13 Aralık'03
Sayı: 2003 (11)


  Kızıl Bayrak'tan
  Türk-İş: Sermayenin ve sermaye düzeninin hizmetinde yarım asır
  10-11 Aralık eylemleri ve kamu emekçileri hareketi...
  KESK eylemlerinden...
  Bir gün değil, kazanıncaya kadar direniş, kazanıncaya kadar grev!
  Sermaye uşağı hükümet cam işçilerinin grevini yasakladı...
  19 Aralık faşist katliamı 3. yılında...
  Türk-İş Genel Kurulu yapıldı...
  DİSK Tekstil'in 10. Genel Kurulu...
  Fanset direnişinin derslerinden öğrenelim!
  Kıbrıs üzerinde ABD müdahalesi yoğunlaşıyor...!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/7: Geleneksel solda kaçınılmaz akıbet
  Gürcistan'da yaşanan bir "halk hareketi" mi?
  İşgal karşıtı direniş emperyalistleri zorluyor...
  Siyonist İsrail "çözüm" adı altında işgalci konumunu meşrulaştırmak istiyor
  KONGRA-GEL programı hakkında birkaç söz...
  Almanya'da işçi eylemleri...
  Ekim Gençliği'nden...
  Öğrenci gençlik baskı ve terörle susturulmaya çalışılıyor...
  İtalya'da iki milyonu aşkın işçi-emekçi haykırdı: "Geleceğimizi savunalım!"
  Bültenlerden...
  Kültürel doku bozuklukları
  Ekim yeniden yayın yaşamında!..
  "İmparatorluk projesi" ne durumda (II)
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Kıbrıs üzerinde ABD müdahalesi yoğunlaşıyor...

Emperyalistler ve işbirlikçileri
Kıbrıs’tan defolsun!

ABD’nin Kıbrıs özel temsilcisi Thomas Weston geçen hafta içerisinde yaptığı açıklamada; “Seçimlerden sonra tüm taraflar Kıbrıs politikalarına ince ayar yapmak durumundadırlar” biçiminde sözler sarfetti. Weston’un bu sözleri medya üzerinden yürüyen ciddi bir tartışmanın başlangıcı oldu. Bu tartışma ABD’nin ada üzerindeki müdahalesini yoğunlaştırdığı ve seçimlerin hile ile muhalefetin yenilgisiyle sonuçlanması durumunda açık müdahalelere başvuracağı biçimindeydi. Bu tarz değerlendirmeleri güçlendiren bir diğer olgu da yine Weston’un seçimlerden hemen sonra Kıbrıs ile Türkiye ve Yunanistan’ı kapsayan bir görüşme turuna başlayacak olmasıydı. Burjuva medya açık biçimde tüm bunlardan ada üzerinde ABD müdahalesinin yoğunlaştığı biçiminde yorumlar aparken, bu müdahalenin meşruluğu üzerinde tek bir söz söyleme cüretinde bulunmadı.

“İnce ayar”ın ne olduğu biliniyor. Annan Planı temelinde sorunun çözümü yönünde tarafların adım atması anlamına geliyor “ince ayar”.

Kuzey Kıbrıs seçimleri de gelinen aşamada bu tür bir beklentiyi oldukça güçlendirmiş bulunmaktadır. Türk sermaye devleti açısından gerek adadaki gelişmelerin, gerekse emperyalistlerle ilişkilerin zorunlu hale getirdiği bir durumdur bu. Bu nedenle her ne kadar sermaye iktidarı cephesinden çelişkili beyan ve yaklaşımlar gözlemlense de Annan Planı temelinde bir değişim tüm taraflarca kabul edilmektedir. Ayrışma ya da daha doğru bir ifadeyle çatlak sesler Kıbrıs’taki tutum değişikliğini gizleyememektedir.

Sermaye iktidarı açısından Kıbrıs politikasında yapılacak revizyonun içeriği ve yönü değil biçimi önemlidir. Kuzey Kıbrıs’ta tuttuğu mevzilerin sarsıntıya uğraması, elinin zayıflaması onun güncel Kıbrıs politikasını esastan belirlemektedir. Denktaş adada Türk devletinin iradesini temsil ettiğinden, düzendeki en küçük bir sarsıntı ada üzerindeki otorite ve manevra kabiliyetinde çarpıcı-yıkıcı sonuçlar yaratabilecektir.

İşte bu nedenledir ki sermaye iktidarı bir yandan seçimlerde tarafsız bir pozisyon tutturmaya çalışmakta, diğer taraftan özellikle Denktaş üzerinden seçimlere kaba müdahalelerde bulunmaktadır.

Bunun böyle yaşanması sermaye iktidarının nasıl bir açmaz içerisinde olduğunu göstermektedir. Kıbrıs’ta ipleri elinde tutarak “ince ayar” yapmak başka bir şeydir, iplerin yitirilmesiyle yapılması gereken “ince ayar” çok daha başka bir şey. İkincisinin gerçekleşmesi durumunda elde avuçta olanında tümden yitirilmesi söz konusudur. İşte asıl korku bu ikinci ihtimalin gerçekleşmesinden kaynaklıdır.

Weston’un açıklaması diğer yandan bir tehdit anlamını taşımaktadır. Öyle ki, burjuva medya “ince ayar”dan Gürcistan çağrışımları olduğu yönünde yorumlar yaptı. Denktaş yönetiminin (sermaye iktidarının) seçimlerde halkın iradesini kaba müdahalelerle bertaraf etmesi durumunda, Gürcistan’daki gibi halk tepkisinin sokağa dökülmesi anlatılmaktadır. Böylelikle Kuzey Kıbrıs’taki işgal karşıtı halk tepkisi emperyalistler hesabına aktarılmış olacaktır. Kuzey Kıbrıs muhalefetinin de tercihini hemen hemen bütünüyle AB’den ve Annan Planı temelinde bir çözümden yana belirlediği düşünüldüğünde böyle bir hesabın başarı ihtimali yüksektir. Bu yüksek ihtimal Denktaş rejiminin yıkılması gibi bir sonuçtan ziyade, sermaye iktidarının işgalci egemenliğinin meşruluğunun tümden ortadan kalkması nlamına gelecektir.

Sonuç olarak emperyalistlerin ve Türk ve Yunan sermaye iktidarlarının hesapları ve bu hesaplara ulaşma yöntemleri ne olursa olsun açık olan şudur ki emperyalizmi gerici taraf devletler ve adadaki işbirlikçileriyle birlikte tümden karşısına almayan bir muhalefetin Kıbrıs halkına verebileceği bir şey yoktur. Kıbrıs halkları üzerindeki köleci egemenlik özünden bir şey kaybetmeyecektir.

Çözüm emperyalizme ve bölgesel-yerel uşaklarına karşı halkların kardeşliğine ve özgürlüğüne dayalı bir mücadele ile gelecektir. Gerisi tek kelimeyle yıkım, kırım ve acıdan başka bir şey değildir.



Kıbrıs Sosyalist Partisi’nin ilerici-devrimci çevrelere karar önerisi...

1. 1950’lerde İngiliz emperyalistleri EOKA’nın Kıbrıslı Rum üyelerini kurşunluyor ve asıyordu. EOKA, Kıbrıs’ı ABD’nin bir yarı-sömürgesi olan Monarşist-emperyalist Yunanistan’la birleştirmek isteyen anti-komünist gerici bir örgüt olduğundan değil. İngiliz emperyalistleri onları Kıbırıs’taki hakimiyetlerini tehdit ettiği için öldürüyorlardı.

İngiliz emperyalistleri sadece EOKA üyelerini öldürmekle kalmadı. Kıbrıslı Rumları ve Türkleri biribirlerine düşman etmek için pek çok provakosyonlar da düzenledi. Kıbrıslı Rum köylülerin, Kıbrıslı Türk köylüler tarafından ilk kitlesel katliamının düzenleyicisi bunlardır. Bugün bile, “üslerini” koruyabilmek için Rumlarla Türkler arasındaki bu düşmanlığa dayanmaktalar ve bu düşmanlığı artırmak ve korumak için her haltı yemeye hazırdırlar.

2. Yunan emperyalistleri EOKA’yı “Kıbrısta’ki Rum kardeşlerini” İngliz baskısından kurtarmak için örgütlemediler. Ne de olsa onlar kendileri Yunanistan’ı ABD’ye dolar karşılığı satmış ve Yunanistan’ı Amerikan üssüne dönüştürmüş milli hainlerdi.

15 Temmuz 1974, onların ve Kıbrıslı Rum işbirlikçilerinin Rum milli hainleri olduklarının canlı bir ispatıdır. Elele verekerek darbeyi düzenlediler. Binlerce Kıbrıslı Rum demokratı, yurtseveri ve komünisti öldürdüler. Türk emperyalistlerinin adayı işgalinin zeminini hazırlama pahasına bunu yaptılar ve bu işgal sırasında da binlerce Kıbrıslı Türk köylüsünü, çoluk çocuk demeden katlettiler.

Bu milli hainlerin ardında duran güç ABD emperyalistleriydi.

Türk emperyalistleri TMT’yi “Kıbrısta’ki Türk kardeşlerini” İngliz ve Rum baskısından kurtarmak için örgütlemediler. Ne de olsa onlar kendileri Türkiyey’i ABD’ye dolar karşılığı satmış ve Türkiye’yi Amerikan üssüne dönüştürmüş milli hainlerdi.

20 Temmuz ve 14 Ağustos 1974, onların ve Kıbrıslı Türk işbirlikçilerinin Türk milli hainleri olduklarının canlı bir ispatıdır. Elele vererek Kıbrıs’ı işgal ettiler. Binlerce Kıbrıslı Rum’u çoluk çocuk demeden katlettiler. Onbinlerce Kıbrıslı Rum ve Türk’ü göçe zorlayıp ülkemizi etnik temelde ikiye böldüler. Bu Türk emperyalistlerinin ardında, tüm bu gelişmelerde Kıbrıs’taki üslerini koruma imkanını gören ve gelişmeleri zevkle seyreden İngiliz emperyalistlerini görürüz.

3. İngiliz, Türk ve Yunan emperyalistleri ve onların Kıbrıslı işbirlikçileri daha Kıbrıs’ı yönetmekteler. Tüm bunlar milli düşmanlıkları körüklüyor ve yeni bir 1974, yeni katliamlar ve savaş hazırlığı yapıyorlar.

Dolayısıyla;

Bu toplantı şunları kararlaştırır:

1. Kıbrıs’ın bağımsızlığını sağlamak için: Britanya, Türkiye ve Yunanistan’ın 1959 Zürih ve 1960 Londra antlaşmalarına dayanarak Kıbrıs’ta sahip oldukları tüm haklar ve B.M.’in bu hakları tanıyan tüm kararlarının geçersizliği ilan edilmelidir.

1-A Kraliçenin İşçi Partisi Hükümeti o sözde kendilerine ait olan tüm üsleri Kıbrıs halkına iade etmeli ve bu üslerdeki silah ve askerleri hiçbir itirazda bulunmadan ve derhal geri çekmelidir.

2. “Kıbrıs Problemi”ni çözmek için: Britanya, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın tüm demokratik ve devrimci güçleri Kıbrıs’ta bir Anti-Emperyalist Birleşik Cephe Hükümetini iktidara getirmek için birleştirilmelidir.

3. Mevcut savaş tehditinin gerçek bir savaşa dönüşmesini önlemek için: Derhal, tüm emperyalist güçlerin ve onların Kıbrıslı işbirlikçilerinin savaş hazırlıklarını ve tüm provokasyonlarını teşhir eden bir kampanya başlatılmalıdır.

Emperyalizme, emperyalist burjuvaziye ve onların yerli uşaklarına karşı olan herkesi birleştirelim.

HERŞEY KIBRIS’TA BİRLEŞİK CEPHE HÜKÜMETİ İÇİN!

KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ



Kıbrıs Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Kazım Öngen ile konuştuk...

“Burjuva emperyalist güçlerin ve planlarının
adaya barış getirmesi mümkün değildir”

Kuzey Kıbrıs’ta 14 Aralık seçimleriyle birlikte tansiyon yükselmiş bulunuyor. Bu son durum üzerinden yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

14 Aralık seçimleri sürecinin partimizce en önemli noktaları: Birincisi, Kuzey Kıbrıs’ta işbirlikçi burjuvazinin en gerici kanadını temsil eden Denktaş rejiminin ciddi olarak zayıflatılması. İkincisi ise yükselen halk mücadelesinin getirdiği deneyimlerle anti-emperyalist mücadelenin örülmesi olarak özetlenebilir. Tabii ki Denktaş rejimi, yükselen halk muhalefetini kırmak için her yola başvurmaktadır. Halkımızın bu saldırıları boşa çıkarma çabaları gün geçtikçe artmaktadır.

Kuzey Kıbrıs’taki siyasal platformlar içerisinde oldukça güçlü bir eğilim durumunda olan AB’ci çözüm platformunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuzey Kıbrıs’ta AB’ci çözüm platformunun güçlülüğü şöyle izah edilebilir: Rejimin 30 yıllık uygulamaları iflas etti. TC devleti ile Denktaş ittifakının şovenist siyasetleri tıkandı. Halk değişim taleplerini yükseltti. İşte bu süreçte “Kıbrıs sorunu”nun çözümü ile ilgili AB bağlantılı seçenek ortaya kondu. AB’nin ada üzerindeki hakimiyet arzusu bu noktada Kıbrıs Türkleri’nin “değişim” talepleriyle ilişkilendi.

Partinizin AB’ci partiler karşısındaki tutumu ve yaklaşımı, ayrıca çözüm platformu nedir?

Partimizin AB’ci partiler karşısındaki tutumu açıktır. Burjuva emperyalist güçlerin ve planlarının adaya barış getirmesi mümkün değildir. Halkın en büyük talebi olan “mevcut işbirlikçi rejimin gitmesi ve Kıbrıs’ta çözüm” mücadelesinde AB’ci partilerle açık politika yaparak ittifak yaptık. Partimizin çözüm anlayışı anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti anlayışını savunmaktadır.