Emperyalizm adalet değil, savaş ve yıkım getirir!..
Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi sorunundaki emperyalist çekişme Emperyalist devletler arasındaki rekabet ve bunun yarattığı politik çatışmalar gittikçe büyümekte. Avrupalı emperyalistler tarafından kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi (ICC) karşısında ABDnin tavrı, çatışmayı gittikçe keskinleştirmekte. Bugüne dek dünyanın pekçok yerine askeri saldırılar düzenleyen, ülkeleri yıkıma uğratan ve halen de çok sayıda ülkede askeri güç bulunduran halkların tescilli katili ABD emperyalizmi, ICC nedeniyle, düzenlediği operasyonları sonucu ortaya çıkan insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulmak istemiyor. ICCye göre, anlaşmaya bağlı devletler ve askeri güçleri mahkeme kararlarına bağlı olacaklar ve herhangi bir yerde işledikleri insanlık suçları nedeniyle yargılanabilecekler. Bu ise savaş suçları konusunda dosyası oldukça kabarık olan ABDnin işine gelmiyor. Bu nedenle mahkeme karşısında uluslararası güçlerde görev yapan askerleri için bir tür dokunulmazlık talep ediyor. ABD anlaşmayı onaylamak istemiyor, ama bunun kendisini uluslararası politikada zor durumda bırakacağını da biliyor. Bu nedenle bu işin içinden en az zararla çıkmanın yolunu arıyor. Anlaşma nedeniyle ABD ve AB arasında adeta soğuk savaş yaşanıyor. ABD ICC konusunda talepleri kabul edilmezse Bosna-Hersekteki Uluslararası Barış Gücündeki (SFOR) askeri gücünü geri çekeceğini ve gücün görev süresinin uzatılmasını veto edeceğini açıkladı. ABDnin bu açıklamalarının ardından başını Almanyanın çektiği ABli emperyalistler uzun süredir bekledikleri fırsatı yakalamış oldular. Uzun süredir AB, ABDden bağımsız bir uluslararası politika geliştirme çabasındaydı. Ancak ABD muaazzam askeri gücü sayesinde buna olanak tanımıyordu. ABDnin tavrı karşısında ilk tepki Almanyadan geldi. Alman hükümetinin ABD askeri olmadan da SFOR görevini sürdürmelidir şeklindeki açıklaması, Bosna-Hersekte ABD askeri gücünün yerine AB askerlerinin, özellikle de Alman askeri gücünün yerleştirilebileceğini vurguluyordu. Almanya böylece bir yandan ABD tehditlerini boşa düşürmeyi, diğer yandan da onu sıkıştırıp tavizler vermesini sağlamayı umuyor. Bir süredir Alman basınında ABDnin insan haklarını ihlal ettiği ve bunu politik bir tutum haline getirdiği vurgulanıyor. Buna karşın ABde adeta bir iyilik meleği olarak insan hakları ve evrensel barışın koruyucusu olarak sunuluyor. ABD emperyalizmi AB içindeki sadık müttefiği İngiltere aracığıyla çıkış yolu aramasına rağmen pek başarılı görünmüyor. İngiltere Başbakanı Tony Blair ABDnin meşru endişeleri olduğunu belirtti. Ancak Almanyanın buna tepkisi oldukça sert oldu. Almanya Dişişleri Bakanı Fischer; ABDnin istemi açıkça mahkemenin işlevsizleştirilmesi, katillerin cezasız kalması anlamına geliyor. Genel olarak bazı gruplara dokunulmazlık prensibi getirildiğinde bu BMnin otoritesini sarsar. Biz bu konuda geri adım atma niyetinde değiliz diyerek, Alman emperyalizmi şahsında ABnin tavrını dile getirmiş oldu. Bunun hemen ardından AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi, ABD attığı bu adımla AB ile arasını açmıştır diyerek ABli emperyalistlerin AB güdümlü politikalardan kurtulmak konusundaki kararlılığını ifade etti. Bugüne dek emperyalist güç ilişkileri sayesinde ABD uluslararası ilişkilerde belirleyici oldu. Bu özellikle Afganistana müdahale ve hazırlığı yapılan Irak savaşında görüldü. ABD diğer emperyalist devletleri peşinden sürüklemekte güçlük çektiği zamanlarda kendi gücü sayesinde çoğu zaman onları bir oldu bittiyle yüzyüze bırakıyordu. Ancak son gelişmeler bunun artık eskisi kadar kolay olmayacağını gösteriyor. Clintonun giderayak imza attığı ICCya Bush yönetiminin onay vermek istememesi, ABli emperyalistlerin eline güçlü bir koz vermiş oldu. Almanya gelişmelerin etkisiyle ABD ile arasındaki diğer sorunları da gündeme getiriyor. Alman basınına göre, Almanya ve ABD arasında 20 farklı konuda çıkar çatışması yaşanmakta. Bu açıklamanın da gösterdiği gibi çatışmanın yeniboyutlar alıp genişlemesi hiç de uzak değil. ABD, askerlerini mahkeme önüne çıkarmamakta kendince makul nedenlere de sahip. İşgalci konumdaki ABD askerlerinin giriştikleri katliamları, işledikleri savaş ve insanlık suçlarının böyle bir mahkemede gündemleşmesi, hem ABDnin sonsuz adaletin sağlayıcısı kimliğiyle çatışacak, hem de bundan sonra kirli işlerini yaptırması güçleşecek. ABD bunu daha önce Bosna savaşı nedeniyle tüm suçu yüklediği Miloseviç davasında yaşadı. Miloseviçin yargılanması sırasında ABD resmi yetkililerini kendi tanığı olarak çağırması ABDyi oldukça güç durumda bırakmıştı. Zira bu aynı zamanda ABDnin bölgede oynadığı uğursuz rolün de açığa çıkması demek olacaktı. ABD böyle bir durumla tekrar karşılaşmak istemiyor. Sonsuz adaletin sağlayıcısı ABD askerlerinin Afganistanda yaptığı son katliam, eğer ICCye üye olursa, başının epey ağrıyacağının bir taze örneği. ABD askerleri düğün yapılan bir Afgan köyünü önce uçaklarla bombaladı, ardından köye gelen askerler yaralıların tedavisini engelleyerek ölümlerine neden oldu. Ardından da köyün kadınlarını soyarak onları kameraya çekip köyden ayrıldılar. Bu saldırıda 50 civarında köylü ölürken yüzlercesi de yaralandı. Bu ve henüz açığa çıkmamış pek çok katliam ve insanlık suçu böyle bir mahkemede ABD emperyalizminin başını epey ağrıtabilir. ICC konusundaki son gelişmeler ABD ve ABli emperyalistler arasındaki çatışmanın yayılarak gelişeceğinin bir işareti. Bu kendini daha önce ABDnin Kyoto Anlaşmasından çekildiğini açıklaması ve uzay savaşları projesinin tekrar gündeme gelmesi nedeniyle de ortaya çıkmıştı. Ancak ABD gücünü kullanarak bu işin altından çıkmayı başarmıştı. Bu çatışma kendini ekonomik alanda da giderek daha kaba biçimler içinde gösteriyor. Son olarak Avusturya hükümetinin 24 adet savaş uçağının alımı için açtığı ihalede, anlaşma Avrupalı silah tekeli EADS ile yapıldı. En pahalı teklifin EADS tarafından yapılmasına rağmen ihalenin bu firmaya verilmesi, ortak askeri gücünü oluşturma yolunda ilerleyen Avrupalı emperyalistlerin ekonomik anlamda da ABDyi Avrupadan çıkarmak istemesi şeklinde de yorumlanabilir. Gerek ABD, gerekse ABli emperyalistlerin derdi hiçbir sekilde adaletin sağlanması değil. Onları asıl ilgilendiren kendi çıkarları ve pazar kavgalarıdır. Bunun için gerekli her türlü katliama girişmekten veya bizzat kışkırttıkları katliamlara seyirci kalmaktan çekinmezler. Bugün Avrupalı emperyalistlerin böyle bir adım atmalarının tek nedeni kendi bencil çıkarları ve taktıkları maske sayesinde dünyanın geri kalan bölgelerine müdahale etme istekleriye açıklanabilir. Gerçekte onlar çıkarları için Balkanları, Kafkasyayı ve Ortadoğuyu kana bulamaktan ve Filisinlilerin katliamına seyirci kalmaktan, hatta İsraii alkışlamaktan geri durmuyorlar. Şimdi sözde adalet adına yaygara koparmaları da tamamen emperyalist hesap ve çıkarları içindir. Dün çıkarları için Ruandada birkaç hafta içinde milyonlarca insanın ölümüne seyirci kalanların bugün uluslararası adalatten bahsetmeleri tam bir ikiyüzlülüktür. Dünyanın hiçbir yerinde işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların ne emperyalizmden ne de onun adaletinden bir beklentileri veya çıkarları olamaz. Emperyalizm tüm deneyimlerin gösterdiği gibi sadece kan ve gözyaşı getirebilir. Gerçak adalet ve barış ise, ancak işçi ve emekçilerin mücadeleleriyle ve işçi sınıfının iktidarı altında tam olarak kazanılabilir. |
|||||