22 Aralık '01
Sayı: 40


  Kızıl Bayrak'tan
  İMF'nin yıkıma sürüklediği Arjantin'de halk ayaklanması
  Doğal afet değil kapitalizm öldürüyor
  İyimserlik yalanları ve gerçekler
  Kapitalist gelişme ve toplumsal eşitsizlik
  19 Aralık katliamı lanetlendi
  Sendikal ihanet çetesinden yeni manevralar
  Hedeflenen Filistin halkının direnişçi kimliğidir
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
  Öncü işçi platformları
  Ekim Gençliği'nden
  Öğrenci gençliği yönelik saldırılar yoğunlaşıyor
  Trabzon'da kamu emekçileri taban örgütlerini oluşturdular
  "Kadın-erkek ortak mücadele etmeli"
  "Çağdaş demokratik uygarlık" dedikleri barbarizm!
  ÖO direnişçisinden mektup...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Esenyurt İşçi Bülteni’nden...

Bültenimizin yeni bir sayısıyla merhaba. Önce geçen sayının dağıtımıyla ilgili bilgi verelim. Geçen sayımızı daha çok emekçi mahallelerinde kapı kapı dolaşarak dağıttık. Ve sevinerek söylemeliyiz ki bültenimiz işçi ve emekçilerden beklediğimizin üstünde bir ilgi gördü. Kapısını çaldığımız insanların çoğu bizi bir hayli sıcak karşıladılar. Onlarla bültende yazdıklarımız ve henüz yazmadıklarımız üzerine sohbet ettik. Bir çok yeni işçiyle tanıştık ve onlara düşüncelerimizi anlattık.

Bu sayımızın dağıtımını da aynı şekilde yapmayı düşünüyoruz. Fabrikaların yanı sıra işçi-emekçi mahallelerine de sürekli olarak gideceğiz. Esenyurt’un her mahallesinde bir okuyucu grubu oluşturmaya çalışacağız, onlarla aramızda sıcak bir ilişki kurmak için emek harcayacağız.

Bültenimizin ulaştığı her duyarlı işçi ve emekçinin bu çabamıza destek olmasını istiyoruz. Bülteni okumakla yetinmeyelim. Çevremizdeki başka arkadaşlara da ulaştıralım. Ne kadar fazla sayıda insana ulaşabilirsek o kadar büyümüş ve güçlenmiş olacağız.

Her türlü yazılı katkınızı beklediğimizi de bu arada belirtelim. İşyerinizdeki, mahallenizdeki sorunlarınızı, bunlarla ilgili düşünce ve duygularınızı bize yazın. Çözümleri birlikte arayalım.

Yeni bir sayıda buluşmak umuduyla... 



“Lordlar Kamarası” Bahçeşehir
“Avam Kamarası” Esenyurt

Eskiden İngiltere’de zenginleri temsil eden meclise Lordlar Kamarası, yoksul halkı temsil eden meclise de Avam Kamarası adı verilmişti. İngiltere’deki bu çifte meclis uygulaması sınıf farklılıklarını gözlerden gizlemek ve işçilerin mücadelesini frelemek için sermaye tarafından bilinçli bir şekilde tercih edilmişti. Ama aynı zamanda zenginler ve yoksulların, patronlar ile işçilerin farklı dünyalardan olduğunu ortaya koyuyordu. Çünkü kapitalizme çıkarları birbirinden farklı sınıfları biraraya getirmek, bir arada olmaları mümkün değildi.

Bunu kendi yaşantımızdan da görebiliriz. İşçi ve emekçilerin yaşadığı yerler tıpkı Esenyurt’a benzer. İşçi ve emekçileri sömüren, onların sırtından kazananlarsa hemen burnumuzun dibindeki Bahçeşehir gibi son derece lüks semtlerde yaşarlar.

Tuğlayı biz taşırız, harcı biz hazırlarız, en güzel villaları, apartmanları biz yaparız. Ama yaptığımız bu güzel evlerde oturamayız. Bahçeşehir’e girmemiz bile yasaktır. Bizler işçi olduğumuz için Esenyurt’ta oturmak zorunda kalırız. Elektriği doğru düzgün yanmayan, sağlıklı içme suyu olmayan evler bizim içindir. Hiç benzemez bizim evlerimiz Bahçeşehir’deki villalara. Esenyurt işçi

ve emekçilerin yaşam alanıdır, Bahçeşehir gibi yerler ise burjuva sınıfının.
Benzer örnekler çoktur. En güzel arabaları da, en lezzetli ve besleyici yiyecekleri de biz işçiler üretiriz. Ama geçtik özel arabayı belediye otobüsüne binmek için bile hesap yapmak zorunda kalırız. Bir bilet 750 bin liradır çünkü. Arabaları yollarda, yiyecekleri ise vitrinlerde seyretmekle yetiniriz. Bunlara sahip olmamızın imkanları çok sınırlıdır.

Bu sömürü çarkı döndükçe ve bizim sırtımızdan başkaları zengin oldukça, ne sağlıklı evlerde oturabileceğiz ne de ürettiğimiz diğer güzel şeylere sahip olabileceğiz. Çünkü üretim araçları bize ait değil. Çünkü üretim araçları Bahçeşehir’de, Etiler’de yaşayanların elinde.

İşçiler ve emekçiler olarak bizim alınterimizle ve kanımızla dönen bu sömürü çarkını durdurmalıyız. Üretim araçlarını herkesin ortak malı haline getirmeliyiz. Bu sosyalizmdir. İşçi ve emekçilerin insanca yaşam koşullarına kavuşmaları, çocuklarının geleceğinden güven duymaları ancak sosyalizmde mümkündür.

O halde haramilerin saltanatını yıkalım!

Bir tekstil işçisi