21 Temmuz'01
Sayı: 18


Kızıl Bayrak'tan
Cenova'daki "savaş durumu"nun politik anlamı ve önemi

Cumhuriyet mandacıları siyasetin iplerini tümden teslim etmiş durumdalar

Zafere olan inançla dayanışmayı yükseltelim

Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Günü kurtarmak değil, geleceği kazanmak için!..
Saldırgan askeri ittifak yeni projelerle boyutlanıyor
Sınıf hareketi
Düzen bekçileri hazırlanıyor
Tutsaklardan açıklama
Telekom Bülteni'nden
Uluslararası hareket
PKK-DÇS'nin açıklaması: Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür!
Ölüm Orucu direnişçilerinden mektup

Açıklamalardan

Mücadele Postası

 Tüm yazılar

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cenova'daki "savaş durumu"nun
politik anlamı ve önemi


Cenova'da "savaş durumu"


Son günlerde tüm dünyada dikkatler İtalya'nın Cenova kentinde toplanacak olan G-8 Zirvesine odaklanmış durumda. Basın-yayın organları sürekli olarak zirveye ilişkin hazırlıklar konusunda haberler yayınlıyorlar. Fakat bu haberler zirvesinin kendisinden, kendi gündeminden çok, zirveye karşı hazırlanan büyük protesto gösterileri ve İtalyan polisinin buna yönelik önlemlerinden oluşuyor. Geçmişte sessiz sedasız toplanan ve daha çok uzmanlarca izlenen bu tür zirveleri artık günler haftalar öncesinden yüzmilyonlarca insanın ilgi odağı haline getiren de bu zaten.

1999 yılı Kasım'ında ABD'nin Seattle kentinde Dünya Ticaret Örgütü toplantısına karşı patlak veren büyük protesto gösterilerinden beri bu türden zirveler dünyanın emperyalist efendileri için büyük sıkıntıların kaynağı haline gelmiştir. Seattle ile başlayan bu ilk büyük protesto Prag, Nice, Melbourn, Quebeck ve en son olarak da Goteborg üzerinden dalga dalga yayıldı. Bu zincirin yeni halkası bugüne kadarki gösterilerin en kitleseline sahne olacak olan Cenova'dır.

Emperyalist şeflerhalen önden planladıkları kararları bu zirvelerde aynen almayı sürdürmekle birlikte (Seattle'da bu fiilen engellenmişti), bu işi artık eskisi gibi huzurlu ortamlarda yapamamaktadırlar. Büyük ve öfkeli protestoların basıncı altında ve yarattığı sorunlar karşısında, gelinen yerde bu tür zirvelerin nerede ve nasıl toplanacağı da ciddi bir sorun haline gelmiştir. Zirvelerin emperyalist düzenleyicileri toplantılarını açık denizlerdeki gemilerde, ulaşılması güç adalarda ve hatta belli bir mekanda bir araya gelmeden internet üzerinden, yani sanal dünyada yapmayı bile düşünüp tartışabilmektedirler.

Gösterileri kriminalize etme çabaları

Gerçi Cenova'daki yeni zirveye yönelik olağanüstü polisiye önlemler bu tür alternatifleri çok da aratmıyor. Toplantının yapılacağı bölge günler öncesinden adeta bir savaş bölgesi haline getirildi. İlan edilen geniş "kırmızı bölge"de tüm sokaklar demir kafeslerle örüldü. Toplantının yapılacağı saray çelik duvarlarla çevrildi. Kırmızı bölgede yaşayan insanlar günler öncesinden bir tür hapsedildi. İtalyan polisi işi, yeraltından sızmaları engellemek için kanalizasyon kapaklarını kaynaklamaya kadar vardırdı. Önlemler kapsamında onbinlerce polis, asker ve özel kuvvetin yanısıra savaş gemileri ve helikopterler de seferber edilmiş durumda. İtalya sınır girişlerinde adeta bir terör havası estiriliyor. Öteki Avrupa ülkelerinin polisi ile yakın işbirliği halinde çeşitli ülkelerden gelen protestocuların ülkeye girişi keyfi gerekçelerle engellenmeye çalışılıyor, önden kiralanan trenlerin seyehati engelleniyor. "Kırmızı bölge"de ilk planda 200 ceset torbasını hazır halde bulundurmak yoluna gidilmesi, yaratılmak isetenen terör ve korku atmosferinin çarpıcı bir göstergesi durumunda.

Bütün bu olağanüstü polisiye önlemler kuşkusuz protesto gösterilerinin çapıyla ve protestocu kitlenin öfkeli kararlılığıyla yakından bağlantılıdır. Fakat sorun hiç de bundan ibaret değildir. Emperyalistler giderek büyüyen bu tür büyük protestoların ağırlığından kurtulmak için onları bilinçli provokasyonlarla kriminalize etmeye çalışmaktadırlar. Bu tutumun son örneği Goteborg'da görüldü. Ilımlılığıyla tanınan İsveç'te polis göstericilere karşı silah kullandı, ağır bir biçimde yaralananlar oldu. Çok sayıda gösterici tutuklandı ve bunların bir kısmının tutukluluğu halen de sürüyor. İsveç başbakanı göstericileri politik değil fakat "kriminal" suçlular ilan ederek, azgın polis terörünü savundu ve meşrulaştırmaya çalıştı. Başında İtalyan Gladio'su ile bağlantılı P-2 Mason Locası'na mensup Berlusconi'nin bulunduğu ve içinde İtalyan faşist partilerinin de yer aldığı bugünkü İtalyan hükümetinin, 20-22 Temmuz günleri gerçekleşecek ve bugüne kadar gerçekleşenlerin en kitlesel örneğini oluşturacak olan gösterilere karşı tutumu ve muhtemel provokasyonları, bu alandaki yeni adımlar konusunda da bir fikir verecektir.

Emperyalist medyanın bu tür gösterileri yansıtış tarzı da bu çabaların bir parçasıdır. Seattle'dan beri bu eylemler her defasında onbinlerce işçi ve emekçinin katıldığı büyük protesto gösterileri halinde gerçekleştiği halde, emperyalist medya bu gerçeği özel bir tutumla gizlemektedir. Bilinçli bir tutumla daha çok öfkeli gençlik gruplarının polisle çatışmalarını önplana çıkarmaktadır. (Bu tutumun ne anlama geldiğini ve neye hizmet ettiğini biz Türkiye'deki örneklerinden de yakınen biliyoruz.)

Şimdi de Cenova'da aynı durum yaşanmaktadır. İşçi sendikaları Cuma günü için genel grev kararı almış bulunuyorlar. Grevdeki metal işçileri gösterilere güçlü bir biçimde katılma ve "kırmızı bölge"ye girme kararlılığındalar. Göstericilere karşı kullanılmak istenen itfaiye işçileri göstericilerin safında yer alma, mesleki bilgilerini ve yeteneklerini onlar için kullanma kararlarını açıklamış durumdalar. Yüzbin kişiyi aşması beklenen Cumartesi günkü büyük gösteriye katılımın büyük bir bölümünü kuşku yok ki İtalyan işçileri ve emekçileri oluşturacak. Fakat medya bütün bunları bilmezlikten-görmezlikten gelerek, olayı salt militan grupların polisle çatışma hazırlıklarına ve polisin buna ilişkin karşı hazırlıklarına odaklamakta, adeta buna indirgemektedir. Bu tutumuyla da polisin yapmak istediğini kendi cephesinden tamamlamaktadır.

Dünyanın geleceği ve milyarlarca
insanın kaderi

Peryodik olarak toplanan G-8 Zirvelerinde, dünyanın en büyük 8 emperyalist devletinin şefleri bir araya gelerek, dünyanın geleceğini ve milyarca insanın kaderini derinden etkileyen kararlar alıyorlar. Dünya Ticaret Örgütü, İMF ve Dünya Bankası zirvelerinde de aynı şey olmaktadır. Emperyalist küreselleşmenin dünya ölçüsünde yarattığı sosyal yıkımın, küreselleşen yoksulluğun, ülkeler ve sınıflar arasında sürekli büyüyen muazzam gelir dağılımı uçurumunun, yüzmilyonlarca insanı kapsayan açlığın ve işsizliğin, tüm sosyal felaketlerin dolaysız sorumluluğunu taşımaktadır bu zirveler. İnsanlığın büyük bölümünü ilgilendiren ve tüketen bu sorunları daha da ağırlaştıran kararlar, tam da bu tür zirvelerde alınmaktadır. Emperyalistler, İMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar aracılığıyla tek tek ülkelerin ekonomisine ve giderek yönetimine doğrudan müdahalelerle yetinmemekte, bu müdahalelerin genel çerçevesinin de çizildiği küresel politikaların saptanması için sık sık böyle zirveler toplamaktadırlar.

Seattle'dan beri büyüyen, dalga dalga dünyanın hemen her bölgesine yayılan ve giderek daha belirgin bir biçimde anti-kapitalist, anti-emperyalist bir nitelik kazanan küreselleşme karşıtı gösteriler, işte tam da bu gerçekliğin bilince çıkarılmasının, bundan da öte aktif mücadelelere konu edilmesinin bir ürünüdür. Bu büyük protesto dalgasının işçi sınıfı ve emekçi katılımında ifadesini bulan sosyal-sınıfsal karakteri son derece belirgindir. Daha Seattle'dan beri bu böyledir ve onbinlerce kişinin katıldığı Seattle gösterileri, belirgin bir ağırlıkla işçi gösterileri olarak gerçekleşmiştir.

Özetle, emperyalist küreselleşme karşıtı kitle hareketi, işçi sınıfı ve emekçilerin en duyarlı kesimlerinin dünyanın ve insanlığın geleceğine ilişkin olarak artık eyleme dökülen ilgi ve duyarlılığının bir ifadesi ve göstergesidir. Bu denli güçlü, soluklu olmasının, tüm kriminalize etme çabalarına rağmen meşruiyetini günden güne pekiştirmesinin gerisinde de bu var. Bu gösterilere elbette gençliğin, aydınların ve küçük burjuvazinin politize olmuş kesimleri de yaygın bir biçimde katılmakta, organizasyonunda etkin bir rol oynamaktadırlar. Bu da son derece olağandır; sosyal karakteri belirgin tüm emekçi kitle hareketlerinde tarih boyunca bu hep böyle olmuştur.

Büyük protesto gösterilerinin politik anlamı ve önemi

Kapitalizmin uluslararasılaşmasının muazzam boyutları dünyamızı alabildiğine küçültmüş, sorunların olduğu kadar çözümlerin de uluslararası karakterini daha belirgin bir hale getirmiştir. Parti Programı bu temel önemde olguyu şöyle saptamaktadır: "Üretici güçlerin bugünkü uluslararasılaşma düzeyi, proleter sınıf mücadelesi ve proletarya devrimi için son derece güçlü bir enternasyonal temel yaratmıştır. Engeller ve sorunlar kadar, onların aşılması ve çözümü de uluslararasılaşmıştır. Uluslararası devrimci sınıf mücadelesinin gerektirdiği her düzeyde örgütlenmeler, bugün her zamankinden daha fazla gerekli ve nesnel açıdan olanaklıdır." (Teorik bölüm, 26. madde)

Fakat uluslararasılaşmadaki bu gelişme, bunun ortaya çıkardığı ilişkiler ve olgular ile sınıf mücadelesi için yarattığı olanaklar, hiçbir biçimde sınıf mücadelesi ve devrimin ulusal/ülkesel tabanını ortadan kaldırmamaktadır. Emperyalist küreselleşmeye karşı geniş çaplı ve militan karakterli protesto hareketlerinin yarattığı ve yaratabileceği yanılgılara karşı bu temel önemde noktanın burada bir kez daha vurgulanması gereklidir.

Bu unutulmamak kaydıyla, emperyalist zirvelere karşı gerçekleşen büyük protesto gösterilerinin politik anlamı, önemi ve dünya ölçüsündeki sınıf mücadelelerine katkısı üzerinde ciddiyetle durulmalıdır. Bu protesto dalgası Ô89 yıkılışını izleyen dönemde oluşan gerici atmosfere büyük bir darbe olmuş, emperyalist küreselleşmenin ve onunla bağlantılı olarak kapitalizmin dünya ölçüsünde yaygın bir biçimde sorgulanmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Her zirve dünya ölçüsünde emperyalizme ve kapitalizme karşı güçlü ve yaygın bir teşhir ve ajitasyon vesilesi ve olanağı haline gelmiştir. Bu eylemlerin ve onların uluslararası çapta yarattığı sarsıntının basıncı altında gerici emperyalist cephe büyük bir politik ve moral darbe almış, artık savunmaya geçmek zorunda kalmıştır.

Cenova'da gerçekleşen G-8 Zirvesi'nin ve ona karşı hazırlanan büyük protesto gösterilerinin asıl politik anlamı ve önemi de buradadır.