Bültenimizin yeni bir sayısıyla merhaba. Önce geçen sayının dağıtımıyla ilgili bilgi verelim. Geçen sayımızı daha çok emekçi mahallelerinde kapı kapı dolaşarak dağıttık. Ve sevinerek söylemeliyiz ki bültenimiz işçi ve emekçilerden beklediğimizin üstünde bir ilgi gördü. Kapısını çaldığımız insanların çoğu bizi bir hayli sıcak karşıladılar. Onlarla bültende yazdıklarımız ve henüz yazmadıklarımız üzerine sohbet ettik. Bir çok yeni işçiyle tanıştık ve onlara düşüncelerimizi anlattık. Bu sayımızın dağıtımını da aynı şekilde yapmayı düşünüyoruz. Fabrikaların yanı sıra işçi-emekçi mahallelerine de sürekli olarak gideceğiz. Esenyurtun her mahallesinde bir okuyucu grubu oluşturmaya çalışacağız, onlarla aramızda sıcak bir ilişki kurmak için emek harcayacağız. Bültenimizin ulaştığı her duyarlı işçi ve emekçinin bu çabamıza destek olmasını istiyoruz. Bülteni okumakla yetinmeyelim. Çevremizdeki başka arkadaşlara da ulaştıralım. Ne kadar fazla sayıda insana ulaşabilirsek o kadar büyümüş ve güçlenmiş olacağız. Her türlü yazılı katkınızı beklediğimizi de bu arada belirtelim. İşyerinizdeki, mahallenizdeki sorunlarınızı, bunlarla ilgili düşünce ve duygularınızı bize yazın. Çözümleri birlikte arayalım. Yeni bir sayıda buluşmak umuduyla...
Lordlar Kamarası Bahçeşehir Eskiden İngilterede zenginleri temsil eden meclise Lordlar Kamarası, yoksul halkı temsil eden meclise de Avam Kamarası adı verilmişti. İngilteredeki bu çifte meclis uygulaması sınıf farklılıklarını gözlerden gizlemek ve işçilerin mücadelesini frelemek için sermaye tarafından bilinçli bir şekilde tercih edilmişti. Ama aynı zamanda zenginler ve yoksulların, patronlar ile işçilerin farklı dünyalardan olduğunu ortaya koyuyordu. Çünkü kapitalizme çıkarları birbirinden farklı sınıfları biraraya getirmek, bir arada olmaları mümkün değildi. Bunu kendi yaşantımızdan da görebiliriz. İşçi ve emekçilerin yaşadığı yerler tıpkı Esenyurta benzer. İşçi ve emekçileri sömüren, onların sırtından kazananlarsa hemen burnumuzun dibindeki Bahçeşehir gibi son derece lüks semtlerde yaşarlar. Tuğlayı biz taşırız, harcı biz hazırlarız, en güzel villaları, apartmanları biz yaparız. Ama yaptığımız bu güzel evlerde oturamayız. Bahçeşehire girmemiz bile yasaktır. Bizler işçi olduğumuz için Esenyurtta oturmak zorunda kalırız. Elektriği doğru düzgün yanmayan, sağlıklı içme suyu olmayan evler bizim içindir. Hiç benzemez bizim evlerimiz Bahçeşehirdeki villalara. Esenyurt işçi ve emekçilerin yaşam alanıdır, Bahçeşehir gibi yerler ise burjuva sınıfının. Bu sömürü çarkı döndükçe ve bizim sırtımızdan başkaları zengin oldukça, ne sağlıklı evlerde oturabileceğiz ne de ürettiğimiz diğer güzel şeylere sahip olabileceğiz. Çünkü üretim araçları bize ait değil. Çünkü üretim araçları Bahçeşehirde, Etilerde yaşayanların elinde. İşçiler ve emekçiler olarak bizim alınterimizle ve kanımızla dönen bu sömürü çarkını durdurmalıyız. Üretim araçlarını herkesin ortak malı haline getirmeliyiz. Bu sosyalizmdir. İşçi ve emekçilerin insanca yaşam koşullarına kavuşmaları, çocuklarının geleceğinden güven duymaları ancak sosyalizmde mümkündür. O halde haramilerin saltanatını yıkalım! Bir tekstil işçisi |
|||||