Adanadan bir grup emeklinin açıklaması:
Haklarımızı alabilmek için elbirliği ile Yaşamı elleri ile kuran ve onuru ile tüketmek isteyen biz emekliler, yeni bir emekliler haftasını buruk kutluyoruz. Neden buruk kutluyoruz? Yıllarca süren çalışma hayatında her türlü fedakarlığa katlanarak çalışan bizler, emekli olunca biraz rahat edeceğimizi düşünerek, maaşlarımızdan kesilen kesenekleri birikim olarak kabul ederek, emekli olunca bize geri döneceğini düşünerek ses çıkartmadık. Ama emekli olunca bu biriken paranın bize harcanmadığını ve yaşadığımız şartların daha da kötüleştiğini gördük. Banka kuyruklarında tan yeri ağarmadan beklemeye başlayan ve beklerken bazen ölüme yenik düşen bizleriz. Ekmek kuyruklarında ucuz ekmek almak için gece yarıları kuyruğa giren, horlanan ve onuru kırılan ve yaz-kış demeden bunları yapan bizleriz. Sağlık güvencesi olarak bize verilen sağlık karnesi ile gittiğimiz kuruluşlardan aylar sonrasına randevu alan, Nasılsa bunlar ahretlik denilip doğru dürüst bir tedavi göremeyen bizleriz. Kadın-erkek ayrımı yapılan yine bizleriz. Emekli Sandığına bağlı olan bayan emeklinin hiçbir sosyal güvencesi olmayan eşi için sağlık karnesi çıkartamayan bizleriz. Medeni kanunda her ne kadar eşitlik ilkesi getirildiyse de uygulanılmayan bizleriz. Erkek çocuklarımız eğitimleri bittiği taktirde bayan emeklinin haklarından yararlandırılmayan bizleriz. Daha burada sayamadığımız yüzlerce sorunu yaşayan bizleriz. Bir de üstüne üstlük verilen sadaka ücretle yaşamak zorunda bırakılan bizleriz. Mayıs ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon toptan eşyada yüzde 73.6, tüketici fiyatlarında yüzde 61.7 olarak hesaplanırken; 2002 yılının daha ilk 5 ayında, enflasyon oranları toptan eşyada yüzde 11.2, tüketici fiyatlarında ise yüzde 11.3 iken maaş artışları enflasyonun altında kalan yine bizleriz. İşte bizler bu nedenlerden dolayı Emekliler Haftasını buruk kutluyoruz. Ve diyoruz ki, bizler yaşamı tüketen değil, yeniden üretenleriz. Gelin elele verelim. Haklarımızı alabilmek için el birliği ile mücadele edelim. Adanadan emekliler
TÜPRAŞta bir ölüm daha... Kapitalizm işçi kanı öğütmeye devam ediyor! Aliağada kurulu bulunan TÜPRAŞ tesislerinde geçtiğimiz hafta (3 Temmuz günü) bir patlama oldu. Patlama benzin, mazot, uçak yakıtı ve diğer yakıtların işlendiği ve son dönemlerde yaşanan patlamalarla ölüm ünitesi diye anılmaya başlayan FCC ünitesinde meydana geldi. Ünitede tıkanan bir borunun açılması sonucu yüksek sıcaklıktaki ağır dizelin basınçla dışarıya püskürmesi nedeniyle, ünitenin bakımını yapan işçiler ağır yaralandı. Ağır yaralanan işçilerden Ahmet Düzgün, Muammer Uruk ve Razaman Ay, Ege Üniversitesi Hastanesine kaldırıldı. İşçiler burada yanık tedavi merkezi olmadığı için Ankara GATAya sevkedildiler. Diğer yaralılar ise Aliağa Devlet Hastanesinde tedavi edildiler. Bu olay, TÜPRAŞta son aylarda aynı ünitede meydana gelen üçüncü büyük patlama. İlki, 9 Nisanda meydana geldi. Şükrü Bakırlıoğlu adlı işçi FCC ünitesinde gaz zerihlenmesi sonucu öldü, korunma malzemesi yetersizdi. İkincisi 20 Mayısta oldu. Mehmet Kır adlı işçi yüksek oktanlı benzin üreten tankta gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada öldü. Taşeron işçisiydi ve henüz işyerindeki dördüncü günüydü. Özel aydınlatma cihazıyla girilmesi gereken yerde basit bir aydınlatma aracı kullanılmıştı. Rafineri yönetiminin bir türlü temin edemediği bu cihaz patlamadan bir gün sonra rafineriye getirtildi. Tüm bu cinayetlerde bütün suçu yönetime yöneltmek yetmiyor, çünkü bozuk düzende sağlam çark olmaz. Kapitalizm varlığını, kâr hırsının neden olduğu bu türden sayısız cinayetler ve sakatlamalar sayesinde sürdürüyor, güçlendiriyor. Yılda 74 bin 847 iş kazasının meydana geldiği, 1173 kişinin yaşamını yitirdiği, binlerce kişinin iş göremez biçimde yaralandığı ülkemizde, savaş bilançosunu andıran bu sonuçlara duyarsız kalındığı ve bu katliamlar görmezden gelindiği sürece işçiler fabrikalarda öğütülmeye devam edecek. SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||