13 Aralık'03
Sayı: 2003 (11)


  Kızıl Bayrak'tan
  Türk-İş: Sermayenin ve sermaye düzeninin hizmetinde yarım asır
  10-11 Aralık eylemleri ve kamu emekçileri hareketi...
  KESK eylemlerinden...
  Bir gün değil, kazanıncaya kadar direniş, kazanıncaya kadar grev!
  Sermaye uşağı hükümet cam işçilerinin grevini yasakladı...
  19 Aralık faşist katliamı 3. yılında...
  Türk-İş Genel Kurulu yapıldı...
  DİSK Tekstil'in 10. Genel Kurulu...
  Fanset direnişinin derslerinden öğrenelim!
  Kıbrıs üzerinde ABD müdahalesi yoğunlaşıyor...!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/7: Geleneksel solda kaçınılmaz akıbet
  Gürcistan'da yaşanan bir "halk hareketi" mi?
  İşgal karşıtı direniş emperyalistleri zorluyor...
  Siyonist İsrail "çözüm" adı altında işgalci konumunu meşrulaştırmak istiyor
  KONGRA-GEL programı hakkında birkaç söz...
  Almanya'da işçi eylemleri...
  Ekim Gençliği'nden...
  Öğrenci gençlik baskı ve terörle susturulmaya çalışılıyor...
  İtalya'da iki milyonu aşkın işçi-emekçi haykırdı: "Geleceğimizi savunalım!"
  Bültenlerden...
  Kültürel doku bozuklukları
  Ekim yeniden yayın yaşamında!..
  "İmparatorluk projesi" ne durumda (II)
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
19 Aralık faşist katliamı 3. yılında...

Vahşi katliam görkemli
bir direnişle yanıtlanmıştı!..

Sınıf mücadelesinin en sert çatışma alanlarından biridir zindanlar. Yıllardır Türkiye zindanlarındaki gelişmeler de buna tanıklık etmektedir. İşkenceler, katliamlar, insanlık dışı uygulamalar ve tüm bunların karşısında devrimci direnişler...

Devletin cezaevlerinde teslim alma ve yoketme politikası çerçevesinde son olarak gerçekleştirdiği en kanlı cezaevi operasyonu, 19 Aralık katliamı oldu. Bu vahşet boyutlarındaki katliam, 28 devrimcinin ölümüne ve yüzlercesinin yaralanmasına yolaçtı.

Saldırı, katliam ve direniş

Toplumsal muhalefeti sindirmenin öncelikli yolu öncüsünü ezmekten geçer. Devlet işte bu yüzdendir ki, yıllardır devrimci tutsakları devrimci kimliklerinden ve iradelerinden soyundurmak amacıyla hücre tipi cezaevlerini kurmaya çalışıyordu. Ulucanlar katliamı ardından hücre saldırısı adım adım örülmeye başladı. Bir yandan F tipi cezaevlerinin inşaatları devam eder ve hızla tamamlanırken, öbür yandan kamuoyu da bu cezaevlerine hazırlandı. Devlet hücrelerin kolayından açılamayacağını, ama kan ve vahşetle açılabileceğini biliyor ve bu kapsamlı operasyona 1 yıldan beridir hazırlanıyordu.

19 Aralık gecesi eş zamanlı olarak 20 cezaevine birden en ağır silahlarla, dozerlerle, binlerce polis, asker ve özel tim elemanıyla operasyon gerçekleştirildi. 28 devrimci tutsak ateşli silahlarla katledildi ve yüzlercesi ağır yaralı olarak F tipi cezaevlerine sevkedildi. Böylelikle yıllardır hazırlıkları yapılan F tipi cezaevleri devrimci tutsaklara açılmış oldu.

Ancak devrimci tutsaklar devletin oyunlarını ve hesaplarını bozdular.

Birincisi hazırlıklıydılar. Ölüm orucu direnişinin ateşi ve sıcaklığıyla katliamı karşıladılar. Hücre tipi cezaevlerine karşı TKİP, DHKP/C ve TKP/ML dava tutsakları 20 Ekim tarihinde ÖO direnişine başlamışlardı. Ardından diğer devrimci örgütlerin direnişe başlamasıyla Ölüm Orucu daha da yayıldı. Saldırıyı püskürtme inancı ve kararlılığı içeriyi ve dışarıyı tümüyle sarmıştı. Eylemler taşra illerine kadar yayıldı. İçeride tutsaklar, dışarıda devrimciler ve tutsak yakınları, devletin uygulayabileceği kirli manevralarından en kanlı saldırısına kadar hazırlıklıydılar.

İkincisi, devrimci tutsaklar tüm cezaevlerinde birden düşmanı şaşkınlığa düşüren, dosta ise sevinç ve gurur veren ölümüne bir direniş sergilediler. Devlet bazı cezaevlerine ancak 4 günün sonunda girebildi. “Hücrelere girmeyeceğiz, direneceğiz!” şiarı tüm cezaevlerinde hayat buldu. Tutsaklar tankların, bombaların ateşli silahların beş para etmediğini dosta da düşmana da gösterdiler.

Yüzlerce devrimcinin ölümün üzerine bu denli kolay yürümesini sağlayan güç, devrimci irade ve kararlılıktır. Devletin de on yıllardır gördüğü ve arka arkaya tüm cezaevleri direnişlerinde önünde diz çöktüğü tam da bu güçtür.

Katliamdan bugüne direniş sürüyor!

19 Aralık katliamından bu yana 3 yıl geçti. Gerek katliamda gerek sonrası süreçte, kazanan devrimci tutsaklar ve devrimci irade olmuştur.

* Hücrelere alınıp götürülen devrimci tutsaklar direnişi hücrelere taşıdılar. 20 Ekim tarihinde başlayan Ölüm Orucu direnişi hücrelere ve ardından hastanelere taşındı. Hücre saldırısını püskürtme kararlılığı her geçen gün daha da bilendi. Tıbbi müdahale işkencesine tahliye saldırısı eklendi. Sakat kalan devrimci tutsaklar direnişi kırmak amacıyla birer birer tahliye edildi. 19 Aralık katliamından sonra Ölüm Orucu sürecinde dışarıda ve içeride 79 devrimci tutsak yaşamını yitirdi. Bugün hala sınırlı sayıda tutsak ÖO’nu sürdürüyor.

* Bugün cezaevlerinde tecrit halen devam ediyor. Devrimci tutsaklar her gün direnmeye devam ediyorlar. Peki, hücreleri yapanlar devrimcileri teslim almayı başarabildiler mi?

3 yıllık süre zarfında “trethman”ı hayata geçirebildiler mi?

Keyfi uygulamalarla devrimci tutsaklara boyun eğdirebildiler mi?

Hevesle sarıldıkları Pişmanlık Yasası’ndan faydalanacak kimseyi bulabildiler mi?

Hayır!

Devrimci tutsaklar, 3 yıldır onurlarını ve kimliklerini korumak için direniyorlar. Keyfi uygulamalara karşı çıktıkları için işkence görüyorlar, görüş yasağı, mektup yasağı alıyorlar. İnsanlık dışı aramaları kabul etmedikleri için halen görüşlere çıplak ayakla çıkıyorlar.

Bu direnme gücü nereden bulunuyor. Bu direncin arkasında işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine duyulan inanç yatıyor. Devrim davasına bağlılık yatıyor. Tarihsel haklılığa duyulan güven yatıyor.

Yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca emekçinin haklı davasını savunmak için direnen devrimci tutsaklar bugün hala tecrit altındadır. İçeride sergilenen direniş, dışarıdan işçi ve emekçilerin direnişiyle birleştiğinde maddi bir güce ulaşacaktır. Tecrite karşı mücadele emekçilerin kendi hak ve özgürlükleri için verilecek mücadeleden bağımsız ele alınamaz. Çünkü saldırının özünde bile geniş emekçi kesimleri sindirmek, pasifize etmek ve öncüsünden yalıtmak yatmaktadır.

Bu bakışla devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim, tecrite karşı mücadeleye omuz verelim, devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!