27 Temmuz'02
Sayı: 29 (69)


  Kızıl Bayrak'tan
  Irak'a karşı emperyalist savaşı durduralım!..
  Siyonist işgal ve katliamlar devam ediyor, Filistin halkı ayakta!..
  Düzen medyasının savaş çığırtkanlığı
  Irak'ın yıkımından azami kazanç elde etmek için kirli pazarlıklar
  Bir kez daha ABD'nin Irak'a saldırı planları üzerine
  Hükümetin 3 yılı/2
  Yine yağmur yine sel, yine yıkım yine ölüm...
  Paşabahçe'de işgal ve direniş!..
  '96 ÖO Direnişi'nde ölümsüzleşen devrimcileri saygıyla anıyoruz...
  Devrimci şair Adnan Yücel'i uğurladık...
  Yeni döneme hazırlık
  İş Kanunu Ön Tasarısı'nın saldırı ayaklarından biri de Özel İstihdam Büroları!..
  Borç batağında boğulan sistem
   Borç krizinin çanları çalıyor
   İzmir İşçi Bülteni'nden...
   Söz İngiliz işçi sınıfında
   İSDEMİR işçileri mücadeleyi sürdürme kararlılığında
   Pratik faaliyetlerden...
   "Öğrenci gençlik etkinliklere gelmesin" anlayışı üzerine...
   Batsın bu imparatorluk!..
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Batsın bu imparatorluk!..

O Amerika’nın son küçük cumhuriyet savunucusu olabilir. 76 yaşındaki Gore Vidal Amerika’nın emperyalist dürtülerini eleştirerek bir ömür geçirdi. Yazdığı iki düzine roman ve yüzlerce makaleyle Amerika’nın, başka milletlerin ve kendi vatandaşlarının işlerine karışmaktan vazgeçip kendi köklerine dönmesi gerektiğini savundu durdu.

Vidal’ın son bestseller’ı 11 Eylül’ün ardından yazılan bir makaleler dizisi: Perpetual War for Perpetual Peace: How We Got To Be So Hated (Sürekli Barış İçin Sürekli Savaş: Kendimizden Nasıl Bu Kadar Nefret Ettirdik). Vidal kitabın ismindeki bu soruyu cevaplamak için kafamızı kaşıyarak saldırganları, tarihimizdeki en büyük iki terör saldırısını, 1995’te Oklahoma City’deki bombalama olayını ve 11 Eylül faciasını gerçekleştirmeye iten sebeplerin neler olduğunu göz ardı etmeye hakkımız olmadığını söylüyor.

“Etki olmadan tepki olmaz. Bu bir fizik kanunudur ve en son baktığımda hâlâ kitaplardaydı” diye yazıyor Vidal. Aynı şey insan doğası için, yani tarih için de geçerli. Vidal’ın etki olarak nitelendirdiği şey Amerikan imparatorluğunun başka ülkeler üzerinde kurduğu hâkimiyet ve kendi topraklarında gelişmekte olan polis devleti. Vidal’e göre bunun kaçınılmaz tepkisi de Usame bin Ladin ve Timoty McVeigh’in kanlı işleri.

***

- 11 Eylül’de ölen 3 bin sivilin bu kaderi bir şekilde hak ettiğini mi iddia ediyorsunuz?

- Amerikan halkı olarak bu olanları hakettiğimizi düşünmüyorum. Ama son 40 yıldır bizi yöneten hükümetleri de hak etmiyoruz. Başımıza bu gelenler hükümetlerimizin bütün dünyada yaptıkları yüzünden. Yeni kitabımda yaptıklarımızın bir listesi var. Ne yazık ki New York Times ya da diğer resmi kuruluşlar gerçekleri yansıtmıyor. Amerikalılar’ın kendi hükümetlerinin neler karıştırdığından ve bunların boyutlarından hiç haberi yok. 1947-48’den beri kışkırtılmadan başka ülkelere düzenlediğimiz askeri saldırıların sayısı 250’den fazla. Bunlar Panama’dan İran’a büyük saldırılar ve bu tamamı bile değil. Örneğin Şili’yi kapsamıyor, çünkü o bir CIA operasyonuydu. Ben sadece askeri operasyonların bir listesini verdim. Amerikalılar’ın ya bunlardan haberi olmuyor ya da deniyor ki onlara saldırdık, çünkü ite Noriega dünyanın uyuşturucu trafiğinin merkezi ve ondan kurtulmamız lazım. Bu arada da birkaç Panamalı öldürüyoruz.

Aslında hayli fazla sayıda öldürüyoruz. Hava kuvvetlerimizi de getiriyoruz. Panama’nın hava kuvveti yok. Ama orada binaları havaya uçuran bir hava kuvvetine sahip olmak iyi göründü. Sonra Amerika için sadıkça çalışmış eski bir CIA ajanı olan liderleri Noriega’yı kaçırdık. Sonra onun üzerinde hiçbir yargı hakkı olmayan Amerikan mahkemesinde yargıladık ve tutukladık. Kimse nedenini bilmiyor. Bir de bunun New York Times ve emperyal medyanın geri kalanı tarafından kötülenen uyuşturucu trafiğini sona erdirmesi gerekiyordu.

Halkın cehaletinden yararlanıyorlar

Hükümet Amerikan halkının izafi masumiyetinden, daha doğrusu cehaletinden faydalanıyor. Belki de bu yüzden 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana doğru dürüst coğrafya öğretilmiyor, insanlar nereleri havaya uçurduğumuzu bilmesinler diye. Çünkü Enron oraları havaya uçurmak istiyor. Ya da boru hattı şirketi Unocal bir yerlerde savaş istiyor. Ve bizim bombalarımıza maruz kalan ülkelerdeki insanlar öfkeleniyorlar. Afganların 11 Eylül’de bizim ülkemize olanlarla hiçbir ilgisi yoktu. Ama Suudi Arabistan’ın vardı. Usame işin içinde gibi görünüyor ama tam olarak bilemiyoruz.

Demek istediğim Afganistan’a orayı bombalamak ve işgal etmek için girdiğimizde, operasyonun başkomutanına Usame bin Ladin’i bulmanın ne kadar zaman alacağı sorulduğunda başkomutan oldukça şaşırmış göründü ve burada olmamızın sebebi bu değil dedi. Öyle mi? O zaman neydi bu olanların sebebi? Güya sebep Talibanların çok çok kötü insanlar olmaları ve kadınlara çok kötü davranmalarıydı. Kadın hakları onların umurunda bile değildi ve biz burada kadın haklarına çok önem veriyorduk ve Bush’un yanında olmamız gerekiyordu, çünkü Bush kadınları o burkalardan kurtarıyordu, anlıyor musunuz?

Hayır, asıl sebep bu değildi. Bu operasyonun asıl amacı -ve şu anda bunu hiçbir yerde göremezsiniz- emperyalist bir tavırla enerji kaynaklarını ele geçirmekti. Bugüne kadar ithal petrol için tek kaynağımız İran Körfezi’ydi. Afganistan’a Usame’yi yakalayıp intikam almak için girmedik. Afganistan’a biraz oraya Rusya işgali sırasında yerleştirdiğimiz Taliban dağılmaya başladığı için, bir de Kaliforniya şirketi Unocal, Taliban’la dünyanın en zengin petrol rezervi Hazar Denizi bölgesi petrolünü almak üzere bir anlaşma yaptığı için girdik. Boru hatlarıyla petrolü Afganistan’dan Pakistan’a ve Karaçi’ye taşıyıp oradan da Çin’e geçirmek istiyorlar ve bu çok kâr getirecek bir şey. Bunu kapan şirket büyük bir servet yapacak. Ve bu şirketlerin hepsinin Pentagon’la birlikte Amerika’yı yöneten ush, Cheney, Rumsfeld ya da başka birine, yani benzin ve petrol cuntasına kadar uzandığını göreceksiniz. Afganistan’ı ekim ayında işgal etmeyi planlamıştık ve Usame ya da bize saldıran her kimse yapılması muhtemel saldırıya karşı bir saldırıda bulundu. Oraya gireceğimizi biliyorlardı ve bu bizi hazırlıksız yakalayıp şaşırtan bir uyarıydı.

Gerçekler saklandı

Pearl Harbor saldırısında 20 dakika içinde senato ve Beyaz Saray bir komite kurmuştu. Bunu Roosevelt yaptırdı, çünkü neden saldırıya uğradığımızı biliyordu ve komitesini kurdu. Ama 11 Eylül’le ilgili bu gerçeklerin ortaya çıkmaması gerekiyordu ve çıkmadı.

- Yine de biri kitabınızdaki askeri müdahalelerin listesini okuyup ABD hükümetinin bir ‘kötülük kaynağı’ olduğuna karar verse bile, başka kötülük kaynaklarının da olduğu düşünülemez mi? Örneğin belirsiz dini güçlerin kötü oldukları için bize kötü şeyler yapabilecekleri düşünülemez mi?

Elbette ama yanlış grubu seçtiniz. Dünyanın en zengin ailelerinden birini, Bin Ladinleri. Suudi Arabistan kraliyet ailesine çok yakınlar ve onlar bizi kendi insanlarına karşı koruma görevi yapmamız için kandırdılar ve onlar o aileden daha da köktendinci. Yani eğer Usame’yse çok güçlü bir şeyle karşı karşıyayız demektir. Gerçek şu ki onun gibi insanlar yoktan var olmuyor. Ortalama bir Amerikalı milyarlarca dolar dış yardım yaptığımızı düşünebilir ama aslında gelişmiş ülkeler arasında en az dış yardım yapan ülkeyiz ve verdiğimizin çoğu İsrail’e, birazı da Mısır’a gidiyor.

CIA 1954’te Guatemala’da Arbenz hükümetine saldırmaya hazırlanırken oradaydım. Arbenz demokratik bir seçimle başa gelmiş ılımlı bir sosyalistti. Ülkesinin hiç geliri yoktu, tek geliri United Fruit şirketi getiriyordu. Bu yüzden Arbenz muza çok düşük bir vergi koydu ve Senatör Henry Cabot Lodge kalkıp kömünistlerin Guatemala’yı ele geçirdiğini ve bir şeyler yapmamız gerektiğini söyledi. Eisenhower’ın kanına girdi, CIA oraya gitti ve hükümeti düşürdü. Oraya askeri bir diktatör yerleştirdik ve o günden beri sürekli kan aktı.

Ben de ABD’yi bombalardım

Şimdi eğer ben bir Guatemalalı olsaydım ve Washington’u ya da Amerikalılar’ın olduğu herhangi bir yeri bombalama imkânım olsaydı hiç durmazdım. Özellikle de sadece United Fruit adlı bir şirket vergi vermek istemedi diye bütün ailemi kaybetmişsem ve ülkem parçalanmışsa. Bizim çalışma şeklimiz bu, o yüzden de bizden nefret ediyorlar.

- Milyonlarca Amerikalı’nın federal hükümetten nefret ettiğini söylüyorsunuz. Ama Amerikalıların yüzde 75’i özellikle savaş konusunda Bush’u destekliyor.

- Umarım bu rakamlara inanmıyorsunuzdur. O istatistiklere hile karıştırıldığını bilmiyor musunuz? Çok basit. 11 Eylül’den sonra ülkede insanlar şok geçiriyordu ve korkmuşlardı. Bush küçük bir savaş dansı yapıp kötülük ekseninden ve peşine düşeceği ülkelerden bahsetti. Bir de gülümseyerek ne kadar uzun süreceğini söyledi, çünkü bu operasyon o ve Pentagon’daki arkadaşları için trilyonlar anlamına geliyordu, aynı zamanda da özgürlüklerimizin de kısıtlanacağı anlamına, yani onun için çok heyecan vericiydi. Çıkmış orada tepki veriyor, Afganistan’ı bombalıyor. Danimarka’yı da bombalayabilirdi. Danimarka’nın 11 Eylül’le hiçbir ilgisi yoktu. Afganistan’ın da. En azından Afganlılar’ın. Ve hâlâ başkanın yanında mısınız, o bizi savunurken onu destekliyor musunuz diye soruluyor. Zamanla nsanlar durumu çözecek.

- Hangi insanlar? Amerikalılar mı?

- Evet, Amerikalılar. Onu destekliyor musunuz diye sordular, herkes evet dedi. Ama bu onu sevdikleri anlamına gelmiyor. Göreceksiniz görevini tarihin en sevilmeyen başkanı olarak terk edecek. Cunta çok zarar verdi.

- Biraz da en sevdiğiniz konudan, Amerikan medyasından bahsedelim. Bazıları 11 Eylül’den sonra hayli iyi bir iş çıkardıklarını düşünüyor ama siz buna inanmıyorsunuz tabii.

Elbette inanmıyorum. Yılın bir kısmını İtalya’da geçiriyorum ve İngiliz, Fransız, hatta İtalyan basınını okuyarak Ortadoğu hakkında daha çok şey öğreniyorum. Burada her şey çarptırılıyor. Bush’un meclisteki o savaş dansı.. ‘Kötülük yapanlar’dan ve ‘kötülük ekseni’nden, İran, Irak ve Kuzey Kore’den bahsetmesi. Bence eksenin anlamını bile bilmiyor ve basın bu konunun üzerinde hiç durmadı. Yapabileceği en ahmakça açıklamaydı. Sonra içlerinde kötü insanların barınmasının muhtemel olduğu, terörist eylemlerde bulunabilecek bir düzine kadar daha ülkeden bahsetti. Terörist eylem nedir? O ne olduğunu düşünüyorsa odur. Ve onları yakalayacağız çünkü biz iyiyiz ve onlar kötü.

Kalkıp da Amerikan halkının karşısında böyle bir demeç verebilen kimse aptal değildir, ama Amerikan halkının aptal olduğuna emindir. Biz aptal değiliz, sadece kandırılıyoruz. Medyanın yanlış bilgilendirmesiyle, çarpık bir dünya görüşüyle ve bu sürekli savaş makinesini destekleyen inanılmaz yüksek vergilerle kandırılıyoruz. Bizi temsil eden kimse yok. Mecliste sadece şirketler temsil ediliyor. Bu yüzden Amerikan halkının sadece yüzde 24’ü Bush’a oy verdi.

- George W. Bush nasıl biri?

- Amigo George Bush demek istiyorsunuz herhalde. Hayatta yaptığı tek kaydadeğer şey bir beyzbol takımıyla olan ilişkisiydi.

- O takımın sahibiydi.

- Evet, petrolcülerin parasıyla satın almıştı. Yani hayatında hiç çalışmadı ve öğrenme kapasitesi çok düşük.

- ABD, askerlerini dünyanın her tarafından toplayıp kendi kabuğuna mı çekilmeli?

- Evet, istisnasız olarak. Biz dünyanın polisi değiliz. Ve insanlardan para çalıp genel karmaşa yaratmaktan başka ABD’yi bile denetleyemiyoruz. Polis ülkenin birçok yerinde haklı olarak düşman gibi görünüyor. İmparatorluk defterini dürmenin zamanı geldi, bunun kimseye bir faydası olmadı. Bize trilyonlara mal oldu ve korkarım zaten kendi kendine dürülecek, çünkü artık onu idare edecek para da kalmadı. (...) (LAWEEKLY, 5-11 Temmuz 2002)

21 Temmuz 02/Radikal