26 Ocak '02
Sayı: 04 (44)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt sorunu ve "ana dilde eğitim" hakkı
  "AB'ye uyum yasaları" adı altında faşist rejim tahkim ediliyor
  Sermayenin yeni saldırı hamlesi
  Soygun yasası onaylandı
  Türkiye nasıl "dünya devleti" oldu?
  Sınıfın kazanımlarına yönelik saldırı kurumlarına bir yenisi ekleniyor
  Emperyalist tekellere sınırsız sömürü özgürlüğü
  F tipi "sohbet genelgesi"
  "F tipinde isyan", "Hain tuzak" ya da "The Day After"
  Dünya ölçüsünde güçlenen sınıf mücadeleleri
  Nazım Hikmet'e mektup...
  Siyonist terör kıskacında boğulmak istenen Filistin direnişi
  İsrail şimdi daha mı güvende?
  "Anadilde eğitim" kampanyası ve gerçekler...
  Sorunlarımızı devrimci mücadele programıyla aşabiliriz
  Mücadele tarihimizden...
  TİSK saldırı hazırlığı içinde
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
TİSK saldırı hazırlığı içinde

Sermaye örgütü TİSK bu yıl yapılacak olan özel sektör toplu iş sözleşmelerini, şimdiden krizi bahane göstererek, “0” zamla kapatma hesabı içinde. Saldırı hazırlığı sadece bununla sınırlı değil. “Ekonomik Durum ve Çalışma Hayatına İlişkin Öneriler” başlıklı rapor TİSK’in, işçi sınıfının tarihsel mücadeleler sonucu kazandığı hakları bir çırpıda gaspetmeyi hedeflediğini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl özellikle kıdem ve ihbar tazminatlarının kaldırılması gerektiğini döne döne tekrarlayıp durdular.

Özetle gaspetmeyi hedefledikleri haklar şunlar: Kıdem ve ihbar tazminatı ile işsizlik sigortası için yapılan kesintiler; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, sendikal tazminat, iş kazası ve meslek hastalıklarıyla ilgili ödenen tazminatlar; belli sayıda işçi çalıştıran işyerleri için spor tesisi yapma, ana okulu kurma, emzirme odası ve kreş açma yükümlülükleri ile işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu; fazla mesai ücretinin yasa gereği yüzde yüz zamlı ödenmesi; hafta tatili, yıllık izinler ile doğum, ölüm, evlenme gibi durumlarda ödenen ücretler.

TİSK sendikalı işçiler şahsında işçi sınıfının tümünü kapsayan bir saldırı hazırlığı içerisinde. Eylül ve Ekim aylarında işçi ve işveren temsilcileri arasında yapılan görüşmelerde bu saldırıların ipuçları vardı. Hatta sendikalı işçilerden beşer milyon kesinti yapılarak sermayeye bir fon oluşturma kararı bile alınmıştı. Anadolu yakasından öncü işçi ve emekçiler bunu teşhir eden bir imza kampanyası düzenlediler. İmza metninde de belirtildiği gibi, henüz bu saldırılar hayata geçirilmedi. Fakat önümüzdeki günlerde başka saldırılarla birlikte gündeme geleceği açık.

Bu çerçevede toplu sözleşme kapsamında olan işçilere önemli görevler düşüyor. Öncelikle toplusözleşme haklarını kullanmak, geçmiş sürecin kayıplarını telafi etmek ve temel hakların gaspedilmesine karşı örgütlü bir karşı koyuş sergilemek sorumluluğuyla yüzyüzeler. Sorumluluklarımızı sendika bürokratlarına havale edersek, geçen sene kamu işçilerinin satışında olduğu gibi aynı akıbetle yüzyüze kalacağız. Bir an önce işyeri komitelerimizi kurup, taban örgütlülüklerimizi oluşturmalıyız.

H. Eren



SSK’yı tasfiye çabaları

İMF’nin direktifleri doğrultusunda sağlık alanında özelleştirmenin zemini döşeniyor. Uygulamalar alanın özel sektöre devrini kolaylaştırıyor. SSK’nın tahlil, röntgen gibi hizmetleri özel sağlık kuruluşlarına yüksek fiyatlarla yaptırılıyor. Anlaşmalı özel hastanelere, laboratuvar merkezlerine her yıl ödenen trilyonların yanı sıra, SSK’ların aldığı gereksiz ilaçlar için ilaç tekellerine tonlarca para yatırılıyor.

Öte yandan hükümet yetkilileri burjuva medyada boy göstererek, SSK kuruluşlarındaki yolsuzlukları birbiri ardına açıklıyorlar. Sanki bu yolsuzlukların sorumluları kendileri değilmiş gibi. SSK’ya ilaç, tıbbi malzeme alımları, sahte belgelerle yapılan ameliyatlar, daha binbir türlü usulsüzlük sistemin kendisinden kaynaklanıyor.

SSK’da kullanılan ilaçların büyük çoğunlu belli başlı ilaç tekellerinden satın alınıyor. SSK’nın kendine ait sadece bir ilaç fabrikası var. SSK’nın ilaçları daha ucuza üretmesi düşüncesi 1970’li yıllarda planlanmış, ama bu ilaç fabrikası ancak 1981 yılında üretime geçmiş. İlaçların bu fabrikalarda düşük maliyete üretilmesi mümkünken, hep ilaç tekellerinden satın alınmış. Kendi fabrikalarında toplam ihtiyacın ancak %2’si karşılanabiliyor. Çok daha iyi imkanlarda ilaç üretilmesi gerekirken, bilinçli bir tercihle, kapasite ve teknik donanım bakımından sınırlı yatırımlar yapılmış. İthal ilaçlar yıllardır doğrudan kurum tarafından değil, ilaç tekelleri aracılığıyla satın alınıyor. Bu da milyonlarca dolar kayba neden oluyor.

SSK’nın ilaç fabrikasında 5 grup ilaç üretiliyor. Bunlar; antibiyotikler, ağrı kesiciler, ateş düşürücüler, vitaminler, serum ve antiseptiklerdir. Fabrikada üretilen ilaçlar özel sektörden alınan ilaçlara göre %120 oranında daha ucuz maliyetle üretiliyor. Buna rağmen kuruma ait ilaç fabrikalarına yatırım yapılmamış. SSK’nın ‘98 rakamlarına göre en fazla ödeme yaptığı ilaç şirketleri arasında Eczacıbaşı, Novarits, Roche, Deva, Fako gibi firmalar var. Aynı yıl içinde toplam 16 ilaç firmasına ödenen para 165 trilyon. Tıbbi ve ameliyat malzemeleri ile birlikte bu rakam 329 trilyonu buluyor. İlaç tekelleri ürettikleri ilacın %23’ünü SSK’ya satıyor. Yani bu kurum çok kârlı bir pazar alanı.

Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi çabaların hızlandırılması özel sağlık sigorta şirketlerini, özel hastaneleri iştahlandırıyor. Bu saldırı sonuçlarına ulaştırıldığında, yaklaşık 5 milyon sigortalının kanı daha fazla emilecek. İşçi ve emekçiler olarak, kazanılmış haklarımızı bu kadar kolay gaspedilmesine izin vermemeli, örgütlü mücadeleyi yükseltmeliyiz.

A. Engin



Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde 6 öğrenci tutuklandı...

Faşist saldırılar hukuk ve
soruşturma terörüyle tırmandırılıyor

18 Ocak günü okulda cezalandırılan 6 faşistten 3’ünün şikayeti üzerine karakola ifade vermeye giden 6 demokrat öğrenci, ortada hiçbir kanıt yokken, çıkarıldıkları mahkemece keyfi bir şekilde tutuklandılar. Tutuklama kararına gerekçe olarak “hayati tehlike geçirecek şekilde 3 kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek ve toplumda infal uyandırmak” gösterildi. Yaralanan faşistler sadece bir gece hastanede kalmış, ciddi bir durumları olmadığı halde bir haftalık rapor verilmiş ve birinin hayati tehlike geçirdiği yalanı raporda yer almıştır. Devlet Hastanesi’ndeki faşist kadrolaşma bir kez daha üzerine düşeni yerine getirmiştir.

Tutuklamalara paralel olarak üniversitede polisin verdiği isimler üzerinden onlarca öğrenciye keyfi soruşturmalar açıldı. Soruşturmaların keyfiliği, olay günü kentte dahi olmayan öğrencileri de kapsamasıyla ortaya çıktı.

Yaklaşık iki ay önce başlayan saldırılar, tüm şikayet ve uyarılarımıza rağmen hiçbir önlem alınmayarak ve sorumlularına açıktan destek verilerek tırmandırılmış ve fatura bir kez daha devrimci, demokrat ve yurtsever öğrencilere kesilmiştir. Hiç de yabancı olmadığımız polis-idare-sivil faşist işbirliği bir kez daha kendisini göstermiş, fakat bu sefer düzmece hastane raporları ve keyfi tutuklamalarla bu çerçeve biraz daha genişletilmiştir.

Cuma günü tutuklanan 6 öğrenci arkadaşımız, faşistlerden birinin şikayetini geri çekmesi, isimlerin başkaları tarafından verilmeye zorlandığı yönünde ifade vermesi sonucunda Pazartesi akşamı serbest bırakıldı.

Zonguldak halkı faşist saldırıları ve keyfi tutuklamaları yakından izliyor. Zonguldak Demokrasi Platformu yaşananlarla ilgili bir basın açıklaması yaptı. Bir heyet oluşturarak vali, emniyet ve rektör ile olaylarla ilgili görüşmelere başladı. Bunlardan rahatsız olan sorumlular ise Zonguldak TV aracılığı ile sendika ve sivil toplum örgütlerinin bu işe karışmaması için yayınlar yaptırıyorlar. Faşizmin tüm çabaları boşunadır. Yapılanların er geç hesap soracağız. Zulmü arttıranların çöküşü de hızlı olacaktır. Saldırılar sonrası ortaya çıkan tepki ve öfke bunun bir kanıtıdır.

Faşist saldırılar, soruşturmalar ve tutuklamalar bizi yıldıramaz!
Faşistlerden hesap sorduk, soracağız!

ZKÜ’den SY Kızıl Bayrak okurları