6 Mart'04
Sayı: 2004/01


  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci bir sınıf hareketi geliştirmek için görev başına!
  Ekonomik "canlanma" masallarının iç yüzü...
  Hükümet işçi ve emekçilerle alay ediyor!
  Hükümet ve muhalefet: Al birini vur ötekine!
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  İLGP kuruldu...
  ÖO Direnişi'nde 108. şehit: Muharrem Karademir
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı... "Yerel yönetimler" ve liberal hayaller
  Yerel seçimler, EMEP reformizmi ve sosyal demokratlaşma
  Süresiz iş bırakmayı örgütleyelim!
  Kapitalizm ve kadın
  Türkiye'de işçi-emekçi kadın olmak!
  Savaş çetesinin "Büyük Ortadoğu Projesi"
  "Büyük Ortadoğu Projesi"nin merkez ülkesi Türkiye!..
  İşgalcilerde ahlaki çöküntü büyüyor
  Haiti'ye emperyalist müdahale
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Neo-liberalizme karşı reformist savunma
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
6 Mart son değil başlangıç olmalı...

10-11 Mart’ta sağlık emekçileriyle birlikte iş bırakalım!

Süresiz iş bırakmayı örgütleyelim!

Hükümet, kölelik yasasının kamu hizmetlerini özelleştiren, emekçilere kölece çalışma ve yaşama koşulları dayatan asıl maddeleri meclisten geçtikten sonra tasarının geçici 9 maddesi ve 2 yürürlük maddesini Yerel Yönetimler Tasarısı ile birlikte görüşmek üzere yerel seçimler sonrasına erteledi. Yani saldırı yasası daha da ağırlaştırılarak önümüzdeki günlerde karşımıza getirilecek. Bu anlamda erteleme kararı hiçbir biçimde yasanın kapsamını ve özünü değiştirmiyor, yasaya karşı mücadelenin önemini azaltmıyor. Hatırlanacağı gibi hükümet benzer bir taktiği iş yasası mecliste görüşülürken de izlemişti. Toplumsal muhalefete diyalog çağrısı yapılarak sendikal ihanetin önü açılmıştı. Sermaye hükümetinin bu taktiği ne KESK yönetiminde ne de kamu emekçilrinde boş bir beklentiye yolaçmamalı, tersine kölelik yasalarına karşı hak alıcı bir mücadele sürecinin örgütlenmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Bilindiği gibi kamu yönetimi “reformu” olarak sunulan saldırı milyonlarca işçi ve emekçinin kamusal haklarını, kamu emekçilerinin işgüvencesini ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Yasanın kapsamı düşünüldüğünde saldırıya karşı işçi ve emekçiler cephesinden gerekli yanıt hala verilebilmiş değil. Yasa karşısında işçi sendikaları bir yana KESK’in de tutarlı bir mücadele programı bulunmuyor. Alışılageldiği gibi basın açıklamaları ve bölge mitinglerinin ardından yapılacak Ankara mitingi eylemlerin ‘final günü’ olarak görülüyor. Öyle ki, sahte sendika yasasında olduğu gibi Temel Kanun karşısında da kimi basın açıklamalarında bizzat KESK yöneticileri tarafından “meclisten geçse de halktan geçmeyecek” gibi söylemler öne çıkartılıyor. Özelleştirme ve kölelik anlamına gelen kmunun tasfiyesine dönük saldırıların tarihsel arka planı ve kapsamı düşünüldüğünde, milyonlarca emekçi militan bir mücadele içerisine çekilmedikçe bu saldırılar zincirinin kırılamayacağı açıktır. Oysa KESK bürokratları saldırılar karşısında geniş emekçi yığınları mücadeleye seferber edecekleri yerde, işçi sendikalarının bürokratlarından medet ummaktadırlar. “Genel grev” karaı alınıp alınmaması da Emek Platformu’na, demek oluyor ki işçi sendikalarına havale edilmiş durumdadır. Bugüne kadarki eylemlerle geniş emekçi yığınların mücadeleye seferber edilmesi şöyle dursun, tasfiye saldırısının geniş emekçi kesimlerin gündemine sokulması dahi başarılamamıştır. Öyle ki KESK yönetimi “meclis genel kuruluna geldiğinde hizmet üretiminden gelen gücün kullanılması” kararını dahi uygulamaya sokmamş, kamu emekçileri içerisinde bu yönde bir çalışma örgütlememiştir. Kamu emekçileri bir kez daha hedefsiz protesto eylemlerine hapsedilmiştir.

Kuşkusuz bu tablonun kırılmasında Ankara eylemi temel bir önem taşımaktadır. Ankara mitingi, ya çoğunlukla olduğu gibi bir günlük bir uyarı eylemi, bir “final” olacak ve sonrası boş bırakılacak, ya da süresiz iş bırakma ve kesintisiz-militan bir mücadeleye doğru atılmış bir “ilk adım” olacaktır. Şüphe yok ki, bu ikincisi öncü kamu emekçilerinin müdahalesi olmadan gerçekleşemez. Aynı şekilde 6 Mart’ta gösterilecek kararlılığın düzeyi de sonrası açısından belirleyici olacaktır. Merkezi eylem tasfiye saldırısının şu veya bu ölçüde kamu emekçilerinin gündemine girmesine hizmet edecek, ancak arkası boş bırakılır ya da daha geri bir eylem sürecine girilirse kamu hareketindeki mevcut kırılmayı büyütmekten başka bir işlevi olmayacaktır.

“Parasız eğitim, parasız sağlık” talebiyle
10-11 Aralık’ta sağlık emekçileriyle birlikte
iki günlük iş bırakmaya!

Saldırılar püskürtülünceye kadar sürdürülecek bir süresiz iş bırakma sürecinin örgütlenmesi bugün hareketin en temel ihtiyacı durumundadır. Süresiz iş bırakma istemi bugün birçok öncü kamu emekçisi tarafından gerçekleşebilir bulunmuyor. Kuşkusuz bugünün sendikal önderliğinin mevcut durumu ve kamu emekçilerinin sendikalara güvensizliği bu bakışı koşullandırmaktadır. Bunlardan ilki ancak öncü kamu emekçilerinin müdahalesi ile aşılabileceği gibi, ikincisi de protestocu, günübirlik eylem biçimlerinden vazgeçilerek hak alıcı ve kesintisiz bir mücadele programının oluşturulması ile aşılabilir. Nihayetinde kamu emekçilerinin geniş kitlesinin sendikalar karşısındaki güvensizliğinin gerisinde sendikaların bu günübirlik ve kendini tekrar eden protestocu eylem biçimleri önemli bir ro oynamaktadır. Hedefini net olarak belirlememiş, saldırıların püskürtülmesi ve süresiz grev tutumuna bağlanmamış eylem program(cık)ları ile bunun örgütlenmesi olanaklı değildir.

Fakat eğer merkezi Ankara eylemi buna atılmış bir ilk adım olarak görülür ve sağlık emekçilerinin 10-11 Mart’ta yapacakları iki günlük iş bırakma eylemi tüm kamu çalışanları içerisinde yaygınlaştırılırsa, güven bunalımının ve bu ‘gerçek dışı’ tablonun aşılmasında önemli bir adım atılmış olacaktır. Bilindiği gibi sağlık çalışanlarının işbırakma eylemleri kamu emekçilerinin geniş kesimleri içerisinde önemli bir yankı yaratmaktadır. Ankara eyleminin yaratacağı atmosfer üzerinden sağlık emekçilerinin 10-11 Mart’ta yapacakları iki günlük iş bırakma eylemi “Parasız sağlık, parasız eğitim” talebiyle tüm kamu emekçileri içerisinde yaygınlaştırılmalı, pasif destek tutumu terkedilerek iki günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirilmelidir. Böyle bir tutum sağlık emekçileine güven aşılamakla kalmayacak, somut talepler ekseninde kamu emekçilerinin mücadeleye seferber edilmesinde temel bir rol oynayacaktır. Süresiz iş bırakmanın örgütlenmesi ve saldırıları püskürtmenin yolu da buradan geçmektedir.

Kuşkusuz KESK’in böyle bir mücadele programına yöneltilmesi öncü kamu emekçilerinin ortaya koydukları müdahalenin düzeyiyle ilgilidir. Halihazırda KESK yönetimi sağlık emekçilerinin iki günlük iş bırakma kararı karşısında pasif destek verme tutumunun ötesine geçen bir karara ve kararlılığa sahip değildir. Oysa SES ve TTB’nin iki günlük iş bırakma eylemi, milyonlarca kamu emekçisinin harekete geçirilmesinde önemli bir fırsattır. Öncü kamu emekçileri sağlık emekçilerinin iki günlük iş bırakma kararının “Parasız sağlık, parasız eğitim” talebiyle tüm KESK içerisinde yaygınlaştırılması için taban basıncını örgütlemek, Ankara eylemini bu açıdan bir fırsat olarak değerlendirmek zorundadırlar.

Öncü kamu emekçileri
tarihsel sorumluluklarını yüklenmelidirler

Kamu reformu adı altındaki kapsamlı saldırılar karşısında onu püskürtecek bir tutum ve mücadele sürecinin örgütlenmesinde öncelikle öncü kamu emekçileri kendilerine düşen tarihsel görevleri yüklenmek zorundadırlar. Süresiz iş bırakma ve militan direniş eksenli bir mücadelenin örgütlenmesi ancak orta vadeli ve eylemli bir sürecin ürünü olabilir. KESK’in, kamu emekçileri içerisinde günlerce sürdürülen kapsamlı bir çalışma ile örgütlenecek bir “süresiz iş bırakma” tutumu alması ve en azından birkaç hafta önceden tarihin belirlenerek geniş emekçi kesimlere her türlü aracın kullanılarak duyurulması için azami çaba gösterilmelidir. Her türlü eylem ve çalışma bu hedefe bağlanmalı, Ankara eylemi ve sağlık emekçilerinin iş bırakma eylemleri bunu başarabilmeni dayanakları haline getirilmelidir.

(Kamu Emekçileri Bülteni’nin Mart 2004 tarihli
2. sayısından alınmıştır...)



KESK eylemi: “Kölelik yasası geri çekilsin!”

Kamu emekçileri, KESK’in aldığı karar doğrultusunda Kamu Yönetimi Temel Kanunu Yasa Tasarısı’nın geri çekilmesi talebiyle 26 Şubat günü sevk alarak alana çıktılar. Saraçhane Parkı’nda saat 13:00’te toplanmaya başlayan kamu emekçileri bir süre sonra kortejler oluşturarak yürüyüşe geçtiler. Aksaray Metro önüne kadar sloganlarla yürüyen yaklaşık 300 kişilik kitle, burada toplanan emekçilerle birleşti. Coşkulu geçen yürüyüşte “Kölelik yasası geri çekilsin!”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek!”, “Hükümet yasanı al başına çal!”, “Direne direne kazanacağız!”, “İMF defol bu memleket bizim!” sloganları gür bir şekilde atıldı. Aksaray Metro önünde yapılan basın açıklamasından sonra eylem bitirildi.

Kızıl Bayrak/İstanbul