01 Eylül '01
Sayı: 24


  Kızıl Bayrak'tan
 Emperyalizm ve tekelci sermayenin safında "demokrasi mücadelesi"

  Derinleşen yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim

  Yeni kıyımlar, hak gaspları ve "esnek çalışma" kapıda

  Ankara Öncü İşçi Platformu'nun kampanya faaliyetleri

  ABD emperyalizminin taşeronu Türk generallerinin Bakü'de gövde gösterisi
  "Toplumsal patlama" "Sivil itaatsizlik" var!
  Sümerbank direnişinin deneyim ve dersleri
  Exsa grevinin ardından

  Türk dış politikası üzerine/4

  Zindan çatışmasının güncel görevleri
  "Kazanmaya mahkumuz"
  Zaferi direniş kazanacak
  Küresel ısınma/3
  Filistin halkının bağımsızlık ve özgürlük iradesi teslim alınamaz!
  ICE-Werk Süd işçisi direnişi kazanacak!
  Kürtler açısından barışın anlamı
  Ölüm Orucu Direnişi 317. gününde
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

EXSA grevinin ardından...

Deneyim ve derslerle dolu bir direniş

Bir yıla yakın bir süredir devam eden Exsa grevi sessiz sedasız bir şekilde bitirildi. Her türlü hak alma mücadelesi sonucunda işçi sınıfı olumlu ya da olumsuz bir takım deneyimler edinir. Grevler işçi sınıfı için bir okuldur. Sermayeye karşı girişilen bu savaşta sermayenin bir sınıf olarak takındığı tutumu daha net ve açık bir şekilde görür. Adana'da ihracaat yapan firmaların en başında Exsa Export Sanayi A.Ş. geliyor. Şirket, 2001 yılının ilk 6 ayında 57 milyon dolarlık ihracat yapmış. Exsa patronlarına milyonlarca dolar kazandıran işçiler, haklı talepleri olan aylık 100 milyon maaşı vermeyen kapitalistlerin gerçek yüzünü görerek bir takım sonuçlar çıkaracaklardır. İşçiler grevin kazanması için hiçbir şey yapmayan sendika bürokratlarının pasif tutumlarını ve ihanetlerini de gördü. Fabrika önünde Exsa patronlarını koruyan jandarmayı, İstanbul yürüyüşünde karşısına dikilen polisi gördü. Devletin kolluk güçlerinin hangi sınıfın yanında yer aldığını gördü.

Grevin ilk başladığı günlerde coşku ve heyecan had safhadaydı. İşçilerin birliği, beraberliği ve kararlılığı, grevin ilk günlerinde fabrika önünde ve sendikada, yapılan dayanışma etkinliğinde açıkça görülüyordu. Bu birlik ve bütünlük nasıl dağıldı, neden korunamadı diye baktığımızda sendika bürokratlarının pasif ve ihanetçi tutumunu, grevin bir silah olarak yeterince etkin kullanılmadığını görürüz. Grev, üretimden gelen gücün kullanılmasıdır, üretimin tümden durdurulmasıdır. Sendika bürokratları, işverenin işçi alımını engellemedi. İlk günlerde duran üretim, kısa sürede işverenin işçi almasıyla yeniden başladı.

Sendika ağaları grevi fabrika önünde devam ettirmek yerine sendika şubesine taşıdılar. Fabrika önüne bırakılan iki grev gözcüsünü işveren dikkate dahi almadı. İşbirlikçi sendika bürokratları militan bir mücadele izlemek yerine pasif eylemlerle işçileri bir süre oyaladılar. Sabancı Camii önünde dilenme, işçilere reva görülen 100 bin lirayı (çocuk parası) Sabancılara geri gönderme ve sendika binasında basın açıklaması gibi pasif eylemler yaptılar.

Aylarca maaş alamayan işçiler sonuç alıcı eylemler yapmak için sendikaya basınç uygulamaya başladılar. (Ancak bu süre içerisinde işçilerin birliği bozulmuştu. İşçilerin bir kısmı fabrikaya geri döndü. Büyük bir kısmı da fabrikada işe başlamayı onursuzluk sayarak başka işlere girdi, ya da farklı arayış içerisine girdi). Sendika bürokratları yeniden bir eylem takvimi oluşturdu. Sendikada açlık grevi, vizite eylemi ve İstanbul yürüyüşü gibi. Bu eylemlerden de sonuç alınamaması işçilerin sendika bürokratlarına olan güvenlerini tamamen bitirdi. Sonuçta Exsa grevi bitmeli, nasıl biterse bitsin anlayışı sonucu sendika işverenle -en azından işçilerin geriye dönük maaşlarının, yani birikmiş ücretlerinin ödenmesi biçiminde- şifaen bir anlaşmaya vardı ve grev bitirildi. Şube grevin bu şekilde bitirilmesinin sorumlusu olarak genel merkezi gösterdi. Genel merkez ise gerisin geri topu şube yöneticilerine attı.

Grevin ilk başladığı günlerde Exsa grevine bölgede belli bir ilgi ve duyarlılık vardı. Diğer sendikalardan Exsa grevine maddi-manevi destek sağlanıyordu. Mensa, Genel-İş bu konuda Exsa grevine ve her eylemine destek sunan sendikalardı. Teksif vb. ise sadece bir miktar maddi yardımda bulundular. Gelen maddi yardımların işçiler arasında eşit pay edilmemesi (20 kişiye 100 milyon maaş ödenmesi, geri kalanlara ise sendikaya gelip gitmeleri için sadece yol parası ödenmesi), işçilerin sendikaya olan güvenlerini iyice sarstı.

Oysa grevin başarıya ulaşabilmesi için grevci işçilere yaşamlarını sürdürebilecekleri kadar asgari bir ücretin sendika tarafından verilmesi, gerekli kaynakların yaratılabilmesi gerekiyordu. Maddi ve manevi dayanışma bir direniş ve grevin kazanılmasında ya da kaybedilmesinde önemli bir faktördür. Sermaye tam da bunun önünü kesebilmek için, 12 Eylül'le birlikte dayanışma grevlerini yasakladı.

Exsa grevi, özelde Exsa işçileri genelde ise işçi sınıfı adına, yazık ki olumsuz bir deneyim oldu. Fakat olumsuz deneyimlerden olumlu dersler çıkarmak, sınıf mücadelesini ileri taşımak noktasında gerekli ve zorunludur. Exsa greviyle bir kez daha sendika bürokratlarının ihanetçi konumu teşhir oldu. Grevin yeterince sahiplenilmemesi, yalnız bırakılması, benzer eylemlerin yaygınlaşmaması, sınıf hareketinin bugünkü nesnel durumu, Exsa grevinin olumsuz sonuçlanmasında etkili olmuştur.

İşçi ve emekçiler özgüçlerine dayalı örgütlülükler yaratmadığı sürece, tüm bu olumsuz koşulları tersine çevirecek ve süreci kazanımla sonuçlandıracak güçten yoksun kalmaya mahkumdur. Gerek grev ve direnişlerin seyrini sınıf lehine dönüştürecek, gerekse sendika ağalarının ihanetçi ve işbirlikçi tutumlarını boşa düşürecek örgütlenmelerin eksikliği, Exsa grevinde de yaşanan en büyük eksiklik olmuştur.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!