01 Eylül '01
Sayı: 24


  Kızıl Bayrak'tan
 Emperyalizm ve tekelci sermayenin safında "demokrasi mücadelesi"

  Derinleşen yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim

  Yeni kıyımlar, hak gaspları ve "esnek çalışma" kapıda

  Ankara Öncü İşçi Platformu'nun kampanya faaliyetleri

  ABD emperyalizminin taşeronu Türk generallerinin Bakü'de gövde gösterisi
  "Toplumsal patlama" "Sivil itaatsizlik" var!
  Sümerbank direnişinin deneyim ve dersleri
  Exsa grevinin ardından

  Türk dış politikası üzerine/4

  Zindan çatışmasının güncel görevleri
  "Kazanmaya mahkumuz"
  Zaferi direniş kazanacak
  Küresel ısınma/3
  Filistin halkının bağımsızlık ve özgürlük iradesi teslim alınamaz!
  ICE-Werk Süd işçisi direnişi kazanacak!
  Kürtler açısından barışın anlamı
  Ölüm Orucu Direnişi 317. gününde
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni kıyımlar, hak gaspları ve "esnek çalışma" kapıda...

5 Eylül saldırısını ve ihanet cephesini
dağıtmak için mücadeleyi yükseltelim!

Patronlar ile sendikacılar 5 Eylül'de Dedeman Oteli'nde bir toplantı yapacaklar. Üstüste patlak veren iki krizin tüm faturasını işçi ve emekçilere ödeten, yüzbinlerce işçiyi kapı dışarı edip açlık bataklığına iten, zamlarla, ücretlerde sıfır artış dayatmalarıyla emekçileri ağır bir yoksulluğa mahkum eden sermaye sınıfı, elimizde kalan son kırıntıları da almak için kolları sıvadı. 5 Eylül'de yapılacak toplantının ardından belli ki yeni bir saldırı dalgası başlatacaklar.

Toplusözleşme gaspları
ve işten atmalar yaygınlaşacak

Sendikasız işyerlerinde Temmuz zamlarını vermeyen patronlar, sendikalı işyerlerinde ise toplusözleşmelerden doğan ücret artışlarını gaspetmek istiyorlar. Daha önce lastik işkolunda, ardından da metal işkolunda gündeme gelen toplusözleşme gaspları, 5 Eylül toplantısı ile tüm işkollarında yaygınlaştırılacak. Patronlar kriz nedeniyle zor durumda olduklarını, işçileri işten çıkarmak zorunda olduklarını söyleyecekler ve işçilerden daha fazla fedakarlık isteyecekler. Önceki toplusözleşmelerden doğan ücret artışlarının verilmemesini isteyecekler ve istekleri yerine getirilmezse işçi atmaya devam edecekleri tehdidini savuracaklar. Toplantının ardından tıpkı metalde olduğu gibi hem işten atmalar yaygınlaşacak, hem de sıfır zam dayatılacak.

Kıdem tazminatları kaldırılacak

Patronların isteklerinden birisi de kıdem tazminatlarının kaldırılması. Daha önce Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan `Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısı´ sendikaların önüne getirilecek. Bu tasarı işten atmalarda kıdem tazminatı ödenmemesini öngörüyor. Patronlar sahte işgüvencesine karşılık olarak kıdem tazminatının kaldırılmasını istiyorlar.

Esnek çalışma yaygınlaşacak

Bu toplantıda patronlar rekabet güçlerinin arttırılması için esnek çalışmayı dayatacaklar. Patronlar hemen tüm işyerlerinde çalışma saatlerinin 10-12 saate uzatılmasını, daha az sayıda işçi ile daha fazla üretim yapılmasını, hafta sonlarının normal işgünü haline getirilmesini ve çalışılan gün sayısı kadar ücret ödenmesini dayatıyorlar.

5 Eylül cephesi dağıtılmalıdır

Patronlar sendikal ihanet çetesiyle birlikte 5 Eylül sonrasında yeni bir saldırı dalgası başlatacaklar. Krizin faturasının işçi ve emekçilere ödetilmesinde sınıfa ihanet eden sendikacılar da doğrudan sorumluluk alacaklar.

Eğer hala varsa, emekten yana, işçi sınıfının çıkarlarından yana sendikacılara sesleniyoruz. Sizin yeriniz sermayenin toplantı salonları olmamalı. Çünkü `sendikacı-patron´ işbirliğine oturtulmak istenen 5 Eylül cephesi, sınıf düşmanı bir cephedir. Burada alınacak kararlar sınıfa saldırı kararları olacaktır. Bu cephe dağıtılmadan, sendikalar burjuvazinin elinde oyuncak olmaktan kurtarılmadan saldırılar püskürtülemez. O yüzden emekten yana sendikacıların yeri işçilerin yanı olmadır.

İşçiler!

Sermayenin yeni saldırılarını püskürtmek için mücadeleyi yükseltelim. Zaman geçirmeden işyeri komitelerinde ve yerel işçi platformlarında örgütlenelim. Gelecek saldırı dalgasını ancak örgütlü olursak karşılayabiliriz. 5 Eylül'ü bu konuda bir başlangıç yapmak için de hemen harekete geçelim. Yapılacak toplantının gerçek yüzünü işyerimizde, mahallemizde herkese teşhir edelim. 5 Eylül günü saldırı ve ihanete karşı hak ve taleplerimize sahip çıkalım!

Topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş!
`Sendikacı-patron´ işbirliğine son!

Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi
Avrupa Yakası Öncü İşçi İnisiyatifi

 


 

DİSK "Emek Platformu"nu sonbaharda
yeniden toplanmaya çağıracak...

İşçi tabanındaki tepki ve hoşnutsuzluğu yatıştırma ihtiyacı

İki yıl önce yaşanan Marmara depremi, düzendeki çürümenin vardığı boyutu tüm toplumun gözleri önüne serdi. Bu düzen ve devlet öylesine iğrençleşmişti ki, onbinlerce insanın ölümünden bile yararlanabildi. Yüzbinlerce işçi ve emekçinin tepkisini çeken başta `mezarda emeklilik´ ve `uluslararası tahkim´ yasaları olmak üzere çok sayıda yasa, henüz cesetler enkaz altındayken, hızla meclisten geçirildi. Yine deprem için yapılan yardımlar ve deprem bahanesiyle toplanan vergiler iç edildi.

Temmuz Ô99'da yükselmeye başlayan emekçi kitle hareketliliğinin depremle beraber durulduğunu biliyoruz. Bu da düzen bekçilerinin yanısıra sendika bürokrasisinin rahat bir soluk almasını sağladı. Zira sermaye uşağı hain bürokratlar hareketi kontrol edememenin telaşı içindeydiler. Böylece deprem onların da imdadına yetişmiş oldu.

İMF'nin emir eri gibi çalışan sermaye hükümetinin saldırıları dolu dizgin devam etti. Hatta deprem sonrasında daha da hızlandı. Çünkü yaralarını sarmakla uğraşan emekçiler henüz toparlanma imkanı bulamamışlardı. Bu koşullarda, kendilerine `emek örgütü´ diyen ama fiilen sermayeye hizmet eden sendika ağalarından, göstermelik de olsa çıt bile çıkmıyordu.

Ne zaman ki bu azgın saldırıya karşı emekçiler hareketlenmeye başladılar, o zaman sermaye uşakları yeniden sahneye çıktılar. Büyük iddialarla `Emek Platformu´ olarak hareketin başına geçtiler. Bir taraftan 1 Aralık Ô00 eylemini ortada bırakarak samimiyetsizliklerini ortaya koyarken, sözde keskin muhalefeti de sürdürdüler.

Gerici faşist hükümet saldırıları doruk noktasına yükselttiğinde ise, bürokratlar itfaiyeciliğe yeniden soyundular. Sözde bir alternatif olarak `Emek Programı´nı hazırlayarak, emekçilerin öfkesini düzen sınırlarına hapsetmenin telaşına düştüler. Bu yetmiyormuş gibi işçi-emekçi düşmanı düzenin sorunlarına `çözüm yolları´ aradılar, sermayeye akıl vermeye kalktılar. Sanki burjuvazi adına ülkeyi yönetenler ne yaptıklarını bilmiyorlarmış gibi...

Emek Platformu'nun "Emek Programı" işçi ve emekçiler tarafından sahiplenilmedi. Sermayenin saldırılarını püskürtmenin tek yolu olan örgütlü direnişten tek kelime bile söz etmeyen bir programın sahiplenilmesi için hiçbir neden yoktu. Ortada kalan `Emek Programı´nı sahiplenmek liberallere düştü.

Bu süreçte sermaye düzeni peşpeşe iki kriz yaşadı ve İMF programı çöktü. Bu çöküntünün ağır faturası doğrudan emekçilere kesildi. Emperyalistlerin emirleri gereği onlarca saldırı yasası meclisten geçti. Yüzbinlerce işçi sokağa atıldı vb... Emekçiler böylesine ağır bir yıkım yaşarken, F tipi hücrelerde faşist devlet terörü estirilirken, Emek Platformu'ndan ses çıkmadı. Yüzde yüzleri geçen devalüasyona rağmen sıfır sözleşmeler bağıtladılar. Kamu emekçileriyle ilgili sahte sendika yasası meclisten geçirilirken de sesleri çıkmadı. 14 Nisan'da eylem kararı aldılar, ama tabanlarını alanlara taşımak için en ufak bir çaba harcamadılar.

Bu onursuz tablonun mimarları, iddialarını ve `Emek Program´larını bir kenara koyup sessizce ortalıktan çekildiler. Bir süre sonra `Emek Platformu´ da, `Emek Programı´ da unutuldu. Artık ne göstermelik açıklamalar vardı, ne de lafta kalan İMF karşıtlığı. Bu hain bürokratlar, görevlerini tamamlamış olmanın gönül rahatlığı içinde bürolarına çekilip koltuklarına gömüldüler. `Emek Programı´nı yere göğe sığdıramayan liberaller de, herhangi bir açıklama yapma gereği duymadan programı savunmaktan vazgeçtiler.

Şimdi kış uykusundan uyanan DİSK Başkanlar Kurulu, emekçilerin adını unuttuğu `Emek Platformu´nun bileşenleriyle bir dizi etkinlik yapılması için girişimde bulunma kararı almış. Başkanlar Kurulu, `demokrasi, özgürlükler ve sosyal haklar için ortak mücadele kararı´ da almış!

İşçi ve emekçiler, ekonomik, sosyal, siyasal saldırıların sonuçlarını tüm yıkıcılığıyla yaşıyorlar. Bugüne kadar, F tipi hücrelerde işkence ve katliamlar, dışarıda devlet terörü, grevlerin yasaklanması, sahte sendika yasası, direnen işçi ve emekçilerin polis-jandarma terörüne maruz kalması ve kitlesel işten atmalara kadar bir dizi saldırıya sesini çıkarmayan DİSK, şimdi ne oldu da Başkanlar Kurulu'nu toplayıp bir dizi etkinlik yapma kararı alıyor? Uzun zamandır adı bile anılmayan `Emek Platformu´ bileşenlerinin mücadele etmek, demokratik haklar uğruna harekete geçmek gibi bir sorunu olmadığını DİSK Başkanlar Kurulu bilmiyor mu?

Açık ki, `Emek Platformu´nun, mücadele etmek bir yana, gerçekte olası bir emekçi hareketini denetim altına almak, işçi ve emekçilerin öfke ve tepkisini yatıştırmak, mücadele istek ve kararlılığını dizginlemek için oluşturulduğunu, bundan dolayı sermaye tarafından bile desteklendiğini DİSK bürokratları da çok iyi biliyorlar. Emekçilere ihanet onların ortak misyonudur. Ve bu hainler ne zamanki işçi tabanında biriken öfke ve tepki karşısında zorlanmaya başlarlar, o zaman bu tür göstermelik mücadele kararları alırlar.