22 Aralık '01
Sayı: 40


  Kızıl Bayrak'tan
  İMF'nin yıkıma sürüklediği Arjantin'de halk ayaklanması
  Doğal afet değil kapitalizm öldürüyor
  İyimserlik yalanları ve gerçekler
  Kapitalist gelişme ve toplumsal eşitsizlik
  19 Aralık katliamı lanetlendi
  Sendikal ihanet çetesinden yeni manevralar
  Hedeflenen Filistin halkının direnişçi kimliğidir
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
  Öncü işçi platformları
  Ekim Gençliği'nden
  Öğrenci gençliği yönelik saldırılar yoğunlaşıyor
  Trabzon'da kamu emekçileri taban örgütlerini oluşturdular
  "Kadın-erkek ortak mücadele etmeli"
  "Çağdaş demokratik uygarlık" dedikleri barbarizm!
  ÖO direnişçisinden mektup...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İsviçre’de değişik mesleklerden kadınlarla konuştuk:

“Kadın-erkek ortak mücadele etmeli”

- İsviçre’deki kadınların mücadelelerinin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

İsviçreli kadın öğretmen: Haklarını aramaya çalışıyorlar. Özellikle bu arayış aile yaşamı içinde oluyor. Bence kadının eşit haklara sahip olması ancak yaşamında seçim hakkı ile mümkündür. Eğer bir kadın çalışmak istiyorsa eşi çocuklarla ilgilenerek ona destek vermelidir.

- İsviçre’deki emekçi kadınlar haklarını arayabiliyorlar mı?

- Daha yapılması gereken işler var. Haklarını aramak kadınların ilgisini çekiyor, ama buna yeterince zaman ayıramıyorlar. Bence bu işlerde yavaş ve dikkatli hareket etmek gerekiyor.

Kadının tutsaklığına karşı savaşan sendikalar ve örgütler var. Haksızlıklar politikayla ve zamanla çözülebilir. Önceden kadınlar dışarıya kapalıydılar. Anneler çocuklarına birleşmeleri gerektiğini öğretmeliler. Bir erkek işçiyle aynı işte çalışıp daha az aylık alan kadınların birleşmesi gerekir.

- Bir avukat olarak İsviçre’de kadın hakları üzerine bilgi verebilir misiniz?

İsviçreli kadın avukat: Beni kızdıran şu: Daha 1988’e kadar İsviçre kanunlarında erkek evin reisi olarak kabul ediliyordu. İstatistikler kadının genel olarak %30 daha az maaş aldığını gösteriyor. Bu eşitsizlik özel sektörde kendini daha fazla gösteriyor. Şu anda teorik olarak bir eşitlik var, ama bir işe işçi alınırken bir kadın mı yoksa bir erkek mi seçilir? Almamız gereken uzun bir yol var. Eşitlik çok güzel, ama onu gerçekleştirmek hiç de kolay değil.

İsviçre’de yaşayan göçmen bir ev kadını: Şırnak’ta, Harran’da hala kadınlar mal gibi satılıyorlar. 13-14 yaşındaki çocukları gelip istiyorlar ve yapılan pazarlık sonucu 70 yaşındakilere satıyorlar. Bu olacak gibi değil, insanlık dışı, ama oluyor.

Solcular kadınlara çok haklar tanıdılar. Devrimcilerin kadınların mücadelesinde belli bir payı oldu ve kadınlar onlardan haklarını aramayı öğrendiler.

Bir gün hamile bir işçi kadın İsviçre’de işe girdi, ama hamile olduğunu söylemedi. Karnı şişmeye başlayınca, “sen niye önden söylemedin hamile olduğunu?” diyerek tutup işten attılar. Burada kadınlar eşit işte daha az ücret alıyor. Bir fabrikada çalışan işçi kadın bir de ev işlerini yapmak zorunda kalıyor. Ne yapsın yardım edilmezse...

Bir işçi kadın anlatıyor:

Sabahları 6’dan 10’a kadar bir otelde kahvaltı ve resepsiyona bakıyorum. Öğlenden sonra, 13:30’dan 18:00’e kadar terzide çalışıyorum. İşim elbiseleri tamir etmek. Bu yorucu bir meslek, hem kafan hem de gözün yoruluyor. Bu işte parça başına kazanıyorum. Ayda 4 bin franklık iş yapsam, bunun 2 bin frankını işyeri alıyor. Bana geriye tüm kesintilerden sonra 1500 frank kalıyor. Bir de 18:00’den sonra başka bir yerde temizlikçi olarak 2 saat çalışıyorum.

Ayrı ayrı üç işte çalışmak yüzünden iki saatim otobüste geçiyor ve bu beni çok yoruyor. Bütün günüm işe gidiyor. İşgünü içinde tek dinlenebildiğim zaman 12:00 ile 13:00 arasıdır. Günlük ancak 7 saat yatabiliyorum.

- Neden böyle bir yönteme başvurdunuz?

- İlk başta tüm günlük iş aradım, ancak bulamadım. Sonradan yarım günlük iş buldum, fakat geçim sorunu yüzünden iki iş daha aramak zorunda kaldım.

El işi üzerine çalışan kadın bir işçi anlatıyor:

Çalıştığım fabrikada kadınların çoğu haklarını aramaktansa allaha şükredip geçiyorlar. Bu konularda haberleri de yok, aydınlatılmıyorlar. Gerçekte hak verilmez alınır. Dili öğrenmek, haklarını öğrenmek gerekiyor. İşçi hakları, işçi kanunları var. Bizim fabrikada işçiler arasında kadın erkek arasında farklılık var. Bir gün patrona “asgari ücretten haberiniz var mı” diye sorduğumda bana, asgari ücretten de düşük ücret vermesinin sebebi olarak, “çalıştığın yerin dilini bilmek zorundasın” şeklinde açıkladı. Halbuki yaptığımız iş el işi, dil bilmek ön planda değil. Bir ara bir erkekle aynı yerde çalıştım, ama maaş olarak çok daha düşük alıyordum. Patrona sorduğumda, kanun böyle dedi. Bir başkasını göstererek, niye şu kadın sesini çıkartmıyor dedi. Ben de eğer dil bilseydi sie söyleyecek çok sözü vardı dedim. Yılbaşında verilen ikramiyeyi hamileliğimizden dolayı kesiyorlar.

- Çalıştığın fabrikada işçi kadınların durumu nedir?

- Çalışanların çoğu yabancı. Çalışmak için kadınların polisten belge almaları lazım. Bu erkekler için geçerli değil. Günde 9 saat çalışıyoruz, yarım saat de yemek molası.

- İşçiler arasında dayanışma var mı?

- Burada çalışan kadınlar kocası ya da aileden birisiyle çalışıyorlar. Bir nevi namus bekçileri. Genellikle Türkler çalışıyorlar. Kadınlar kocalarının kontrolü altındalar. Aylıkla ilgili bir problem olduğunda kocaları konuşuyor. Kadın hakları insan haklarıdır. Bizi insandan saymadıkları için kadın hakları diyoruz.

İslami gericilik onları yaşamın her alanında kontrol altında tutuyor. İşçilerin aylığını diğer işçilere söylemesi yasak. Bu kıskançlık ve çekememezlik yaratıyor; “acaba bu daha çok mu alıyor?” gibi yanlış bireyci bir mantık var. Bunlar cahil insanların kafasında olan şeyler. Kadın erkek birbirini desteklemeli.

Bizim işyerinde bir komite var. Patronla işçi arasında ilişki kurmak için. Komiteyi patronlar seçiyor ve patronlar daha çok sakin olan ve itiraz etmeyen insanları seçiyor. Bu komite fabrikanın kurallarını ve uyarılarını belirtmek için kurulmuş. Her toplantıda konuşulan patronun çıkarı. Ama işçilerin çıkarından konuşan yok. Bir şey söylesen, o ortamda destekleyen olmadığı için gülünç düşüyorsun.

Çalışanların hepsi yabancı. İsviçreliler koşulların zorluğu ve düşük ücretler nedeniyle bu fabrikada çalışmıyorlar.

SY Kızıl Bayrak/İsviçre



Kolombiya’da petrol işçilerinin protestolu grevi

Kolombiya’da sağcı paramiliter gruplar tarafından gerçekleştirilen katliam haberlerinin olmadığı gün yok gibi. Uyuşturucu şefleri ve büyük toprak ağaları, devletin de örtülü desteğiyle ‘70’li yıllarda bu faşist paramiliter ölüm mangalarını, devrimci gerillalara karşı savaşmak için kurmuşlardı. Şu an sayılarının 6 bini bulduğu açıklanıyor. Bu faşist paramiliter gruplar, gerillaya destek verdiği gerekçesiyle sürekli olarak yoksul köylüleri, kent emekçilerini ve tanınmış ilerici şahsiyetleri hedef alıyor, kitlesel katliamlar yapıyorlar.

Son olarak 30 Kasım’da, petrol işçileri sendika başkanı ile koruması paramiliter gruplar tarafından kaçırıldı. Daha sonra her ikisinin işkence edilmiş cesetleri bulundu. Bu işçilerde öfkenin taşmasına neden oldu. Petrol işçileri hükümetten sendika üyelerinin yaşamlarını ve haklarını korumasını ve garanti etmesini talep ederek süresiz greve gittiler. Sendika başkanının doğduğu kent olan başkentte sembolik cenaze töreni düzenlendi. Petrol kenti Barranibermejea’da ise protesto eylemleri düzenlendi.

Kolombiya Sendikalar Birliği CUT, sadece bu yıl içinde sendikalı 147 işçinin katledildiğini açıkladı.



Avrupa’da eğitimde özelleştirmelere karşı
öğrenciler ayaktalar...

13-15 Aralık tarihleri arasında Belçika’da biraraya gelen Avrupa devlet ve hükümet başkanlarının toplantısı, tüm Avrupa çapında lise ve yüksek okul öğrencileri tarafından da protestolarla karşılandı. Öğrenciler, Dünya Ticaret Örgütü’ne bağlı GATS’ın eğitim sektörünü de içine alan kamu alanına yönelik özelleştirme planlarını protesto ediyorlar.

Ağustos ayında öğrenciler ilişki ağı kurmaya ve uluslararası boykot ve eylem günleri düzenlemeye başlamışlardı. 19 Ekim’de Belçika, İngiliz ve Alman lise ve yüksek okul öğrencileri D-14 toplantısı için hazırlık yapmak üzere Belçika’da biraraya gelmişlerdi.

Almanya’da birçok kentte ve üniversitede hazırlık toplantıları düzenlendi. GATS anlaşmasına karşı protestolar, “teröre karşı savaş”a karşı protestolarla birleştirildi. 11-12 Aralık günleri üniversitelerde eylem günü olarak açıkladı. AB zirvesini protesto eylemlerine aktif olarak katılma kararı alındı. Hemen tüm üniversitelerden otobüsler Brüksel’e öğrenci taşıdı.

İspanya’da 24-25 Kasım tarihlerinde protestoları örgütlemek için tüm öğrenci temsilciliklerinin katıldığı bir toplantı yapıldı. 12 Aralık’ta boykot çağrısı yapıldı. Bugüne değin yapılan eylemliliklere profesörler de katıldı. Eylemlerde özelleştirme ve Afganistan’a karşı sürdürülen savaş protesto edildi. Madrid’te 14 Kasım’daki yürüyüşe 200 bin kişi katıldı.

İngiltere, Danimarka, Yunanistan, Avusturya, Finlandiya, İtalya, Fransa ve İsveç’te de eylemler planlandı. Eylemler AB dışına da sıçradı. Çek Cumhuriyeti’nde de öğrenim hakkının yokedilmesi anlamına gelen GATS kararlarına karşı protesto ve boykotlar gerçekleştirildi.

Avrupalı öğrencilere Güney Kore, Kanada, Amerika, Arjantin, Brezilya, Nikaragua’dan destek geldi. Uruguaylı öğrenciler Latin Amerika’da da benzer bir ağ kurulmasını isteyen dayanışmacı açıklamalar yaptılar.

Öğrenci grupları şimdiden Haziran ayında İspanya’nın Sevilla kentinde düzenlenecek AB zirvesini protestolarla karşılamaya hazırlanıyorlar.