19 Temmuz'03
Sayı: 28 (118)


  Kızıl Bayrak'tan
  Özgür ve onurlu bir gelecek işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle kazanılacaktır!
  Blair Pentagon patentli saldırgan doktrine destek arıyor!
  Yolsuzluk bu sistemin doğasında!
  Kamu emekçilerine sefalet zammı dayatılırken KESK reformistleri yetki yarışında...
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  YÖK Yasa Tasarısı'na geçit vermeyelim!
  Emperyalist saldırganlığın dayanağı yalanlar bir bir ortaya çıkıyor
  İşgale kılıf geçirme manevrası...
  Hükümet kamudaki ücret artışlarında İMF anlaşmalarını öne sürüyor...
  ABD emperyalizminin Irak hezimeti
  Casttle Blair işçisi direndi ve kazandı!
  Örgütlülük en önemli silahımızdır!
  OSB-İMES Bülteni'nden...
  Bush'un Afrika gezisi...
  14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi ve "Cumhuriyetin temel ilkelerine katılım" üzerine...
  GATS ya da "kâr ve daha fazla kâr"
  "Yalancının mumu..."
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Birlik ve kararlılıkla patron dize getirildi...

Casttle Blair işçisi direndi ve kazandı!

Casstle Blair, Kıraç’ta kurulu İskoç sermayeli bir tekstil firması. Fabrikada yaklaşık 200 işçi çalışıyor. Ücretlerin ortalama 300-350 milyon olduğu fabrikada işçilerin tamamı sigortalı. Haftada 5 gün 45 saat çalışmanın olduğu fabrikada Cumartesi ve Pazar günleri çalışma yok. Yani tekstil sektörünün genelindeki durum gözetildiğinde Casttle Blair’deki çalışma koşulları nispeten iyi sayılır. Bunun en temel nedeni fabrikanın tümüyle yurtdışı pazarına ve belli bir kalite üzerinden üretim yapması.

Kölelik Yasası’nın yürürlüğe girmesinden bu yana patron bir takım hakları budamak için fırsat kolluyor, işçilere hafta içi ve hafta sonunda zorunlu mesai dayatıyordu. Bunu da “performansınız çok düşük, iş yetişmiyor” diye açıklıyordu. Henüz bunun yarattığı gerginlik sürerken bu kez işveren ücretlendirme sistemini değiştirmeye girişti. Geçen hafta işçilere ücretlendirmede akort sistemine (kendileri buna performansa göre ücretlendirme diyor) geçildiği açıklandı. Açıklamaya göre 350 milyonluk bir taban ücret belirlenmişti. Her hafta işçilerin performansı ölçülecek ve eğer haketmişlerse(!) belli bir prim alacaklardı. Buna rağmen bir işçinin maaşı 380 milyonu geçemeyecekti.

Direniş başlıyor

Zaten çoğunluğu 330 milyon ücret alan ve en az 50-60 milyonluk zam beklentisi içinde olan işçiler bu hak gaspına karşı harekete geçtiler. Önce imza toplayarak, işverenle konuşarak bu durumu kabullenmeyeceklerini anlatmaya çalıştılar. Fakat işveren bu sesi duymamazlıktan geldi. “Gerekirse bantların bazılarını kapatırım, üretimi daraltırım, beğenmeyen çalışmaz” diyerek işçileri işten atmakla tehdit etti. Bunun üzerine işçiler 15 Temmuz Pazartesi sabahı üretimi düşürdüler. Eyleme işçilerin çok büyük bir kısmı katıldı. Patronun tepkisi önce eylemi örgütlediğini düşündüğü iki kişiyi, hemen sonraki saatler içinde de toplam 25 kişiyi teker teker işten atmak oldu. Bu 25 kişiden çoğu, soyunma dolaplarından özel eşyalarının alınmasına bile izin verilmeden adeta yaka paça atıldılar. Bu durumişçilere geri adım attırmadı. Tersine üretim neredeyse tümüyle durduruldu. Patronun tavrını alkışlarla protesto eden işçiler, öğlen saatlerinde yemekhanede toplandılar. Sonra da patronun noter çağırması ihtimaline karşı makinalarının başına dönerek büyük bir disiplin ve kararlılık içerisinde eylemi devam ettirdiler. Gerçekten de patron hem jandarma hem de noter çağırdı. İşçileri makina başında görennoter eli boş döndü.

Karşısında bu ölçüde bir birlik ve kararlılık beklemeyen patron akşam saatlerinde “yarın her banttan birer kişi gelsin bu meseleyi halledelim” demeye başlamıştı.

Akşam çıkışta işveren işten atılanların binmesini engellemek için servisleri fabrika bahçesinden kaldırttı. Fakat servisler dışarı çıkar çıkmaz işçiler tarafından durduruldu ve atılanlar da evlerine servislerle döndüler.

İşçiler, patronla görüşmek için kendi aralarında bir komite oluşturdular ve taleplerini belirlediler. Buna göre atılanlar geri alınmadan ve ücretlerde düzeltmeye gidilmeden kesinlikle üretim yapılmayacaktı. Ayrıca başka sorunlar da dile getirilecekti.

Kazanan işçiler oldu

İkinci gün iş yavaşlatma eylemi aynı kararlılıkla devam ettirildi. Belirlenen komite de işverenle görüşmeye oturdu. İşten atılanlar ise kendilerine destek için gelenlerle birlikte fabrikanın kapısından ayrılmadılar. Kıran kırana bir görüşmenin ardından işveren işçilerin mücadele kararlılığı ve birlikte davranmaları karşısında pes etti. Atılan işçilerin tümü geri alındı. Ücretlerde de iyileştirmeye gidildi.

Uyanık geçinen işveren işten attığı işçilere, işe geri alınmaları karşılığında, “toplu olarak iş bıraktık, o yüzden işten atıldık, bir daha yapmayacağız” türünden ifadelerle dolu ve elbette tazminatsız olarak işten atmasına gerekçe oluşturacak belgeler imzalatmaya çalıştı. Bu da işçiler tarafından kabul edilmedi. Sonunda işveren “olanlardan dolayı üzgünüz” anlamına gelen ve işçileri herhangi bir hukuki sorumluluk altında bırakmayan bir anlaşma metninin imzalanmasıyla yetinmek zorunda kaldı. İşten atılanlar içerdeki sınıf kardeşlerinin alkışları eşliğinde fabrikaya girdiler.

Casttle Blair işçisi örgütlü davranarak zoru başardı

Casttle Blair işçisi, saldırılar karşısında örgütlü davrandı ve kazandı. Bundan önce, hakların ancak örgütlü mücadeleyle kazanılacağını, saldırıların ancak birlik ve dayanışmayla püskürtüleceğini bildirilerde, broşürlerde okuyorlardı. Saldırı kendilerine yöneldiğinde boyun eğmediler. Haklarını savundular. Arkadaşları işten atıldığında “bize ne” demediler, tek yumruk olup patronun karşısına dikildiler. Jandarma terörüne ve hukuk oyunlarına prim vermediler. İki gün boyunca coşku ve kararlılıklarından hiçbir şey yitirmeden direndiler. İşyeri komitelerini kurup, patron tarafından muhatap alınmasını sağladılar. Ve sonunda taleplerini kabul ettirdiler. Örgütlü mücadelenin yenilmezliğini dosta düşmana bir kez daha gösterdiler.

BDSP çalışanları/Esenyurt



Direniş bitirildikten sonra bir Casttle Blair işçisiyle konuştuk...

“Örgütlülüğün müthiş bir güç
olduğunu öğrendik”

- Örgütlendiniz, direndiniz, kazandınız. Bundan sonraki süreçte neler yapmanız gerekiyor? Yeni saldırıları püskürtmek için ne yapmalısınız?

İşçi- Bizler birlik olduğumuzda neler yapabileceğimizi, neleri başarabileceğimizi gördük. Bizler birlik olduğumuzda çalışma yaşamımızla ilgili verilecek kararların patronunun iki dudağı arasında olamayacağını gördük. Ve birliğin, örgütlülüğün müthiş bir güç olduğunu ve bizim tek silahımız olduğunu yaşadık ve öğrendik. Bundan sonraki süreçte bize düşen görev birlikteliğimizi süreklileştirmek, pekiştirmek ve daha da ileri bir düzeye çıkartmaktır. Dediğim gibi, bizim tek silahımız bu.

- İşçi ve emekçilere bir mesajınız var mı?

İşçi- Bizler tek tek patronlar karşısında hiçbir şeyiz. Ama örgütlendiğimizde her şeyiz. Bizler sendikalı olmamamıza rağmen işveren bizi muhatap almak zorunda kaldı. Bunu sağlayan bizim birlikteliğimizdi. İşçi ve emekçilere diyeceğimiz şu:

Gücünüzün farkına varın, ücretli köleliğe son verin!

SY Kızıl Bayrak/Esenyurt