlarını fazlasıyla zorlayan/aşan bir tarz, bütün yetersizlklerimizin tamamlayıcısı olacak, çalışmamızdaki her gedik ulaşılan/aktivleştirilen genç işçilerin enerjisiyle doldurulacaktır. Bu bilinçle donanmış ve yüzünü tamamen işçi ve emekçilere dönmüş bir faaliyet ancak bu görevi yerine getirebilir. 16 Mayıs, bu görevi yerine getirme iddası olduğu kadar, kendi yetersizliklerimizi aşma iddiasıdır da.

Bütünlüklü bir kampanya

Kısa bir zaman kalmış olmasına rağmen, önden yaratılan birikimin gücüne dayanarak bütünlüklü bir kampanya yürüteceğiz. Şu ana kadar merkezi planda kampanyanın ayrıntılarıyla planlandığını söylemeye gerek yok. Geçen hafta bu sayfalardan politik muhtevasını ortaya koyduğumuz kampanyanın çercevesini dört temel somut yönelim üzerinden tanımlamak mümkün. Başta devrimciler olmak üzere dışımızdaki güçlerle yerel platformların oluşturulması için girişken bir inisiyatif, yaygın bir aydınlatma faaliyeti için kendi çapımızı zorlayan propaganda ve ajitasyon, özellikle fabrika bölgelerine ve emekçi semtlere dayanan kitle platformlarının oluşturulması, küçükten büyüğe bir dizi eylemliğin örgütlenmesi ve bunların süreklileştirilmesi. Bu dört temel yönelimin hangi araçlarla ete-kemi&crren;e büründürüleceği, çalışma alanlarımızın imkan ve özel yönelimleriyle nasıl birleştirileceği tamamen yerelliklerin inisiyatifli ve yaratıcı çabasının ürünü olacaktır. Gene de bazı noktalara genel planda değinmek işlevsel olacaktır.

Yetersizliklerimizi yürürken aşacağız!

Ön hazırlık tartışmaları ve geride kalan pratiğimiz gözetildiğinde, ilk zorlanma alanı olarak görülen olgu, bir takım özel yönelimlerimiz ile kampanyanın ortaya koyduğu görevleri henüz yeterli başarıyla birleştirememektir. Faaliyet yürüttüğümüz bazı alanlarda kuruluş aşamasında olan kurum ve derneklerin hazırlık çalışmaları ile NATO kampanyasının görevlerinin aynı süreç içerisinde karşılanması zorunluluğu ya da kampanyanın asıl olarak yürütüleceği alan olarak tanımlanan fabrikalarda şu ana kadar yürütülen sendikal çalışmanın öncelikleriyle NATO karşıtı çalışmanın ihtiyaçlarının çakışması, bunlara örnek olarak verilebilir.

Sınıf hareketinin geri durumu düşünüldüğünde, tamamen siyasal bir duruşu gerektiren NATO ve emperyalizm karşıtlığının henüz daha çok iktisadi çatışmalardan beslenen çalışma alanlarına maledilmesi kuşkusuz bir gerilim yaratacaktır. Ancak bu gerilim hiçbir şekilde NATO karşıtı çalışmanın bu alanlara taşınmasının önününde engel olmamalıdır. Dahası, çalışmanın asıl yürütüleceği alanlar tam da buralardır. Başka türlü bir tutum, çalışmanın esas yöneliminin kaybedilmesi anlamına gelir. Çalışma yürüttüğü tüm alanlarda dernek girişimlerimiz, NATO çalışmasını temel gündem olarak ele almak durumundadırlar. Yapılması gereken, çalışamanın bizzat girişimi güçlendirecek bir tarzda bu araç üzerinden yapılmasıdır. Tüm fabrika bağlantıları çalışmanın temeli haline getirilmeli, ilişkidebulunulan tüm fabrikalarda NATO ve emperyalizm temel gündem olmalıdır. Yaşanan bazı ilk deneyimler, doğru bir yöntem kullanıldığında, bunun oldukça başarılı sonuçlar yaratabileceğini göstermektedir.

Konu ile ilgili başka bir sorun, semtler üzerinden ilişki kurulan işçilerin kendi fabrikalarına yönetilmesi yerine, nispeten daha kolay karşılık alınan semtler üzerinden görevlendirmelere konu edilmesi ya da fabrika yönelimini gölgeleyecek tarzda bu alanda yürütülen çalışmaya dahil edilmesidir. Özellikle tekil ilişkilerin olduğu fabrikalarda bu duruma daha fazla rastlanılmaktadır. Oysa yapılması gereken, bu güçlerin semte doğru yöneltilmesi değil, değişik fabrikalardan işçilerin bir araya getirilmesiyle atalete yolaçabilecek bu yalnızlığın kırılmasıdır. Zaten bu haliyle tek tek fabrikalarda bir takım örgütlenmeler yaratmanın imkanı fazlasıyla sınırlı görülmektedir. Bu durum gözetilerek bölge komiteleri oluşturma çabalarına ağırlık verilmelidir. Emekçi semt çalışmalarında propaganda-ajitasyon faaliyetinde bölgenin tamamıa seslenme yeteneği kazanılmışken, iş örgütlenmeye geldiğinde bakış hızla daralmaktadır. Mevcut ilişki ağı dışındaki alanlara yönelmek, muhtarları, mahallenin ileri gelenlerini, yöre dernekleri temsilcilerini kucaklamaya çalışmak, bölgedeki örgütlü güçleri çalışamaya katılmaya davet etmek, çalışamanın sonuç alabilmesi için gereklidir. Yer yer görülen çalışmayı kendi ilişki ağımzla sınırlama eğilimi terkedilmelidir.

Bir başka sorun alanı, devrimci ve ilerici kurumlarla oluşturulması gereken platformlar ile kitle platformları ihtiyacını karşı karşıya koymaktır. Her ikisi de kitle çalışmasını güçlendirecek yönelimler olarak algılanmalı, ama birbirinin alternatifi olarak düşünülmemelidir. Çalıştığımız alanlar düşünüldüğünde, bazı yerlerde devrimci siyasal oluşumlar ya yoktur ya da çok etkisizdir. Buralarda sonucu önceden deneyimlerle sabit boş bir takım çabalara girmek gereksizdir. Bunun yerine enerji kitlelerin doğrudan örgütlenmesine harcanmalıdır. Artık genelde bir üstünlük alanımız haline gelen propaganda-ajitasyon faaliyetimizde mevcutla yetinilmemeli, yaratıcı ve etkili yöntemler kullanılmalıdır. Mahallelerde, işçi bölgelerinde duvar gazetelerinin hazırlanması, ev, kahve toplantıları, gene ev ve kahvelerde dia ve film gösterimleri, merkezi materyallerle yetinilmeesi, gelişmeler karşısında yerel bildirilerin kaleme alınması, her türlü eylem ve etkinliğin kitlelere seslenmenin bir vesilesi yapılması, çalışmayı zenginleştirmenin yol ve yöntemlerinden bazılarıdır.

Hatırlatılması gereken bir başka nokta, merkezi ve bizim dışımızda düzenlenen eylem ve etkinliklere katılımdır. Son dönemde yapılan birliğin bir dizi eylemi kendi çalışmamızın yoğunluklarından kaynaklı olarak ilgisizlikle karşılanabilmiş, yer yer bırakalım başkalarının taşınması, kendi güçlerimizin katılmadığı eylemler bile olabilmiştir.

Seçim çalışmasından farklı olarak, bu kampanya süresince eylem ve etkinlikleri tek başımıza belirlemek gibi bir olanağımız fazlaca yoktur. Bizim dışımızdaki eylem ve etkinlikleri kendi çalışmamızın dayanağı yapan bir tarz, çalışmamızın bu alandaki sorunlarının çözümüne de katkı yapacaktır. Çalışmanın temel hedeflerinden biri olan kitleleri değişik eylemlere sevketme noktasında da daha inisiyatifli davranmalıyız. Özellikle yoğun çalışma yürütülen alanlarda kitlelerin katılacağı eylem türleri sokağın alternatifi olmayacak şekilde kitlelerin gündemine sokulmalıdır.

Özellikle Haziran ayında çalışma yürütüğümüz alanlardaki eylemlerin süreklilik kazanması için çaba gösterilmelidir. Basın açıklamalarından meşaleli yürüyüşlere ve faks çekme eylemine kadar birçok eylem biçimi alanların özgünlüklerine göre gündeme getirilmelidir. Nasıl bir sonuç alınacağından bağımsız olarak, İMES, Kurtköy Sanayi, Doğu Sanayi Sitesi, Marmara Sanayi Sitesi, Çiğli Organize Sanayi, Sincan Organize Sanayi, Kıraç vb. gibi işçi bölgelerinin içinde ve yakınında bizzat işçilere dayanan eylemlere önem verilmeli, örgütlü işletmelerin işin başını çekmeleri için temsilcilerle iyi diyaloglar kurulmalıdır.

Yürütülen çalışmanın basınımıza yansıtılması hem deneyimlerin paylaşılmasını ve hem de çalışmanın sorunlarının daha iyi görülmesini sağlayacaktır.

Mevcut tablo içerisinde, sınıf hareketinin genel durumu ve bizim kendi düzeyimiz gözetildiğinde, işçi sınıfının bağımsız eylemini örgütleme imkanlarından henüz uzağız. Ancak hem sınıf hareketinin ihtiyaçları hem de yarattığımız birikim, daha iddialı olmayı ve kendi çapını aşan bir faaliyet düzeyini örgütlemeyi dayatmaktadır. NATO karşıtı kampanyamız, tüm nesnel zorluklara karşın, işçi sınıfı içinde belirleyici güç olma yürüyüşümüzde önemli bir aşama olmalıdır.

Irak’ta emperyalist bombalara kurban giden kadınların ve çocukların, Filistin’de aynı vahşete ve acımazsızlığa hedef olan taş genarallerin bize çağrısı budur. Kapitalist sömürü ve baskıdan, emperyalist saldırganlıktan ve savaştan her geçen gün daha çok zorar gören, acı çeken tüm dünya emekçilerinin ve ezilen haklarının bize çağrısı budur. Kapitalist sömürü altında yaşamı günden güne daha çekilmez hale gelen Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin bize çağrısı ve bizden beklediği budur.

Gün bu çağrılara yanıt verme, bunun gerektirdiği iddia, inisiyatif ve enerjiyi ortaya koyma günüdür.



BDSP’nin basın açıklaması...

“Savaş ve terör aygıtı NATO dağıtılsın!”

Seçim ve 1 Mayıs döneminde emperyalist barbarlığı ve İstanbul’da yapılacak NATO Zirvesi’ni faaliyetinin temel gündemi olarak işleyen BDSP, yaptığı basın açıklamasıyla İstanbul’daki NATO Zirvesi’ne ve emperyalist saldırganlığa karşı bir kampanya başlattığını ilan etti.

Taksim TÜYAP Parkı’nda biraraya gelen BDSP’liler “Savaş ve terör aygıtı NATO dağıtılsın!” temel şiarı etrafında yüzünü işçi ve emekçilere dönen etkin bir kampanya yürüteceklerini dost-düşmana ilan ettiler. 16 Mayıs günü saat 13.00’te başlayan eylemde, basın açıklamasını BDSP sözcülerinden Melek Altıntaş okudu. “NATO dağıtılsın, kahrolsun emperyalizm!” pankartının açıldığı eylemde “NATO dağıtılsın, üsler kapatılsın!”, “Direnen halklar kazanacak!”, “Ya barbarlık ya sosyalizm!”, “NATO’ya geçit yok!” dövizleri ve BDSP flamaları açıldı. Coşkulu bir havada geçen eylemde sık sık “İstanbul’u NATO’ya dar edeceğiz!”, “Kahrolsun emperyalizim!”, “Yaşasın sosyalizm!”, “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!” “NATO dağıtılsın, üsler kapatılsın!”, “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!”, “Direnen halklar kazanacak!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganları atıldı. Çalınmadık kapı, ulaşılmadık işçi bırakmayacağını söyleyen BDSP’liler eylemlerinin devam edeceğini açıkladılar.

Kızıl Bayrak/İstanbul

NATO Zirvesi’ne sayılı günler kaldı. 28-29 Haziran tarihleri arasında emperyalizmin eli kanlı katilleri biraraya gelecekler. Egemenler bir aydır olağanüstü güvenlik önlemlerini nasıl alacağını planlıyor. Kaç bin polis görev yapacak, hangi semtlere giriş yasaklanacak, protesto eylemleri nasıl engellenecek vb. Daha şimdiden 35 trilyonun emperyalistlerin güvenlik hizmetleri için harcandığı söyleniyor. İşbirlikçi uşaklar ve efendilerinin icraatları sadece zirveye hazırlanmakla sınırlı değil. Emperyalizmin eli kanlı şefleri zirvenin gündemini de belirlemiş durumdalar. Barbarların zirvesinde, Ortadoğu halklarının emperyalist-siyonistlere karşı direnişinin nasıl ezileceği, “Büyük Ortadoğu Projesi” adı altında bulunduğumuz coğrafyanın nasıl emperyalist işgal ve yağmaya açılacağı, başta Türkiye olmak üzere bu düzenlemede kime ne gii roller düşeceği tartışılacak.

Ancak hazırlık yapan sadece emperyalistler ve işbirlikçileri değildir. Devrimciler, demokratlar, tüm ilerici güçler, savaş karşıtları, işçi ve emekçiler de İstanbul’da toplanacak NATO Zirvesi’ne geçit vermemeye hazırlanıyorlar. Dünya halklarına kan kusturanları, hak-hukuk tanımayanları, işkenceci, tecavüzcü kimlikleri ayyuka çıkmış bu barbarları Denizler’in ruhuyla karşılamaya hazırlanıyorlar.

Bugün ilerici, devrimci, emperyalist savaş ve işgal karşıtı güçler kararlılıkla “NATO Zirvesi’ne geçit yok!” diyorlar. İstanbul’da ve ülkenin birçok yerinde biraraya gelen emperyalizm ve NATO karşıtları 28-29 Haziran’a bu bilinç ve sorumlulukla hazırlanıyorlar.

Bizler de Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) olarak seçim dönemi ve 1 Mayıs çalışması boyunca temel gündem olarak ele aldığımız NATO’ya ve emperyalizme karşı bir kampanya başlatmış bulunuyoruz. Çalışma boyunca tüm ülkede yüzbinlerce emekçiye ulaşacak, yüzlerce fabrikaya girecek, onbinlerce afiş, bildiri vb. kullanacak, seminer, söyleşi, çeşitli eylem ve etkinlikler örgütleyerek toplantılar düzenleyeceğiz. Bu çalışmalarda temell taleplerimiz emperyalizmin terör ve savaş aygıtı NATO’nun dağıtılması, tüm ABD ve NATO üslerinin kapatılması olacak. Bu talepler doğrultusunda kitleleri seferber etmek için tüm enerjimizle çalışacağız.

BDSP olarak başta işçi sınıfı ve emekçi kitleler olmak üzere tüm ilerici güçleri, kendine insanım diyen herkesi emperyalizmin kanlı savaş aygıtı NATO’ya karşı mücadele etmeye, yapılacak çalışmalara katılmaya ve destek vermeye çağırıyoruz.

Kahrolsun emperyalizm!
Yaşasın sosyalizm!
Savaş ve terör aygıtı NATO dağıtılsın!
Tüm ABD ve NATO üsleri kapatılsın!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
(BDSP)
16 Mayıs ‘04