01 Eylül '01
Sayı: 24


  Kızıl Bayrak'tan
 Emperyalizm ve tekelci sermayenin safında "demokrasi mücadelesi"

  Derinleşen yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim

  Yeni kıyımlar, hak gaspları ve "esnek çalışma" kapıda

  Ankara Öncü İşçi Platformu'nun kampanya faaliyetleri

  ABD emperyalizminin taşeronu Türk generallerinin Bakü'de gövde gösterisi
  "Toplumsal patlama" "Sivil itaatsizlik" var!
  Sümerbank direnişinin deneyim ve dersleri
  Exsa grevinin ardından

  Türk dış politikası üzerine/4

  Zindan çatışmasının güncel görevleri
  "Kazanmaya mahkumuz"
  Zaferi direniş kazanacak
  Küresel ısınma/3
  Filistin halkının bağımsızlık ve özgürlük iradesi teslim alınamaz!
  ICE-Werk Süd işçisi direnişi kazanacak!
  Kürtler açısından barışın anlamı
  Ölüm Orucu Direnişi 317. gününde
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İsrail işgali yayõlõyor... Siyonist rejim OrtadoğuÕyu bölgesel bir savaşa sürüklüyor...

Filistin halkının bağımsızlık ve özgürlük iradesi teslim alınamaz!

İsrail savaş makinasõ Filistin halkõna karşõ kõyõm hareketini tüm hõzõyla sürdürüyor. Ardarda gerçekleşen intihar eylemlerini bahane ederek intikam operasyonu başlatan siyonist devlet, Filistin bölgelerini askeri kuşatmaya alarak işgal bölgelerini genişletiyor. İşgal altõnda tuttuğu bölgelere roket ve bomba yağdõrõyor. Filistin halkõna boyun eğdirmek için hergün yeni bir şiddet operasyonu başlatarak cinayet ve katliamlarını derinleştiriyor.

Özellikle son haftalarda ilhakçõ ve katliamcõ saldõrganlõk tõrmandõrõlarak, Filistinlilere acõmasõz bir şiddet uygulanõlõyor. İsrail Genelkurmay Başkanõ Saul Mofaz, Filistinlilere yönelik saldõrõlarõn bilançosunu 600 FilistinliÕnin öldürülmesi, 10 bin kişinin yaralanmasõ ve 1200 kişinin de tutuklanmasõ olarak özetliyor ve ÒİsrailÕe saldõrõ planõ içinde olabileceğinden şüphe edilen militanlarõn hedef alõnmalarõ ordunun baş görevidir. Faal ve saldõrgan bir siyasetimiz varÓ diye ekliyor.

Genelkurmay BaşkanõÕnõn ilan ve itiraf ettiği saldõrgan ve işgalci politika Filistin halkõna kan kustururken, bölgede de muhtemel bir savaşõn patlak vermesine yol açmõş bulunuyor. Hemen tüm gözlemciler, diplomatlar ve değişik odaklar OrtadoğuÕdaki durumun Ògüven ve umuttan yoksunÓ olduğunu dile getiriyor ve topyekûn bir savaş ihtimalinden söz ediyorlar. ABD Savunma Bakanõ Peter Rodman ise, Òsanõrõm OrtadoğuÕda ciddi bir çatõşma tehlikesi doğuyorÓ açõklamasõnõ yaparak, bölgede uygulamaya koymak istedikleri senaryoya ve izleyecekleri politikaya açõklõk getirmiş oluyor.

Gelişmeler düz bir seyir izlemeyecek, çatõşmalarõn bölgesel bir savaşa yol açõp açmayacağõnõ birçok etken bir arada belirleyecektir. Fakat kesin olan, OrtadoğuÕda birçok açõdan yeni bir döneme girildiğidir.

ÒBarõşÓ planlarõ eşliğinde tõrmandõrõlan
saldõrganlõk ve yayõlan işgal hareketi

ABD emperyalizminin tam desteğine sahip İsrail siyonizmi, Filistin halkõna yönelik tam bir vahşet sergiliyor. Bunu, şiddetin durmasõ ve barõş koşullarõna uyulmasõ masallarõ eşliğinde yapõyor.

Çatõşmalarõn ilk haftasõnda kamuoyunun basõncõyla sözde barõş çabasõ içinde görünen İsrail siyonizmi, bir taraftan da uzun süreli bir çatõşmaya hazõrlanıyordu. Ablukayõ daraltarak Yahudi yerleşim merkezlerine duvarlar örüyordu.

Siyonist devlet tarafından barõş çabasõ olarak sunulan, Filistin halkõna köleliğin dayatõlmasõndan ve kabul ettirilmesinden başka bir şey değil. Nitekim İsrail Dõşişleri Bakanõ Şimon Peres de bunu, ÒABDÕnin ortaya koyduğu ancak bugüne kadar uygulanmayan barõş planõÓ olarak tanõmlıyor.

ÒABDÕnin ortaya koyduğu planÓ üzerinde Filistin yönetimiyle görüş alõş verişinde bulunulduğunun söylendiği sõralarda, İsrail ordusu Doğu ve Batõ KudüsÕte Hamas ve İslami Cihad militanlarõnõn Òterörist saldõrõlarõnõ önlemek içinÓ ablukayõ sõklaştõrdı. Gazze ŞeridiÕnin güneyini işgal etti, tanklarla ve iş makinalarõyla Filistin topraklarõnda 150 km kadar içeri girdi. Mõsõr sõnõrõna yakõn Filistin ulusal güvenlik kuvvetlerine ait karakollar roketlendi. Şimon Perez görüşme ve barõş çõğõrtkanlõğõ yaparken, Oslo AnlaşmasõÕna rağmen, sõnõr ötesi operasyonlarla insanlar katledildi. Filistin Demokratik Kurtuluş CephesiÕnin düzenlediği saldõrıya F-16 savaş uçaklarõyla yanõt verildi. Karakollar, güvenlik merkezleri ve evler yerle bir edildi.

Bütün bunlar, FilistinÕi koşulsuz olarak masaya oturtma ve özerk yönetimi teslim alma amacõ çerçevesinde yapõlõyor. ÒAnlaşmadan yanayõzÓ masallarõ eşliğinde katliamlar sürerken, İsrail ordusu görüşmelerin yapõlmasõna dahi tahammül göstermiyor. Katil Şaron, PeresÕe Filistin yönetimiyle görüşme izni verdiği için, ordunun sert tepkisine hedef oldu. Siyonist ve õrkçõ ordu, Òçatõşmalar sürerken diplomasi yapmak Filistin tarafõnda zayõflõk olarak algõlanõr, orduyla hükümet arasõnda çatlak varmõş görüntüsü sunulmamalõdõrÓ diyerek, görüşmelerin yapõlmamasõ ültimatomunu verdi.

ABD emperyalizmi ise, gelişmelerin ulaştõğõ aşamada ihtiyatlõ davranma gereği bile duymadan, bütün bir faturayõ FilistinÕe yõkarak ve İsrailÕi ÒmilitancaÓ savunarak, Filistin yönetiminden saldırıları mutlak bir şekilde durdurmasını istedi.

Siyonist saldõrganlõğõn akõttõğõ kanõn arkasõnda duran ve onu yönlendiren, bölgedeki katliamcı politikanõn yürütücüsü olan ABD, buna rağmen teslimiyetçi yönetim tarafõnda müdahaleye davet ediliyor ve ilkeli bir dõş politikadan yoksun olmakla eleştiriliyor. Filistin parlamentosu konumundaki Yasama KonseyiÕnin üyelerinden Hasan Aşravi, Amerikan Fox televizyonundaki konuşmasõnda, ÒBölgemizde kan gövdeyi götürüyor ve ABDÕnin bu konuda hiçbir dõş politika ilkesi yok. Bu sorumsuz davranõş hem bütün bölgeyi hem de ABDÕnin bölgedeki nüfuzunu ve çõkarlarõnõ tehdit ediyor.Ó diyerek sõzlanõyor. Aşravi bölgede akõtõlan kanõn arkasõnda ABDÕnin olduğunu ve bu kanõn tam da ÒABDÕnin bölgedeki nüfuz ve çõkarlarõÓ gereği akõtõldõğõnı, bu çerçevede AmerikaÕnõn son derece ÒilkeliÓ bir dõş politikasõ olduğunu çok iyi biliyor. Buna rağmen utanç verici bir yalvarõş içine girmekten geri durmuyor.

İsrail siyonizminin ABDÕnin desteği ve yönlendirmesiyle Filistin topraklarında yürüttüğü iğrenç saldõrganlõğa ve katliamlara rağmen Filistin halkõ mücadele kararlõlõğõnõ sürdürüyor. Kendisine kabul ettirilmek istenen köleci barõş karşõsõnda bağõmsõzlõk ve özgürlük mücadelesini yükseltiyor. Siyonizmin korkulu rüyasõ olan intifada yayõlõyor. İsrail intifada karşõsõnda yeni önlemler almayı tartõşõyor. Bunlardan en etkili olanõnın ÒDuvar formülüÓ olacağõna inanõyor. Bu formüle göre, İsrail ordusu Filistin topraklarõna girecek, direnişi ezecek, Batõ Şeria ve GazzeÕnin önemli bir bölümünü ele geçirdikten sonra Filistin-İsrail sõnõrına duvar örülecek.

Emperyalist güç odaklarõ ve gerici bölge
devletleri arasõndaki çelişkiler derinleşiyor

Bölgedeki gelişmeler, emperyalist güç odaklarõ ve gerici bölge devletleri arasõnda yeni çelişkilere ve eğilimlere yolaçıyor. ABD, AB ve diğer emperyalistler için her zaman önemli bir çekişme ve paylaşõm alanõ olan Ortadoğu sürekli bir emperyalist mevzilenme yarõşõna sahne oluyor. Her bir emperyalist güç bölgedeki mevzi ve çõkarlarõnõ koruma çabası içinde. Değişik emperyalist odaklarõn ve gerici bölge devletlerinin İsrail-Filistin çatõşmasõ karşõsõndaki tutumlarõnõn seyrini, söz konusu çõkarlar belirleyecek.

Tüm Ortadoğu halklarõna yönelmiş kanlõ bir namlu olan İsrail Filistin halkõna tüm vahşetini kusarken ve gelişmelerin giderek bir savaş durumuna varması beklenirken, farklõ tutum ve çelişkiler de belirginleşiyor. ABD emperyalizminin İsrailÕi cepheden savunmasõ Arap dünyasõyla iplerin gerilmesine neden oluyor.

Suriye diğer Arap ülkelerinden İsrailÕe karşõ harekete geçmesini istiyor. Yõllardõr sürtüşme halinde olan Irak ile Suriye yakõnlaşmasõ ve iki ülke arasõndaki askeri işbirliği ABDÕyi kaygõlandõrõyor. BushÕun İsrailÕin saldõrganlığına verdiği tam destek, ABDÕnin müttefiği olan Mõsõr ve S. ArabistanÕda bile homurdamalara neden oluyor.

Bütün bunlara ArafatÕõn diplomasi ve destek turu çerçevesinde Asya ülkelerine yaptõğõ ziyaretler eklenmelidir. KahireÕde Arap dõşişleri bakanlarõ toplantõsõna katõlan Arafat, daha sonra HindistanÕa, ardõnda da Pakistan ve ÇinÕe geçti. MalezyaÕda ABD silahlarõ tarafõndan vurulduğunu anlattõ, PakistanÕda FilistinÕe destek sözü aldõ. Umman ABDÕnin atamak istediği yeni büyükelçiye izin vermedi. Bölge halklarının tepkisi nedeniyle, ABD emperyalizmi bölgedeki işbirlikçi rejimleri dilediği gibi yönlendirmekte giderek daha çok zorlanacaktır.

Öte yandan, ABD-İsrail-Türkiye ittifakõnõn özetlediği ABD Ortadoğu politikasõ, ABD emperyalizmi ile çõkarlarõ çelişen öteki emperyalist ülkeleri de harekete geçirmektedir.

Bu gelişmeler eşliğinde İsrail bölgeyi kan gölüne çevirmeye devam ediyor. Filistin topraklarõna ve halkõna karşõ füzelerle, bombalarla ve tanklarla ölüm yağdõrõp işgal saldõrõsõnõ yoğunlaştõrõyor. Bölge tam bir barut fõçõsõna dönmüş bulunuyor. Çatõşmalarõn, kutuplaşmalarõn ve çelişkilerin bölgesel bir savaşõ kaçõnõlmaz kõlacak bir düzeyde olup olmamasõndan bağõmsõz olarak, hemen herkes emperyalist barışın çöktüğünü kabul etmek zorunda kalıyor.

Sözde barõş yeniden Filistin halkõnõn intifadasõna çarptõ

ABD emperyalizmi tarafõnda dayatõlan ve FKÖÕnün teslimiyetçi-ihanetçi politikasõyla gerçekleşen utanç verici sözde barõş çökmeye mahkumdu. Zira bu, Filistin halkõ için köleliği ifade eden, emperyalizmin ve onun bölgedeki kanlõ namlusu olan siyonizmin çõkarlarõna hizmet eden emperyalist bir barõştõ.

Böyle bir barõşõn intifadaya çarpmasõ kaçõnõlmazdõ. Ve yükselen intifadanın bastõrılmasının olanaksızlığı ise her geçen gün daha açık bir biçimde görülüyor. İsrail Genelkurmayõ intifadanõn 2006 yõlõna kadar süreceğini çaresizlik içinde açõklõyor. Gerçekte ise, bağõmsõz ve özgür bir Filistin yaratõlana kadar sürecek olan intifadayõ faşist kasap ŞaronÕun ve siyonizmin bastõrmasõ olanaklõ değildir. Topraklarõ işgal edilmiş, özgürlüğü elinden alõnmõş bir halkõ emperyalist kölelik koşullarõnda tutmanõn ve teslimiyetçi-ihanetçi çizgiye razõ etmenin sõnõrlarõ sonsuz değildir. Filistin halkõnõn yükselttiği mücadele sadece emperyalizmi değil, teslimiyetçi iradeyi de hedeflemektedir.

FHKC liderinin katledilmesinin politik anlamı

Emperyalizmin Ortadoğu politikasõ bölge halklarõnõn tümü için daha fazla sömürü, yõkõm ve ölüm anlamõna gelmektedir. Ortadoğu halklarõ bunu emperyalizmin icraatlarõ üzerinden ve bizzat kendi öz deneyimleriyle ögrenmişlerdir. Bu ise bölgede önemli bir anti-emperyalist mücadele potansiyel biriktirmiştir. Bu potansiyelin açõğa çõkõp harekete geçmesinde, geçmişte olduğu gibi yeni dönemde de, Filistin direnişinin önemli bir rol oynayacağı kesindir.

Yeni Filistin direnişi sadece emperyalist egemenliğe ve özerk yönetimin teslimiyetçi çizgisine değil, fakat bir bütün olarak bölgedeki ihanete varan icazetçi-teslimiyetçi politikalara darbe vurmuştur. Bu zemin üzerinde devrimci akõmlarõn yeniden güç kazanmasını, devrimci çizgideki bir mücadelenin gitgide gelişmesinin koşullarını hazõrlamõştõr. Filistin halkõnõn mücadelesi yayõlõp gelişecek ve bu da giderek, bölgede Arap miliyetçiliği ya da İslam fundemantalizmi denetiminde yaşanan anti-emperyalist mücadeleye devrimci bir içerik kazandõracaktır. Bir dönemdir daha çok İslami akõmlar üzerinde algõlanan direniş, yeni dönemde gitgide devrimci akõmlarõ öne çõkaracaktõr.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi lideri Ebu Ali MustafaÕnõn katledilmesine tüm FilistinÕde gösterilen büyük duyarlılık bunun ilk işaretlerinden sayılmalıdır. Bu olay Gazze ve Batõ ŞeriaÕda Filistin halkõnõn ayağa kalkmasõna neden olmuştur. Siyonist İsrailÕin bu caniyane saldırısının FHKC gerillalarının bir İsrail üssüne yaptığı başarılı baskının sonrasına denk gelmesi bu çerçevede gözden kaçırılmamalıdır.

OrtadoğuÕda yeni bir sürece girilmektedir. Devrimci temeller üzerinde gelişecek yeni bir anti-emperyalist dalganõn koşulları gitgide olgunlaşmaktadır. Bu devrimci akımların kendini toparlamasını kolaylaştıracak, tersinden ise teslimiyetçi çizginin politik dayanaklarõnı zayõflatacaktõr.

 


 

OrtadoğuÕda en büyük tehlike...

İsrailÕin nükleer gücü ve şantajı

John Pilger

Gerorge W. Bush babası tarafından başlatılan yeni soğuk savaşı tırmandırdığı şu sıralarda, projecilerinin dikkatini OrtadoğuÕya yöneltti. IrakÕa uygulanacak yaptırımlar üzerine tartışılırken, Amerikan medyasında IrakÕın elinde bulunan kitlesel imha silahları tehlikesi ile (ki bu kez Saddam HüseyinÕin yeni atomsal iktidarı üzerine yoğunlaşıyorlardı) ilgili hikayeler yazılıp çiziliyor. Bu haberler merkezi ViyanaÕda bulunan Uluslararası Atom Enerji Dairesi (IAEA) tarafından yalanlandı. IAEA uzmanları, tahrip edilmiş durumdaki IrakÕın nükleer silah programına sahip olabileceği ile ilgili hiçbir işaret bulamadıklarını söylediler.

Dikkati başka yöne çekmek doğrusu çok büyük bir öneme sahip. OrtadoğuÕda kitlesel imha silahlarını elinde bulunduran tek ülke İsrail. Hakkında hiç bilgi verilmeyen, şahinlerin İsrailÕde Filistin İntifadasıÕnı bastıramaması karşısında, komutanları Ariel Şaron, en son çözüm olarak tüm atom silah ve cephanesiyle ülkeyi kurtarabilir gerçeği.

Bu olasılığa, Cocert Action Quarterly dergisinde John Steinbach da dikkat çekiyor. Steinbach atom sorununda uzman ve örneğin ABDÕde nükleer ışınların tehlikesi ile ilgili çalışmaları bulunuyor.

Steinbach yazısında İsrail eski devlet başkanı Ezer WaizmanÕın bir sözüne yer veriyor. ÒNükleer sorun önem kazanmaya başladı ve bundan sonraki savaş konvansiyonel olmayacak.Ó

Steinbach Ô50Õli yıllardan beri yazıyordu: ÒABD, İsrailli atom bilimcilerini eğitti ve onlara gerekli teknolojiyi sundu, bunun yanında 1955 yılında ÔBarış için atomÕ programı altında araştırma reaktörünü de İsrailÕin emrine verdi.Ó

Ve Fransa, Negev çöllerinde, Dimona isminde bir uranyum reaktörü ve plutonyum yeniden işleme tesisleri kurdu. Oysa İsrailliler bunun Òmangan işletmeleri veya tekstil fabrikasıÓ olduğunu iddia etmişlerdi. Uranyuma karşılık İsrail, G. AfrikaÕdaki beyaz ırkçı rejime ÒApartheit bombasıÓ üretmesini sağlayacak teknolojiyi ve mesleki bilgileri verdi.

1979 yılında, G. Afrika kıyılarında, Hint okyanusu üzerinde atmosferde atom denemesi yapıldığı ABD uydularınca çekilen fotoğraflarda açığa çıkınca, diye yazıyor Steinbach devamla, bunun üzerine İsrail, özenle seçtiği bilim adamlarından oluşan komisyonu aracılığıyla, önemli detayları aydınlatmayarak, her türlü ortaklığı ile ilgili şüpheleri temize çıkardı. Bu arada İsrail kaynakları, bunun gerçekte küçültülmüş İsrail nükleer gülle bombası ile ilgili üç deneme olduğunu dile getirdi.

DimonaÕda teknisyen Mordechai Vanunu kahramanca çalışıyordu. Filistinlilerin haklarının savunuculardan biri olarak Vanunu, dünyayı İsrailÕin oynadığı tehlikeye karşı uyarmak zorunda olduğuna inanıyordu. Bu nedenle 1986Õda ülke dışına gizlice bazı fotoğraflar çıkardı. Bunlar işletmelerin yılda 10-12 bomba imal edebilecek kadar plutonium ürettiğini ve en az 200 küçük bombanın imal edildiğini gösteren fotoğraflardı. Vanunu, kirli oyunlarıyla ünlü MOSSADÕın bir oyunuyla, LondraÕdan RomaÕya getirildi. Burada saldırıya uğradı ve uyuşturucu altında İsrailÕe getirildi. Gizli Devlet Güvenlik Mahkemesi ona 18 yıl hapis cezası verdi. Vanunu bunun 12 yılını sadece ayakta durabilecek kadar büyüklüğü olan bir hücrede geçirdi.

SteinbachÕa göre, bugün nükleer cephanelik, ÒİsrailÕin askeri ve politik stratejisine kopmaz biçimde bağlı ve buna entegre olmuşÓ bulunuyor. İsrail balistik füzeler ve bombalara sahip iken ve bunlar MoskovaÕya kadar ulaşabilecek durumda iken, Òcephanelerin bir kısmı nötron bombası, küçük termonükleer bombalar oluşturuyor. Bu bombalar öldürücü gama ışınlarını artırıyor, ama patlama etkisini ve uzun süreli ışınları azaltıyor, yani insanları öldüren ve cisimleri sağlam bırakan...Ó

Bunlar Reagen hükümeti döneminde AvrupaÕda kullanılması ciddi tartışmalara yol açarak ÒsınırlananÓ nükleer silahların aynısıdır ve fanatik Ariel Şaron belki onları işgal altında tuttukları bölgelerden vazgeçmeyecekleri kararlılığının bir ÒispatÓı olarak kullanabilir.

ÒAraplar petrole sahip olabilirler. Ama bizim de kibritimiz varÓ demişti, Şaron başbakan olmadan önce. Steinbach böylesi bir tehdit, Òİntifada için olası uluslararası destek eğilimlerinin büyümesiyle Bush hükümetinin yalpalamaya başlaması halinde, Bush hükümetini İsrail yönünde karar vermesi için zorlamada kullanabilirÓ diyor.

Francis Perrin, eski Fransa nükleer silah programı şefi; ÒBiz İsrail bombasının Amerikalıları hedef aldığını düşünmüştük, Amerikalılara atılacağı anlamında değil, aksine eğer sizden bunu talep edersek siz de bize kritik durumlarda yardımcı olmazsanız... O zaman biz de atom bombalarımızı kullanırızÓ diyorlar.

Kendi rejimlerini en anlamlı eleştirenlerden biri olan İsrael ShahakÕı, 25 yıl önce KudüsÕte İbrani ÜniversitesiÕnde organik kimya profesörü olduğu yıllardan tanırım. İsrail Shahak, Varşova gettoları ve Bergen-Belsen ölüm kamplarından hayatta kalanlardandı. İsrail toplumunun kutuplaşma döneminde o cesaretini ve bilincini korumuştu. 3 yıl önce bana şunları söylemişti: ÒBarış her zaman İsrailÕin hedefi olarak algılanır, bence İsrail poltikasının prensibi bu değil, aksine, asıl gerçek İsrailÕin etkinliğini ve hükümdarlığını genişletme arzusudur.Ó

Onun o zamanlar söylediği şeylerden bir tanesinin dışında herşey bugün gerçekliğini gösterdi. Òİsrail bir savaşa hazırlanıyor, gerekirse atom savaşına, kabul etmediği iç değişiklikleri engellemek için. İsrail çok açık ki, bu amaç için, emrinde bulunan tüm olanakları, sonunda nükleerleri de kullanmaya hazır.Ó

Junge Welt/11 Haziran 2001
(John Pilger, AvustralyaÕda yaşayan bir dökümantar filmci ve yazardır.
Başlıklar SY Kızıl Bayrak tarafından konulmuştur...
)