Son iki haftada Gürcistanda gerçekleşen meclis baskını, ardından eski devlet başkanı Eduard Şevardnadzenin istifa edip ülkeden kaçması olayı gündemde yer almıştı. Bu olayın gündeme girişi gibi, gündemden düşüşü de ani oldu. Gerçekleşen siyasi yönetim değişikliği için kimileri kadife darbe, kimileri de darbe dediler. Gazetemiz Kızıl Bayrakın 6 Aralık 03 tarihili 10. sayısında da aynı konuyla ilgili Gürcistan: Kitle tepkisi düzenin potasına akıtıldı başlıklı bir yazı yeraldı.
Yazının girişinde, Şevardnadzeyi deviren kalkışmayla ilgili şu ifadeler kullanılıyor; ... Parlamentonun basılarak yönetici kliğin dünyanın gözleri önünde son derece aşağılayıcı bir tarzda kapı dışı edilmiş olması, bu ülkede hızlanarak yaşanan gelişmelerin hiç kuşkusuz en anlamlı yönünü oluşturmaktadır. Şevardnadzenin kovulması, ister istemez, bir ay önce Bolivyada yaşananları, ayağa kalkan halk hareketini çağrıştırmaktadır (...) halk hareketinin, yöneticileri hırsız kovalar gibi kovduğuna nadir tanık olunmaktadır. Bu bakımdan, Gürcistan halkının Bolivyadaki gibi başarıyla sonuçlandırdıkları eylem, ezilen halkların ve sömürülen emekçilerin mücadelesine örnek olma açısından önemlidir. Bu değerlendirme üç temel noktada tartışmalıdır. Bir: Gürcistanda yaşanan bir halk hareketi mi? İki: Gürcistanda yaşananlar ile Bolivyada yaşananlar arasında ortak noktalar var mı? Üç: Ezilen halklar ve sömürülen emekçiler, Gürcistandaki hareketin neyini örnek alacaklar?
Burada halk hareketleri üzerine uzun değerlendirmeler yapmayacağız. Ancak halk hareketi kavramının neyi ifade ettiğine, tarihsel ve güncel hareketlerin hangisine halk hareketi dendiğine/denebileceğine baktığımızda, Gürcistanda yaşananların halk hareketiyle bir ilgisi olmadığını görmek zor değil.
Gürcistandaki hareket bu ülke işçi-emekçi, yoksul kesimlerin hangi ekonomik-demokratik ya da siyasal somut talebi üzerinden, kime karşı gelişmiştir? Kasım ayı başından (seçimler 2 Kasımda yapılmıştı) beri Gürcistan emekçilerinin hiçbir somut talebinin gündeme getirildiğine dair bir veriye rastlanmadı. Muhalefetin sisteme karşı en ufak bir tepki göstermediği, temel hedefi seçimlerin yinelenmesinden ibaret olan bir hareketle karşı karşıyayız. Bu talep, seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesine dayanıyor.
Muhalefet liderleri seçimde hile yapıldığı gerekçesiyle 4 Kasımda binlerce kişiyi parlamento binası önünde toplayıp gösteri yaptılar. Ardından Şevardnadze ile görüşen muhalifler, anlaşma sağlanamayınca tüm Gürcistandan adam toplayıp Tiflise yığmaya başladılar. Ülkenin dört bir yanından Tiflise adam yığarken finansman sorunu yaşamıyorlardı, zira keselerinde dünyanın en büyük spekülatörü George Sorosun dolarları vardı. Buna rağmen Şevardnadze geri adım atıp istifa etmedi. Adı geçen yazıda da ifade edildiği gibi, CİA ve ABD özel kuvvetlerinin komutasında olan Gürcistan polisi ve ordusunun gelişmelere seyirci kalması... (ya da yeşil ışık yakması) sonucu muhalifler meclisi işgal edip Şevardnadzeyi kovdular. Yani ABD ile Rusya arasındaki rekabetten faydalanmaya çalışan bir başkanın yerine, ABDye tam uşaklık yaacak bir başkan seçmek için zemin hazırlandı. Olayın hemen ardından, Bushun savaş çetesinin önde gelen isimlerinden ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Ricenin Tiflisi arayarak şu mesajı iletmesi de bunu gösteriyor. ABD, Gürcistana yardım etmeye ve geçiş sürecini desteklemeye hazırdır.
Muhalefetin öne çıkardığı lider Mihail Şaakaşvilinin bir Amerikan ajanı olduğu da sır değil. Amerikada yetişen bu uşağın CİA güdümündeki düşünce kuruluşlarıyla organik ilişki içinde olduğu, dahası bu kuruluşlar tarafından doğrudan yönlendirildiğine dair haberler basında da yer aldı. Bu kişi aynı zamanda 4 Ocak 04te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Şevardnadze muhalefetinin, demek oluyor ki ABDnin tek başkan adayıdır.
Gürcistandaki olayın finansörü Soros iken, organize eden de ABDnin Tiflis büyükelçisi Ricrahd M. Milestir. Bu kişi, Ekim 00de Miloseviçi deviren Sırbistandaki hareketin yönlendiricisiydi aynı zamanda. 1996dan 1999a kadar, -yani Amerikancı bir yönetimi işbaşına getirmek için gerekli hazırlığın yapıldığı dönemde- ABDnin Belgrad Misyon Şefliğini yapıyordu. Kirli işler uzmanı Miles önderliğinde çalışan ekip, hem Sırbistanda hem de Gürcistanda kendi güdümlerinde gençlik örgütlenmeleri kurmuş, Sorosun kasasından bunları finanse edip yönlendirmiştir (Miloseviçi deviren Amerikan uşaklarını da Soros finanse etmişti.) Üstelik bu iki ülkede kurulan örgütlerin sloganları da (Yeter!), amblemleri de (siyah daire içinde sıkılmış yumruk) aynı. Kısacası Gürcistan&146;da bir halk hareketinden çok, CİA ajanları ile güdümündeki işbirlikçilerin hazırladığı, harekete geçirip önderlik ettiği ve ilk hedefine (Şevardnadzeyi devirip, ABD kuklası Şaakaşviliye başkanlık yolunu açma) ulaştırdığı, tamamen gerici bir kalkışma var. Eğer ortada kendi dinamikleriyle gelişen bir halk hareketi olsaydı, bu düşkün takımı öyle kolayından başına geçip istedikleri yöne çekemezlerdi. Görüldüğü kadarıyla Gürcistan halkı, yaşadığı ağır sorunların, sisteme duyduğu tepkinin, devrimci bir siyasal önderlikten yoksun olmanın da etkisiyle, bu gerici harekete kolayından dolgu malzemesi olmuştur. İki gerici güç arasında kalan, önderlikten yoksun bir halkın trajedisidir bu.
İkinci soruya gelince. Bolivyada gelişen halk hareketinin Gürcistandaki harekete benzeyen tek yönü biçimsel sonucu, yani devlet başkanının kovulmasıdır. Bolivya halk hareketi; gelişim seyri, mücadelenin Amerikan uşağı rejimin fiili saldırılarına karşı (doğalgazın ABD şirketlerine peşkeş çekilmesi, 500 yıldır baskı altında olan yerli halkın kendi talepleri etrafında mücadeleye kitlesel katılımı) yükselmesi, direnişin somut talepler etrafında örülmesi, ordu ve polisin katliamlarına karşı öfkesi kabaran kitlelerin eylemlerini daha da militanlaştırması, hareketin ilerici bir önderlik tarafından yönlendirilmesi ile Amerikan emperyalizmi ve yerli uşaklarına karşı gelişen bir ayaklanmadır. Bu ayaklanma elbette hedefine ulaşamadı. Rejimin bazı tavizler vermesi, devlet başkanının kaçması ile yatıştırıldı.
Gürcistan muhalefetinin başkan adayı Şaakaşvili Amerikan ajanıyken, Bolivya muhalefetinin başkan adayı Sosyalizme Doğru Hareketin lideri Bolivya yerlilerinden Eva Moralestir. Morales bir söyleşide şöyle diyor. Kapitalizm dünyanın, insanlığın ve kültürün düşmanıdır. ABD hükümeti, bizim yaşam tarzımızı ve felsefemizi anlayamaz. Biz taleplerimizi ve yaşam tarzımızı, Bolivya halkıyla birlikte savunmaya devam edeceğiz (...) Biz yerliler, 500 yıllık bir direnişin ardından iktidarı yeniden ele alıyoruz. Bu iktidar değişikliğinin amacı; kendi zenginliklerimize, doğal kaynaklarımıza yeniden sahip olmak... Moralesin sözlerinin devrimci sınıf perspektifine denk düşüp düşmedikleri tartışılabilir elbet, ama iki önderlik arasındaki farkı göstermesi açısından taşıdığı önem ortada. Bu durumda Bolivya ile Gürcistandaki hareketlerin öze dair br benzerliğinden söz etmek mümkün değil.
Gürcistandaki hareketin, ezilen halkların ve sömürülen emekçilerin mücadelesine örnek olması açısından önemi meselesine gelirsek. Kısaca belirtmek gerekirse, işçi sınıfı, emekçiler, ezilen halklar ne yapmaları gerektiğine değil ama, ne yapmamaları gerektiğine örnek teşkil etmesi açısından Gürcistana bakmalıdırlar. Zira Gürcistan halkı somut talepleri etrafında kenetlenmediği, mücadelede emekçilerden yana tutumu sınanmış bir önderlikten mahrum kaldığı (böyle bir önderlik yaratamadığı) koşullarda iki düşmandan birinin peşine takılmış oldu. Gerici halk düşmanı Şevardnadze rejimine karşı emekçilere düşmanlıkta rejimden aşağı kalmayan düşkün bir ABD ajanının peşinden sürüklenip dünya halklarının celladı ABD emperyalizmine hizmette bulunmuş oldular. Ezilen halklar, sömürüln emekçiler bu trajik duruma düşmemek için Gürcistan deneyiminden ders almalıdırlar.
Bugün başta ABD olmak üzere emperyalist gerici güç odakları artık kirli işlerini çeşitli vakıflar, insani yardım kuruluşları, sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları vb. üzerinden yürütmeye bakıyorlar. Bu kurumlar hem maske işlevi görüyor, hem de toplumların kimi kesimlerini çeşitli vaatlerle ya da aldatarak bir şekilde harekete geçiriyorlar. Sermaye medyasını da aynı amaçlar doğrultusunda etkin bir şekilde kullanıyorlar. Sırbistan ile Gürcistan olayları bunun somut göstergeleridir. Dolayısıyla halkın kimi kesimlerinin katılımı olsa da, bu tür kalkışmaların halk hareketleriyle bir ilgileri yoktur.