14 Eylül '02
Sayı: 36 (76)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaş hazırlıkları ve Türk burjuvazisinin uğursuz rolü
  "İMF solcuları" göreve hazırlanıyor
  CHP kimin partisiı
  İlke yoksunu reformist solun maskesi düştü
  Amerikan halkı kendi tarihiyle yüzleşiyor!
  ABD emperyalizminin Irak'a saldırı hazırlığı
  Hak kazanımının yolu fiili-meşru mücadeleden geçiyor!
  Gençlik geleceğe güvenle bakmak istiyorsa, çözüm "seçim" değil devrimdir!
  12 Eylül'den 11 Eylül'e...
  ÖO direnişçisi Hamide Öztürk şehit düştü...
  Seçimler ve devrimci sınıf çizgisi
  Kapitalist sisteme karşı mücadele kadınların tek kurtuluş yoludur
  MHP'nin yalanları ve gerçekler
   Amerikancı çizgiye ve İMF-TÜSİAD programına sadakat
   Amerikan müdahaleciliği konusunda tarihçi Howard Zinn ile söyleşi...
   Reha Tekstil'de patron-sendikacı işbirliği ile 70 işçi işten atıldı
   Alman işçi sınıfına yönelik kapsamlı bir saldırı
   11 Eylül ve sonrası
   Faaliyette sabır, soluk ve kararlılık
   11 Eylül 1973: Şili'de askeri faşist darbe!
   Savaş senaryoları yalan üzerine kurulu
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Amerikan emperyalizminin kanlı icraatlarından biri...

11 Eylül 1973: Şili’de askeri faşist darbe!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya jandarmalığını eline alan Amerika, başka ülkelere çok sayıda askeri saldırı gerçekleştirdi. Birçok ülkede kendine bağlı işbirlikçi yönetimleri iktidara getirmek için onlarca kanlı darbe düzenledi. Gerici iktidarlara ve faşist diktatörlüklere iktisadi, askeri ve siyasi destek sundu. Devrimci yükselişi engellemek için dünyanın dört bir yanında kontr-gerilla faliyetleri örgütledi. Özellikle “arka bahçe”si olarak gördüğü Latin Amerika topraklarını kana boğdu.

Bu darbelerden biri de 11 Eylül 1973’te Şili’de Salvador Allende’nin Unidad Popular hükümetine karşı yapılandır. Seçimlerle ve halk desteğiyle iktidara gelen Allende hükümetine karşı yapılan kanlı darbe, demokrasi şampiyonluğu yapan, terörizme savaş açtığını söyleyen ABD emperyalizminin terörist yüzünü açığa çıkaran sayısız örneklerden biridir. Son olmadığını ise yaşayarak görüyoruz.

1970 seçimlerinde Salvador Allende’nin başkanlığındaki Unidad Popular’ın iktidara gelmesiyle, bir yıl gibi kısa sürede ülkede gözle görülür gelişmeler yaşandı. İşsizlik büyük ölçüde azalmış, sanayide kapasite kullanımı yükselmiş, enflasyon %8’lere indirilmişti. Unidad Popular’ın programı ulusallaştırma (devletleştirme) ve bir türlü uygulanamayan reformların hayata geçirilmesine dayanıyordu. Allende, işçiler, yoksul köylüler ve orta sınıfların çıkarlarını temsil edeceğini ilan ediyordu. Bankaların kamulaştırılmasından sonra sıra ABD yatırımlarının ağırlığını oluşturan bakır madenlerine gelince, hükümet ABD ile doğrudan çatışmak zorunda kaldı. Bakır madenlerinin devletleştirilmesi, Amerikan tekeli ITT’nin çıkarlarına büyük bir darbe demekti.

ABD’nin sağcı muhalefetin desteğini de kullanarak bakır fiyatlarını düşürmesi ve kredileri iptal ederek ekonomik abluka uygulaması üzerine Şili’de kısa sürede ekonomik bir bunalım kendini gösterdi. Bir taraftan iktisadi ve siyasi abluka uygulanırken, diğer taraftan darbe hazırlıkları için yüzlerce Amerikan ajanı Şili’ye gönderildi. Faşist partilerin sokaklardaki bozgunculuğu ve terörü arttı.

Bu bunalımdan etkilenen orta sınıflar, bir süre sonra Allende hükümetine verdikleri desteği geri çektiler. Adım adım burjuvazinin safına geçtiler. Hükümetin özel mülkiyetin korunacağına ilişkin açıklamaları, orduya güven beyan etmesi de etkili olmadı. Bunun üzerine 1972’den itibaren emekçi kitleler ve sol kesimler hükümeti desteklemek için seferber oldular. 4 Eylül 1973’te 800 bin kişi Santiago sokaklarını doldurdu. Bu aynı zamanda daha sert bir hesaplaşmanın da bir göstergesiydi.

Allende hükümetinin en büyük hatası, bu koşullarda hala darbeyi engelleyebileceğini düşünmesi, taban inisiyatiflerinin, halk tepkisinin bağımsız hareket etmesini sağlayamaması oldu. Bu aynı zamanda Şili Komünist Partisi’nin de desteklediği küçük-burjuva pasifist bir çizgiydi. Kuşkusuz orta sınıflar üzerinden yapılan yanlış hesaplar da yaşanan sonuçta önemli bir rol oynadı.

İnisiyatifi ele alarak komiteler kuran, taban örgütlülükleriyle faşist partilerin ve darbecilerin saldırılarına yanıt veren Şili emekçileri, bu en kritik noktada karşı saldırıya geçememenin bedelini ağır bir biçimde ödediler. Faşist darbeciler en az 35 bin kişiyi katlettiler. Bir milyona yakın Şilili ülkeyi terketti. Binlerce insan işkenceden geçirildi, cesetleri inşaat duvarlarının içine gömüldü. Pek çoğunun akibeti ise hala bilinmiyor.

Darbeden birkaç ay önce genelkurmay başkanlığına getirilen Augusto Pinochet komutasındaki birliklerin harekete geçtiğini öğrenen Allende, Başkanlık Sarayı’na giderek, Unidad Popular hükümetini gerekirse elinde silahla savunacağını açıkladı. Radyodan yayın kesilene kadar halka hitaben konuşma yapan Allende, Başkanlık Sarayına roketler ve tanklarla hücuma geçen birliklere karşı çarpışırken katledildi.

1989 yılına kadar iktidarda kalan Pinochet, sonunun geldiğini gördükten sonra Şili’yi terketti. En son son sığındığı İngiltere’de işlediği suçlar nedeniyle yargılandı. Onun yolundan giden takipçileri uyguladıkları İMF programlarıyla Şili’yi çöküşe, emekçileri yoksulluğa sürüklerken, Allende’nin bağımsız ve özgür Şili’nin kurulması için yaptığı çağrı hala geçerliliğini koruyor.

Hataları ne olusa olsun, kendisini destekleyen Şilili emekçilere yakışan, onurlu bir tutum aldı Allende. Faşist darbeci katillere karşı direnirken halkını da direnmeye çağırıyordu:

"Size son kez hitap ediyorum. Uçaklar Magallanes radyosunun vericilerini bombaladı. Bu tarihsel geçiş anında, halkıma sadakatimi hayatımla ödeyeceğim. Ama yüzbinlerce Şilili’nin bilincine düşen tohum er-geç yeşerecek. Onların silahları ve güçleri var. Ama toplumsal ilerleyişi şiddet ve cinayetle durduramazlar. Bu ülkenin geleceğini kuracak gençlere sesleniyorum: Şili’de faşizmin geçmişi uzun. Tüm terörist suikastlar, havaya uçurulan köprüler, yıkılan demiryolları, patlatılan petrol kuyuları onların eseriydi.

“Hepsi satın alınmıştı. Tarih önünde yargılanacaklar.

“Az sonra sesimi artık duyamayacaksınız. Ama hep sizinle olacağım. Beni vatana sadık onurlu insan olarak hatırlayın. Halkım kendini savunmalı, ama feda etmemeli. Vatanın emekçileri, ben Şili’ye ve geleceğe inanıyorum. Başka adamlar, başka insanlar ihanetin bastırdığı bu acı karanlığı aydınlatacaklar. Er -geç özgür insanın geçeceği kapıları açacak ve daha adil bir toplum kuracaklar. Yaşasın Şili! Yaşasın halk! Yaşasın emekçiler!

“Bunlar benim son sözlerim ve fedakarlığım boşuna değil, satılmışlığa, korkaklığa ve ihanete bir ahlak dersi olacağına eminim."



“Halkız biz, yeniden doğarız ölümlerde!”

Faşist darbede Santiago’daki Ulusal Stadyum, binlerce kişinin doldurulduğu hapishane olarak kullanıldı. Şilili ünlü müzisyen Victor Jara da bu stadyumda katledildi. Gitarıyla stadyuma getirilen Victor Jara şarkı söylemeye başlayınca, ölüm tehditlerine rağmen binler insan eşlik etti şarkıya. Gitar çalmasını engellemek için ellerini kırdılar. Gitar çalamıyordu artık, ama şarkı söylemeye devam ediyordu. Katiller kafatasını parçalayıp cesedini tribünlere astılar.

Jara öldürülmeden önce stadyumda yazıp bestelediği ve daha sonra serbest bırakılan bir tutuklu tarafından dışarıya ulaştırılan “Şili Stadyumu” adlı şarkısı birçok ülkede dayanışmanın şarkısı oldu.

Beş bin kişiyiz burada
Şehrin bu ufak kıyısında
Beş bin kişiyiz
Kimbilir kaç kişidir
Bütün şehirlerde ve bütün ülkede
Tohum eken ve fabrika işleten
Yalnız burada on bin el


Ne zor şarkı söylemek
Şarkı dehşetinki olunca
Yaşadığım dehşet
Öldüğüm dehşet
Kendimi böylesi bir kalabalık
Ve bu şarkımı çığlıkların ve
Sessizliğin noktaladığı böyle çok
Sonsuzluk anı içinde bulmak
Gördüğümü hiç görmemiştim
Hissetmiş ve hissetmekte olduğum
Yeni bir anın doğumu olacak.