İsrailin vahşi saldırısına emperyalist destek...
Hedeflenen Filistin halkının Hamas tarafından düzenlenen son intihar saldırıları bahane edilerek İsrail tarafından Filistin halkına karşı tırmandırılan savaş tüm vahşetiyle devam ediyor. F-16 savaş uçakları, helikopter ve tankların kullanıldığı saldırılarda şehir, kasaba ve köylerin yanı sıra mülteci kampları da yoğun bir şekilde füze ve bombalara hedef oluyor. Batı Şeria ve Gazzedeki kentler tanklarla abluka altına alınırken, Nablus, Ramallah ve Tulkermin bazı bölgeleri işgal edildi. Siyonist ordu, Filistin Özerk Yönetimine ait binaları bombalarken, Arafata bağlı Güç 17 ve Tanzim karargahlarını da hedef alarak Arafatı köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Filistinli yetkili Mustafa Barguti, 3 milyonluk Filistin halkı hapsedilmiş durumda. Okullar kapalı, sağlık hizmetleri durdu, yiyecek sağlamak mümkün değil, yer yer su ve elektrik kesintileri başladı diyor. Bu sözler İsrail saldırganlığının boyutları hakkında bir fikir veriyor ABD ve AB emperyalistleri bu saldırıda Beyrut kasabı Şarona tam destek veriyorlar. Amerikancı devletin Ecevit aracılığıyla yaptığı ve her iki tarafa da eşit mesafede duruyormuş izlenimi vermeye çalışan açıklama, demagojiden başka bir anlam taşımıyor. Zira İsrail saldırısının başladığı gün Doğu Akdenizde, Türkiyenin ev sahipliğinde, ABD, İsrail ve Türkiye dört gün sürecek ortak bir askeri tatbikata başladılar. TCnin İsraille stratejik işbirliği ve her iki gerici ülkenin de Amerikan emperyalizminin Ortadoğudaki ileri karakolu olmaları, iki tarafa eşit mesafede durma iddiasının sahteliğini ortaya seriyor. Siyonistlerin küstahça tehditleri İkinci İntifadanın Eylül 00 de başlamasından bu yana Filistini bir bütün olarak işgal etme hevesleri siyonistler tarafından defalarca dile getirildi. Bu saldırganlığın başını çekenlerin tümü sicili alabildiğine kirli katiller. Arial Şaron örneğinde olduğu gibi, çoğunun onlarca yıllık katliam deneyimleri vardır. Şimdi Filistinin işgal edilmesi ya da İsrail kuklası bir yönetimin iş başına getirilmesi bu katillerin kirli planıdır. Çünkü Arafat tüm uzlaşmacılığına rağmen hala siyonistlerin istediği noktaya gelmiş değil. Bugüne kadar, siyonist devletin zulmü ve Filistin halkının direnişçi kimliği Arafat yönetiminin gerilemesini bir yere kadar da olsa frenleyebildi. Bu durumdan emperyalistleri ve siyonistleri fazlasıyla rahatsızlardı. Filistin halkına dönük saldırganlığın fiili savaş düzeyine ulaşmasıyla birlite, Arafat ve bürokratlarına karşı daha ağır tehditler gündeme geldi. Bombardımana eşlik eden tehdit ve şantaj, Filistin Özerk Yönetimini bir ikilemle karşı karşıya bırakacak boyutlara ulaşmıştır. Arafat, Amerikan emperyalizminden çözüm dilenirken, emperyalistler Şarona destek vererek onu tehdit ediyorlar. Artık resmen İsrail ajanı gibi çalışmasını dayatıyorlar. Bu dayatmaya boyun eğmemesi durumunda ise, Arafatı yönetimden uzaklaştırmak gerektiğine dair şantaj yapıyorlar. Son günlerde bu koroya başta İngiltere olmak, AB ülkelerinin bir kısmı da katılmış bulunuyor. Bütün haydutlar, Arafata Filistinli avına çıkması için baskı yapıyorlar. Şaron hükümeti hazırladığı isim listelerinin tutuklanmasını şart koşuyor. Arafat ise bu isteği yerine getirmek için zaman isteme utancını yaşıyor. Buna rağmen İsrail ve ABD kaynaklı açıklamalar Arafatı intihar eylemlerinden sorumlu tutup Bin Ladinle aynı kefeye koyuyorlar. Bu açıdan Arafat çizgisinin geldiği nokta tam bir hüsrandır. Emperyalizmden çözüm umanların sonlarının ne olacağı konusunda ibret verici bir örnektir. Filistin halkı birbirine kırdırılmak isteniyor Emperyalistlerin onayıyla Şaron Arafat yönetimini teslim almaya çalışmaktadır. Bununla amaçlanan, Filistin halkının direnişçi kimliğini ezmektir. Elli yıllık siyonist baskı ve katliamlarla başaramadıklarını, bu onurlu halkı birbirine düşürerek başarmaya çalışıyorlar. Arafat çizgisinin karşı karşıya bulunduğu ikilem tam da bu soruna işaret ediyor. ABD ve İsrail bir taraftan ağır bir basınç uygularken, öte tarafta direnen bir halk bulunmaktadır. El Fetih polisi işgale karşı direnen Filistinlileri tutukladığında halk tepki gösteriyor. Bu yapılmadığında ise siyonistlerin ve emperyalistlerin baskı, tehdit ve şantajları artıyor. Yeni süreç Arafat yönetimini ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakmıştır. Ya direnen halkın safında yer alıp zedelenen onurlarını kurtaracaklar ya da emperyalist-siyonist kirli hesaplara alet olup bir ihanet batağına saplanacaklardır. Artık her iki tarafı idare etmek mümkün görünmemektedir. Zira çatışmaların aldığı boyut ara konumda durmaya olanaksız kılmaktadır. İsrail saldırısı sonrasında yaşanan bazı gelişmeler kirli hesapların yaşam bulma riski olduğunu gösteriyor. Arafat polisi birkaç günde yüzlerce Hamas militanını gözaltına aldı, hemen ardından örgütün lideri Şeyh Ahmed Yasinin evini kuşattı. Buna tepki veren binlerce Filistinli kuşatmayı engellemek için direnişe geçti. Filistin polisi bir göstericiyi öldürdü. Bu olayın ardından bir açıklama yapan Hamasın silahlı kanadı El Kasım Tugayları, liderleri Şeyh Ahmed Yasin veya üyelerine en ufak bir zarar gelirse, Özerk Filistin Yönetimi yetkililerine saldırı tehdidinde bulundular. İslami Cihadın açıklamasında ise, Filistin yetkilileri halkın çıkarını garanti edemiyorsa çekip gitmeli. Siyonist düşmana karşı çabalarımızı engelleyen herkese silah çekmekten çekinmeyiz ifadeleri kullanıldı. Bu gelişmeler yaşanırken, Beytüllahimdeki Hristiyan Filistinliler, Arafatın El Fetih partisinin askeri kanadı Tanzimle işbirliği yapacak bir milis örgütü kurdular. Gazzede binlerce kişinin katıldığı Arafatı destekleyen mitingde ise, Ebu Ammar (Arafat) için canımızı veririz, Siyonist komploya hayır!, Birlik, Filistinin kurtuluşuna kadar ulusal birlik! sloganları atıldı. Bu gelişmeler Filistinli örgütlerin kaygan bir zemin üzerinde bulunduğuna işaret ediyor. Hatırlanacağı gibi, 82de yaşanan Beyrut kuşatmasında alınan askeri yenilgi sonrasında Filistinli örgütler arasında aylar süren silahlı çatışmalar yaşanmıştı. Bu çatışmaların yarattığı tahribat İsrail saldırısının yarattığından daha az değildi. Filistin halkının birlik konusunda taşıdığı hassasiyet ve tarihten çıkarılan dersler siyonistlerin kirli planlarını bozacak dinamiklere sahip olsa da, gelinen yerde Arafat yönetiminin alacağı tavır özel bir önem taşıyor. Gerici Arap yönetimlerinden saldırıya dolaylı destek Bölgenin gerici Arap rejimleri daha önce İsrail katliamlarını kınar ve göstermelik de olsa, Arap halklarının basıncıyla, Filistin halkını desteklediklerini açıklamak durumunda kalırlardı. Bu kez bunu yapmadılar. Filistin halkı tam bir barbarlıkla katliamdan geçirilirken, etkili Arap ülkelerinden Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi ülkeler göstermelik bir kınamada bile bulunmadırlar. Bu yeni tutumun gerisinde emperyalistlerden duyulan korku var. Emperyalist güçler karşısında sinen onursuz gerici rejimlerin bu tutumları yalnızca kendi halkları nezdinde teşhir olmalarını hızlandıracaktır. Tüm saldırılara rağmen Filistin halkının direnişçi kimliği ezilemeyecektir. Ne emperyalist güçlerin tehditleri, ne siyonist İsrailin katliamları, ne de gerici Arap yönetimlerinin suskunluk fesadı direnişçi bir halkı teslim almaya yetmeyecektir. Tarihi direnişlerle yoğrulan Filistin halkı bütün gerici ve kirli hesapları boşa çıkartacak dinamiklere sahiptir. |
|||||