13 Temmuz'02
Sayı: 27 (67)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin siyasal krizi dibe vuruyor...
  İMF-TÜSİAD çetesinden siyasal krize çözüm arayışları
  Emperyalizmin üç memuru düzen siyasetinde başrole soyunduruluyor!
  Yorulan at değiştirilir!
  Çöken sadece Ecevit hükümeti mi?
  Saldırıya karşı etkili bir kampanyanın sorunları
  Sınıf seferberliği ve sendikalar
  İşçi sınıfının sendikal örgütlülüğü yoğun saldırı altında
  İSDEMİR işçisi Yargıtay'daki davayı kazandı
  Kapitalizm işçi kanı öğütmeye devam ediyor!
  ABD emperyalizmi "demokrasi ve refah" değil "sömürü ve yıkım" demektir!
  Esnek üretim saldırısı: Sermayeye daha azgın bir sömürü güvencesi
  ABD'de şirket skandalları...
   Yatırım Danışma Konseyi toplantısının hazırlıkları yapılıyor...
   Bir tecrit mahkumunun mektubu...
   Amerikan emperyalizmi Irak'a saldırı hazırlığında
   Kapitalizm doğayı da yıkıma uğratıyor...
   "Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi" sorunundaki emperyalist çekişme
   BİR-KAR Gençlik Kampı'na çağrı...
   Bir kitap: "Örgütsel sorunlar"
   Esenyurt'ta işçi gezisi
   Ücretliler yüzde 30 yoksullaştı
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Kapitalizm doğayı da yıkıma uğratıyor...

Sosyalizm bir kez daha tek çözüm!

R. Meral

1917 Ekim Devrimi’yle kapitalizme gerçek bir alternatif olarak ortaya çıkan sosyalizm eğrisiyle-doğrusuyla geçici bir yenilgi aldı. Tabii ki bu, sosyalist inşa yüzünden kabuslar gören burjuvaziyi fazlasıyla sevindirdi. “Tarihin sonu” ilan edildi. “Sosyalizm başarısız olduysa, kapitalizm başarılı bir sistemdir” düşüncesi, revizyonist blokun çöküşü ile popüler hale geldi. Bu yönde yoğun bir medya bombardımanı başlatıldı. Ama gerçekler, her yeni gün kapitalizmin insanlığa her açıdan düşman bir sistem olduğunu, değiştirilmesinin zorunlu ve mümkün olduğunu kanıtlıyor.

Kapitalizmin yarattığı yıkım sadece ekonomik-sosyal açıdan değil, aynı zamanda ekolojik açıdanda korkunç boyutlara ulaşmıştır. Kapitalizmin doğasında - dönemsel ekonomik krizler dışında- hiçbir fren mekanizması yoktur. Esas olan sınırsız üretim, sınırsız kar, dolayısıyla sınırsız talan ve yıkımdır. İşte bu yüzden sınırsız enerji kullanımı, sanayi kirliliği, aşırı ve çarpık kentleşme, doğal kaynakların talanı kaçınılmaz bir hal almaktadır.

Burjuvazinin “hem büyürüz, hem de çevreyi koruruz” söylemi asılsız bir demagoji haline gelmiştir. Çünkü ekolojik tahribatın sorumlusu sadece kâr amacı güden doğasıyla bizzat kapitalizmdir. Kapitalist üretim tarzı, Marks’ın da belirttiği gibi, zenginliğin iki kaynağını, toplumu ve doğayı tahrip etmektedir. Marks bu konuyu, “... kapitalist üretim teknolojiyi geliştirir ve farklı süreçleri bir bütün halinde bir araya getirir, ama bunu ancak bütün zenginliklerin orijinal kaynaklarını, toprağı ve işçiyi kemirerek yapar” şeklinde açıklar. (K. Marks, Kapital, C. I)

Doğal dengenin bozulması doğrudan yarınlarımızı etkiliyor. Sınır tanımaz kâr arzusu ile kapitalizm dünyanın her yanında yıkıma ve ölüme yol açıyor. Örneğin ABD’de hava kirliliğinden her yıl ortalama 64 bin kişi ölüyor. Örnekleri arttırabiliriz. Atmosferin stratosfer tabakasında bulunan ve canlılarda kansere yol açan ultraviyole ışınlarından koruyan ozon oranında ortalama yüzde 6-8 oranında azalma saptandı. Ayrıca atmosfere her yıl (%37’si ABD’den kaynaklı) 22 milyar ton karbon gazı karışıyor.

Tabii ki bunlar felaketin sadece ufak bir bölümü. Her gün 33 bin 699 motorlu aracın üretildiği ABD’de günde 573 milyon ton çöp üretiliyor, ki bu 5 yıl öncesine ait bir rakam. Emperyalist rekabetin keskinleşmesi ve nüfus artış hızı gözönüne alınırsa, bu sayıların günümüzde birkaç kat arttığını söyleyebiliriz.

Liberallerin örnek gösterdiği ABD ile devam edelim. Sermayenin bu eli kanlı jandarması, sadece dünya nüfusunun %4.7’sini barındırmasına rağmen kaynaklarının %20’sinden fazlasını tüketiyor. ABD’nin kişi başına tüketimi dünya ortalamasının 5-6 kat üzerinde. Medyanın sürekli pompaladığı “Amerikan tarzı yaşamın” rüya değil, aslında tam bir barbarlık olduğu ortaya çıkıyor.

Birkaç örnek verelim:

- Dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşıyor. Bu insanların %60’ı yoksul, %40’ı sağlık koşullarından ve güvenli içme suyundan yoksun.

- Her yıl ortalama 17 milyon hektar orman yok ediliyor.

- Her yıl tropikal ormanların %50’si yeni tarımsal alanlar açmak için yok ediliyor.

- 2070 yılında dünyada hiç orman kalmayacak.

- Atmosferde salınan sera gazları nedeniyle dünya iklimi değişiyor, 100 yıl süresince 0.5 derecelik küresel ısınma görüldü.

- Deniz seviyesi yüzyılın başından beri 20 cm’lik artış gösterdi.

ABD eski başkan yardımcısı Al Gore, “Küresel Denge= Ekoloji ve İnsan Ruhu” adlı kitabında “insanlığı bir çevre felaketinin beklediğini” söylüyor, ancak sorumlunun kim olduğu konusunda hiçbir ipucu vermiyor.

Cevap Fidel Castro’dan geldi: “Dünya nüfusunun %20’sini oluşturan kesim, tüm metalin 3’te 2’sini, enerjinin 4’te 3’ünü, enerjinin 4’te 3’ünü tüketiyor. Onlar nehirleri ve denizleri kirletiyor. Onlar havayı kirletiyor. Onlar ozonu inceltiyor ve deliyor. (...) Milyonlarca erkek, kadın ve çocuk her yıl ‘üçüncü dünya ülkelerinde’ ölüyor. Bu rakam iki büyük dünya savaşında ölenlerin sayısından fazla. Dengesiz ticaret, korumacılık ve dış borçlar ekolojik çöküşün bir başka yüzüdür.” (Fidel Castro, Yarın Çok Geç Olacak)

Kısacası, kapitalizm doğayı kârı için yağmalamaktadır. Kapitalistlerin doğa ile ilişkisi bundan ibarettir. Sermaye için herşey gibi doğa da artı-değerin gerisinde sömürü girdisi olmaya mahkum edilmiştir. Sosyalizm işte bu noktada kapitalizme karşı gerçek bir çözüm olmaktadır. Kapitalizmin sınır tanımaz kâr hırsı, rekabetçi piyasası, sosyalizmde yerini planlı, insani ve ekolojik değerlerle uyumlu bir toplumsal düzene bırakmaktadır.

Ekolojik dengeyi bozan, doğal kaynakları ve emeği pervasızca sömüren kapitalizme karşı insanlığın tek kurtuluş yolu sosyalizmdir. İnsanlığın kurtuluş düşünü yaşatan tek devrimci sınıf proletaryadır. Proletaryanın ellerinde yükselecek bir yaşam ve sosyalist planlama, topyekûn yıkıma gitmekte olan yeryüzünün tek çıkışıdır.

(Kaynak: Özgür Üniversite Kitaplığı 3, Kirlendi Dünya)