MHP, Nisan 99 seçimlerinden bugüne, İMF-TÜSİAD programlarına sadakat ve ABD emperyalizmine uşaklıkta, bir koalisyon ortağı olarak kendisinden bekleneni fazlasıyla yerine getirdi. MHPnin en çok oy alan ikinci parti olarak koalisyon ortağı olması konusunda ilk başta tereddüt yaşanmıştı. Fakat bir süre sonra MHP cilalanmaya başlandı. Sermaye medyası, söz birliği etmişçesine, özellikle DSPye oy vermiş sol seçmen kitlesini ikna etme çabasına girişti ve bu işi ustaca yaptı. Gene de medyanın, MHPnin hafızalara kazınan katliamcı kimliği unutturması mümkün olmadı. MHP rejim tarafından kirli savaş sürecinde oldukça güçlendirilmişti. Askere gidenler, özellikle Kürdistanda sıcak çatışmalar içinde askerlik yapanlar, ya aşırı milliyetçi propagandayla iyice zehirlendiler ya da savaştan psikolojik sorunlarla döndüler. ANAP-DYP hükümeti döneminde hoşnutsuzlukları artan geleneksel sağ kitleler kendileri için en iyisinin MHP olacağına karar verdiler. Bu arada MHP işçi-emekçi kitlelerin hoşnutsuzluğunu istismar etmesini de bildi. Öyle ki, kullandığı argümanlar; yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı mücadele, işsizliğin ortadan kaldırılması ve özellikle milyonlarca gence iş olanağı yaratmak gibi vaatlerin üstüne oturuyordu. Bu argümanlarla belli bir etki yarattığına şüphe yok. Özelleştirmenin durdurulması, hayat pahalılığının ortadan kaldırılması gibi o günün ouml;ne çıkan sorunlarını işlemiş olması, önceki seçimlerde ANAP, DYP, RPye verilen oyların MHPye dönmesini sağladı. MHPden aday olan milletvekillerinin birçoğu sicilli katil ve çeteciydi. Ama burjuva medya bunu perde arkasına iterek, MHPnin iktisatçı, hukukçu ve ekonomistlerini önplana çıkardı. Devlet Bahçelinin ekonomist olmasının ülkenin ekonomik sorunlarının çözümüne önemli katkılar sunacağını yazdılar. Bütün bunlar MHPnin değiştiği, modernleştiği propagandasıyla içiçe işlendi. Oysa MHP özünde aynı MHP idi. Nisan 99 seçimlerinde yukarıdaki argümanlarla politika yapan, kirli savaş sürecinde iyice sağa kayan kesimlerin gönlünü çelen MHP, 3.5 yıllık icraatı boyunca kendini yeniden yeniden yalanlamış oldu. Usulsüz ihalelerde, yolsuzluklarda, kitlelere yönelik saldırılarda en ön safı hep MHPliler tuttular. Kamu emekçilerine sahte sendika yasası dayatmasına da MHPnin büyük emeği geçti. Yine esnek üretim yasa taslağının hazırlanması MHPli hükümet sayesinde mümkün oldu. Çalışanların asgari ücrete mahkum edilmesine, asgari ücretin sefalet ücretinin altında olmasına önemli katkısı oldu. 3.5 yıllık koalisyon hükümeti boyunca 400 civarında saldırı yasasına imza attı. Uluslararası tahkim, endüstri bölgeleri yasası gibi düzenlemelerle yeraltı ve yerüstü kaynaklar emperyalist tekellere peşkeş çekildi. Bu saldırıların icraatçısı bir parti, milliyetçi ve vatansever değil, ancak satılık bir uşak olabilirdi. Böyle olduğu içindir ki MHP, Mayıs 01de İMFnin isteği doğrultusunda 15 günde 15 yasanın çıkarılmasında aktif rol oynadı. İMFye verilen niyet mektupları için her zaman arkasındayız sözünü ağızlarından eksik etmediler. MHPliler, ABye uyum yasaları içinde idamın kaldırılmasına ilişkin yapılan tartışmalarda pek de içlerine sindirememiş olmalarına rağmen, 2001 yılında ulusal programı onayladılar. Mecliste diğer düzen partilerinden ayrı düşünüyor gibi görünseler de, idamın kaldırılmasına yönelik söylemleri bir seçim yatırımıdır. İMF yasalarını onaylayan MHPnin kullanabileceği tek malzeme olarak, A. Öcalanın idamı kalmıştır. Kölelik ve peşkeş çekme yasalarını onaylarken milliyetçiliklerini bir tarafa bırakıyorlar da, idam, anadilde yayın ve eğitim konularında milliyetçi kesiliyorlar. MHP bu ikiyüzlü politikasıyla tabanını kandırmaya çalışıyor. Ama faşist MHPnin gençlik kitlelerini zehirleyecek şovenizm zehiri tükenmiştir. İşsizlere iş vaadinde bulunamayacaklardır. Yolsuzluklar için propaganda malzemeleri de yoktur. Özelleştirmeler denilse, en alası MHP ortaklığında gerçekleştirildi. Komşu ülkelere saldırgan politikaların takipçisi oldu. ABDnin yanında savaşa katılma çığırtkanlığını en başta MHPliler yapmaktadır. MHP hükümet ettiği dönemde sadece İMF ve TÜSİADa uşaklık etmiştir. Bundan sonra da aynı şeyi yapacaktır. Belki MGKnın desteğini hep arkasında görecektir, ama artık emekçi kitleler nezdinde güvenirliligini yitirmiştir.
Çözüm seçimde değil devrimde! Sermaye sınıfı işçi ve emekçilere yönelik en kapsamlı saldırıları 57. hükümet döneminde gerçekleştirdi. Ardı arkası kesilmeyen bu pervasız saldırılara rağmen krizine bir çözüm bulamadı. Yıllarca ekonomik sıkıntıların ve enflasyonun en önemli nedenlerinden biri olarak ileri sürdükleri terör sorununu çözmüş olmalarına rağmen, ekonomik sıkıntıların hafiflemesi bir yana giderek ağırlaştı. Bu da göstermektedir ki kriz yapısaldır ve nedeni kapitalist sistemin kendisidir. Sistem o kadar tıkanmıştır ki, seçimlerle hiçbir parti iktidara tek başına gelemediği gibi var olan partilerin birçoğu %10luk barajı aşamamakta, hükümetler çok partili koalisyonlardan oluşmaktadır. 57. hükümet sermaye sınıfının çıkarları için uygulanan İMF reçetesinin en katı ve kararlı uygulayıcısı oldu. Bu hükümet üzerine düşen misyonunu oynadı. Kitlelerin gözünde yıpranmış olması nedeniyle sermaye Eceviti gözden çıkardı. Çünkü yıpranmış bir hükümet olarak, yeni dönemde sermayenin çıkarlarını karşılamaktan uzaktı. Artan iç ve dış borçlar önümüzdeki dönem sermaye devletini daha büyük sorunlarla yüzyüze bırakacaktır. Bunu hafifletmek mümkün olmadığı gibi yeni ve daha ağır krizler kaçınılmazdır. Bu krizlerin faturasının kimlere çıkarılacağı ise bellidir. Bu nedenle kim seçilirse seçilsin işçi ve emekçileri yine hüsran beklemektedir. Bu da göstermektedir ki, sermayenin asıl saldırıları önümüzdeki dönemde, 58. hükümet döneminde gerçekleşecektir. Dervişin CHPye geçmesi, hem sermayenin niyetine hem de yeni dönemde CHPnin misyonuna ayna tutmaktadır. Ne kadar allanıp pullanarak iktidara gelse de, CHPli hükümet 57. hükümeti aratacak saldırıların uygulayıcısı olacaktır. Zaten sermaye en büyük katliam ve saldırıları kendini sol olarak niteleyen partiler zamanında hayata geçirmiştir. Bu bile yeni dönemde işçi ve emekçilerin ağır saldırılarla karşı karşıya olduklarını görmek için yeterlidir. Bu nedenle, CHPnin desteklenmesi bir yana işçi ve emekçiler gözünde teşhir edilmesi gerekirken, sendika bürokratları yıllarca oynadıkları uğursuz rollerini şimdi seçimler vesilesiyle bir kez daha oynamaktadırlar. Türk-İşin başındaki hainler CHPden aday olarak, bir kez daha işçileri aldatmak istemektedirler. İleri sürdükleri işçilerin haklarını korumak için meclise gidiyoruz gerekçesi koca bir aldatmacadır. Bugüne kadar işçileri satmak dışında hiçbir şey yapmayanların meclise girdikten sonra Dervişle kolkola İMF politikalarının kararlı uygulayıcıları olacakları kesindir. Sermayenin ajanı haline gelmiş bu alçaklardan bir gün mutlaka yaptıklarının hesabı sorulacaktır. Sermaye sınıfı kaçınılmaz sonunu görmektedir, bugün tek derdi günü kurtarmaktır. Bunun için sermayenin seçime, işçi ve emekçilerin ise devrime ihtiyacı vardır. İşçi ve emekçilerin tek kurtuluş yolu devrimdir. Ancak devrim bir sihirli değnekle gerçekleşmeyecektir. İşçi sınıfı devrime ancak kendi partisinin programı ve bayrağı altında birleşerek ulaşabilir. D. Cemre |
|||||