Üç yıl önce bir devrimci tutsak ailesiyle tanıştım. Onlarla birlikte olduğum kısa süre içinde birçok şey öğrendim. Sonra mecburi ve zoraki askerliğimin gelmesiyle askere gittim. Aradan 1,5 yıl geçti, döndüğümde onları bulamamıştım. Başka bir mahalleye taşınmışlar, ne bir adres, ne de telefon bırakmışlardı. Onların yokluğu beni çok üzmüştü. Çevremdeki insanları anlamakta güçlük çekiyordum. Bu arada bulabildiğim devrimci-sosyalist bütün yayınları okuyordum. Ama çoğu şeyi anlamakta güçlük çekiyordum. Günlerim binlerce ayrıntıyı merak ederek geçiyordu. Daha sonra Kızıl Bayrak okurlarıyla tanıştım. Kendimi çok şanslı bularak epeyce sevindim. Ne de olsa konuşup danışabileceğim birkaç insan tanımıştım. O ana kadar devrimci birikimim hem eksikti, hem de bilinçsizceydi. Ama bu eksikliğimden rahatsızlık da duymuyordum. Çünkü bu tamamen çevremden kaynaklanan bir şeydi. Zamanla samimiyetimiz gelişti, birbirimizi daha iyi tanıdıkça aramızdaki güven de artıyordu. Onlardan aldığım romanları ve gazeteleri okuyordum. Uzun süren sohbetler ve tartışmalarla aydınlanıyordum. Hiç sıkılmıyor, söylenen herşeyi büyük bir özveri ve dikkatle dinliyordum. Fazlasını daha fazlasını öğrenmek istiyordum ve zamanla ulaşıyordum istediklerime. Dini ve batıl-idealist hiçbir inancım yoktu ve bilime, materyalizme inanıyordum. Zaten sosyalizmin temelinde de bu vardı. Bunu kavrayınca daha da çok sevinmiştim. Dini, dili, ırkı, rengi, mezhebi ne olursa olsun özgürlüğü için mücadale eden ve ezilen sömürülen bütün halklar için mücedele veriyor devrimciler.Hiçbir ayrım gözetmeksizin. Beni mücadeleye bağlayan en büyük etken de bu oldu. Kürsüye çıkınca atıp mangalda kül bırakmayan Amerikan uşaklarından, ağa, paşa, patrondan, kısacası bizi bu ücretli kölelik düzeninden, sömürücü tüm kapitalistlerden kurtaracak tek yol örgütlü mücadele ile sosyalizme ulaşmaktır. Önümüzde iki yol var: Ya bu sömürücü düzenin boyunduruğu altında yaşayıp sömürülmeye devam etmek, ya da devrim mücadelesine omuz verip, yaşamın her alanında bu sömürü düzeninin pisliklerini baştan temizleyip sosyalizmi kurmak. Tek çıkar yol bu ve üçüncü yol yok. Kahrolsun faşizm, kahrolsun emperyalizm! İzmirden bir işçi
SY Kızıl Bayrak çalışanlarına; Devrimci bir yayının düzenli olarak haftalık çıkarılmasının ne kadar zor olduğunu tahmin ediyorum. Tüm zorluklar göğüslenerek gazetemiz düzenli biçimde çıkarılıyor. Bunun maddi külfetinin de oldukça yüklü olduğu bir gerçek. Tüm bunlara rağmen çıkartılan gazetenin işçilere ve emekçilere daha yaygın biçimde ulaştırılması, çalışanından okuruna kadar herkesin başlıca görevi olması gerekir. Bu nedenledir ki sizler de zaman zaman okurlara sitemde bulunup bulundukları semtlerdeki bayii numaralarını bildirmediklerinden yakınıyorsunuz. Ancak ben tam tersi bir sitemde bulanarak, sizlerin de bu konuda yeterince duyarlı davranmadığınızı vurgulamak istiyorum. Zira uzun zamandır sizlere döne döne bayii numaları iletilmesine karşın bu bayilere hala gazete gelmiyor. Demek ki sorun sadece bayii numarısının iletilmesi değil. Sanırım bu konuda dağıtım tekeli sorun çıkartıyor. Ama bu, salt numarayı dağıtım tekeline iletmekle sorunu çözdüğünü sanan sizlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Bayilerin gazeteyi dağıtım tekelinden bizzat istemesiyle bu sorun rahatlıkla aşılabilir. Bunun çözümü ise o kadar zor değil. Avrupa ve Anadolu yakasından birer muhabir arkadaş işçi ve emekçilerin yoğunlukta oturduğu semtlerdeki bayileri gezerek bu sorunu çözebilirler. Gazetenin işçi semtlerine ulaşması bayi satışlarını artırabileceği gibi insanların korkularını da kıracaktır. Zira insanlar niye bayilerde yok diye almaktan çekinebiliyorlar. Veya düzenli ulaştırılamayabiliyor. Bu nedenle gazetenin doğrudan ulaşmasının anlamlı olacağını düşünüyorum. D. Cemre/İstanbul
Dayan çocuk!.. Dünya çocuk nüfusu 3 milyara yaklaşıyor ve her 5 çocuktan biri açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Dünyada hergün 30 bin 500 çocuk önlenebilir hastalıklardan dolayı yaşamını yitirirken 130 milyon okul çağındaki çocuk okuma-yazma bilmiyor! (Petrol-İş/Aralık 2000) Dayan çocuk!.. Dayan ölme çocuk! Az kaldı bahara, güzel günler göreceğiz, zafer halayına duracağız kızıl günün şafağında. Parklardan soğuktan donmuş bedenini kaldırmayacaklar, top oynayacağız parklarda seninle. Mezar taşlarından, köprü altlarından kaldırıp yaslı başını öpeceğiz nemli gözlerinden. Dayan çocuk!.. Hakettiğin gibi yaşayacaksın sen de, çocuk gibi... Dayan çocuk!... Dayan... Az kaldı, Kızıl Bayrağımızı gökyüzünde dalgalandırmaya. Hey umudu hiç tükenmeyen, direnen çocuk dayan ne olur, yürüyoruz geleceğe, bir sabah uyandığında tüm özlemlerin ve umutların taptaze bahar havasıyla kapıdan içeri girecekler. Bir okur/İzmir
Panel: Sınıf Hareketinin Durumu ve Taban Örgütlenmeleri İhtiyacı Katılımcılar: İstanbul Emek Platformu (İEP), Birleşik Sendikal Hareket (BSH) ve Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu (AYİEP) Girişiminden temsilciler Tarih: 30 Aralık 2001-(Pazar) Saat: 13:30 Yer: Kurtköy-Sülüntepe İşçi Kültür Evi Adres: Sülüntepe Mah. Şerif Sok. No:23 Pendik/istanbul İletişim Tel: 0216 378 85 49 |
|||||